| Konu: | Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Üye Devletleri Arasında Yatırımların Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ile Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Üye Devletleri Arasında Yatırımların Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma'nın 9/7'nci Maddesinin Değiştirilmesine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 51 |
| Tarih: | 24.02.2021 |
HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 120 sıra sayılı Uluslararası Sözleşmenin Uygun Bulunması Hakkında Kanun Teklifi üzerine söz almış bulunuyorum. Öncelikle, Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen halklarımızı sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
120 sıra sayılı Uluslararası Sözleşme, Türkiye ile Somali arasında kalkınma ve iş birliğini düzenliyor. Halklar arasında köprü olmasını umduğumuz bu uluslararası sözleşmelere genel olarak, ilkesel olarak karşı çıkmadığımızı belirtmekle yetineyim.
Bugünkü konuşmamda Adalet Komisyonu üyesi bir hukukçu vekil olarak ülkemizin her gün yeni bir adaletsizlik üreten hukuk sistemi ve bu adaletsizliği besleyen iktidar uygulamalarını dile getirmeye çalışacağım. "Yeni anayasa, demokratik anayasa yapacağız." deniliyor ya, bakalım var olan temel hak ve özgürlüklere bu iktidar ne kadar saygılı davranıyormuş.
Evet, ülkemizde düşünce özgürlüğü yoktur. Düşünce özgürlüğü, ancak bir bilgiye ulaşabilirseniz vardır. Oysa, bu ülkede Wikipedia yasaklandı, Twitter yasaklandı; yüzlerce, binlerce internet sitesine, haberlere erişim engeli getiriliyor. Ne yapıyor haber siteleri buna karşı? Bir örnek: Sendika.org1, sendika.org2, sendika.org3, 4, 5, 66, 67, 68. Bu yasaklarla aslında düşünceye ulaşma, engellenmiş olmuyor ama Türkiye düşünceye ulaşmanın engellendiği ülkeler kategorisine giriyor.
Evet, ülkemizde ifade özgürlüğü yok. Yalnızca 1 "tweet" attığı için her gün onlarca yurttaş ya gözaltına alınıyor ya dava açılıyor hakkında ya da tutuklanıyor. Protesto hakkını kullanan öğrenciler gözaltına alınıyor, sendika üyesi emekçiler gözaltına alınıyor, kadın haklarını savunan kadınlar, feministler gözaltına alınıyor, gazeteciler gözaltına alınıyor, HDP'nin gerçekleştirdiği neredeyse her etkinliğe müdahale ediliyor ve onlarca, yüzlerce kişi gözaltına alınıyor.
Evet, ülkemizde örgütlenme özgürlüğü yok, 15 Temmuz darbesini "Allah'ın lütfu" olarak gördünüz, 1.748 tane vakıf ve derneği kapattınız, bırakın darbeyi Fetullahçılarla hiçbir ilişkisi olmayanları da kapattınız. Kürt dili çalışmaları yürüten Kurdi-Der'i kapattınız, Mezopotamya Kültür Merkezini kapattınız. Kapattığınız tarihten önceki otuz yılda henüz "AKP" diye bir parti, "Adalet ve Kalkınma Partisi" diye bir parti yokken otuz yıl boyunca kültür, sanat, edebiyat, resim çalışmaları yürüten bir dernekti ve kapattınız. Özgürlükçü Hukukçular Derneğini kapattınız, Çağdaş Hukukçular Derneğini kapattınız. 1974'te kurulmuş olan Çağdaş Hukukçular Derneğini 15 Temmuz darbesini "Allah'ın lütfu" olarak görüp kapattınız. UNICEF'le birlikte onlarca proje yürüten "Gündem 21" diye bir dernek vardı, çocuk çalışmaları yürütüyordu ve bu derneği de 15 Temmuz darbesini "Allah'ın lütfu" olarak görüp kapattınız.
Evet, ülkemizde basın özgürlüğü yok. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçtiniz, "İletişim Başkanlığı" diye bir kurum kurdunuz. İletişim Başkanlığını kurduktan sonra hepimizin bildiği sarı basın kartlarının tamamını iptal ettiniz, "Bunların yerine turkuaz kart vereceğiz." dediniz. Onlarca yıllık gazetecilik yapan basın emekçilerine hâlâ turkuaz kart vermediniz, yüzlerce basın emekçisi, turkuaz kart vermenizi bekliyor. Bu verdiğiniz kartlar, onların gazeteci olup olmadığını tespit eden bir kart değil ama her tarafta, onları akredite etmediğiniz için haber yapmalarını da engelliyorsunuz. Türkiye, Basın Özgürlüğü Endeksi'nde 180 ülke arasında 154'üncü sırada, geri kalan ülkeleri ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Yalnız 2020 yılında, 79 gazeteci yaptıkları haberler nedeniyle ama başka suçlamalarla gözaltına alındı, 24 tane gazeteci tutuklandı. 2020 yılında, bu nedenle Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde 154'üncü sıradayız.
Evet, ülkemizde konut dokunulmazlığı ve özel hayatın gizliliği her gün, her saat ihlal ediliyor. Telefon ve iletişimin dinlenmesi kararlarının sınırı yok. Bakın, sizin iktidarınız döneminde bir cumhuriyet savcısı, bir ağır ceza mahkemesine başvurdu ve Türkiye'nin tamamında bütün telefonların dinlenmesi için izin istedi. Bir savcı, mahkemeye başvurdu, Türkiye'nin her tarafında, her karışında, her telefonu dinlemek için izin istedi ve bir mahkeme de izin verdi. Şimdi, sorsak diyeceksiniz ki "O savcı, FETÖ'cüydü, o hâkimler de FETÖ'cüydü."
Gözaltına almak için gidilen her evde kapılar kırılıyor, evdekiler yaşına başına bakılmaksızın yere yatırılıyor, evlerin altı üstüne getiriliyor, zar zor aldıkları telefonlarına el konuluyor, çocukların bilgisayarına el konuluyor ve yıllarca vatandaş, telefonlarına, bilgisayarlarına ulaşamıyor.
İçişleri Bakanlığı, önceki hafta bir veri yayınladı, dedi ki: "Biz, terör operasyonları kapsamında bu hafta 718 kişiyi gözaltına aldık." Gaziantep Milletvekilimiz, Meclis İdare Amiri Mahmut Toğrul'la beraber biz Gaziantep'teydik. Gaziantep'te 49 kişi bu kapsamda gözaltına alındı. Ne için biliyor musunuz? 2016 yılında kapatılan derneklere üye oldukları için. Hepsinin gece yarısı evi basıldı ve hepsi bu biçimde gözaltına alındı. Gözaltına alındıktan sonra onlara ne soruldu? "Bu derneğe üye misin, değil misin?" Sadece bunun için beş yıl beklediniz, 5'inci yılın sonunda insanlara çektirdiğiniz şey buydu, sonra hepsini serbest bıraktınız. Her gün televizyonlarda "terör operasyonu" deniliyor ya işte, terör operasyonu bunlar.
Evet, ülkemizde neredeyse her hafta vatandaşlar kim olduğu bilinmeyen ama tahmin edilen kişilerce kaçırılıyor, failler, garip bir şekilde hiçbir zaman bulunmuyor. Beyaz Torosların yerini siyah Transporter'lar aldı. Kaçıranlar, kaçıran kişiler her nedense kendilerini "istihbarat elemanı, polis" olarak tanıtıyor fakat bu ülkenin İçişleri Bakanlığı, bu kaçıran hiçbir kimseyi bulamıyor.
Evet, ülkemizde cezaevleri her gün hukuksuzluk üretiyor. Cezaevlerindeki hukuksuzluk üzerine çok şey söyledim, bugün bunları tekrar etmeyeceğim ama yeni bir şey yapıyorsunuz; cezaevlerine soktuğunuz yüz binlerce kişi yetmiyor, bu ülkede binlerce kişinin evini hapishaneye çevirdiniz, binlerce kişi ev hapsiyle cezalandırılmış durumda. Ayrıca, mahkûm olursa, bu, cezadan da düşülmüyor; bir yıl boyunca evinde hapsediyorsunuz, daha sonra ceza alırsa o bir yıl hiçbir şeye sayılmıyor. Ülkenin her tarafını, her evi hapishaneye çevirdiniz.
Evet, ülkemizde toplantı, gösteri yürüyüşü hakkı yok. Bu yasaklar hakkın özünü ortadan kaldıracak biçimde, hak kaldırılmış durumda. Benim zamanım çok yok, birkaç tanesini söyleyeyim: Yani 2017 yılında Nuriye ve Semih için yapılan eylemleri yasakladınız. Elimde 2018 Ekim, Kasım, Aralık raporları var derneklerin hazırladığı, her konuda yasak var. Batman Valiliğinin yasağı, Van Valiliğinin yasağı, Ankara Valiliğinin yasağı, Kocaeli Valiliğinin yasağı, Diyarbakır Valiliğinin yasağı; spesifik valilik yasakları, her konuda sınırsız yasaklar... Özel günlerde yasaklama; 10 Ekim anmasını yasaklama, 25 Kasım etkinliklerini yasaklama, 8 Mart için yapılacak etkinlikleri yasaklama... Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı diye bir haktan söz etmek, bu ülke için neredeyse imkânsız. Ayrıca her yerde yasak; Kadıköy Kaymakamlığı da yasaklıyor, Kartal Kaymakamlığı da yasaklıyor, Hatay Valiliği de yasaklıyor, Kürt illerinin tamamında yasak var; Van'da bin beş yüz gündür her tür etkinlik yasak, toplantı ve gösteri yürüyüşü değil, her tür etkinlik; stant bile açamazsınız Van'da, bildiri bile dağıtamazsınız; genel durum bu.
Daha dramatik olan şeyler var, zamanımı dikkatli kullanmaya çalışacağım. Bakın, biz "Herkes için adalet" kampanyası başlattık, bu kampanyanın startını 8 Şubatta verdik, bir lansmanla kampanyayı başlattık; Eş Genel Başkanlarımız amacını açıkladı, Grup Başkan Vekillerimiz bu konuda konuşma yaptı, sözcülerimiz yaptı. Bunun için şöyle afişler hazırladık billboardlara asmak için "Herkes için özgürlük, herkes için adalet" "Herkes için eşitlik, herkes için adalet" "Herkes için iş aş, herkes için adalet" bunları billboardlara asmak için valiliklere başvurduk.
Batman Valiliği ne yaptı biliyor musunuz? Batman Valiliği bunu bile yasakladı, billboardlara "Herkes için iş, herkes için aş" dememizi, "Herkes için adalet" dememizi yasakladı. Vali efendi diyor ki: "Siz böyle bir afiş asarsanız, ülkemizde adalet yokmuş gibi anlaşılabilir, bu yüzden böyle bir kampanya yürütmeyin." Siyaset yapmak için AKP'den icazet almadık, AKP'den izin almadık, bu kampanyayı da dört ay boyunca yürüteceğiz diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar