| Konu: | Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 37 |
| Tarih: | 23.12.2020 |
JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yoğun bütçe döneminin ardından kısa Meclis tatilinde sizinle Ruanda'ya gidelim desem size belli uyarılarda bulunmam gerekiyor. Yanınıza alacağınız hiçbir şeyi naylon poşetlere koymamanız gerekiyor çünkü eğitilmiş köpekler havaalanına girer girmez valizlerinizdeki naylon poşetleri buluyor ve ülkeye tek bir naylon poşet bile sokamıyorsunuz.
2008 yılından beri Afrika'nın pek çok ülkesinde naylon poşet kullanımı yasaklanmış. Dünyada her tür plastiğin kullanımını hatta meyve sularındaki pipetlerin bile kullanımını yasaklayan ülkeler var. Bizim gibi paralı poşet uygulaması olan ülkeler de var kuşkusuz ancak plastik poşet kullanımının azaltılması için biyobozunur seçenekler, naylon poşet üreticilerinin tezgâhlarının dönüşümü, pamuklu bez ve kâğıt üzerindeki vergilerin kaldırılması gibi çalışmalarla birlikte yürütülüyor. Ülkemizde ise poşet kullanımını azaltmanın yükü sadece vatandaşın üstüne yüklenmiş durumda, hani o "tok" dediğiniz vatandaşın cebinden 25 kuruştan 6 poşet parası, dolayısıyla bir kuru ekmek parası eksiliyor. 2019 yılında vatandaşın cebinden çıkan 266 milyon lira devletin, 92 milyon lira marketlerin kasasına gitmiş durumda. Naylon poşet kullanımını azaltmak için gelir getirici paralı poşet uygulaması gibi şimdi de atık depozito yönetimi için Çevre Ajansıyla kasaya gelsin paralar. (CHP sıralarından alkışlar)
Donald Duck çizgi filmini hepiniz bilirsiniz, Varyemez amcanın gözünde nasıl dolar işaretleri varsa, çevre deyince sizlerin de gözünde paralar havada uçuşuyor. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, çevreye zarar veren atıkların azaltılmasına, geri dönüşümün sağlanmasına asla karşı değiliz ancak çevreyi sürekli gelir getirici gören anlayışa karşıyız. Çöp ithalatı, Bakanlıkların imar planlarıyla çevre talanları, bilimsel gerçeklere karşın Kanal İstanbul konusundaki inat, hepsinin paraya, çevreye tercih edildiğinin birer göstergesi.
Görüştüğümüz 17'nci madde, tehlikeli atıkların bertarafında yükümlülüklerde kamu alacağı hükümlerine göre tahsil edilmesini düzenliyor. Peki, kamu eliyle yaratılan tehlikeler ne olacak? Verilen maden izinleri, ihalelerin yol açtığı çevre tehditleri yok sayılıyor. Şehrim Eskişehir'in Sivrihisar Kaymaz Mahallesi'nde Kaymaz'ın merasını yok edecek, havasını, suyunu zehirleyecek ikinci bir siyanür havuzu inşa ediliyor. Alpu Termik Santrali Projesi Eskişehirlilerin direnişi ve hukuksal kazanımlarla durdurulmuş görünse de MAPEG tarafından yapılan 47 bin hektardaki 39 kömür ihalesi endişelerimizin sürmesine yol açıyor. Mihalıcçık, Beylikova, Sivrihisar'daki krom, manyezit, demir, nikel ocağı kırma eleme tesisiyle 25 bin ailenin geçimini tarımdan sağladığı alan, kızılgeyiklerin yaşam alanı zarar görecek, 400 bin ağaç kesilecek, metal konsantrasyonlu tozla hava ve su kirlenecek, patlatılacak dinamitler biyoçeşitliliğe zarar verecek, tarihî Yalınlı Hamamı yok edilecek.
Bunlar sadece Eskişehir'de kamu eliyle yaratılan çevresel tehlikeler. Kaz Dağları'ndan Munzur Gözeleri'ne çevresel tehlikelere göz yuman, bilimsel gerçeklere, demokratik kitle örgütleri ve muhalefetin uyarılarına kulak tıkayan anlayışla uzlaşmamız çok zor. Daha bugün Tokat ilindeki madenle ilgili araştırma önergemiz AKP ve MHP oylarıyla reddedildi.
Sayın milletvekilleri, maskelerle zor nefes aldığımız küresel salgında, gözle göremediğimiz ufak bir virüs bile bize doğanın önemini anlatamadı. Depremler, artan kanser vakalarıyla çevre bize ders vermeyi sürdürüyor ancak "Para, para, para." diyerek çevre talanı sürüyor.
Ben yeni bir yıla girmeye hazırlanırken çevre talanlarına son verilmesi, çıkaracağımız yasalarda çevre bilincinin ön planda tutulması çağrısında bulunuyorum. Yeni yılın ülkemize sağlık ve huzur getirmesini, çevresel tehditler olmaksızın yaşayacağımız bir yıl olmasını diliyor, Genel Kurulu saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)