GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:53
Tarih:02.03.2021

MHP GRUBU ADINA ABDURRAHMAN BAŞKAN (Antalya) - Sayın Başkan, Gazi Meclisimizin değerli milletvekilleri ve televizyonları başında bizleri izleyen aziz Türk milleti; 251 sıra sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce Şırnak'ta şehit olan Piyade Uzman Onbaşı Furkan Umut'a Allah'tan rahmet, ailesine ve aziz Türk milletine başsağlığı diliyorum.

Bir ülkenin hedeflediği ekonomik büyüme ve gelişmişlik düzeyine ulaşabilmesi, yatırım yapması ve sermaye stokunu artırması kaçınılmaz bir gerekliliktir. Yatırımların finansmanında ise en önemli unsur tasarruflardır. Sermaye oluşumunu sağlayacak olan yatırımların finansmanı ise yurt içi ve yurt dışı tasarruflarla karşılanmaktadır. Yüksek ve sürdürülebilir büyüme sürecini hedefleyen bir ülkede tasarrufların yüksek ve istikrarlı olması gerekmektedir. Ülkemiz açısından da yüksek tasarruf oranlarının sağlanması, yatırımların finanse edilmesi ve vatandaşlarımız için hedeflediğimiz refah düzeyine erişmesi açısından ciddi öneme sahiptir. Tabii, bu tasarrufların yastık altında kalmaması ve yatırıma dönüştürülmesinin teşvik edilmesi de önemlidir.

Yurt içi ulusal tasarruf düzeyinin artırılması, bu tasarrufların finansal sistemde kayıt altına alınarak yatırıma ve dolayısıyla istihdama dönüştürülmesi ülke ekonomisinin geleceği açısından büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda yurt içi tasarrufları yeterli ve istikrarlı hâle getirmeye ve bu tasarrufları yatırımlara dönüştürmeye yönelik politikaların hükûmetlerce önemle ele alınması elzemdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de 1980'lerde altyapısı kurulan finansal piyasalar, otuz senede işlem hacimleri, kurumsallaşma, teknolojik altyapı gibi nitelikleri itibarıyla sürekli önem kazanıp ülke ekonomisinin önemli bir parçası hâline gelmiştir. Türkiye'de finansal piyasaların en önemli parçası şüphesiz bankacılık sektörüdür. Bu önem, sektörün sermaye hacminin büyüklüğü ve hane halkının tasarruflarının büyük kısmının banka mevduatlarında değerlendirilmesi gibi unsurlarla daha da iyi anlaşılmaktadır. Türkiye'de hane halkının tasarruflarının yüzde 80'e yakını bankacılık sektöründe tasarruf mevduatı olarak değerlendirilmiştir. Bu verilere göre, Türkiye'de hane halkı varlıklarının büyük çoğunluğu banka mevduatlarında değerlendirilmektedir. Ülke ekonomilerinin ve finans sektörünün en önemli aktörü olan bankaların farklı kaynaklardan elde ettikleri fonları, özellikle tasarruf birikimiyle oluşan mevduatları ekonominin gereksinim duyulan alanlarına yönlendirmesi kredi mekanizmasıyla sağlanmaktadır. Bunun yanında Finansal Kurumlar Birliğinin "Bankacılık Dışı Finans Sektörünün 2020 Sonuçları" incelediğinde finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketlerinin pandemiye rağmen büyümeyi sürdürdüğünü görmekteyiz. Finansal Kurumlar Birliğinin, faktoring, finansal kiralama ve finansman şirketlerinin 2020 yılına ilişkin konsolide verilerine göre, bu 3 sektörün 2020 yılı konsolide verileri şu şekilde oluşmaktadır: İşlem hacimleri 210 milyar TL'dir, aktif toplamı 154 milyar TL'dir, öz kaynak büyüklüğü ise 27,8 milyar TL'dir; müşteri sayısı ise 2,6 milyona ulaşmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gelişmiş finansal piyasaların temel özelliklerinden birisi, çeşitli finansal ürün ve hizmetlerin tasarruf sahiplerinin ve yatırımcıların kullanımına sunulmasıdır. Bahse konu ürün ve hizmetler, bir yandan tasarruf birikimini artırabilirken, diğer yandan da yatırımcılara kendi risk toleransları dâhilinde yatırım imkânı sunmaktadır.

Tüm dünyada olduğu gibi vatandaşlarımız da kendilerini finansal açıdan güvende hissedebilecekleri uygun tasarruf ürünleri aramaktadır. Ülkemizde çeyrek asırdan fazladır uygulanan ve özellikle faizsiz olarak, faize karşı mesafeli duran ya da banka kredisindeki ek faiz maliyetini yüklenmek istemeyen kesimlerce tercih edilen, "el birliği tasarrufu" diye de adlandırılan sistemlerin konut ve taşıt alımı noktasında yaygınlaştıklarını görmekteyiz. 1980'li yıllarda birikimlerini ortak bir havuzda, yardımlaşma esasına dayalı olarak birleştirmek isteyen kişileri otomobil sahibi yapan organizasyonlar şeklinde ortaya çıkan bu sistem, bugün büyük hacimlere ulaşmış durumdadır. Özellikle son birkaç yıldır bu alanın hızlı bir şekilde büyüdüğünü ve yeni organizasyon şirketlerinin devreye girdiğini görmekteyiz. Bugün, bu alanda faaliyet gösteren şirket sayısı ve katılımcı sayısı artmış, Türkiye'deki toplam konut satışlarındaki aldığı pay yüzde 15'lere yaklaşmıştır. Farklı isimler altında uzun zamandır uygulanan bu sistemde büyük mağduriyetlerin oluşmadığını ve yargıya intikal eden çekişmelerin az olduğunu görmek memnuniyet vericidir. Ancak son yıllarda sektördeki firma sayısı ve satışlardaki artış bazı riskleri de beraberinde getirmiştir. Bu alanda faaliyet gösteren firmalar için sermaye şartı aranmaması, hem de sisteme dâhil olan katılımcıların bu firmalara yaptıkları ödemelerin devlet güvencesinde olmaması sisteme ilişkin önemli riskler ortaya çıkarmaktadır. Bugüne kadar mağduriyet oluşmaması demek bundan sonra mağduriyet oluşmayacağı anlamına da gelmemektedir. Dolayısıyla bu alanın düzenlenmesi ve denetlenmesi ileride meydana gelebilecek olan mağduriyetlerden milleti korumak için son derece elzemdir. Faizsiz konut ve otomobil finansmanı sisteminin yasal altyapısının şu ana kadar bulunmaması ciddi bir eksikliktir. Bugün burada bu eksikliği gidermeye yönelik önemli adımlar atma arifesindeyiz. Özellikle dar gelirli ve birikimi olmayan kesim için kullanışlı olan bu sistemin vatandaşlarımızı mağdur edecek şekilde kullanılmaması için gerekli önlemlerin alınması ve güven ortamının oluşturulması gerekmektedir. Bu kanun teklifini bu manada son derece gerekli buluyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu Teklifi kapsamında tasarruf finansman şirketlerinin asgari sermaye tutarı 100 milyon TL olarak belirlenmiştir. Bu alanda faaliyet gösterecek olan firmaların sermaye anlamında güçlü olması sağlanacak ve yararlanıcılara bir koruma şemsiyesi oluşturulacaktır. 100 milyon lira sermaye şartının etkisi ve BDDK incelemeleri sonrasında firmalar arasında bir konsolidasyon sürecinin oluşması beklenebilir. Bu süreç sonucunda mali ve idari anlamda daha güçlü yapılar ortaya çıkacaktır. Yeterli öz kaynağı olmayan merdiven altı firmalar ise ortadan kaldırılmış olacaktır. Ayrıca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumuna verilen belli standartlar oluşturma ve sınırlamalar getirme yetkisi de piyasanın düzenlenmesi ve denetlemesi açısından son derece önemli bir gelişmedir. Bu çerçevede, aktif kalitesinin ve gelir-gider dengesinin bozulması dolayısıyla öz kaynaklarının faaliyetlerinde emin bir şekilde yürütülmesine engel olacak şekilde bozulması ya da şirket yönetimlerinin basiretsizliği nedeniyle maruz kılınan risklerin önemli ölçüde artması ve mali bünyeyi zayıflatacak şekilde yoğunlaşması hâllerinden birinin tespit edilmesi hâlinde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu şirketlerden ilave tedbirler alınmasını isteyebilecektir.

Bunun yanında, tasarruf finansman şirketlerinin birleşme, devir, bölünme ve iradi tasfiyeleri de Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun denetiminde olacaktır. Bu tasarruf finansman şirketleri yalnızca konut veya taşıt ediminden doğan borçları finanse edebilecek, tasarruf finansman sözleşmeleri dışında finansman sağlayamayacak ve yalnızca yurt içinde tescil edilmiş konut veya taşıt alımına yönelik finansman sağlayabilecektir.

Yine, özellikle şirketlerin fon havuzunun kendi operasyonel hesaplarından ayrı tutulması zorunluluğu getirilmektedir. Böylece şirket hesaplarından ayrılan fon havuzunda müşteriye karşı yükümlülükler ve müşterilerden olan alacaklar daha kolay ve şeffaf bir şekilde izlenebilecektir. Bu da sistemde yer alan birçok önemli riskin bertaraf edilmesini sağlayacaktır. Ayrıca, fon havuzundaki paralar amaçları dışında kullanılamayacak ve haczedilemeyecektir.

Zimmet suçu işleyen tasarruf finansman şirketi yöneticisi ve mensuplarına altı yıldan on iki yıla kadar hapis ve 5 bin güne kadar adli para cezası getirilecek olması, bunun yanında, tasarruf finansman şirketinin uğradığı zararın tazmininin de ceza olarak belirlenmesi sevindiricidir. Bu önlemler sayesinde piyasa daha etkin ve verimli olacak, ortaya çıkabilecek olan sorunlara anında müdahale imkânı sağlanacaktır.

Değerli milletvekilleri, tasarruf finansman şirketleri, inançlarından ötürü finansal sisteme dâhil olmayan vatandaşlarımızın tasarruf yaparak ev, araba sahibi olması noktasında önemli bir alternatif oluşturmaktadır. Ayrıca, bankalarda kredi notu düşük olan vatandaşlarımızın da bu sistemden önemli bir şekilde faydalanacağını da düşünmekteyiz. Burada, vatandaş hem belirli bir süre tasarruf ederek konut veya taşıtına ulaşacak hem de ödeme kabiliyeti kazanacaktır. Bu durum, aynı zamanda, ülke genelinde tasarruf seviyesinin artmasına da vesile olacaktır.

Tasarruf finansman şirketlerinin sözleşmelerinin kapsamının belirlenmesi, hak sahibi vatandaşlarımızın sözleşmeyi imzaladıkları tarihi takip eden on dört gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeden sözleşmeden çekilebilmelerini sağlamaktadır. Yapılan değişiklikle birlikte, kampanya süreçlerine dâhil olan vatandaşlarımızın, sadece organizasyon bedelini ödemek kaydıyla, başka hiçbir kesintiye maruz kalmadan tasarrufunu geri alabilmesi sağlanmakta; böylelikle, yaşanma ihtimali olan mağduriyetlerin de büyük oranda önüne geçilmektedir.

Diğer yandan, tasarruf finansman müşterilerinin sözleşme fesih ve sözleşmeden vazgeçme haklarını kullanmaları durumunda birikimlerinin iade edilmesini engelleyen kişilere altı aydan iki yıla kadar hapis ve beş yüz güne kadar adli para cezası verilebilecektir. Bu cezaların, vatandaşlarımızın büyük zorluklarla, dişlerinden tırnaklarından artırarak meydana getirdikleri tasarruflarını korumak açısından son derece caydırıcı bir önlem olacağı inancındayım.

Güven ortamının sağlanmasının ardından sektörün büyüme hızında ciddi artış olacağı, kazanılan yasal statüyle ülke ekonomisine yıllık katkısının artacağı da muhakkaktır. Bu sektörde yapılacak olan düzenlemeler konut sektörüne de canlılık kazandıracaktır.

Değerli milletvekilleri, Cumhur İttifakı'nın kararlı duruşuyla, Türk ekonomisinin, gücüne güç katacağına, değişen durumlar karşısında hızlı bir şekilde refleks gösterebilme kabiliyetinin daha da gelişeceğine, 2021 yılının ikinci altı aylık döneminde yeni yatırımlarla birlikte büyüyeceğine yürekten inanıyoruz. Bu kapsamda, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, 24 Haziran 2018 Seçim Beyannamemizde Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli Bey'in ifade ettiği gibi "Reel ekonominin ihtiyaçlarını karşılayacak, büyümeyi finanse edecek her türlü finansal aracın ihraç edilebildiği, işlem maliyetlerinin düşük olduğu, güçlü bir ekonomik ve beşerî altyapıya sahip, etkin bir biçimde denetlenen, yenilikçi, şeffaf ve uluslararası standartları sağlıklı işleyen bir mali piyasa yapısı oluşturulmalıdır. Başta bankacılık sektörü olmak üzere, finansal piyasaların millî niteliğinin korunmasına özen gösterilmelidir. Finansal sistemin işlevlerini yerine getirebilmesi için ülke şartları ve uluslararası standartlar dikkate alınarak hukuki düzenlemeler yapılmalı, gözetim ve denetim sistemleri uluslararası standartlara uygun hâle getirilerek etkin işlemesi sağlanmalıdır." denmiştir. Bu çerçevede görüşülmekte olan kanunu, etkin, verimli bir finansal ortam hazırlanması konusunda çok önemli buluyoruz ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak desteklediğimizi bir kez daha belirtmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın bu bölümünde seçim bölgem olan, turizmin başkenti Antalya'mızla ilgili birkaç hususu dikkatlerinize sunmak istiyorum: Antalya'mız sadece tarihî değil, aynı zamanda doğal güzellikleri, eşsiz sahilleriyle de ülkemiz adına her yıl yerli ve yabancı milyonlarca misafiri Türk kültürü ve misafirperverliğine yakışır bir şekilde ağırlamaktadır.

Maalesef, coronavirüs salgını 2020 yılında tüm dünyayı olduğu gibi Antalya'mızı ve ilçelerini de fazlasıyla etkilemiştir. Buna rağmen, bu zorlu süreçte devletimiz, aldığı tedbirler kapsamında esnafımıza nakdî yardımlar sağlamış, bu süreci esnafımızın en az hasarla atlatması için elindeki imkânları seferber etmiştir.

Aralık ayında ülkemizde Covid-19 aşısının uygulanmaya başlamasıyla birlikte önümüzdeki yaz inanıyorum ki Antalya'mız da ülkemiz de eski günlerine kavuşup turizmde yeni bir rekora imza atacaktır.

Belirtmek istediğim bir diğer husus ise, Antalya'mızın hem iç hem de dış piyasa için örtü altı ve açık alan tarımı konusunda çok önemli mesafeler katetmiş olmasıdır. Özellikle tropikal meyve noktasında kendisini göstermesi hem ülkemiz hem de Antalya'mız için büyük bir kazanımdır.

Bu bağlamda ülkemizde yapılan örtü altı üretimin yüzde 39'u Antalya'mızda gerçekleştirilmektedir. 2020 yılında gerçekleştirilen örtü altı domates üretiminin yüzde 60'ı, biber üretiminin yüzde 68'i, patlıcan üretiminin yüzde 55'i, salatalık üretiminin ise yüzde 43'ü Antalya'mızda yetiştirilmiştir. Süs bitkileri üretimine baktığımızda ise karanfil üretiminin yüzde 59'u, gerbera üretiminin yüzde 84'ü, anemon üretiminin yüzde 76'sı Antalya'mızda yetiştirilmektedir.

Antalya'mızın tarımdaki başarıları hepimizi ve başta bir ziraat mühendisi olarak beni gururlandırmakta ve mutlu etmektedir. Bu nedenle, Antalya'mız, 14 milyar Türk liralık bitkisel üretim değeriyle Türkiye 1'incisi olmasının gururunu da haklı olarak yaşamaktadır.

Değerli milletvekilleri, 2020 yılında portakal üretiminin yüzde 39'u, nar üretiminin yüzde 24'ü, muz üretiminin yüzde 41'i ve avokado üretiminin yüzde 83'ü Antalya'mızda üretilmiştir. 2019 yılında 536 bin ton olan yaş meyve ve sebze ihracatımız 2020 yılında 664 bin tona çıkmış ve bunun karşılığında Antalya'mıza ve ülkemize 585 milyon dolarlık nakdî döviz girişi sağlanmıştır. Diğer yandan, Antalya'mızın 2020 yılı keçi yetiştiriciliğinde ve ipek böceği yetiştiriciliğinde Türkiye 2'ncisi olması, Antalya'mızın sadece turizm sektöründe değil tarım ve hayvancılık sektörlerinde de ülkemizin lokomotifi olma yolunda hızla ilerlediğinin bir göstergesidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkücü, bir ülküsü olandır. Ülkücü olmak zor, ülkücü kalmak daha zordur. Bu hareketin temelinde kan, ter, anaların gözyaşı ve çekilen çileler vardır. Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli Bey'in deyimiyle, bu hareket dualı bir harekettir.

Bu vesileyle, 1 Mart 1977'de İstanbul'da bulunan Adana Erkek Öğrenci Yurdu'na düzenlenen saldırıda şehit olan ülküdaşımız Mustafa Erol'u şehadetinin 44'üncü yılında tüm şehitlerimizle birlikte, rahmet, minnet ve duayla anıyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)