GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:49
Tarih:18.02.2021

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 250 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 10'uncu maddesiyle ilgili görüşlerimi sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teklifin 10'uncu maddesiyle Jandarma Genel Komutanlığının İçişleri Bakanlığına bağlanmasından dolayı teşkilata uyum düzenlemesi yapıldığı söyleniyor. Teklifin genel gerekçesinde de böyle bir ifade var. Deniliyor ki: "1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Milli Savunma Bakanlığı teşkilatında yapılan değişiklikle Genelkurmay Başkanlığı ve Kuvvet Komutanlıkları, Milli Savunma Bakanına bağlanmıştır. Buna bağlı olarak da mevzuatta uyum düzenlemeleri yapılması zarureti ortaya çıkmıştır." Bu kapsamda yapılan değişiklikler, 16 başlık hâlinde sıralanıyor.

Öncelikle şunu belirteyim: Genelkurmay Başkanlığı ile kuvvet komutanlıklarının Millî Savunma Bakanlığına bağlanmasını doğru bulduk, doğru buluyoruz. Kolluk görevi yürüten Jandarma Genel Komutanlığının İçişleri Bakanlığına bağlanmasını doğru bulduk, doğru buluyoruz.

Bu kapsamda, uyum düzenlemelerinin yapılmasını da anlıyoruz ama asıl sorun şu: Cumhurbaşkanlığı kararnamelerine uygun kanun çıkarılması. Oysa, Cumhurbaşkanlığı kararnameleri kanunların üzerinde değildir, tıpkı Cumhurbaşkanının, Meclisin üzerinde olmadığı gibi. Anayasa 124 uyarınca, Cumhurbaşkanlığı kararnameleri, sadece yürütme yetkisini ilgilendiren konularda düzenlenebilir. Münhasıran kanunla düzenlenmiş hiçbir konuda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. Dolayısıyla "Cumhurbaşkanlığı kararnamelerine uygun mevzuat düzenlemesi yapıyoruz." denilerek Türkiye Büyük Millet Meclisinden kanun çıkarılması bir biçimde Türkiye Büyük Millet Meclisinin Cumhurbaşkanlığına bağlanması anlamına gelir, bunu birkaç kez Adalet ve Kalkınma Partisi mensubu milletvekilleri teklifleriyle Türkiye Büyük Millet Meclisine getirdiler, bundan vazgeçmeleri gerektiğini düşünüyoruz.

Bir süredir iktidar, örtülü veya örtüsüz ortaklarıyla, her sıkıştıklarında, her başarısızlıkta partimize saldırarak, hakaret ederek, tehdit ederek, hatta "seviye" bile diyemeyeceğimiz bir üslupla küfrederek bu başarısızlıklarıyla kitleleri heyecanlandıramama girdabından çıkmaya çalışıyorlar. Biliyorsunuz, girdapta çırpınırsanız eğer çok daha çabuk batarsınız, bataklıkta çırpınınca yalnızca batmanızı hızlandırırsınız ve bu iktidar bence bu saldırgan dille tam olarak bunu yapıyor.

Yanlış anlaşılmasın, biz kendimizi ne bu ülkenin ne de dünyanın merkezinde falan görmüyoruz, biz yalnızca 6,5 milyon oy almış bir partiyiz, aileleriyle birlikte 10-11 milyon yurttaşın desteğini almış durumdayız. Ülkenin seçmen sayısının 51 milyon, ülkenin nüfusunun da 83 milyon olduğunu biliyoruz ama bunu kendisini bu ülkedeki herkesin temsilcisi, bu ülkenin de dünyanın da merkezi olarak görenlere hatırlatmak istiyoruz. Yirmi yıl önce AK PARTİ diye bir parti yoktu, birkaç yıl sonra nerede olacağınızı da Allah bilir ama size yalnız şunu söyleyeyim: Bir parti devletinin devletin bütün olanaklarını kullanarak bizi yok etmeye, görünmez kılmaya, ötekileştirmeye çalışmasına, kötülüklerin kaynağı gibi göstermesine rağmen, her gün onlarca, bazen yüzlerce arkadaşımızı uyduruk gerekçelerle gözaltına almasına rağmen, hapsetmesine rağmen yine dimdik ayaktaysak ve her geçen gün halk desteğimiz büyüyorsa demek ki seçmenlerin sevgisini de saygısını da korumaya devam ediyoruz. Bu, bizce şunu gösteriyor: Hâlâ köklü bir şekilde halklarımızın partisi olmaya devam ediyoruz. Bunu niye söylüyorum biliyor musunuz? Yalnız iktidar ortakları tarafından değil, sözcüleri değil, sözüm ona muhalif olduklarını söyleyenler dâhil, her gün televizyonlarda arzıendam edenler "HDP'yi ve HDP'ye oy veren seçmenleri ayrı tutuyoruz." diyerek cümleler kuruyorlar. Bize her gün "terörist" diyorsunuz, "bölücü" diyorsunuz, üç arkadaşımız bir araya geldiğinde binlerce güvenlik görevlisini üstümüze sürüyorsunuz, basın görmesin diye milletvekilleri ile basının arasına kalkanlar örüyorsunuz ama olmuyor, HDP ve seçmenlerini ayrıştıramıyorsunuz. Bence bunu bir düşünün, sözlerinizi tartarak kurun diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)