GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:40
Tarih:26.12.2020

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben 22'nci madde üzerine söz aldım ama maddenin içeriğinden çok, daha genel uygulamalarınıza dair bir iki şey söylemek istiyorum. Birincisi: Çok uzun süredir AKP iktidarı bir yönetememe krizi yaşıyor. Aslında, Türkiye'de her zaman bir rejim krizi vardı, bir demokrasi sorunu vardı ama geçmiş dönemdeki hükûmetler, bütün bu demokrasi sorununu genelde palyatif çözümlerle, restorasyonlarla aşmaya çalıştılar. Fakat AKP, iktidara geldikten sonra, özellikle de iktidara yerleştikten sonra ve kendi iktidar ortağı olan, onunla beraber yol yürüyen FETÖ'yü tasfiye ettikten sonra şunu gördü: "Artık devlete yerleştim, devlet mekanizmalarına yerleştim. O zaman, bu rejimi kalıcı bir şekilde kendi lehime değiştirebilirim, dönüştürebilirim." dedi. Tabii, bu dönüşümün sinyallerini toplum da vermişti. Örneğin, 7 Haziran seçimleri bu dönüşüm için bir başlangıç olabilirdi. Toplumun demokrasiye, eşitliğe, özgürlüğe olan ihtiyacını çok açık bir şekilde ortaya koymuştu. Ortaya çıkan Parlamento tablosu, aslında Türkiye halklarının nasıl bir Meclis, nasıl bir toplum, nasıl bir yönetim istediklerini çok açık ve net bir şekilde ortaya koyuyordu. Fakat bu, AKP'nin işine gelmediği için, bu yönetim tablosunda AKP, iktidarda kalamadığı için çok hızlı bir şekilde buradan geri dönüş yaptı ve aslında, bugün yaşadığımız derin krizlerin de kapısını aralamış oldu. Keşke aksini düşünseydi ve gerçekten toplumun beklentilerine cevap oluşturan bir yere doğru devam etseydi.

Bugün, tıkanmış durumdasınız; siyasi bir kriz var, ekonomik bir kriz var, sosyal bir kriz var, toplumsal bir kriz var ve bu krizlerin üzerine oturmuş bir yönetememe krizi var. Bunun da dışında, tek başına iktidar olmadığınız için, küçük ortağınızla beraber yol yürümeye çalışırken yaşadığınız krizler var ve bu krizlerin üstünü örtmek için şimdi ne yapıyorsunuz? Zorla rıza üretmeye çalışıyorsunuz. Yani şunu diyorsunuz: "Eğer bu toplum bize biat etmiyorsa, eğer bu toplumun gönüllü rızasını alamıyorsak o zaman, biz de toplumun içerisinde bize karşı olan demokratik direniş odaklarını yok edelim, oraları bertaraf edelim; STK'lerin, demokratik kitle örgütlerinin, sendikaların, meslek odalarının kapısına kilidi vuralım ve ne güzel, dikensiz bir gül bahçesi yaratalım kendimiz için." Deyim yerindeyse "Kendimiz çalıp kendimiz oynayalım." dediğiniz bir yere dönmüş durumdasınız.

Değerli arkadaşlar, şimdi, rıza üretmenin çeşitli yöntemleri var ama sizin geldiğiniz nokta, artık çıplak bir zor. Evet, topluma karşı çıplak bir zoru devreye koymuşsunuz ve bu zorun her gün ama her gün insanların yaşamına mal olduğunu, kıyıcı bir politika olduğunu, neredeyse bu toplumunun nefes alamadığını göremiyorsunuz değerli arkadaşlar. Oysaki sokağa çıksanız, gerçekten, 3 esnafla bir hasbihâl etseniz, göreceksiniz toplum nasıl kan ağlıyor, toplum nasıl feryat ediyor. Bu toplum, bu yönetime nasıl aslında layık değil; gerçekten, demokratik, eşitlikçi, özgürlükçü bir yönetimi istiyor. Bunu söylememiz gerekiyor.

Şimdi, kanunun adı çok cafcaflı ve iyi de bir şey değil mi? "Terörizmin finansmanının engellenmesi." Kim buna karşı çıkabilir ki? Fakat bir sorun var. Nedir terörizm? Terörist kim? Terörizm ne? Bu kavramları, her muhalif hareketin karşısına terörizm kavramını koyarak bir şekilde onları sindirmeye çalışıyorsunuz. Selahattin Demirtaş'tan Osman Kavala'ya, Ahmet Altan'dan Figen Yüksekdağ'a, bu ülkedeki size muhalif olan, eli kalem tutan herkese "terörist" yaftası yapıştırıyorsunuz. Dün, Sayın Bingöl Vekilimiz Erdal Aydemir'in söylediği gibi, terörizm kavramınızı o kadar genişlettiniz ki bibere, patlıcana, domatese kadar indirgediniz ve şimdi gelmişsiniz, diyorsunuz ki: "Biz terörizmin finansmanını kesiyoruz. E, canım niye kızıyorsunuz?" Hayır, siz terörizmin finansmanını kesmiyorsunuz. Eğer siz terörizmin finansmanını kesmek isteseydiniz, IŞİD Suriye'de komşunuz olduğu zaman onunla gümrük kapısından alışveriş yapmazdınız. Siz, Rusya'nın uçağını düşürdüğünüz zaman Rusya size ambargo koyduğunda, ekonominizi baltaladığı zaman, sizi tehdit ettiğinde "Siz IŞİD'le petrol ticareti yapıyorsunuz." dediğinde paçalarınız tutuşup, koşa koşa gidip Moskova'da el-aman dilemezdiniz. Siz kendiniz, burada yüklediğiniz "insani yardım tırları" diye gönderdiğiniz, içinde nükleer başlıkların mı, ne olduğu belli olmayan tırlar için bu ülkedeki gazetecileri vatan hainliğiyle suçlamazdınız. Hani Bayır Bucak Türkmenlerine gönderiyordunuz ya yardım tırlarını, ne oldu? İçinden silahlar çıktı. Onun için, terörizm ve terörist kavramları üzerinde konuşmak istiyorsanız size tavsiyemiz, önce bir dönün, yaptıklarınıza, ilişkilerinize bakın; ondan sonra bu konu üzerine cümle kurun.

Saygılar sunuyorum.