GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: (10/361, 405, 406, 407, 410) No.lu Tıbbi ve Aromatik Bitki Çeşitliliğinin Korunmasında, Bunların Üretiminde ve Pazarlanmasında Karşılaşılan Sorunlar ile Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:50
Tarih:23.02.2021

CHP GRUBU ADINA SERVET ÜNSAL (Ankara) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Araştırma Komisyonu üyesi olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Oluşturulan Araştırma Komisyonu raporunda, bu bitkilerin etkin bir şekilde korunması, doğadan toplanması, yetiştirilmesi, işlenmesi ve pazarlanması konularında mevzuatın acilen düzenlenmesi gerektiği belirtilmektedir. Evet, bu raporda tıbbi, aromatik bitkiler konusunda 127 tane öneri yer aldı arkadaşlar. Ben de bir tıp doktoru olarak, bu önerilerden özellikle, ülkemiz için nihai hedefin, millî ve yerli ilaç üretimine yönelmemiz olması gerektiği kanısındayım. Tıp biliminin öncülerinden İbni Sina diyor ki: "Şifasız hastalık yoktur, irade eksikliğinden başka; değersiz bitki yoktur, tanınmamasından başka." Yine "Derdin devasızı, iyinin kötüye muhtaç olmasıdır." diyor İbni Sina. Aslında tam da günümüzü anlatıyor arkadaşlar.

Evet, ülkemiz endemik bitki çeşitliliğinde dünyanın en zengin ülkelerinden biri, 4 bine yakın endemik bitkimiz var arkadaşlar. Bu sayı tüm Avrupa'daki endemik bitkiler kadar. Ülkemizde stratejik öneme sahip, ticarileşmiş tıbbi ve aromatik bitkiler mevcut arkadaşlar. Bu alanda dünyada 117 milyar dolarlık bir pasta var. Bu pastadan bizim aldığımız pay sadece 600 milyon dolar. Evet arkadaşlar, önümüzdeki yıllarda, tabii, planlı bir çalışmayla, hedefin 5 milyar dolarları bulması düşünülüyor. Bunlardan, örneğin, defne, kekik, biberiye, mavi yemiş, laden, yabani iğde, geven, yağ gülü, delice cinsi zeytin, dağ çayı gibi bitkilerin ivedilikle doğadan toplanmaya uygun miktarları gösterilmelidir arkadaşlar.

Koruma kapsamında diğer önemli bir konu da biyokaçakçılıkla mücadeledir. Bu mücadelenin de etkin yapılması gereklidir. Bilindiği üzere, birçok bitki türümüz geçmişten günümüze bilinçsizce yok edilmiş, hatta birçok endemik bitki yurt dışına kaçırılmıştır. Bunun için ya çıkış yasağı yahut da kota getirilmelidir arkadaşlar.

Yurt içinde üretilme potansiyeli olan ama kısmen ya da tamamen ithal edilen aromatik bitkileri söyleyeceğim şimdi. Başta karabiber, ginseng, anason, rezene, ada çayı, oğul otu, biberiye, kişniş, zerdeçal, zencefil, keten, susam, sumak, şerbetçi otu ve reçine gibi ürünlerin üretimlerini mutlak yapmalıyız, özellikle de destek programlarını geliştirmeliyiz arkadaşlar. Hele hele karabiberle ilgili ufak bir anekdotum var, söyleyeceğim küçük bir söz var: Karabiberi nereden alıyoruz biliyor musunuz arkadaşlar? Karabiber, karabiber... Vietnam'dan ya da Brezilya'dan geliyor, yıllık 15 milyon dolar para veriyoruz, ülkemizde üretilemiyor daha karabiber.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir diğer konu da tıbbi ve aromatik bitkilerin işlenmesi konusu. Bunun için doğru tesisleri doğru yerlerde yaparak istihdamı artırmalıyız ve küçük aile işletmelerini ve kooperatifleri desteklememiz lazım. Bir daha tekrar ediyorum: Küçük aile işletmelerini ve kooperatifleri mutlak ve mutlak desteklemeliyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ülkemizde tıbbi, aromatik bitkilerle ilgili belki de en önemli sorun pazarlama sorunu. Maalesef, yıllardır bu sektörü elinde tutanlar hep aynı çevreler. Bu çevrelerin haberi olmadan üreticilerin ürünlerini direkt pazara ulaştırması neredeyse imkânsızdır. Yani bu alanda da mafya türemiştir arkadaşlar. Evet, bu çevreler üreticiden cüzi fiyatlarla aldıkları ham maddeleri kendi kârlarını koyarak iç pazara ulaştırırlar veya yurt dışına ihraç ederler. Ülke dışına çıkış noktasıysa genellikle İzmir kentidir, İzmir şehridir.

Sertifikası olmayan ürünlerin internet üzerinden satışının önüne mutlaka geçilmesi lazım arkadaşlar. Suistimalleri önlemek için cezai müeyyidelerin artırılması önemli konulardan biridir çünkü sonuçta insan sağlığı önemli.

Tıbbi, aromatik bitkilerin üretiminde, toplanmasında, pazarlanmasında üzerinde durulması ve çözülmesi gereken bazı noktalar var. Bu konuda hem üretici, ülkemizde de en büyük pazarlayıcı olan, yerli ve millî bir firma olan Bağdat Baharattan aldığım, pratikte çok sık rastlanan sorunları size sıralayacağım.

Birinci sorun: Öncelikle, Türkiye'de yetiştirilmeyen ancak yetiştirilmesi mümkün olan bazı ürünler var. Nedir bunlar? Karabiber, zencefil ve zerdeçal. Bu ürünlerin yetiştirilmesi için gerekli çalışmalar mutlaka yapılmalıdır. Düşünün, karabibere bir yılda 15 milyon dolar veriyoruz Vietnam'a.

İkinci sorun: Türkiye'de yetişen ancak teknolojik, ekonomik eksiklikler nedeniyle problemli olan bazı ürünler var. Nedir bu? Acı biber arkadaşlar. Acı biber üretimi desteklenerek toprakta verilen firenin azaltılması gerek.

Üçüncü sorun: Üretimi az olan ancak araştırılması gereken ürünlere ilişkin çalışmanın yapılması lazım.

Dördüncü sorun: Bakın, tıbbi ve aromatik bitkilerin ticaretinde, gümrüklerde yaşanan çok ciddi sorunlar var. Gümrüğe gelen ürünlerin analizi yapıldıktan sonra ödemenin yapılması lazım. Bizde ne yapılıyor? Ürün geliyor, parası veriliyor, analizi yapılıyor; kötü çıkarsa para iade edilmiyor arkadaşlar. Düşünün, benzer şekilde, numune alındıktan sonra gümrükte geçen süre ve o masraflar da bizim ülke içindeki firmalara yazılıyor.

Beşinci sorun: Tıbbi, aromatik bitkilerin ve baharatların buharla sterilizasyon süreci çok önemli. Bu da bir tek İzmir'deki firmada yapılıyor arkadaşlar. Özellikle Hollanda'da bunun hiç sorun yapılmadığını, sorunsuz yürüdüğünü söylemek istiyorum. Bu buharlı sterilizasyon, ürünlerde kayba ve kalite düşmesine neden oluyor.

Altıncı sorun: Kaçakçılık olayları, vergisini ödeyerek çalışan firmaları zorluyor. Nerede oluyor bu? Örneğin, Doğubeyazıt bölgesinde yoğun bir şekilde acı biber kaçakçılığı var arkadaşlar. Yüzde 75 gümrük vergisi olan acı biberde gerekli analizler yapılmıyor, gümrüklerde de denetim artırılmadığı için ciddi bir kaçakçılık olayı var Doğubeyazıt'ta.

Yedinci sorun: Tıbbi, aromatik bitkilerde pestisit kalıntısı olmamalı ya da tolere edilebilir hâlde olmalı.

Sekizinci sorun: Tıbbi ve aromatik bitkilerin aktarlarda bilinçsizce satışı mutlaka engellenmeli. Ürünlerin sağlıklı bir şekilde işlenmesi ve kullanılması için kontrol ve eğitimler verilmeli arkadaşlar.

Dokuzuncu sorun: İthalat kanalıyla alınan ve işlendikten sonra ihraç edilen ürünlerde işlenme sürecinde oluşabilecek fire miktarlarının net olarak yapılması firmaları rahatlatacak.

Evet, Sayın Başkan ve arkadaşlarım; geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarının kesinlikle destek tedavisi olduğunu unutmayın; destek tedavisidir, tıbbi ilaç değildir. Örneğin, Almanya'da geleneksel ve tamamlayıcı tıp için yaklaşık 10 milyar avro harcanıyor.

Bir başka uygulama alanı ise, ormanların iyileştirici etkileri var arkadaşlar. Örneğin, Güney Kore'de doğal porsuk ormanları hastalar için iyileştirici. Bunun bizde de örneği var, terapi ormanları anlamında; Muğla'da sığla ormanları var arkadaşlar. Bu da tedavi edici bir orman çeşidi.

Evet, yine, birçok ülkede örneği olan fitoterapi merkezlerinin acilen kurulması gerek. En önemli konulardan biri de bütün analizlerin yapılacağı, uluslararası akredite kalite kontrol laboratuvarlarının acele bir şekilde kurulması gerek. Muhtelif kamu kurumları ve üniversitelerin bünyesinde yer alan ancak etkin bir şekilde kullanılmayan tıbbi ve aromatik bitki gıda takviyesi analizlerini yapan laboratuvarlar mutlak kurulmalı. ABD, Avrupa Birliği, Çin, Güney Kore ve Japonya gibi ülkelerin bu süreçlerini örnek almalıyız arkadaşlar.

Çok önemli bir konuyu daha dile getirmek istiyorum. Tarım ve Orman Bakanlığının, Sağlık Bakanlığının, Ticaret Bakanlığının, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun ve diğer ilgili kurumların, sahtekârca yapılan, bitkisel ürün ve takviye edici ilaçların mevzuata aykırı her türlü, tanıtımlarını engellemesi gerek arkadaşlar. Bu konu mutlaka hayata geçirilmeli.

Sayın Başkan ve değerli milletvekili arkadaşlarım; sözlerimi bitirirken, yıllardır emek veren bir tıp doktoru olarak, bu Komisyonda görev yapmış bir üye olarak, araştırma raporundaki önerilerin bir an evvel hayata geçirilmesinin takipçisi olacağımı belirtmek isterim. Zira, Hazreti Ali'nin çok güzel bir sözü var arkadaşlar: "Fırsat karınca yürüyüşüyle gelir, yıldırım hızıyla gider." Bu hâlde, rapordaki sonuçları hayata geçireceğiz.

Ben her şeyden önce hepinize sağlıklı günler diliyorum ama Komisyon raporunun oluşumunda emeği geçen Komisyon Başkanı sevgili arkadaşım İbrahim Aydın'ı, tüm milletvekili arkadaşlarımı ve uzman arkadaşlarımı Cumhuriyet Halk Partisi adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Teşekkürler. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)