| Konu: | Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 40 |
| Tarih: | 26.12.2020 |
HDP GRUBU ADINA FATMA KURTULAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 247 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü üzerine partim HDP adına söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüştüğümüz kanun teklifi, iktidarın gelenek hâline getirdiği, âdeta kendilerinde bağımlılık yapan çarpık yasa yapma uygulamasının bariz örneklerindendir. Birbiriyle alakasız konular yine tek teklifte toplanıp bütçe mesaisi sonrası alelacele geçirilmek üzere Meclis gündemine getirildi. Teklifi Adalet Komisyonunda görüşüp İçişleri Bakanına yetki veriyorsunuz. Tıpkı yönetimde de davulu kendi boynunuza, tokmağı ortağınıza verdiğiniz gibi komisyonlarda da artık bu işleyişi sürdüreceğiniz görülüyor.
Adına bakınca teklif, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarında yer alan kişi ve kuruluşların faaliyetlerinin nasıl engelleneceği, mal varlıklarının nasıl dondurulacağına yönelik düzenleme olarak görülüyor ancak içerikte yine bir faşizm uygulaması var. Kanun teklifinin adında "kitle imha" var olunca aklınızdan ister istemez bu toplumun örgütlülüğünü nasıl imha etsek diye geçirmiş olmalısınız ki sivil toplumu imha maddelerini teklife koymayı aklınızca mantıklı bulmuşsunuz.
Barolar, meslek odaları, dernekler, vakıflar, bütün sivil toplum kuruluşlarının örgütlü yapıları iktidarınızın korkulu rüyası olmuş, teklif metnine de bu korkunun şiddeti sirayet etmiş. Teklif metni içeriği itibarıyla örgütlenme özgürlüğünü imha edecek maddeler içeriyor. Teklifin, OHAL süresince tek kararnameyle kapatılan sivil toplum kuruluşlarını şimdi de kolayca kapatmanın yolunu açmak amacıyla hazırlandığı açıktır. OHAL süresince alınan kararlardan milyonlarca insan direkt olarak etkilendi. Yıllardır da yaşanan hak ihlallerinden bahsediyoruz. Bakın, bu ihlalleri incelemek için kurulmuş ancak insanlara sağladığı fayda devede kulak misali bile olmayan Komisyonun süresi bir yıl daha uzatıldı.
OHAL sürecinde birçok kurum, kuruluş, STK çıkarılan kararnamelerle sorgusuz sualsiz kapatıldı, sayıca en çok olanlar ise dernek ve vakıflardı. 1.748 vakıf ve dernek OHAL'de çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle kapatıldı. Bunlar arasında çocuk haklarını savunan, ihtiyaç sahiplerine gıda yardımı yapan, kadına yönelik şiddete karşı çalışmalar yürüten birçok dernek de vardı. OHAL ismen bitti ama OHAL bir yönetim biçimi olarak benimsendi. Kayyum uygulaması da sizde bağımlılık yaptı. OHAL bittiyse de uygulamaları bu Meclis eliyle kalıcılaşmaya devam ediyor, işte bu hâl tam da OHAL'dir.
Yönettiği ülkenin Anayasa'sını her gün çiğneyen bir iktidara "Örgütlenme özgürlüğü anayasal güvence altındadır, bu teklif de Anayasa'ya aykırıdır." demenin bir anlam ifade etmediğini biliyoruz ancak yine de bu aykırılığı sizlere göstermek, vaziyetinize ayna tutmakla mükellefiz.
Örgütlü toplumdan korkuyorsunuz, örgütlü kadından korkuyorsunuz. OHAL'de onlarcasını kapattığınız kadın kurumları, kadınların şiddete karşı korunması için, istihdam alanları yaratmaları için, eğitim alabilmeleri için eril akıldan arındırılmış alanlardı.
Bir kanun hükmünde kararnameyle kapattığınız Van Kadın Derneği, Adıyaman Kadın Yaşam Derneği, Mersin Akdeniz İŞTAR Kadın Merkezi, Anka Kadın Araştırma Derneği, Bursa Panayır Kadın Dayanışma Derneği, Gökkuşağı Kadın Derneği, Kongreya Jinen Azad, Muş Kadın Çatısı Derneği, Ceren Kadın Derneği gibi, bugün Rosa Kadın Derneğini de iktidarınız için tehlike bellediniz, yöneticilerini tutukladınız. Şunu unutmayın ki kadınlar özgürlük ve eşitlikte ısrar ederek kazanımlarını koruyacak, kendi örgütlülüğünü mutlaka sağlayacaklardır.
Değerli arkadaşlar, her vaziyeti kendi lehinize çeviriyor; bu teklifle de dernekleri, vakıfları, ulusal ve uluslararası sivil toplum kuruluşlarını doğrudan hedef alacak şekilde iç hukukta düzenleme yapmayı amaçlıyorsunuz. İnsan hakları dernekleri, kadın hakları, mülteci hakları, çocuk, gençlik hakları ve LGBTİ+ hakları, doğa, engelliler, hemşehri, çevre ve akla gelen her türlü alanla ilgili faaliyet gösteren dernek ve vakıflar, çeşitli hukuk dernekleri, sosyal mücadele yürüten dernekler ile sosyal yardım için fon kaynakları kullanan dernekler, spor kulüpleri, inanç gruplarının dernek ve vakıflarının tümü tek sözünüzle kapansın istiyorsunuz.
Teklifle, Cumhurbaşkanı ve İçişleri Bakanına sivil toplum kuruluşlarının yönetimine kayyum atama yetkisi verirken derneğin faaliyetlerini geçici olarak durdurmanın, nihayetinde yıllar sürecek davalarla STK'leri fiilî olarak kilitlemenin yolunu açıyorsunuz.
Dernek faaliyetlerini ilgilendiren Yardım Toplama Kanunu'nda değişiklik yapmak suretiyle toplanan yardımlara el koyma, yardım edenlerin mal varlığına el koyma gibi çığırından çıkmış bir akıl içerisindesiniz. Kendinizce yeni suçlar icat etmekte, bunları yasalara eklemektesiniz. Sosyal devlet anlayışını, iktidarın sosyal yardımlarla kendine muhtaç etmeye çalıştığı kitleler sayesinde ehliyet alarak yönettiği devlete dönüştürdünüz. İnsanların dayanışmaları bile sizleri rahatsız ediyor. Muhataplarıyla görüşülmeden hazırlanan STK'ler, dernekler, vakıflarla ilgili olan maddelere karşı 600'den fazla sivil toplum örgütü günlerdir açıklamalar yapıyor, maddelerin geri çekilmesi için imza kampanyaları düzenliyor. Örgütlenme özgürlüğüne temelden aykırı olan bu teklif, yalnızca ve yalnızca sivil toplumu susturmayı, sindirmeyi, her an kapatılma tehlikesi altında bırakmayı, varlıklarına el koymayı, yönetici ve üyelerini itham etmeyi olağan kılacaktır. Tekçiliği besleyen bu teklifi kabul etmiyoruz.
Hiçbir kuruma ve hiçbir kişiye, örgütlenme özgürlüğünü sorgusuz sualsiz, keyfî bir biçimde kısıtlayacak, orantısız, muğlak, geniş yetkiler verilemez. Jandarmayı, polisi, bekçiyi, sivil toplum örgütlerinin kapısına göndersin diye İçişleri Bakanlığına bu yetki verilemez. Türkiye'de yargı bağımsızlığının aldığı şekli tarif etmeye hacet kalmamışken, terör, terörist ve terörizm ithamlarının kullanımındaki pervasızlık, fütursuzluk arşa varmışken, bol keseden yetki dağıtmak, bu Mecliste, bu topluma karşı yapılacak en sorumsuz eylemdir.
İnsan hakları alanında çalışan dernekleri kapatarak, hasta tutukluları, Ali İsmail'i, Roboski'de katledilen 34 sivili, Berkin Elvan'ı, Ceylan'ın gözlerini görmezden gelemezsiniz. Hukuk örgütlerini kapatarak, AİHM önünde sürekli mahkûm edilen Türkiye gerçeğini değiştiremezsiniz. Figen Yüksekdağ'ı, Selahattin Demirtaş'ı, Leyla Güven'i, Osman Kavala'yı ve diğer siyasi tutukluları elinizde bir rehine olarak tuttuğunuz gerçeğini değiştiremezsiniz. Sivil toplum örgütlerinin çağrısını yineliyoruz, bu teklif geri çekilmelidir. Teklifin isminde de belirtildiği gibi, asıl amacı doğrultusunda ve objektif olarak hazırlanması elzemdir. Örgütlü toplumu imha etmek toplumu imha etmektir. Gelin, sivil toplumu, örgütlenme özgürlüğünü zayıflatmak yerine halkın vekilleri olarak sorumluluklarımızı hatırlayalım. Bu toplumun daha fazla baskıya ihtiyacı yok, daha fazla faşizme ihtiyacı hiç yok. İşledikleri suçlardan dolayı eninde sonunda yargı karşısında hesap verecek olan siyasetçilere geniş yetki vermeyelim. Toplumun ihtiyacı olan bağımsız yargı düzeninin tesisi için çalışalım. Daha fazla susturma, kapatma, sindirme değil, daha fazla özgürlük, daha fazla örgütlülük diyelim, daha fazla sivil toplum diyelim. Çok sesten zarar gelmez, tek ses faşizmden başka bir şey getirmez. Sivil toplumun sesini kısmak yerine, örgütlü bireyleriyle milyonlarca insanı olan sivil toplumla birlikte, demokratik bir Anayasa ve onunla uyumlu yasalar için çalışalım. Bu ucube sistemi her seferinde daha da derinleştiren yasa tekliflerini kalıcılaştırmak yerine, basın özgürlüğü için, halkların ve inançların özgürlüğü, Parlamentonun bağımsızlığı için yani bir demokratik cumhuriyet için çalışmanın vakti geldi geçiyor bir kere. Bir kez daha, teklifi geri çekin diyoruz, sivil toplum susturulamaz diyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)