GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:37
Tarih:23.12.2020

SERKAN TOPAL (Hatay) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, hepinize saygılarımı sunuyorum.

Çevre ve çevreciliğin yaşamsal bir konu olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz ancak AK PARTİ'nin iktidara gelmesiyle Çevre Bakanlığı bazı bakanlıklarla birleştirilerek maalesef işlevsizleştirilmiştir. Son olarak Şehircilik Bakanlığıyla birleştirilmesi Hükûmetin çevreye olan bakışının da maalesef göstergesi olmuştur. Şehircilik endüstriyel dönemin getirdiği bir kavramdır. Çevrecilik ise tam da bu yapıya karşı mücadele eden bir anlayıştır. Yani suçluyu ve mağduru aynı kefeye koyuyorsunuz ve mağduru suçluya bırakıyorsunuz. Şimdi, Çevre Ajansı kuruluyor. Peki, bu Ajans kimin kontrolünde olacak? Tabii ki Şehircilik Bakanlığının kontrolünde olacak. Yani açıkçası burada zaten başarısız olunmasının nedeni de budur arkadaşlar.

Bakınız, çevrecilik ideolojik bir kavramdır, hükûmetlerin günlük politik argümanlarının alt versiyonu olmamalıdır. Bir taraftan kentlerde TOKİ aracılığıyla gökyüzüne yükselen hançer misali yapılar dikerken diğer taraftan "Yeşili koruyacağız." diyerek doğa korunmaz. Ülkenin her yerinde zehir saçan termik santral bacalarına ses çıkarmazken emisyon kirliliğini skuterlerle çözmeye çalışan bir politika asla başarılı olamaz, çevreci olamaz.

Bir taraftan doğal dengeyi koruma iddiasıyla ajans kurulacak, diğer taraftan İstanbul'u ortadan ikiye bölecek. Böyle bir politika olmaz arkadaşlar. Çevre sadece parklara çim ekerek, atıkları dönüştürerek korunacak bir varlık değildir. Sürdürülebilir çevre; sürdürülebilir toplumsal yaşamdan, ekonomik düzenden geçer. İnsanları yoksullaştırır, kentlerimizi fakirleştirirseniz nüfus hareketlerini önleyemezsiniz. Bakın, yoksulluk virüs gibidir, ülkenin her kaynağına bulaşır. Yoksulluk insanları endüstriyel alanlara doğru sürekler, nüfus yoğunluğunu belirli bir merkezde toplar. Eğer rant adına dereleri yok ederseniz, altın adına dağlarımızı delik deşik ederseniz, maden adına Kaz Dağları'nı harabeye çevirirseniz hangi ajansı kurarsanız kurun çevreyi koruyamazsınız. Ülkenin altını üstüne getirirken ülkenin üstünde yaşayanları açlık sınırına getirirseniz asla çevreci olamazsınız.

Tabii, şimdi Çevre Ajansları bir yandan kuruluyor, bir yandan da Hatay'da yangın olmasına rağmen, yüz binlerce ağacımız orada yanmasına rağmen Arsuz ilçemizin Akçalı Mahallesi'nde toplamda 880 dönümlük arazi üçüncü derecede sit alanı ve -müze denetiminde- mevzuata uygun olmadan maalesef şu anda ağaçlar kesiliyor, zeytin ağaçları. Oranın yüzlerce sahibi yıllarca ecrimisil ödüyor, yıllarca ecrimisil ödemesine rağmen, sit alanı olmasına rağmen -şu anda benim bugün telefonum susmadı ve maalesef Kültür ve Turizm Bakanlığına tahsisi gerçekleştirildiği için- şu anda ağaçlar kesiliyor. Bunun acilen durdurulması gerekiyor. Bir yandan "çevreciyiz" diyorsunuz, öbür yandan ağaç katliamı yapıyorsunuz. Zaten Hatay'da orman yangını daha yeni oldu. Bu konuda değerli AK PARTİ Hatay milletvekillerinin düşüncelerini ve de Hatay halkı bu konuda desteklerini bekliyorlar, kendilerinden de açıklama bekliyoruz.

Ayrıca son olarak şunu da ifade etmeden geçemeyeceğim: Hatay'da pandemi tüm hızıyla can almaya devam ediyor, vatandaşlarımızı maalesef aramızdan ayırmaya devam ediyor. Kaç defa söyledik, Hatay halkı karantina istiyor, maalesef şu anda öyle bir karar çıkmadı. Ancak defalarca bu kürsüde söyledik, Arsuz'da hastane yok, proje aşaması ne durumda? 150 bin nüfuslu Defne ilçemizde hastane yok, hastane ne zaman yapılacak? Samandağı'nda hastane bir yıldır tamamlanamadı, ne zaman tamamlanacak? Yani, gerçekten Hatay'daki vatandaşlarımızla ilgili Hatay'ın taleplerini maalesef Hükûmet şu ana kadar karşılamadı. Muhtemelen bu konuda da açıklama yaparlar.

Çok teşekkür ediyorum.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)