GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:47
Tarih:16.02.2021

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 250 sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında Gara'da alçakça şehit edilen 13 vatandaşımız ile operasyonun başlangıcında şehit olan kahraman askerlerimizi rahmetle ve saygıyla anıyorum, ruhları şad, mekânları cennet olsun, Türk milletinin başı sağ olsun.

Görüşülmekte olan kanun teklifiyle başta 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ve ilişkili olan 16, yani toplam 17 kanunda değişiklik yapılmaktadır. Yaşayan tüm canlı organizmalarda olduğu gibi tüm sivil ya da kamu kurum ve kuruluşlarında zaman ve şartlara uygun olarak değişiklikler yapılmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Ayrıca teşkilatların yanında gelişen şartların zorunlu kıldığı personel ihtiyaçlarının da giderilebilmesi için değişiklikler gerekli olmaktadır.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin gerektirdiği değişikliklerin kapsamında Millî Savunma Bakanlığı ile Genelkurmay Başkanlığının teşkilat yapıları ile görev ve sorumluluklarında yapılan değişikliklere bağlı mevzuata uyum çalışmaları devam etmektedir. Görüşmekte olduğumuz yasa değişikliğinin bir bölümü de bu konuyla ilişkilidir. Teklif, uzman erbaşların özlük haklarıyla ilgili iyileştirici düzenlemelerin, 6000 sayılı Kanun'la doğan hak kayıplarını giderici hükümlerin, özel kuvvetlere alımda aranan şartları taşımadığı daha sonra anlaşılan personele yönelik yapılacak uygulamaların, hukuk sınıfı personelin amir, ast-üst bağlılık ilkelerinin yeniden belirlenmesine dair kuralların, Sağlık Bakanlığı kadrolarındaki sağlık personelinin Türk Silahlı Kuvvetlerinin görev alanlarında da görev yapabilir hâle getirilmesiyle ilgili ilkelerin, Savunma Üniversitesi bünyesinde görev alacak öğretim kadrosuyla ilgili yeni ilkelerin belirlenmesi; nasıp düzeltilmesi gereken personelle ilgili hak kayıplarını ortadan kaldıran yeni kuralların belirlenmiş olması, Millî Savunma Bakanı ile Genelkurmay Başkanının seferberlik ve savaş hâlindeki görev ve yetkilerinin yeniden belirlenmesi, komando uzman erbaşların hizmet yıllarının iyileştirilmesi, zatî silah verilmesi, devre kaybeden askerî okul öğrencilerinin genel sağlık sigortası kapsamından yararlandırılması, bakım onarım hizmeti gören erbaş ve erlerde acil işlerde mesleki yeterlilik belgesi aranmaması, bedelli askerlik yapacakların tabi olacağı kur hakkındaki yeni hükümler ve milletvekillerinin askerlik süreleri konularını kapsamaktadır. Okuduğum bu bölümden de anlaşılacağı üzere çok geniş bir yelpazesi mevcuttur.

Görüşmekte olduğumuz yasa teklifiyle yapılan düzenlemeleri genel anlamda Silahlı Kuvvetlerimizin ihtiyacı olduğundan hareketle desteklemekteyiz. Ancak birkaç hususa dikkatlerinizi çekmek isterim: Bunlardan birincisi, Silahlı Kuvvetler personelinin yaş durumudur. Uzman erbaşlarımızın yaş haddinin 52'den 55'e çıkarılması ve lüzumu hâlinde sağlık durumu da el verdiği takdirde 60 yaşına kadar çalıştırılabilmesi askerlik mesleğiyle ilgili ayrıca değerlendirilmesi gereken bir konudur. Çünkü askerlik mesleği, hiyerarşinin en katı uygulandığı meslektir. Dünyanın tüm orduları katı bir disiplin ve hiyerarşi üzerine kuruludur. 23 yaşındaki bir astsubayın ya da teğmenin 55-60 yaşındaki uzman çavuşu emir komuta etmesi zor olacağı gibi bazı olumsuzlukları da beraberinde getirebilecektir. Ayrıca, 44-45 yaşında general olabilen, 45-48 yaşlarında kadrosuzluktan zorunlu emeklilik durumuna giren subayların durumu ne olacaktır? Bu konuların değerlendirilmesine ihtiyaç olduğunu düşünmekteyiz.

Bir diğer konu da milletvekillerinin milletvekilliklerinin devam ettiği sürece askerlik yükümlülüğünden muaf tutulmaları konusudur. Bu konunun bağlayıcı olmaması ve milletvekillerinin isteği üzerine, milletvekilliği süresi içinde de askerliğini yapabilmesi hâlidir.

Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'nda yapılan değişikliklerin gerekliliğine inanıyoruz ve destekliyoruz ancak bu konuda bütüncül bir yaklaşımla hareket edilmesinin gerekliliğini ve ihtiyaç duyulan tüm konuların topluca ele alınacağı bir düzenlemenin gerekli olduğunu düşünmekteyiz. Örneğin, bu kürsüden ben ve partimizin diğer milletvekillerince defaatle dile getirildiği üzere, Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının muvazzaflık ve emeklilik dönemlerindeki özlük hakları, sorumluluk ve maruz kaldıkları risklerle uyumlu hâle getirilmelidir. Yani bugün Gara'yı konuşuyoruz, Gara'da o bahsedilen mağaraya giren gencimizin, askerimizin katlandığı riski emeklilikte bir ödül olarak vermek zorundayız.

Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetlerinden emekli olan her rütbedeki personelin özlük haklarını iyileştirecek reform mahiyetinde özel bir çalışma yapılması ihtiyacı bulunmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan binbaşı ve kıdemli binbaşılar meri mevzuata göre üstsubay olarak tanımlanmış olmalarına rağmen aynı kategoride bulundukları albay ve yarbaylara tanınan haklardan yararlanamamaktadırlar. Dolayısıyla, başta makam tazminatı olmak üzere, bu hakların verilmesi ve emekliliklerine yansıtılması gerekmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde 2003 yılından itibaren görev yapmakta olan sözleşmeli subay ve astsubayların kadroya geçirilerek muvazzaflık statüsüne ve güvencesine kavuşturulması gerekmektedir. Silahlı Kuvvetlerin kadrolarından idari kararlarla ihraç edilen ve resen emekli olarak isimlendirilen, çoğu mağdur edilmiş bir grup subay bulunmaktadır, astsubay da bulunmaktadır bunlar içerisinde. Bunların ihraç sebepleri, mesleki safahatlarıyla ilgili belgeler şahsi dosyalarında mevcuttur. Bu personelin ayıklanarak Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilişkisi yeniden kurulmalıdır ancak bunlar Türk Silahlı Kuvvetlerine yeniden dönmek istememektedirler. Tek istekleri itibarlarının iade edileceği bir düzenlemenin yapılmasıdır.

Astsubaylarımızın mesleğe başlangıç derece ve kademelerinin 9'uncu derece 2'nci kademe olacak şekilde yeniden düzenlenmesine, öğrenim durumlarının dikkate alınacağı şartların getirilmesine ve emekliliklerinde maruz kaldıkları ekonomik kayıplarını giderecek iyileştirmelerin ivedilikle yapılmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetleri ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığında görevli sivil memurların da özlük haklarında düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Sivil memur kadrosunda mühendis, avukat, ihale uzmanı, satın alma uzmanı, psikolog, öğretmen, hemşire ve idari personel gibi çok geniş yelpazedeki personel yer almaktadır. Bu personel sivil sayılmalarına karşılık askerî şartlarda görev yapmaktadır. Dolayısıyla, görev şartlarının gerekli kıldığı iyileştirmelerin yapılması söz konusu edilmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin güvenliğine yönelik tehditlerin genel kaynaklarını Türk milletine yönelik dinî ve millî husumetler, birinci kuşak komşu ülkeler ve bu ülkelerde yaşanan sorunlardan kaynaklanan yansımalar, ülkemizi çevreleyen Kafkaslar, Balkanlar ve Orta Doğu bölgelerinde yaşanan gelişmeler ve bu gelişmelerin ülkemize yansıması, öncelikli etki alanımız olması gereken bu bölgelere ve ülkelere yönelik küresel aktörlerin plan ve uygulamalarının doğurduğu sorunlar, toprak bütünlüğümüze ve devletimizin rejimine yönelik faaliyetler, küresel etkisini genişletme arayışındaki ülkelerin ekonomik, politik ve askerî faaliyetlerinde öncelik taşıyan jeopolitik ve jeostratejik konumumuzdan kaynaklanan şartlar oluşturmaktadır. Bu şartları bilerek ama yılmadan mücadele etmek ve üstesinden gelmek zorundayız.

Sözlerimin sonunda, 10 Şubat 2021 günü başlatılan Pençe Kartal-2 Harekâtıyla ilgili bazı konulara ben de değinmek istiyorum. Bilindiği üzere devletimizin güvenlikten sorumlu tüm birimleri, PKK terör örgütünü bitirmek üzere tam bir kararlılık içinde hareket etmektedirler. Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğümüzün personeli ile güvenlik korucularımızın hudut güvenliği ve terörle mücadeledeki kararlılık ve azimleri takdire şayandır. Bu kapsamda kar kış, yağmur çamur demeden en küçük rütbeli personelinden bakanına kadar ciddi bir mücadele verildiğine şahit olmaktayız. Bir gün Millî Savunma ve İçişleri Bakanlarımızı, diğer bir gün Genelkurmay Başkanını, Jandarma Genel Komutanını, Emniyet Genel Müdürünü veya bir valimizi operasyondaki asker ya da polisimizin yanında görebilmekteyiz. Başta terörle mücadele olmak üzere ülkenin sınır emniyetinden sokaktaki herhangi bir asayiş olayına kadar emniyet ve asayişini ilgilendiren tüm konularda görevli güvenlik personeli, en önemli desteği siyasi kararlılıktan almaktadırlar. Bugün bu destek mevcuttur. Mevcut durumda Cumhurbaşkanından bakana kadar siyasi sorumluların bu desteği veren kararlılıkta oldukları ve kahraman güvenlik güçlerimizin arkasında durduklarını görmenin memnuniyeti içindeyiz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz de dün olduğu gibi bugün de yarın da kahraman güvenlik güçlerimizin yanındayız, onlarla beraberiz.

Bilindiği üzere, Pençe Kartal-2 Harekâtı'nda Gara Dağı bölgesini hedefleyen 25 ila 30 kilometre derinlik ve 75 kilometre genişlikteki bir arazi parçasında 10 Şubat günü başlayan bir operasyon yapılmıştır. Irak topraklarındaki bu operasyon, planlanışı, icrası ve sonuçları itibarıyla ülkemizin göğsünü kabartması gereken nitelikli bir askerî başarıdır. Türk ordusu destan yazmaya devam etmektedir. Bu çapta bir askerî operasyonu çok az sayıda ülkenin silahlı kuvvetleri yapabilecek güçtedir. Operasyonda kara birliklerimiz helikopterle sorumluluk alanına intikal ederken, rahmetle andığımız 3 yiğidimizi şehit vermiş bulunmaktayız. Yine, operasyon sonunda, terör örgütünün korunaklı bir mağarada devletimizle pazarlık maksadıyla alıkoyduğu 13 vatandaşımızı şehit ettiği tespit edilmiş ve kahramanlarımızın naaşları yurda getirilmiştir. Harekât sonrası 51 teröristin ölü, 2 teröristin ise sağ olarak ele geçirildiği bilgisi kamuoyuyla paylaşılmıştır. Buraya kadarını biliyoruz.

Operasyonda ABD ve Rus menşeli 6 tanksavar roketatar, Rus ve Çin menşeli ağır makineli tüfek, Rus menşeli Kaleşnikof silah, keskin nişancı silahı, ABD menşeli M16 silahları, piyade silahı, Stinger hava savunma füzesi, termal gece görüş dürbünü, gece görüş gözlüğü, gündüz görüş el dürbünü gibi malzemeler ele geçirilmiştir. Bu bilgileri şunun için veriyorum: Tek tük, bulunma, çalınma vesaire hariç hiçbir silah üretici ülkenin izni ve dahli olmadan bir başka ülkeye gidemez. Silah kaçakçılığının tamamı, üretici ülkenin izniyle veya dahliyle gerçekleştirilir. Öyleyse burada saydıklarımızın dışında silah üreten AB ülkelerinin, Rusya'nın, Çin'in, Kanada'nın, Güney Afrika ülkelerinin silah ve mühimmatı PKK üzerinde çıkıyorsa bunun adı konulmalıdır. Bu bir vekâlet savaşının somutlaşmış hâlidir. PKK'nın üzerinde ele geçen her silahın üreticisi olan ülke onu Türkiye'ye karşı kullanıyor demektir. Bu, bu şekilde algılanmak zorundadır. Türkiye'nin ya da bölgenin istikrarsızlaştırılmasında menfaatleri var demektir. Emperyalizmin bir başka şekli düşük yoğunluklu silahlı mücadeleler yoluyla yapılmaktadır. Türkiye'nin millî güvenliğini sağlamak maksadıyla yaptığı askerî operasyonlara da öncelikle bu silahların üreticisi olan ülkelerin karşı çıktığını görmekteyiz.

PKK, bölgede önceliği Türkiye olan bir kriminal suç ve terör örgütüdür; vekâleten silahlı eylem yürütmektedir. Onun yaptığı, ülkemiz ve bölge üzerinde hesabı olan devletlerin Türkiye'ye ve bölgeye yönelik planlarına şiddet yoluyla politik destek sağlamaktır. PKK küresel bir suç örgütüdür, Suriye'de Esad'la birliktedir, Marksist-Leninist ideolojide olduğunu iddia eder ancak vahşi kapitalizmin ağababası ABD'nin Orta Doğu'daki maşasıdır, sözde kara gücüdür, kurulduğu tarihten bu yana Rusya'yla Moskova'da temsilcilik açacak kadar iç içedir. PKK'nın, Irak ve Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi'yle, İran'la hiçbir sorunu bulunmamaktadır. Hatta bu ülkelerle, konu Türkiye karşıtlığı eylemler olduğunda çok rahat iş birliği yapabilmektedir. PKK Mısır'ın finansmanıyla Libya'ya, Türkiye'nin desteklediği meşru hükûmet güçleriyle çatışmak üzere terörist gönderebilmektedir.

PKK, silahlı propagandaya başladığı tarihten bu yana Yunanistan'ın himayesindedir. Öcalan'a sahte pasaport verecek, büyükelçiliklerinde koruyacak kadar yakındırlar. Yunanistan'ın tüm politik ve askerî çıkarlarına hizmet edebilmektedir. İsrail'le, Lübnan'daki kamplarına dokunulmamasından Irak'ın kuzeyine yerleşmede Barzani, Talabani'nin ikna edilmesine kadar pek çok olayın içinde ve iş birliği içindedirler. PKK, Azerbaycan'ın Ermenistan'ın işgalindeki Karabağ topraklarını kurtarmak üzere verdiği mücadelede Ermenistan'ın saflarında Azerbaycan'a karşı savaşabilmektedir. Uyuşturucu kaçakçılığının Avrupa'ya ve kısmen de Amerika Kıtası'na, Amerika Kıtası'ndan da AB ülkeleri ile Türkiye'ye yönelik sentetik uyuşturucu trafiğinin ana taşıyıcısı, nakledicisi ve dağıtıcısı konumundadır.

PKK, FETÖ'yle çok yakın anlaşabilmektedir, hâlen iş birliği hâlindedir. PKK'ya yönelik tüm operasyonlara ilk tepki FETÖ'cülerden gelmektedir. İlk 2 suç örgütünün sanal klavye sallayıcıları yakın ilişki ve iş birliği hâlindedir. Varlığıyla huzur ve güven ortamını kirleten, insanlığa ve küresel barışa tehdit oluşturan bu örgütün dost ve müttefik bildiğimiz ülkeler tarafından aleni ya da dolaylı desteklenmesi artık tahammül edilemez bir hâl almıştır. Nitekim, ABD Dışişleri Bakanlığının Gara'da bir mağarada alçakça katledilen 11 asker ve 2'si sivil görevli olan vatandaşlarımız hakkındaki "Türk vatandaşlarının terör örgütü PKK'nın elinde öldüğü haberleri doğruysa bu eylemi en güçlü şekilde kınıyoruz." şeklindeki ifadesi ne müttefiklikle ne dostlukla bağdaşmayan terör seviciliğinden ve iş birlikçilikten başka bir şey değildir. Dışişleri Bakanı Blinken'in, Dışişleri Bakanımız Sayın Çavuşoğlu'yla görüşmesinde bu ifadeyi "sorumlu PKK" değerlendirmesiyle tekzip etmeye çalışması da tatmin edici değildir. Nitekim, bu çirkin kamu diplomasisi taktiklerine karşı olarak MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli'nin, Sayın Cumhurbaşkanının, Sayın Millî Savunma Bakanının, Sayın İçişleri ve Dışişleri Bakanlarının net tavırları muhataplarına gereken mesajı vermiş bulunmaktadır. Terör temizlenecektir. Teröre destek veren her tür güç odağıyla yurt içi ve yurt dışında sonuna kadar mücadele edilecektir, bu böyle bilinmelidir.

Türkiye, hem dost bildiğimiz hem de komşumuz olan ve dostane ilişkiler kurmaya çalıştığımız ülkelerin hasmane tavırlarıyla karşı karşıya bulunmaktadır. Türkiye, siyonistlerin, Helenistlerin ve bu ikiliği kullanan ABD ve AB ülkeleri gibi ağababaları ile Slavistlerin ülkemizdeki oyunlarının farkında olmak zorundadır. Bunların oyunları boşa çıkarılacaktır, Türkiye, bunu yapacak güçte ve kararlılıktadır.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak görüşülmekte olan teklifi desteklediğimizi ifade eder, Gazi Meclisimize saygılarımızı sunarken tüm şehitlerimizin aziz hatıraları önünde saygıyla eğilirim. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)