GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Arabuluculuk Sonucunda Yapılan Milletlerarası Sulh Anlaşmaları Hakkında Birleşmiş Milletler Konvansiyonunun Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:51
Tarih:24.02.2021

HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, sevgili halkımız; sayın AK PARTİ'liler bugün konuşmam size, hatırlatmak istediğim bir şey var çünkü. Sizler artık mağdur değilsiniz, on dokuz yıldır iktidarsınız siz. Nasıl bir konfor ki bu, hâlâ sürekli mağdurmuş gibi davranabiliyorsunuz ama bir yandan da sürekli herkese gözdağı veriyorsunuz; "Fezlekeler gelsin gereğini yapacağız." demeler, seçmenlerimize kadar bela okumak, sövmek, sürekli soruşturmalar, gözaltılar. Siz ne olacak sanıyorsunuz, merak ediyorum. Halk bizleri seçmekten vaz mı geçecek, biz siyasetten, mücadele etmekten vaz mı geçeceğiz? Bunların hiçbiri olmayacak ama bu topraklara tıpkı daha öncekilerin yaptığı gibi verdiğiniz acılarla, haksızlıklarla anılacaksınız. Bu ülkeyi tıpkı öncellerinizin yaptığı gibi yoksullukla, zulümle, öfkeyle cebelleşen bir ülke olarak yaşatmış olacaksınız.

Siz, anlamıyor musunuz artık gerçekten; A Haber, ana haber değil. Herkes her şeyi biliyor, koskoca bir iletişim çağındayız, hiçbir gerçek gizli kalmıyor, manipülasyon çağı bile bitti, troller bile artık işe yaramıyor. Siz Başkanınıza bir taraftan inanılmaz övgüler düzerken iki dakika sonra "Allah canını alsın AKP." diyen eski videonuz düşüyor ortama. "İffetli kadın, çıplak aramayı söylemek için bir yıl beklemez." derken hemen ardından "Kadınlar, şiddeti yıllarca söyleyemezler; bu, çok zordur." diyen videonuz düşüyor ortaya. Çaresiz kalırsınız, bu çağda sadece sosyal medyada trol kullanarak yaşanmaz, hayat sizi süpürür. Üstelik, o polis amirlerine verdirdiğiniz "Süpür, süpür." emirleri gibi de olmaz bu. Polisin "süpür" dediği insan haklı olduğu için, hakkını aradığı için ertesi gün aynı yerde dimdik dikilir ama siz, hayat sizi süpürdüğünde esameniz bile okunmadan kalırsınız.

Bakın, bir kanun teklifi çerçevesinde, geçen hafta Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunu toplantıya çağırdık, CHP'nin bir kanun teklifiydi. Konu ne? Şiddet uygulayan erkekler, genelde ısrarlı takipte de bulunuyorlar ve Türk Ceza Kanunu'nda ısrarlı takibin de ayrı bir suç olarak düzenlenmesine ilişkin bir kanun teklifiydi bu ve bunu gene A Haber denilen haber sitesi, üşenmemiş üç dört dakikalık bir haber yapmış. Peki, konu ne? Bu haberin içerisinde konuyla ilgili, ısrarlı takiple ilgili bir şey var mı? Hayır, asla yok. Diyor ki: "CHP'nin kanun teklifine HDP de, DBP de imza attı. İşte, ittifak böyle görüntülendi. İYİ PARTİ ise katılmadı." Ya, Allah aşkına, vebalıyız ya biz, aman yanımıza yanaşılırsa neler olur, neler. Aklı sıra bunlar habercilik yapıyorlar. İşte, bunları besliyorsunuz, bu kötülüğü besliyorsunuz. "Kadınlar her gün ölüyor, KEFEK toplanmıyor." diyoruz, toplantıya çağırıyoruz ve haberci müsveddesi "Ahanda bir araya gelmişler." diye haber yapıyor kendi kendine. Keşke tüm kadınlar bir araya gelebilse. Ne var bunda?

Bakın, bir başka icraat ise Özlem Zengin'in "Bu insanlar, artık talimatla bebek sahibi oluyorlar 'Sırf bebekli kadınlar cezaevinde.' demek için." sözleri. Ben, bu sözleri nereye sığdıracağımı bilemiyorum. Bir kadının ağzından kadın bedenini, kimliğini bu denli yok sayan bir söz nasıl çıkabilir, inanın, havsalam almıyor. Ancak Özlem Zengin'in "tweet"ini alıntılayarak ona ve aslında tüm kadınlara Twittter'dan sarf edilen cinsiyetçi sözleri de aynı derecede kınadığımı ifade etmek isterim. Bu arada, benim paylaşımlarımın altına yazılan ve Özlem Zengin'e hakaret içeren paylaşımları da bildirip engellediğimi söylemeliyim. Aynı tavrı sizden bekliyor muyum? Hayır, sizden hiçbir şey beklemiyorum. Ama eğer arzu ederseniz Dilan Vekilimize yapılan cinsiyetçi saldırılara, linç girişimlerine karşı da siz de aynı tutumu gösterebilirsiniz tabii, elinizi tutan olmaz.

Bakın, bir icraat da Meclis Başkanından, pul yapıştırma ve mektup yazmaya ilişkin. Türkiye Mimarlar ve Mühendisler Odasının efsane kişiliklerinden Ersin Ağabey'i anmak isterim burada. Biz hukukta, Ankara'da öğrenciyken Mimarlar ve Mühendisler Odasına gider, dayanışma için zarfların üzerine pul yapıştırırdık, üyelerine postalayacakları yazılar için dayanışma gösterirdik onlar yorulmasın diye. O dönem bu yüzden örgütle suçlanmadık pul yapıştırıyoruz diye. Ama şimdi Sayın Şentop'un laflarına bakılırsa "pul ve mektup örgütü" diye bir örgüt ya da suç tipi de çıkabilir yakında. Siz iyi misiniz gerçekten? Şöyle diyor Şentop: "Cezaevlerinde terör örgütü mensuplarının zaman zaman eylem hazırlığında olduğunu duyuyoruz. Bazı vekillerin de bu içerikleri Meclis gündemine taşıdıklarına şahit oluyorum. Geçenlerde gelen bir bilgiye göre cezaevlerinde bazı terör örgütü mensuplarına eski ve yeni vekiller tarafından büyük hacimde pullar gönderildiğini ve cezaevlerinden bazı mektup kampanyalarını organize etmek için bir faaliyet düzenlendiğini ifade etmek isterim." Allah'ım, ne büyük suç Ya Rabb'im! Yani, mektup kampanyası da nedir Allah aşkına, mektup kampanyası nedir gerçekten? Siz o mektupların her birini okuyup denetlemiyor musunuz? Bu mektuptan, puldan suç ve örgüt çıkarmaya çalışmak nedir?

Bakın, bugün yaşadığınız başarısızlıkları bizimle uğraşarak çözmeniz, atlatmanız mümkün değil. Çocuklar bile sorumluluk almayı öğreniyor, siz ise koca bir ülkeyi yönettiğinizi iddia ediyorsunuz. Ve "Kaynım ona demiş ki, o da bana dedi, sonra da görümcem duymuş." şeklinde yalan dolanla ülke yönetmeye kalkıyorsunuz. Tabii, bu "yönetme" işini tırnak içerisinde söylüyorum.

Vekillerimizi karalamak için yapmayacağınız şey, başvurmayacağınız yöntem kalmadı. Her biriniz birer gizli tanık olma yolunda ilerliyorsunuz.

AK PARTİ'li Öznur Çalık'ın sözlerine bakın mesela. Diyor ki: "Geçen hafta tanımadığım bir numaradan arandım. Karşımdaki kişi kendisinin Pervin Buldan olduğunu söyledi." Ne bu şimdi? "Dün hiç tanımadığım biri sırf sana benziyor." diye bir şarkı vardı, gerçekten onu hatırlattı bana. Ya, arayan Pervin Başkan, numarası değişmiş bir yıldır, haberiniz olmayabilir ama bu gizem yaratma hâli nedir Allah aşkına? Yani gerçekten nedir? O yüzden tekrar soruyorum: Siz iyi misiniz gerçekten?

MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) - Niye Öznur Hanım'ı hedef alıyorsunuz? Niye alıyorsun...

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Niye aradığını Pervin Hanım ile Öznur Hanım'a sorun, bana değil. İki insan konuşabilir.

Örneğin, onca insanın, ayırt etmeksizin hakkını savunan vekilimiz Ömer Faruk Gergerlioğlu sırf size ayna tuttuğu için hukuksuzca ona yaptıklarınızı bu halk unutacak mı sanıyorsunuz?

Örneğin, fotoğraf koleksiyoncusu Soylu'nun yaptıklarına bakalım, bu açıkça cana kastetmektir, çok ciddiyim. Normal bir ülkede yalanla, "O bunu demiş." "Şundan duydum." dolanlarıyla Dilan Vekilimizi hedef gösteren, her saldırıya açık hâle getiren bir kişinin bu sözleriyle ilgili soruşturma açılır ama tabii ki böyle bir beklentimiz de yok. Aynı şeyi 80 yaşındaki Üstün Ergüder'i tehdit ederek de yapıyor bu Bakan. Üstün Hocanın rektörlüğündeki Boğaziçinde 28 Şubat sürecinde başörtüsü yasağı uygulanmadı, tek üniversiteydi Boğaziçi. Bunları hatırlamıyorsunuz değil mi? Çünkü mağduru oynamak çok daha konforlu, hâlâ buna devam ediyorsunuz.

Evet, şunu bilin ki sorumluluk almadan iktidar olunmaz. Gara'nın hesabını verecek olan da halka yaşattığınız yoksulluğun hesabını verecek olan da sizsiniz. "Bana ne; siz yaptınız, biz mağduruz." oyunu bitti artık, bitti arkadaşlar.

MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) - Mağdur edebiyatı yapan sizsiniz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Son olarak diyeceğim şu ki: Gerçekleri karartamıyorsunuz, aydınlık ve gerçek olanın ışığını yok edemiyorsunuz, derdinize yanın vallahi. Siz ne yaparsanız yapın, herkes daha çok HDP'li oluyor "..."(x)yani.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)