GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:49
Tarih:18.02.2021

SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun teklifinin 14'üncü maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Maddeyle 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'na ek madde eklenmek suretiyle, Millî Savunma Bakanlığında görev yapan sağlık sınıfı yedek subayların, ihtiyaç hâlinde, öncelikli olarak gazilere ve güvenlik güçlerine hizmet veren Sağlık Bakanlığı teşkilleriyle sınır ötesi harekâtını destekleyen Sağlık Bakanlığı sağlık teşkillerine görevlendirilmeleri amaçlanmaktadır.

Hepimiz biliyoruz ki, bir pandemi sürecinden geçmekteyiz ve bu sürecin en ağır yükünü sağlık emekçileri arkadaşlarımız aldı. Yüklerinin bu kadar ağır olmasının altında yatan temel sebeplerden biriyse hâlâ ülkede çok ciddi sağlık emekçisi açığının bulunmasıdır. Bakanlık, bu sürecin en başından beri ısrarla dile getirilen bu sorunu görmezden geldi. Şimdi de sağlık emekçilerine en çok ihtiyacımız olan bugünlerde, onların taleplerine göz yumarak her defasında iş yükünü artırarak az personelle çok iş yapmaya gitmektedir.

Değerli milletvekilleri, bizlerin sağlık emekçilerine daha çok birinci basamak sağlık hizmetlerinde, hastanelerde ve toplumun içerisinde ihtiyacımız var. Şunu dile getirelim: Sağlık Komisyonu üyesiyim ve neredeyse her gün onlarca sağlık grubu, birçok arkadaşımız bana ulaşarak atamaların yapılmadığını, yıllarca okudukları hâlde işsiz kaldıklarını ve ihtiyaç olduğu hâlde kadro açılmadığını dile getiriyorlar. Fizyoterapistler, sağlık yönetimi mezunları, odyometristler, evde bakım teknikerleri, tıbbi sekreterler, optisyenler, sosyal hizmet uzmanları, psikologlar ve daha onlarca yardımcı sağlık grubu emekçileri Hükûmetten atama bekliyor.

Bu pandemi sürecinde her iş kolunda artan iş yüküne rağmen, sağlık emekçisine duyulan ihtiyacın bu denli artmasına rağmen ısrarla ya atamalar yapılmamakta ya da ihtiyacın çok altında yapılmaktadır. Düşmanlık politikasıyla KHK'yle atılan arkadaşlarımız işlerine iade edilmemektedir. Eğer sağlıkçıların çalışma koşullarında bir değişiklik yapılacaksa öncelikle halk sağlığı göz önüne alınarak düzenlemeler yapılmalıdır. Sağlık emekçisi arkadaşlarımız "Maskeler Konuşuyor" etkinliği yaparak taleplerini dile getirdiler, bizler de buradan onların taleplerini bir kez daha dile getiriyoruz. Sağlık emekçisi arkadaşlarımızın sorunları hâlâ çığ gibi önümüzde duruyor. Hâlâ Covid-19 meslek hastalığı başvuruları kabul edilmiyor. Hâlâ uzun nöbetler ve mesai saatleri bitmedi, "Tükeniyoruz." diyorlar. Zam diye onlara reva görülen ücret yaşam standartlarının çok altında.

Sayın milletvekilleri, bizler toplumun sağlığını, halkın sağlığını korumak için yıllarca eğitim aldık. Ve hepimizin bildiği, iki bin yıl önce yazılan, kaleme alınan Hipokrat Yemini'nin orijinalinde şöyle der: "Gücüm yettiği kadar tedavimi hiçbir vakit kötülük için değil, yardım için kullanacağım. Kasıtlı olan bütün kötülüklerden kaçınacağım." Bu aşamada topluma yapılacak en büyük iyilik en hızlı şekilde aşılamanın yapılmasıdır. Corona salgınının durmasına dönük -herkesin gözlerini çevirdiği- Covid-19 aşılaması devam ederken ülkeler arasında büyük farklılıklar olduğu görülüyor. Mesela, İsrail'de yaklaşık her 100 kişiden 76,25'ine aşı uygulandı. Birleşik Arap Emirlikleri'nde her 100 kişiden 51,3'üne aşı uygulandı. Türkiye'de ise birinci doz aşı her 100 kişiden 5,3'üne, ikinci doz aşıysa her 100 kişiden 0,9'una uygulandı. Bu hâliyle baktığımızda, Türkiye'de durumun oldukça vahim olduğunu görüyoruz.

Sağlık örgütleri, MHRS randevu sistemi ve karekod uygulamalarında yaşanan sorunlar ve birinci basamak sağlık hizmetlerinin ihmal edilmesi sonucu aşılamanın birinci aşamasının dahi tamamlanmadığını dile getiriyor ve böyle devam ederse 60 milyonluk kesimin iki yılda aşılanabileceğini söylüyor. Bu durum aynı zamanda her şeye kaynak yaratan iktidarın halk sağlığına nasıl yaklaştığını gözler önüne seriyor. Yine, toplumun bağrından yükselen -savaşa, saraya değil- halk sağlığına bütçe talebinin ne kadar haklı bir talep olduğunu gösteriyor.

Ayrıca, büyükşehirlerde yüzde 70-90 arasında seyreden 75 yaş üstü aşılama oranlarının Kürt nüfusunun yoğun olduğu illerde yüzde 30'un altında olması da izahat gerektiren bir durum. Oranın bu kadar düşük olmasının sebebi nedir? MHRS'de ve internet erişiminde yaşanan sıkıntılar mı? Eşitsiz ve ayrımcı politikalar mı? Yoksa hiçbir zaman istemeyeceğimiz aşı reddi mi? Eğer öyleyse halk aşıya dair derhâl bilgilendirilmelidir. Yoksa her şekilde bu yaşanan sorunların muhatabı ve sorumlusu Bakanlıktır, sürecin şeffaf yürütülmemesidir.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)