| Konu: | (10/38, 466, 494, 536, 978, 983, 984) Esas Numaralı Bilişim Teknolojileri Bağımlılığının Etkilerinin İncelenerek Olası Zararlarının Bertaraf Edilmesi ve Bu Teknolojilerin Kontrollü Kullanımının Sağlanması İçin Yapılması Gerekenlerin Saptanması Amacıyla Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergelerin Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 46 |
| Tarih: | 11.02.2021 |
CHP GRUBU ADINA KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bilişim Teknolojileri Bağımlılığının Etkilerinin İncelenerek Olası Zararlarının Bertaraf Edilmesi ve Bu Teknolojilerin Kontrollü Kullanımının Sağlanması İçin Yapılması Gerekenlerin Saptanması Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu'nun değerlendirildiği bu Genel Kurul oturumunda grubumuz adına söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Komisyon Başkanımız Sayın Nabi Avcı ve Komisyonda emeği geçen bütün yasama uzmanlarımıza ve Komisyonda görev yapan 12 milletvekili arkadaşıma şükranlarımı sunuyorum ve tabii, Komisyonumuza katkıda bulanan bütün kamu, özel, STK uzmanlarımıza sundukları bilgi, belgeler ve sunumları için ayrıca teşekkür ediyorum.
Tabii, rapor 21 Mayıs 2020'de Meclis Başkanlığımıza sunuldu, neredeyse altı ayı aşkın -değil mi, daha bile fazla, yedi ay- süre önce Başkanlığa sunuldu ve bugün görüşülüyor. Aradan o kadar uzun zaman geçti ki... Şimdi -birazdan söyleyeceğim- raporun en sonunda yer alan bir takvimlendirme var. O takvimlendirme de "uygulama takvimi" olarak tanımlanmış, 43 uygulama önerisi var, bunun 19'u 2020 yılı içerisinde yapılması önerilmiş uygulamalar. Yani, o takvimdeki yılların herhâlde raporda bir yıl üzerine artı koymak gerekir, bu gecikmeden dolayı. Tabii, bir Covid süreci... Meclisin bundan önceki yasama yılında gündemine gelen, acil olduğu ifade edilen konuların arkasından bu raporun görüşülmesi ne yazık ki gecikti.
Tabii, rapora bizler de elimizden geldiğince katkı koyduk. Rapora her ne kadar muhalefet şerhi adı altında bir bölüm koyduysak da orada eksikler varsa, yanlışlar varsa bunları ifade etmek adına ve tabii ki bir ek görüş gibi belki tanımlanabilecek ifadelerimizi raporda sunduk. Tabii, eksik varsa -olabilir de- bunların mutlaka en az düzeyde olması ve sonuca etkisi olmayacak düzeyde yer alması için de elimizden geleni bu anlamda Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak yerine getirmeye çalıştık.
Tabii, raporda terminolojik birliğe, tanımlara çok önem verildi bu çalışmalarda. "Bağımlılık" ve "aşırı kullanım" örneğin iki farklı terim, ikisi arasındaki farklılıklar net olarak tanımlanmaya çalışıldı. Dünyada ve Türkiye'deki durum, bağımlılığın sebepleri, belirsizlikler, tedavisi ve çocuklar üzerindeki etkileri, bağımlılığın çalışma ve okul hayatına etkileri gibi 7 başlık altında bu tanım, yaygınlık, belirsizlikler, sebepler, tedaviler ve etkiler ifade edildi, güzel. "Sonuç ve Öneriler"de de 9 başlık altında sonuç ve öneriler var. Tabii, bir büyük eksik var; bütçesi olmayan önerinin ve uygulamanın, bütçede yer bulmamış olan -kurumlar bazında, bu önerileri uygulayacak kurumlar bazında bir bütçe- 2021 yılı bütçesinde yeri olmayan bir uygulamanın başarı şansı da olamaz. Dolayısıyla 2020 yılında bu gündeme gelmiş ve geçmiş olsaydı 2021 yılı bütçesinde belki de bakanlıklar, yürütme onunla ilgili bütçelerini de düzenleyebilirlerdi. Bunu da bir eksiklik olarak ifade etmek isterim.
Değerli arkadaşlar, tabii, bilişim iyi bir şey mi, kötü bir şey mi? Tabii ki iyi bir şey, hiçbir itirazımız yok. "Bilişim" dediğimiz şey, etimolojik olarak "bilmek" fiilinden karşılıklı bilgiyi iletmek anlamında bilişmek yani itmek itişmek, dövmek dövüşmek gibi karşılıklı yapılan bir eylem. Peki "bilgi" dediğimiz şeyi biz nasıl tanımlayabiliriz? Çoğunlukla biz Türkçe dilimizde veri, enformasyon ve bilgiyi birbiriyle çok karıştırıyoruz. "Veri" dediğimiz şey, amacı olmayan sembolik birtakım unsurlardır, olgulardır. Oysa "enformasyon" anlam kazandırılmış ve bir amacı olan veri topluluğudur. Yani şu benim önümde rakamları görüyorsunuz ya da yukarıdaki saat olarak ifade edilen rakamlara tek başına baktığınızda bir anlamı yoktur ama onun bir saat olduğu, en sağdaki 2 hanenin saniye olduğu, ortadakinin dakika olduğu gibi bu bir enformasyona dönüşür. Tabii, biz insan olarak görerek, dokunarak, tadarak, işiterek ve koklayarak -tabii ki konuşarak aynı zamanda- 5 duyu organımızla bu enformasyona erişiriz. İşte bu enformasyona erişim için değişik kanallar var; gazete, dergi, radyo, televizyon gibi ve yeni teknolojik ürünlerde; cep telefonu, bilgisayar, faks ve benzeri cihazlar. Bu teknolojilere de "bilişim teknolojileri" diyoruz çünkü bilgi ancak ve ancak enformasyon bize ulaştığında ve bizim önceki bilgilerimiz içerisinde analiz edilip değer kazandığında ve yeni bilgiler üretildiğinde önem taşıyor; o nedenle "enformasyon teknolojileri" diğer bir ifadeyle "bilişim teknolojileri" önemlidir ve bunun kullanımı ve yaygınlaşması da mutlaka yapılmalıdır, yerine getirilmelidir ama tabii burada bunun bağımlılık yaratacak düzeyde, aşırı kullanım düzeyinde olmaması arzu edilir. Bu anlamda tabii kullanırken de bu bilginin aldatmaca bilgi, yalan haber gibi bilgi aldatmacası "knowledge hoax" denilen bir kavrama da dikkat etmek gerekir. Bugün, bilişim teknolojilerinde en yaygın kullanılan bir alan olarak, bir teknoloji olarak internet içerisinde ben yalan bir şey söylesem bir arama motoruyla benim dışımda ona erişen birisi o yalan bilgiyi, o yalan enformasyonu doğru kabul edip bu yanılgıya düşebilir, buna mutlaka tabii ki dikkat etmek gerekir.
Değerli arkadaşlar, biz, tabii, çalışmalarımızda sadece çocuk ve gençleri... Artık -ben aslında Komisyonda da ısrarla bunun üzerinde durmaya çalıştım- bu teknolojilere bağımlılık sadece çocuk düzeyinde veya gençler düzeyinde değil tüm bireyler üzerinde bir sorun hâlinde kendini gösteriyor çünkü çeşitli araştırmalara bakarsanız, Türkiye'de örneğin, mobil kullanıcılar olarak günde ortalama 78 kez -hepimiz öyle; telefonumuza "WhatsApp'tan bir mesaj gelmiş mi? Şu sosyal medyada, Twitter'da ne var, efendim, Facebook'ta ne var?" gibi sürekli bakıyoruz- yani her on üç dakikada bir cep telefonu ekranına bakmaktan kendisini alamıyormuş Türk insanı. Mesela, sabahları yüzünü bile yıkamadan telefonuna bakanların oranı yüzde 28'e yükselmiş; ciddi bir oran. Kullanıcıların gün içerisinde akıllı telefonlarına bakma sayısı Türkiye'de ortalama 78 defa bir günde ama Avrupa ortalaması 48; Türkiye onun 1,5 katını aşıyor. Uyandıktan sonraki ilk on beş dakika içerisinde bakma oranı ise Türkiye'de yüzde 79; yani, yüzünü yıkamadan değil, ilk on beş dakika içerisinde cep telefonunu eline alıp bakıyor Türkiye'nin yüzde 79'u. Böyle bir bağımlılığımız var, hastalığımız var.
İnsan bir sosyal varlık ise sosyal varlığın gereği olan sosyalleşebilmek... Gerçi geçtiğimiz yıl pandemi sürecinde çok sosyal bir varlık olamadık evlerimizde bulunmak durumunda kalmamız nedeniyle, sağlık nedeniyle tabii ki ama insanın bir sosyal varlık olabilmesi için bu teknolojileri de doğru ve sağlıklı kullanabilmesi gerekir.
Tabii, bu bilişim bağımlılığından kendimizi sakınırken aynı zamanda bilgiye de, daha doğrusu enformasyona da -ben de terimi doğru kullanayım- zamanında, yeteri kadar doğru enformasyona en ucuz şekilde ve en hızlı şekilde ulaşabilmek gerekiyor.
Az önce sevgili Onursal Adıgüzel Vekilimiz çok güzel, rakamlarla ifade etti; ben de söyleyeyim: Mesela internet bant genişliğinde en iyi performans Hong Kong'taymış. 10 milyon 767 bin 262 "kilobit per second" bir bant genişliği var Hong Kong'ta -bakın, 10 milyon düzeyinde- Türkiye'de 94.995.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ne ayıp ya, ne ayıp!
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) - Aradaki farka bakın, Hong Kong ve Türkiye...
Tabii, bu fiber altyapıya da baktığınızda, fiber altyapıda da gene o rakamı sizinle paylaşacağım. Türkiye'nin fiber altyapı uzunluğu şehirlerinde örneğin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) - Sayın Başkanım, süre rica edecektim.
BAŞKAN - Buyurunuz.
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) - 4 milyon 320 bini aşkın nüfusuyla Türkiye'nin en kalabalık şehri örneğin İzmir'de fiber altyapı uzunluğu kişi başına 4 metre, örneğin Stockholm'de fiber altyapı uzunluğu kişi başına 770 metre; Ankara'da 4,3 metre kişi başına, İstanbul'da o civarda, o düzeyde bir fiber altyapı uzunluğu var yani 200 kat fark var. Bunu çok belirgin bir fark olduğu için özellikle belirttim ama Türkiye bu anlamda dünyada ve Avrupa'da gerçekten oldukça geride.
Şimdi evet, biz uzaya gidelim, Ay'a gidelim, teknolojiyi mutlaka en üst düzeyde kullanalım, amaca uygun kullanalım, doğru kullanalım ve yurttaşlarımızın, vatandaşlarımızın, devletimizin, milletimizin geleceği, refahı ve kalkınması için bunu en iyi şekilde yapalım yapmasına ama Türkiye, daha doğru dürüst yonga ve cip üretemezken...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) - Son cümlemi toparlayayım Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) - Türkiye'nin ürettiği ve gururla ifade edilen, ettiğimiz bu SİHA'lar, İHA'lar, işte, savunma sanayisinde şöyle iyiyiz, böyle iyiyiz derken daha onların kameralarını bile Kanada'dan ithal etmek zorunda kalıyorken biz uzaya gidelim... Güzel bir şey vardı... "Gökyüzüne bak Ay'ı gör." diyor Hükûmet, yetkililer. Ben de aslında diyorum ki -tabii, eğitimde fırsat eşitsizliği- biz Ay'a maya bakmayı bir kenara bıraktık, üniversitelerimizde öğrencilerimize "Aşağı bak." diyenler şimdi kalkmış "Gökyüzünde Ay'a bak Ay'ı gör." diyor ama biz karanlıkta Ay'ı değil, aydınlıkta Güneş'i görmek istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)