GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: (10/38, 466, 494, 536, 978, 983, 984) Esas Numaralı Bilişim Teknolojileri Bağımlılığının Etkilerinin İncelenerek Olası Zararlarının Bertaraf Edilmesi ve Bu Teknolojilerin Kontrollü Kullanımının Sağlanması İçin Yapılması Gerekenlerin Saptanması Amacıyla Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergelerin Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:46
Tarih:11.02.2021

HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bilişim Teknolojileri Bağımlılığının Etkilerinin İncelenerek Olası Zararlarının Bertaraf Edilmesi ve Bu Teknolojilerin Kontrollü Kullanımının Sağlanması İçin Yapılması Gerekenlerin Saptanması Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu üzerine HDP Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ayrıca, Komisyon çalışmaları sırasında toplantılara katılarak görüşlerini paylaşan ve bu süre boyunca katkı sunan bütün Komisyon üyelerine de kendi adıma ve grubumuz adına teşekkür ediyorum.

Şimdi, rapora gelmeden önce, bilişim teknolojileri bağımlılığı, internet kullanımı ve sınırlamaları üzerine görüşlerimi paylaşmadan önce iki konuyla ilgili birkaç şey söylemek istiyorum.

Öncelikle, Sayın Enis Berberoğlu'nun ancak 2 kez karar verildikten sonra, Anayasa Mahkemesi kararı uyarınca, milletvekilliğinin iadesinden büyük bir memnuniyet duyduğumu belirtmek isterim ama bu ülkedeki her şey gibi demokrasi de eksik olduğundan Sayın Musa Farisoğulları ve Sayın Leyla Güven'in bu hakkı hâlâ iade edilmiş değil. Bırakınız bu hakkın iadesini, hâlâ her 2 milletvekilimiz de tutuklu, cezaevinde.

Biz "AK PARTİ ve AK PARTİ Hükûmeti bütün kurum ve kuruluşlarıyla Kürt düşmanıdır." derken tam olarak bunu söylüyoruz. Demokrasi hiçbir zaman Kürt'e uğramıyor. İktidar, bağımsızlık referandumu yürütülürken Irak'taki Kürt'e düşman; iktidar, IŞİD militanları sınırda devriye gezdiğinde izlerken Kürt'ün yönetime ortak olmasıyla birlikte Suriye'deki Kürt'e düşman; iktidar, Kürt'ün Türkiye'de milletvekili olmasına da belediye başkanı olmasına da düşman. Hatta, iktidar, Japonya'da Kürtçe eğitim verilmemesi için Büyükelçilik nezdinde girişimde bulunarak dünyadaki her Kürt'e, daha doğrusu Kürt'ün bütün kolektif haklarına düşman.

Kimse, Sayın Berberoğlu ile Sayın Leyla Güven ve Sayın Musa Farisoğulları'nın hukuksal durumlarının farklı olduğunu düşünmesin. Konu çok açık: Bir kimse milletvekili seçildiğinde hakkındaki yargılama milletvekilliği sona erene kadar duracak mı yoksa yargılama devam mı edecek? Anayasa Mahkemesi, Sayın Berberoğlu için daha önce dokunulmazlığı kaldırıldığı hâlde "Duracak." dedi ama Sayın Leyla Güven ve Sayın Musa Farisoğulları için henüz bir karar vermedi. Konu Kürtler olunca her şey gibi yargı da duruyor.

Altını çizmek istediğim ikinci konu cezaevleri. Burada pek çok kez söyledim, bir kez daha söylüyorum: Cezaevleri her gün yeni adaletsizlikler, her gün yeni hukuksuzluklar üretiyor. Geçen ay yüksek güvenlikli Diyarbakır 2 No.lu T Tipi Cezaevi, aralarında Batman Belediye Başkanımız Sayın Mehmet Demir'in de olduğu pek çok kimseye ziyaretçi yasağı getirmiş. Nedeni ne biliyor musunuz? Cezaevindekiler sayım vermemiş. Orta Çağ'dan kalma bir uygulamadır cezaevlerinde sayım. Cezaevlerinin neredeyse her santimetrekaresinin yirmi dört saat izlendiği, bir eksilmenin, bir firar girişiminin veya bir firarın çok kısa sürede tespit edilebileceği ortamda cezaevindeki tutuklu ve hükümlülerden bir infaz memuru geldiğinde hâlâ ayağa kalkması ve sayım vermesi isteniyor. Sene 2021, biz beş yüz yıl önce yapılanları tekrar ediyoruz ve cezaevindeki bir tutuklu, bir hükümlü infaz memurunun karşısında sıraya geçip sayım vermediği için ceza veriyoruz. Verilen ceza ne? Bir ay boyunca ziyaretçi yasağı.

Aynı cezaevi yönetimi mahkemeye çıkmadan önce tıraş olmak istediği için malzeme isteyenlere bu malzemeleri temin etmiyor. Aynı cezaevi yönetimi "Kadın görevli yok." diyerek kadın avukatın cezaevine girmesine izin vermiyor. Aynı cezaevi yönetimi avukatın verdiği dosyaları haftalarca bekletiyor ama sayım vermediği için cezaevindeki tutuklu ve hükümlüleri çok rahat cezalandırabiliyor. Cezaevlerindeki durum tam olarak budur arkadaşlar.

Rapora gelince, öncelikle şunu belirteyim: Görüşmekte olduğumuz raporda internet kullanım süresine ilişkin yasaklar getirmenin teknoloji bağımlılığı konusunda doğru bir yöntem olmadığı kısaca vurgulanmış olsa da "yasaklar" denilince akla sadece, kullanıcıların kendini, öğrencisini, çocuğunu kısıtlaması gelmemelidir; iktidarın, bilgiye erişime yönelik yasaklamaları da kanımızca bu raporun konusudur. Zira, bilginin özgür dolaşımının sağlanmasının teknoloji bağımlılığı üzerinde dolaylı da olsa etkisi vardır.

Bu ülkede Wikipedia yıllarca yasaklı kalmıştır. Pek çok basın kuruluşunun internet sitesine, sosyal medya hesaplarına erişimi hâlâ engellidir. Bu anlayışla yürütülen bir sistemde teknoloji bağımlılığını engellemek için yasaklamak doğru bir yöntem değildir demek eksik kalacaktır.

Türkiye'de 2020 yılında 10 binlerce içeriğe erişim engeli getirildi. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısı ve Vakıfbank Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı, eski millî güreşçi Hamza Yerlikaya'nın lise diplomasının gerçekliği hakkında yapılan 125 haber ve paylaşıma erişim engeli getirildi.

İfade Özgürlüğü Derneği raporuna göre Türkiye'de bugüne kadar en az 450 bin "web" sitesi engellendi. İfade Özgürlüğü Derneğinin internette yaşanan ifade özgürlüğü ihlalleri hakkında hazırladığı EngelliWeb raporuna göre Türkiye'de internet ortamında yayınları düzenleyen 5651 sayılı Kanun'un yaklaşık on üç yıl önce yürürlüğe girmesinden sonra Ekim 2020 itibarıyla en az 450 bin "web" sitesine, 140 bin URL'ye (TekDüzen Kaynak bulucu) ve 42 bin "tweet"e engelleme yapıldığı belirtiliyor.

Yine, 2019 raporuna göre söz konusu yıl içinde yani 2019 yılı içinde 61.049 "web" sitesine erişim mahkeme kararıyla engellenmiş, 2019 yıl sonu itibarıyla kapatılan "web" sitelerinin sayısı 408.494 olmuştur. 2020 yılı hakkındaki raporu Haziran 2021'de yayınlayacak olan derneğin 2019 verilerine göre ekim ayı itibarıyla 2020 yılında en az 42 bin "web" sitesi mahkeme kararıyla erişime engellenmiş, 2018 yılında ise 94 bini aşkın "web" sitesi kapatılmıştır. Yıl bazında yapılan değerlendirmeye göre kapatılan "web" sitesi sayısı 2017 ve 2018 yıllarında tavan yapmıştır. Yine aynı raporlara göre 2019 sonu itibarıyla en az 130 bin URL adresine, 7 bin Twitter hesabına, 40 bin "tweet"e, 10 bin YouTube videosuna ve 6.200 Facebook içeriğine aynı kanun hükümlerine göre erişim engelleme kararı getirilmiştir. 2012-2019 birinci yarı yıl sonu itibarıyla Twitter'a dünya genelinde 7.396 mahkeme kararı gönderilmiş. Bu kararlardan 5.487'si yani yüzde 74'ü Türkiye'den gönderilmiş. Türkiye bu kategoride açık ara 1'inci sırada. 2'nci sırada 1.096 kararla Rusya geliyor yani gönderilen mahkeme kararlarının yüzde 90'ı 2 ülkeye ait ve bunun yüzde 74'ü de Türkiye'ye ait. Yine dünya genelinde Twitter'a mahkeme kararları dışında 66 bin tane talep gönderilmiş. Bu taleplerden en fazlası, 30.769 tanesi yani yüzde 46'sı Türkiye'den gönderilmiş, 14.284 talep de yani yüzde 21'i de Rusya'dan gönderilmiş, her ikisi de yüzde 70'e yakın. Dolayısıyla internete, özgür bilgiye erişim konusunda Türkiye açık ara önderlik, 1'incilik yapıyor.

En çok site kapatan kurum Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu. Yine aynı raporlara göre 2006-2019 yılları arasında Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 237.086 kararla en çok "web" sitesi kapatan kurum olmuştur. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı 2016 yılında kapatılana kadar 129.124 "web" sitesine erişim engeli getirmiştir. Son olarak Cumhurbaşkanının oğulları Bilal Erdoğan ve Burak Erdoğan'ın arkadaşının aldığı ihalelere ilişkin haberlere erişim engeli getirildiğine dair haberlere de erişim engeli getirilmiştir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın oğullarının arkadaşı Fatih Başçı'nın Gaziantep Büyükşehir Belediyesinden toplamda 26,5 milyon TL değerinde 5 ihale aldığına ilişkin Cumhuriyet, T24 ve KRT TV'de yayımlanan haberler İstanbul Anadolu 3. Sulh Ceza Hakimliğinin 1 Şubatta verdiği kararla erişime engellenmiştir. Cumhuriyette çıkan bu habere ilişkin habere de daha sonra erişime engelleme kararı verilmiştir.

Bütün bu uygulamalara bakıldığında, iktidarın kendisi gibi düşünmeyen toplum kesimlerini nasıl bir cenderenin içine almak istediği apaçık görülmektedir. Bu bağlamda, biz diyoruz ki: "İnternet erişimi konusundaki keyfî, ideolojik, iktidara hizmet eden engellerin kalkması ile ilgili kurumların özgürlükleri ve bilgiye erişimi önceleyecek şekilde kararlar alması sağlanmalıdır." Bilginin özgür dolaşımının sağlanması teknoloji bağımlılığı konusunda pek çok olumlu gelişmeyi de beraberinde getirecektir.

Araştırma Komisyonunun hazırladığı raporda, çocukların ve gençlerin internetteki olumsuz yayınlardan korunabilmesi için hangi sitelerin uygun, hangi sitelerin uygunsuz içeriğe sahip olduğunu gösteren kılavuz bir portal kurulması ve bu portalın varlığından ebeveynlerin ve kullanıcıların haberdar edilmesi öneriliyor. Burada bir sorun yok. Elbette böyle bir kılavuz hazırlanabilir ama asıl sorun, hangi sitelerin uygun olduğuna, hangi sitelerin uygun olmadığına kim karar verecek? Bugün olduğu gibi bütün dünyadaki her tür sıralamada başı çeken kurumlar mı karar verecek, yoksa akademiden veya bağımsız kuruluşlardan insanların yer alacağı kurumlar veya kuruluşlar mı karar verecek?

Teknolojinin çocukların ve gençlerin şiddete yönlendirilmelerinde etkisinin araştırılması ve şiddete yöneliminin önlenmesinin sağlanmasına ilişkin ifadeler ve buna ilişkin atılacak adımlar raporda sıralanmıştır. İlgili kurumların yaptığı ve yapacağı çalışmalara ilişkin bilgiler ve planlamalar da raporda yer almaktadır. Ancak şiddet, şiddete eğilim hükûmet politikalarından, hükûmet temsilcilerinin söylemlerinden bağımsız değildir, mevcut iktidarın kullandığı kutuplaştırıcı dil tüm sosyal medya mecralarından yaygınlaştırılmaktadır. Teknolojiyi, interneti kullanan herkes bu dile maruz kalmaktadır. Bu değişmediği sürece alınacak hiçbir önlem şiddeti engellemeyecektir.

Boşluk duygusuyla bağımsızlık arasında çok ciddi bir ilişki olduğu Komisyon Raporu'nda vurgulanmıştır. Ancak, bunun yerine neyin konulacağı konusundaki önerilerse son derece yüzeyseldir. Örneğin, raporda deniliyor ki: "Tüm il ve ilçelerin mahalle, semt ve sokaklarında çocuk ve gençlerin vakit geçirebilecekleri, çeşitli aktivite ve grup çalışmalarının yapılabileceği nitelikli, amaçlı tasarlanmış parklar, spor ve oyun alanları yaygınlaştırılmalıdır.

Yaz okulu, kamp, gezi, spor ve sanat etkinlikleri çocuk ve gençlerin faydalanabileceği makul bir fiyattan ve ekonomik imkânları kısıtlı bireylere ücretsiz bir şekilde sağlanmalıdır.

Kültür Turizm Bakanlığı tarafından çocuk ve gençlere yönelik sinema, tiyatro ve diğer kültür faaliyetlerinde teşvik politikaları geliştirilmelidir.

Ailece kaliteli vakit geçirmeye belli bir zaman ayrılmalıdır. Çocuklar, ilgi alanlarına göre hobilere, sanat ve spor dallarına ve diğer geliştirici etkinliklere yönlendirilmeli, evde çocuğun ilgi duyduğu evcil bir hayvan besleme seçeneği değerlendirilmelidir."

Bu önerilerin tamamını destekliyoruz. Bunlar çok daha önceden atılması gereken olumlu adımlardır. Bunlarla birlikte, başta öğrenciler olmak üzere, tüm yurttaşlar için fırsat eşitliği sağlanmalıdır. Edirne'den Hakkâri'ye kadar tüm okullarda aynı standartlarda spor, sanat eğitimi verilmelidir. Müfredat buna göre düzenlenmeli; çocuklar göstermelik değil, gerçek anlamda spor ve sanat eğitimi almalıdır. Sosyal aktivitelere ulaşım tamamen ücretsiz, kolay ve yaygın olmalıdır. Teknolojik tüm imkânlara, teknolojiye ilişkin tüm eğitimlere bütün okullarda eşit bir şekilde ulaşılabilmelidir.

Ancak, ailenin temel yaşamsal sorunlarına ilişkin değerlendirmeler raporda yer almamaktadır. Ekonomik refah artışının sağlanması ve aile içi şiddetin azalması teknolojiye bağımlılığı direkt azaltacaktır. Dolayısıyla, rapordaki öneriler arasında da sıralanan, aileye sadece teknoloji bağımlığıyla ilgili broşür vermek, ders vermek, film izletmek çözüm olmayacaktır. Ailenin yaşam koşullarının iyileştirilmesi gerekmektedir.

Raporda da bahsedildiği gibi, gelir düzeyi yüksek Avrupa ülkelerinde teknoloji bağımlılık oranı düşüktür. Ekonomik olanaklar, fırsat eşitliği, müfredat kalitesi bu ülkelerde Türkiye'nin kat kat üstündedir.

Yine, raporda internet oyunlarının bağımlılık yapmasının sebebinin ödüllendirmelerin kısa sürede ve hızlı bir şekilde verilmesi olduğuna dikkat çekilerek internetin çok ciddi bir şekilde ödül mekanizmasını aktive ettiği, hayatın diğer alanlarından zevk almayan çocukların senelerce okuyup doktor olmak, öğretmen olmak gibi birtakım ideallerinden vazgeçip internet üzerinden para ve ödül kazanmak gibi olumsuz birtakım amaçlar edindikleri ifade edilmektedir. Bu cümleden net olarak şu anlaşılıyor: Türkiye'de gençler ve çocuklar umutsuzluk içerisindedir, beklentisizlik içindedir, bıkkınlık içindedir, hedefleri yoktur, amaçları yoktur ve bir girdap içerisindedirler.

35 yaşına gelmiş, işsiz hatta hiç çalışamamış kişi sayısı hızla artmaktadır. Bunların büyük çoğunluğu da ebeveyndir. Bu kişilerin en kolay ve ucuz ulaşabilecekleri şey teknoloji ve internettir. Bu kişilerin işsizlik, yoksulluk sorunu çözülürse en kolay ulaşabilecekleri şey internet değil de eğer ücretsiz spor olursa, eğer ücretsiz konser olursa, sinema olursa teknoloji bağımlılığıyla çok daha kolay mücadele edilebilecektir.

Günümüzde spora erişim bile paralıdır. En yaygın izlenen spor olan futbolu bile izleyebilmek için paralı televizyon platformlarına üye olmak, pahaca yüksek olan kombine kartları satın almak gerekmektedir. Koşullar böyleyken teknoloji bağımlılığıyla mücadele etmek elbette zor olmaktadır.

Raporda 12 Haziran 2019 tarihli toplantısında Komisyona bilgi veren Gençlik ve Spor Bakanlığı Eğitim, Araştırma ve Koordinasyon Genel Müdürünün şu sözü yer alıyor: İnternette, televizyonda, filmlerde, YouTube'da dinî değerlere, kültürel değerlere gizli ya da açık birtakım saldırılar olabildiğini, gençlerin ve ebeveynlerinin de bunun farkına varması gerektiği belirtiliyor. Doğru, ancak aynı şekilde internette, televizyonda, filmlerde, YouTube'da savaş övgüsü yapan, farklı kimlikleri, inançları aşağılayan, kutuplaştırıcı, savaş, ölüm güzellemesi yapan çokça yayın ve paylaşım vardır. Bazı dizilerde -bunu başka yerlerde de duydunuz, ben de daha önce söyledim- beş dakikalık bir sahnede 40 kişi öldürülebiliyor, kanlı sahneler var, bunların hiçbirisi bulutlanmıyor ama bir vatandaş 1 sigara içiyorsa mutlaka o bulutlanıyor, 1 kadeh içki içiyorsa o bulutlanıyor. Yani izleyen şöyle algılıyor: 40 kişiyi öldürmek normal, 1 sigara içmek anormal, 1 kadeh içki içmek anormal. Dolayısıyla, bir sorunsa bunların tamamının sorun alanı olarak görülmesi gerekiyor.

Diğer taraftan "teknoloji bağımlılığı" birçok sağlık örgütü tarafından da birden fazla bağımlılığı kapsayan şemsiye terim olarak açıklanmakta; "internet bağımlılığı" "oyun bağımlılığı" "sosyal medya bağımlılığı" gibi kavramları da kapsadığı kabul edilmektedir. Teknoloji bağımlılığının arttığı toplumlarda bireyler bazında karşılaşılan sorunlar arasında, fiziksel aktivitenin olmadığı yaşam tarzı ve buna bağlı olarak obezite gibi çeşitli sağlık sorunlarıyla karşılaşılmasının, sosyal beceri gelişiminde bozuklukların, uyku bozukluklarının, depresyonun, çeşitli psikolojik sorunların bulunduğu bilinmektedir. Ancak Türkiye'de bu alandaki araştırmalar, daha çok, teknoloji kullanım oranlarının ne düzeyde gerçekleştiği üzerine yapılmış, yarattığı sorunların önüne geçilmesi için somut çözüm önerilerine rastlamaksa pek mümkün olmamıştır. Yani daha teknoloji bağımlılığının, örneğin uyuşturucu bağımlılığı gibi bir hastalık derecesinde tanımı yapılamadığı için çözüm olarak tam bir reçete sunmanın güç olduğu görülmektedir.

Temel ilkemiz baştan beri şudur: Teknoloji bağımlılığıyla mücadelenin yasaklar üzerinden yapılmaması gerektiğini savunuyoruz. Teknoloji bağımlılığının zararlarıyla mücadele edilirken farkındalığın artırılması için bilgilendirici eğitimler verilmelidir. Sadece resmî kurumlar aracılığıyla değil, üniversiteler, odalar, sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte uzmanların araştırmaları sonucunda ortaya çıkan yaş gruplarına göre oyun oynama veya sosyal medya kullanımıyla ilgili kullanım süresi belirlenmelidir. Örneğin okul öncesi çağda günde yarım saat, lise öncesi çağda günde bir saat, üniversite sonrası için günde iki saatten fazla teknoloji bağımlılığının zararları üzerinde farkındalık artırıcı çalışmalar yapılmalıdır. Yanı sıra, insanların iletişim özgürlüğüne sahip olduğu gibi erişim özgürlüğüne de sahip olduklarını unutmadan, yasaklayıcı bir anlayış yerine, özellikle çocukların ve gençlerin zararlı yayınlardan korunması için güvenli internet uygulamalarının kullanımı konusunda toplumu bilinçlendirme çalışmaları daha görünür kılınmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Teknoloji, oyun ve internet bağımlılığıyla ilgili olarak tüm Türkiye'yi kapsayan yeni bir çalışmanın olmaması nedeniyle yıllar içerisinde internet kullanımında ciddi artış olduğu bilinmesine rağmen problemin boyutunun iyi bir ölçümü ve saha araştırması yapılarak ortaya konulması çok daha doğru olacaktır. Oxford Üniversitesi 2017 yılı itibarıyla önümüzdeki yirmi yılın mesleklerini sıraladığı listede 2 tanesi haricinde diğerlerinin dijital meslekler olduğuna dikkat çekmiştir. Bu sebeple çocukları teknolojiden uzak tutmak değil, teknoloji kullanımının süre ve içerik olarak kontrol edilmesinin önemli olduğuna vurgu yapılmaktadır diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)