| Konu: | Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 37 |
| Tarih: | 23.12.2020 |
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; bugün biraz da özel bir konu anlatarak başlayacağım.
23 Eylül 2008 günü evime gelen polisler tarafından Ergenekon örgütüne üye olduğum iddiasıyla gözaltına alındım. Sorgulamam beş gün sürdü, savcılıkta sürekli sormam üzerine "Nedir benim Ergenekon delilim?" demem üzerine "Evinizde Atatürk Nutku var, Bursa Nutku var, bu Nutuk'un evde bulunması delildir." dediler. "Bunu tutanağa geçirin." dedim, geçirdiler; tutanakta mevcut, isteyen arkadaşıma sunabilirim, internette de bulabilirsiniz. Tutuklanmak üzere sevk edildim. Aşağıda bu savı dile getirdim "Bu yok." dedi yargıç. "Ne var?" dedim "Siz Ergenekon terör örgütünün medya kolunu yöneten kişisiniz." dedi. "Delil var mı?" dedim "Bu nereden çıktı, bana sorulmadı." dedim "Şema var." dedi. Şimdi içeride yatıyor kendisi, FETÖ terör örgütünden. "Şemada nasıl yer alıyorum ben?" dedim "Başta yer alıyorsun." dedi. "Görebilir miyim?" dedim "Hayır, göremezsiniz, gizlilik kararı var." dedi. "Avukatım görebilir mi?" dedim "Hayır, göremez." dedi. "Peki, kim görecek Sayın Yargıç?" dedim "Ben yargıcım, benim görmem yeterli." dedi.
Şema, ısrarlı sorularım üzerine, beş yıl iki ay sonra açıldı, benim adımdan başka herkesin adı vardı ve bana 2 tane ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdiler. Ben, Beşiktaş Adliyesinden, tutuklandığım açıklandıktan sonra cezaevine götürüldüm. Hayatımda hiç karakola gitmişliğim yok. Gazeteciyim, her yere giderim ama yani böyle bir şey yok. Davalara girip çıkıyoruz, saygın birer yurttaş olarak, hak ettiğimiz şekilde yaşıyoruz. Metris Cezaevine götürüldüğümde beni bir odaya koymak istediler. Tutuklanmışım, cezaevine geldim, bir odaya sokulmak isteniyorum zorla. "Niçin beni bu odaya koyuyorsunuz?" diye sorduğumda "Arama yapacağız." dediler. Dedim ki: "Ne araması? Zaten gözaltından geldim." Çıplak aramayla orada tanıştım. "Yoktur." demekle acılarımız yok olmaz arkadaşlar. "Yoktur." deyince olmaz; "Vardır." demeliyiz ve birbirimizin acıları üzerine hiçbir şey inşa etmemeliyiz, hiçbir şey ama. Ve askerlerin zoruyla bu aramaya maruz kaldım. Şimdi, buradan söylüyorum: Bu, acı bir şeydir. Gelin, bunu başka çocuklar... Biz çok acı gördük; sizler, bizler bir kavganın ürünüyüz; kavga mertçe olsun, başım üstüne, her şey razı, her şey kabul ama böyle namertlikleri, gelin, çıkaralım bu kitaplardan, yönetmeliklerden çıkaralım; gelin, birbirimize saygımızı şahika yapalım. (CHP, HDP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Sizden rica ediyorum; biz yaşadık, bizim çocuklarımız yaşamasın, sizin çocuklarınız yaşamasın, Allah göstermesin. Ve birbirimizin acısına saygı duyalım. "Yoktur." diyerek, "Olmamıştır." diyerek bunu kapatamayız arkadaşlar. Devir değişti; Allah korusun, her birinize ya da çocuklarınıza, Allah korusun... Benim yattığım yerde Fetullahçı yatıyor, bana her türlü iftirayı eder; o hücrede insan yatmaz arkadaşlar. Ben Fetullahçıyı savunmuyorum. Mücadele, 80'li yıllardan beri mücadele ediyorum ama benim yattığım yere, haftada üç gün kanalizasyonun bastığı ve bunun bir taşla ayarlandığı ve o pisliğe uyandığınız ve uyandığınız yeri sizin temizlediğiniz ve duvarlarında küflerin çiçek açtığı, küfün çiçeğini gördüğünüz bir yere çıplak aramayla sokulup "Çıplak arama yoktur." diye burada yıllar sonra duyduğumda, topluma karşı, sizlere karşı duyduğum saygının işareti olarak size diyorum ki arkadaşlar: Gelin, bu acılara son verelim. Bu acılara son vermezsek bu acılar bizi yok edecek. Birbirimizin onuruna, insan onuruna saygı duyalım. Doğadan kopmuş bu hakların tamamını, bu uygulamaların tamamını insana onuruyla beraber iade edelim. Burada herkes çok saygın, saygın yüreklere ve vicdanlara seslendiğimi umuyorum. Bu var, bunun önüne geçelim çünkü -Allah korusun- çocuklarımızın felaketi olur.
Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum, hepinize en derin muhabbetlerimi sunuyorum efendim. (CHP, HDP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)