| Konu: | Cumhurbaşkanlığının, Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının; bölgede seyreden Türk Bayraklı ve Türkiye bağlantılı ticari gemilerin emniyetinin etkin şekilde muhafazası ve uluslararası toplumca yürütülen deniz haydutluğu ve silahlı soygun eylemleriyle müşterek mücadele amacıyla yürütülen uluslararası çabalara destek vermek üzere, Aden Körfezi, Somali kara suları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde görevlendirilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10/2/2009 tarihli ve 934 sayılı Kararı'yla Hükûmete verilen ve 2/2/2010, 7/2/2011, 25/1/2012, 5/ 2/2013, 16/1/2014, 3/2/2015, 9/2/2016, 8/2/2017, 7/2/2018, 5/2/2019 ve 5/2/2020 tarihli 956, 984, 1008, 1031,1054, 1082, 1107, 1136, 1179, 1207 ve 1241 sayılı Kararları ile birer yıl uzatılan izin süresinin 10/2/2021 tarihinden itibaren bir yıl daha uzatılmasına, ayrıca denizde terörizmle mücadele harekâtlarına katkı sağlanabilmesi maksadıyla unsurlarımızın bölge ülkeleri kara suları dışında denizde terörizmle mücadele görevi iç |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 41 |
| Tarih: | 26.01.2021 |
MHP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZDEMİR (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Aden Körfezi, Somali karasuları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde askerlerimizin görevlendirilmesi için Meclisimize gönderilen Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Türk milletine kaptanıderya olarak uzun yıllar boyunca hizmet etmiş, dünyanın görüp görebileceği en büyük donanma komutanı ve denizcilerinden olan Barbaros Hayrettin Paşa, denizlere hâkim olanın dünyaya hâkim olacağını yüzlerce yıl öncesinden belirtmiştir. Günümüzde küresel ticaretin yüzde 83'ten fazlasının deniz taşımacılığıyla yapıldığı dikkate alınırsa bu sözün ne kadar gerçekçi, tutarlı ve geniş bir zaman dilimini kapsadığı daha iyi anlaşılır.
Deniz taşımacılığı, Ümit Burnu ve Amerika Kıtası'nın keşfiyle tarihsel dönem içerisinde ayrı bir önem kazansa da bilhassa Süveyş Kanalı'nın açılması ve Sanayi Devrimi sonrasında petrol ticaretinin deniz yoluyla yapılmaya başlanması, ülkeler için küresel çaptaki politikalarda bazı bölgelerin değerini artırmıştır. Bu kapsamda 19'uncu yüzyılın sonları ile 20'nci yüzyılla beraber önemli hâle gelen deniz alanlarının başında Aden Körfezi ve Arap Denizi gelmiştir.
Türk Milleti, stratejik değeri haiz olan bu 2 deniz sahasına da yabancı değildir. Yavuz Sultan Selim Han döneminde Türk donanması, Kızıldeniz sahil şeridi ile Arap Denizi'nde yürütülen korsanlık ve diğer ülkelerin yağma çabalarına karşı bölgede sorumluluk üstlenmiştir. Afrika Kıtası'nda sömürge faaliyetlerinin neredeyse hiçbir devlet otoritesi bırakmadığı, insanlığı açlık ve yoksulluğa mahkûm eden çabalarının sonuç ve yansımaları ise bugün dahi devam etmektedir.
Zira üzerinde görüştüğümüz tezkereye konu olan Aden Körfezi, Somali karasuları ve Arap Denizi etrafında, Afrika'nın güney kesiminde bulunan kimi silahlı gruplar son yıllarda korsanlığa başlamışlardır. Aynı dönemde dünya ticaretinin yaklaşık olarak yüzde 15'i ve küresel petrol ticaretinin de neredeyse yüzde 25'i, deniz haydutluğundan doğrudan etkilenmiştir.
Alıkonulan gemilerin küresel ticarete vurduğu darbe sonrasında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyince 2008 yılında bölgenin süregelen deniz haydutluğu ve silahlı soygun eylemlerine karşı emniyete alınması maksadıyla ortak bir uluslararası çaba başlatılması kararına varılmıştır. Ülkemizin de ilk andan itibaren küresel barış ve istikrara katkı sunmak, gönül bağımız olan coğrafyalarla bağımızı pekiştirme amacı ve kendi millî çıkarlarımız çerçevesinde bu çabalara katılımı sağlanmış, destek olunmuştur.
Gelinen aşamada, tarihin hiçbir döneminde yalnız bırakmadığımız ve kendi kaderine terk etmediğimiz dost ve kardeş ülke Somali'de Türk askerinin görev yapması, iki açıdan önem arz etmekte ve ülkemizin millî menfaatleri ile güvenliğimizi doğrudan ilgilendirmektedir. Bunlardan ilki, Aden Körfezi ve Arap Denizi'nde seyreden gemilerimiz ile bu gemiler vasıtasıyla yürütülen ticaretimizin emniyet altına alınmasıdır. Zira ticaretimizin yaklaşık olarak yüzde 20'si bu bölgede yer alan güzergâhlardan yapılmaktadır.
Uzun süreden bu yana Somali ve çevresinde yaşanan karışıklıklar, insani krizler ve diğer sebeplerle bölgede ortaya çıkan silahlı grupların, başta Aden Körfezi olmak üzere Afrika-Arabistan arasındaki deniz alanlarında haydutluğa başlamış olmaları malumdur. Çok sayıdaki ülkenin gemilerinin alıkonulmasına sebebiyet veren korsanlık faaliyetleri ülkemizi de etkilemiştir. Bölgede yaşanan güvenlik kaygısı, çok sayıdaki ülkenin Aden Körfezi ve Babülmendeb Boğazı'na duyduğu ilgiyi de giderek artırmıştır. Bunun neticesinde, Kızıldeniz'den Aden Körfezi'ne açılan kıyı şeridine sahip olan Cibuti'de aynı anda ABD, Çin, Fransa, İtalya ve hatta Japonya gibi ülkeler askerî üsler kurmuşlardır. Aynı bölgede Somali de uzun bir kıyı şeridine sahiptir.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin Aden Körfezi'yle birlikte Somali'de bulunan mevcudiyeti, coğrafyanın bize uzaklığı sebebiyle asla göz ardı edilmemelidir. Türkiye, küresel gündemi etkileyen bütün coğrafyalarda, insanlığın ortak meselesi olan her gelişmeyi yakinen takip etmeli ve müdahale hakkını korumalıdır. Somali'ye bigâne kalırsak Afrika'da olamayız, Afrika'da olmazsak Avrupa ve Orta Doğu'da oyun dışında kalırız, Aden'de gücümüzü göstermezsek Akdeniz'de huzuru bulamayız. Dolayısıyla dünyanın gözünü diktiği, küresel ticaretin bir bakıma soluk borusu olan alanda Mehmetçik'in üstlendiği büyük sorumluluk, yalnızca tarihî bir görevi değil, yarınlar açısından Türkiye'nin var olan millî hedeflerini gerçekleştirme yolunda da büyük bir öneme sahiptir.
Türk ordusu, Aden Körfezi ve Arap Denizi'nde üstlendiği sorumlulukla, sadece deniz haydutluğuyla mücadele anlamında değil, ikmal ve lojistik bakımından da giderek büyük bir tecrübe kazanmaya başlamıştır. Ayrıca Somali'de görev yapan askerlerimizin, Somali ordusunun eğitilmesi ve ülkede istikrarın sağlanmasına yönelik katkı vermesi, bölgede ülkemizin kendisine has geliştirdiği başarılı bir stratejiyi de yansıtmaktadır. Bizim açımızdan ikinci büyük önem de işte budur.
Uzun süreden bu yana istikrarsızlık, iç savaş ve nihai olarak terör sorunuyla mücadele eden Somali, Türkiye'nin her alanda verdiği destek sayesinde günden güne daha ileriye gitmektedir. Hâlihazırda Somali ordusunun yaklaşık olarak üçte 1'inin Türkiye tarafından eğitilmiş olması, erişilen seviyeyi gözler önüne sermektedir. Somali, ülkemiz açısından dünyaya adalet, nizam ve huzur getirme hedefimizde ortaya koyduğumuz çabaların en somut hâliyle görünür bir yer olması bakımından önemlidir. İnsani hassasiyet ve yaklaşımla Türkiye'nin Somali'de yürüttüğü faaliyetler, devlet otoritesinin güçlenmesi ve kurumların işlemeye başlamasına, terörle mücadelede mesafe alınmasına, üretime ve gelişime katkı sağlamıştır.
Deniz haydutluğunun kaynağı, karadaki sebeplere bağlıdır. Bu sebeplerin ortadan kaldırılması, hiç kuşku yok ki mücadelenin başarılı olmasının ana şartıdır. İşte ülkemizin Somali'de yaptığı da budur. Farkımız ortadadır; yumuşak güç unsurlarımız, Somali'de kendi sorumluluk alanlarında örnek çalışmalara imza atmakta, gelişmeleri takip eden çok sayıdaki Afrika ülkesi, benzer faaliyetlerin kendi ülkelerinde de olması için zaman zaman bizlerden talepte bulunmaktadırlar.
Dünyaya "insani diplomasi" terimini başarıyla kazandıran Türkiye'nin sadece yardım getirip sonra bırakıp gitmeyen, aksine yardımı getiren, sonra bu yardımlarla yöre insanlarının kendi imkânlarını kendilerinin oluşturmasına vesile olan politikaları gurur kaynaklarımız arasındadır. Ayrıca Afrika'nın kaderi hâline getirilmeye çalışılan aşırıcılık, ayrımcılık ve terörle mücadele, Somali'de verdiğimiz mücadele örneğinde olduğu gibi kıtanın geriye kalan bölgeleri için de emsal teşkil edebilecek, ülkemizin Afrika'ya dair politikalarında büyük katkı sağlayabilecektir. Türkiye'nin insanlığın huzurunu öncelediği devlet politikalarının Somali'deki ayağı bizim açımızdan memnuniyet vericidir. Temennimiz, bu çabaların devam etmesi, kapsamlarının genişlemesi, dünyanın diğer bölgelerine de zaman içerisinde yayılmasıdır.
Bu vesileyle sözlerime son verirken tezkereyi Milliyetçi Hareket Partisi olarak desteklediğimizi belirtiyor, bölgede görev alacak olan kahraman askerlerimize üstün muvaffakiyetler diliyor, Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)