| Konu: | Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 37 |
| Tarih: | 23.12.2020 |
AYDIN ÖZER (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu teklifte kurulması öngörülen Türkiye Çevre Ajansı, sıfır atık sistemi kurulum ve uygulaması ile depozito sisteminin tüm sürecini yönetecek. Komisyon görüşmelerinde atık yönetim süreci üzerine çok da konuşulmadı ama yurdun çevre politikasında değişim planlanırken fikirlerinin bile alınmadığı Çevre Mühendisleri Odasının da ifade ettiği gibi, bu teklif, ülke genelinde geri dönüşüm atıklarının yönetimini belirsizliğe mahkûm etmektedir.
Bakın, mevcut durumda yerel yönetimler, ihale ettiği lisanslı firmalar veya kendi toplama sistemlerini kurarak geri dönüşüm atık sistemini sürdürüyor. Çevre Ajansının kurulmasından sonra ise bu sürecin ne şekilde yürütüleceği muammadır. Yetkilendirilmiş kuruluşların devreden çıkarılmasıyla atık yönetim faaliyetlerinin geliştirilmesi hususunda yapılan ayni ve nakdî yardımlar son bulacaktır. Peki, geri kazanım payı üzerinden toplanan paralar Bakanlık ve dolayısıyla Ajans aracılığıyla kurulacak şirketlere mi aktarılacak yoksa mevcut lisanslı firmalar aracılığıyla mı faaliyet yürütülecek? Depozito sistemi, bu faaliyeti ne şekilde etkileyecek? Bu hususlar tam bir belirsizlik hâlindedir. Bu belirsizlik, özellikle ihale süresi bitmiş veya bitmek üzere olan mahallî idarelerin atıklarını toplatacak firma bulmalarını zorlaştıracaktır. Çünkü özellikle ithalatın başlamasıyla geri dönüşüm atıklarının fiyatı düşmüş, bu da lisanslı tesislerin toplama operasyon maliyetlerini karşılamaz olmuştur. Gelinen bu durum, önümüzdeki günlerde kâğıt, karton, plastik, cam ve metal geri dönüşüm atıklarının evsel nitelikli organik atık toplama operasyonlarıyla toplanması ve katı atık depolama tesislerine gönderilmesine neden olacaktır.
Bu teklifle hayata geçirilmesi planlanan depozito sistemi belli ki düzgün planlanmamıştır. Özellikle İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük kentleri düşünecek olursak marketler günlük toplanmasına karşın kendi mal sevkiyatlarından kaynaklanan atıkları bile muhafaza etmekte zorlanırken, vatandaşların marketlere getirdiği atıklar, fiziki koşulları yetersiz marketlerin neresinde depolanacaktır. Ayrıca ürün satış yerlerinde depolanan bu atıkları kimin toplayacağı da belli değildir. Belli ki kervan yolda düzülür deniliyor ancak bu mantık yüzünden atık sektörü belirsizliğe mahkûm ediliyor. Ayrıca atık yönetiminin en can alıcı sorunlarından birisi olan atık kâğıt işçilerinin durumu ne olacak? Bu soru da yanıtsız.
Pandemi koşullarında artan işsizlikle birlikte pek çok kişi atık kâğıt işçiliğine yönelmedi mi? İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük kentlerin pek çok ilçesinde toplanan atık miktarlarına bakıldığında, atığın büyük çoğunluğu atık kâğıt işçileri tarafından toplanmıyor mu? O hâlde neden atıkların geri dönüşümüne en fazla katkıyı sağlayan bu insanlar görmezden geliniyor? Neden bu insanlara bir çözüm önerilmiyor? Böylesi bir atık yönetim faaliyeti uygulanabilir ve sürdürülebilir değildir. Çünkü sektörün gerçek sorunlarına eğilmiyor çünkü yalnızca piyasaya sürenlerin yatırdığı ücretlerden toplanan paranın yönetimine indirgeniyor. Ayrıca mahalli idareleri devreden çıkararak, işi tamamen özel sektöre devretmek işin üzerindeki kamu denetimini ortadan kaldırmaktır. Tabii, toplanan kaynağın tüm belediyelere eşit dağıtılacağı noktası da kuşkuludur. Peki, hakikaten çöp derdimiz bitecek mi, atıklar geri dönüşecek mi? Yani geçmeden para ödediğimiz otoyol, köprü; kullanılmasa bile parasını ödediğimiz havaalanı; hasta olmasan bile ücretini ödediğimiz şehir hastanesi örnekleri önümüzde dururken bu soru son derece rahatsız edicidir. (CHP sıralarından alkışlar) Çevre Ajansı depozito uygulamasıyla halkın cebinden ne kadar para çıkacak yani bunun maliyeti ne olacak, halk neleri finanse edecek? Asıl soru ise kim kazanacak, kim kaybedecek?
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)