| Konu: | ELEKTRİK PİYASASI KANUNU İLE ÖZEL TÜKETİM VERGİSİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI VE TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 53 |
| Tarih: | 16.01.2013 |
AK PARTİ GRUBU ADINA M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; 393 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Özel Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi için AK PARTİ Grubu adına söz aldım, yüce Meclisi ve tüm milletvekili arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, kanun teklifimiz, AK PARTİ hükûmetlerinin bugüne kadar yüksek enerji maliyetlerini vatandaşın ödediği faturaya yansıtmamak adına aldığı önlemlerin bir parçası olarak geldi. Enerji politikalarımızın özünü bu anlayış oluşturmaktadır.
Enerji arz güvenliğini esas alan temel politika ve amaçlarımız, yerli ve yenilenebilir kaynaklara öncelik vermek suretiyle kaynak çeşitliliğini sağlamak, yurt içinde ve yurt dışında petrol, doğal gaz ve kömür aramalarına hız vermek, serbest piyasa koşullarına tam işlerlik kazandırmak ve yatırım ortamını iyileştirmek suretiyle maliyet, zaman ve miktar bakımından enerjiyi tüketiciler için erişilebilir kılmaktır.
Tam rekabete dayanan bir elektrik piyasasını bu politikanın önceliği olarak görüyoruz. 2002 yılında başlayan serbestleşme sürecini talep artışına cevap verecek şekilde tam rekabetçi yapıya taşımak istiyoruz. Bunu, piyasanın büyümesi, yatırımların daha kolay, hızlı tamamlanması, elektrik piyasasının öngörülebilir bir yapıya kavuşması için istiyoruz.
On yıldır enerji sektöründe rekabete dayalı piyasaların oluşturulmasına yönelik önemli adımlar atıldı.
Saygıdeğer milletvekilleri, yüksek büyüme oranlarının sonucu olarak Türkiye geçtiğimiz on yıllık sürede OECD ülkeleri içerisinde enerji talep artışının en hızlı gerçekleştiği ülke oldu. Çin'den sonra elektrik ve doğal gazda en fazla talep artış hızını yaşayan ülkemizde yıllık tüketim artışı ortalama yüzde 7-8 seviyelerinde. 2002 yılında 129 milyar kilovatsaat olan elektrik talebimiz 2011 yılı sonunda 2 kat artarak 230 milyar kilovatsaate, 2012'de ise yaklaşık 242 milyar kilovatsaate çıktı. TEİAŞ'ın hesaplarına göre 2013 talebimiz 255 milyar kilovatsaat civarında olacak. Orta ve uzun vadede bu eğilim devam edecek görünüyor.
Enerji talebimizin 2023 yılında yüzde 90 oranında artarak 218 milyon ton eş değer petrole ulaşması bekleniyor. Bunda hedef olarak kömürün payının yüzde 37, doğal gazın yüzde 23'e, petrolün yüzde 26, hidroelektrik enerjinin payı yüzde 4, nükleer enerjinin yüzde 4 ve yenilenebilir kaynakların yüzde 6 olması öngörülüyor. Bunun için 2023 yılına kadar 120-130 milyar lira üzerinde yatırım yapmamız gerekiyor. İhtiyaç duyulan bu yatırımların özel sektör eliyle yapılması, özel sektörün bu yatırım hamlesine katılması hem kamu kaynaklarının eğitim, sağlık gibi hizmetlerde değerlendirilmesini sağlıyor hem de yatırım projelerinin daha kısa sürede hayata geçmesini kolaylaştırıyor. Dolayısıyla biz yatırımlarda özel sektörün payını artırmayı ve rekabete dayalı yatırım ortamının geliştirilmesini önemsiyoruz.
2002'de kurulu güç bakımından özel sektörün payı yüzde 32, bugün ise yüzde 56 dolaylarında. Üretimde ise özel sektörün payı yüzde 61'lere kadar yükselmiştir. 2012 yılı Ekim sonu itibarıyla özel sektöre ait toplam 2.450 megavat kurulu gücünde santralin 825 megavatı doğal gaz, 1.590 megavatlık kısmı yenilenebilir enerji, 35 megavatı kömür, linyit ve ithal kömür santralleridir. Sadece 2012 yılında 9.302 megavatlık 208 başvuruya lisans verilmiştir. Son sekiz yılda lisans alan projelerden yaklaşık 18.347 megavat kurulu gücündeki yeni kapasite sisteme dâhil olmuştur.
Saygıdeğer milletvekilleri, 2002 yılında 31.846 megavat olan elektrik enerjisi kurulu gücümüz 2012 sonunda 56 bin megavata yaklaşmış, yüzde 75 artış sağlanmıştır. 2002 yılında 300 elektrik üretim santralimiz varken bu sayı 2011 yılı sonunda 643'e, 2012 yılı sonunda 743'e yükselmiştir. Talep artışını karşılamak için bu yatırımlarla yetinmeyip bunun için arama, tarama, mevcut bütün potansiyeli ortaya çıkarma gayretlerimiz ortadadır.
Kömür sahalarının santral yapma koşuluyla özel sektöre devredilmesi, 2005 yılından beri başta MTA eliyle devam eden kömür arama çalışmaları ile gelinen noktada üretim potansiyeli olarak ülkemizde MTA'nın tespit ettiği 17 bin megavat güce sahip linyit rezervi bulunduğu görülüyor.
Türkiye Kömür İşletmeleri uhdesindeki 2,76 milyar ton linyit rezervi elektrik üretimi amacıyla özel sektöre redevans usulü ile ihale edilmeye başlanmıştır. TKİ tarafından 2011 yılında 33,4 milyon ton, 2012 Ekim ayı sonu itibarıyla 28,2 milyon ton üretim gerçekleşmiştir. Türkiye'nin kömür üretimi de, tüketimi de 2012 yılında yüzde 5,1 düzeyinde artmıştır. Hedefimiz önümüzdeki on bir yılda yerli kömürde 18 bin megavat düzeyine ulaşmaktır.
Diğer taraftan, elektrik piyasasının rekabete açılma süreci devam edecek ve bu çalışmalar hızla sürdürülmektedir. Dağıtım özelleştirmeleri tamamlanmak üzere, üretim özelleştirmelerinde süreç hızlandırılmış durumdadır.
Biliyorsunuz, 2013 Ocak ayının ilk günlerinde Birleşik Arap Emirlikleri ile linyit rezervlerimizin yaklaşık yüzde 40'ının bulunduğu Afşin-Elbistan havzasında yeni santrallerin inşa, işletme ve rehabilitasyonu için 12 milyar doları bulan bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşma sayesinde, mevcut 2.800 megavata 7-8 bin megavatlık ilave gelmiş olacak. Bu, Afşin-Elbistan'da üretimin 55-60 milyar kilovatsaate çıkması, 8 milyar metreküp doğal gaz ithalatının önüne geçilmesi anlamına gelmektedir.
Saygıdeğer milletvekilleri, dışa bağımlılık önemli bir sıkıntı, bunu kabul ediyoruz. Ancak ülkemiz kaynak zengini değil. Yer altı ve yer üstündeki tüm alternatiflerin üretime sunulması için Bakanlığımız ve Hükûmetimiz her türlü desteği veriyor. Son yıllarda ülkemizin petrolden linyite, taş kömürüne kadar bütün enerji potansiyelini üretime kazandırmak için ayrılan bütçe önceki dönemlere göre yaklaşık 15 kat fazladır.
Enerjide 54 milyar dolarlık ithalat söz konusu, bu doğru. Enerji cari açığın başlıca sebebi olarak görülüyor. Ancak ithalatın yüzde 68'i ulaşımda kullanılıyor. Enerji sektöründe kullanılan ham petrol ve türevlerinin oranı sadece yüzde 2'dir. Doğal gazın petrol fiyatlarına bağlı olması -bütün ithalatçı ülkeler açısından- bizde de bir risk oluşturmaktadır. Bununla birlikte, iddia edildiğinin aksine, ülkemizde doğal gaz fiyatları 27 Avrupa Birliği ülkesinin ortalamasının altındadır. Sanıyorum, bütün bu veriler AK PARTİ hükûmetlerini "Türkiye'yi ithal enerji kaynaklarına mahkûm ediyor." gibi göstermenin haksızlığını anlatmaya yeter.
Saygıdeğer milletvekilleri, enerji sektörü önemli bir değişimden geçiyor. Kanunları bu değişimin hızına uyum sağlayacak şekilde sürekli revize etmemiz gerekiyor. Bu, sadece ülkemiz için geçerli bir durum değil. Tam rekabetçi sisteme geçişte bütün ülkeler mevzuatlarını sürekli revize etmek ve gözden geçirmek durumundadır.
Bu çerçevede, bu kanun teklifi neden geldi, ona bir kere daha bakalım. Biz tekelleşmeyi önlemek, rekabeti güçlendirmek maksadıyla bu faaliyetleri birbirinden ayrıştırmak, yani pazarlama ve dağıtım faaliyetlerini birbirinden ayrıştırmak istiyoruz. Biliyorsunuz, 31/12/2012 tarihi itibarıyla kamu ve özel olmak üzere, toplam 21 dağıtım şirketinin üretim ve perakende satış faaliyetlerine ilişkin ayrıştırma işlemleri tamamlandı. Ancak, ayrıştırma işlemlerinden doğan vergilerin, elektrik maliyetlerini artırma riskini bertaraf etmek gerekiyordu. Özel sektörle yapmış olduğumuz tüm tartışmalarda ve Maliyeden aldığımız bütün görüşler doğrultusunda bir tereddüt hasıl oldu. Dolayısıyla, bu tereddüdü ortadan kaldıracak riski bertaraf etmek ve sektörü de rahatlatmak ve netleştirmek adına, ayrıştırma işlemlerinin vergiden istisna edilmesi amacıyla 4628 sayılı Kanun'un 3'üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (3) numaralı alt bendinin sonuna KDV muafiyetiyle ilgili bir cümle eklendi. Dolayısıyla, herhangi bir vergiyi biz burada kaldırmıyoruz, bu ayrıştırmadan dolayı KDV Kanunu'na bir gönderme yaparak buradaki tereddütleri netleştirmiş oluyoruz.
Bir diğer konu da şu: Fiyat eşitleme mekanizmasına dayanan ulusal tarifeden bölgesel tarifeye geçiş için öngörülen süre 1 Ocak 2013 idi. Ancak, yapılan değerlendirmeler ve hesaplamalar, bu geçiş süreci için hazır olmadığımızı gösterdi. Burada, özellikle, Dicle'nin ve Van dağıtım şirketlerinin özelleştirilmemesi, bölgedeki kayıp ve kaçakların, bölge halkında, özellikle faturasını ödeyen vatandaşlara ciddi bir yük getireceği aşikârdır. Özelleştirme kapsamında 2006 yılı sonunda satış sürecinin tamamlanması hedeflendi ama bazı bölgelerde elektrik kayıp ve kaçağının fazlalığı özelleştirme sürecini bu yönde olumsuzlaştırdı. Elektrikteki kayıp kaçak oranı bugün itibarıyla, özel şirketler dâhil, yüzde 16,8 seviyelerinde. Dicle, Van gibi dağıtım bölgelerinde kayıp ve kaçak oranı, maalesef, Türkiye ortalamasını etkiliyor. Özelleştirilen dağıtım şirketlerine getirilen kayıp kaçakları azaltma zorunluluğu ile 2015 yılında yüzde 10'a düşürmeyi hedefliyoruz. 2003 yılından bugüne yapılan kayıp kaçakta tarama çalışmaları ile yaklaşık 46,9 milyon abonenin kontrolü gerçekleştirildi. 2,5 milyar liralık -eski para ile 2,5 katrilyon liralık- kaçak tahakkuku sağlandı. Alınan bu önlemlere rağmen yapı, henüz bölgesel tarifeye geçmeye müsait görünmüyor. Bu konu tartışılabilir, bu konu üzerinde siyaset de yapılabilir ama biz hükûmetlerimiz olarak ve siyasi olarak daha bir müddet, bu kayıp ve kaçakların düzeltilmesi ve hedeflere ulaşılması adına mücadelemizi sürdürüp daha sonra bölgesel veya bu ferdî tarifeye dönüşülmesini uygun görüyoruz.
Ulusal tarifede hepimiz, elektriği kaçak kullananların yükünü maalesef çekmek durumunda kalıyoruz ama şu aşamada, bölgesel tarifeye geçmek? Yüzde 72 ile -size bir örnek- kaçak kullanımın en yüksek olduğu Hakkâri'de normal elektriğinin parasını ödeyen Hakkârili bir vatandaşımız, 65 kuruşa kilovatsaatini öder duruma gelecek. Dolayısıyla, bölgede yaşayan ve parasını ödeyen namuslu vatandaşı da korumak bizim görevimizdir. Kaçakların da peşine el birliği ile düşmeye devam edeceğiz. Bu durumun sürdürülebilir bir tarafı olmadığı aşikârdır. Çünkü, bugün uygulamaya başlarsak, bölgeler arasında fiyat farkı çok yüksek olacaktır. Mevcut fiyat üstenden kaçak kullanan birine bu fiyatla elektrik satmanın sonuçlarını iyi hesaplamak gerekiyor.
Dolayısıyla, teklifin 2'inci maddesi, bu sürenin 2015 yılına kadar uzatılması ve bu mücadeleyi sürdürecek ve bu uygulamayı sürdürecek, bu dengeyi yakalayacak icra makamının eline de beş yıl gibi de bir "large" süreyi getirmiş bulunuyoruz.
Yine teklifle düzenlenen diğer bir husus, daha önce sözleşmesi yapılmış, 31/12/2012 tarihine kadar işletmeye girecek üretim ve otoprodüktör lisansı sahibi tüzel kişilere sağlanan bazı teşviklerin, 2015 yılı sonuna kadar devam ettirilmesidir. Arz güvenliği açısından bu gerekli, çünkü sektörde lisansını almış çok sayıda yatırım henüz işletmeye girmemiştir.
Dolayısıyla, bu konuda, gerek Plan Bütçe Komisyonunda gerekse Enerji Komisyonunda görüştüğümüz arkadaşlarımızın özellikle bu maddeye, yenilenebilir enerji kaynakları açısından verdiği desteğe teşekkür ediyorum.
Son olarak, 3096 sayılı Kanun çerçevesinde tesis edilen ve doğal gazla çalışan elektrik santrallerinde kesinti veya kısıntıya gidilmesi hâlinde, bu santrallerde ikincil yakıt kullanımına ilişkin yürürlükte olan ÖTV istisnasının süresini 2019 tarihine kadar uzatıyoruz. Bu, yeni bir vergi istisnası değil. Amaç, tarifenin yükselmesinin önlenmesidir. Ayrıca yap-işlet-devret modeliyle kurulan doğal gaz santrallerinin uygulama imtiyaz sözleşmeleri henüz sona ermemiştir. Dolayısıyla, teklife söz konusu istisnanın, sözleşme bitimine kadar devam etmesi amaçlanmaktadır.
Sayın Sarı'nın söylediği gibi, bu tasarının -özellikle Enerji Komisyonu Başkanı olarak benim imzamla- aslında Elektrik Piyasası Kanunu'nunda Komisyonumuza gelmiş olması münasebetiyle, neden bu 4 maddenin aciliyetine binaen Plan Bütçe Komisyonuna geldiğini, bunun ayrıştırıldığını ve bu konunun samimiyetiyle ilgili bir eleştirisi oldu. O konuyla ilgili Plan Bütçede bunun gerekçelerini anlattım ama burada, siz saygıdeğer milletvekillerimize de bu konuyu anlatmayı uygun görüyorum.
Bu Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı bize geldi. Bizler Komisyon olarak, Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve AK PARTİ'li milletvekili arkadaşlarımız ve Barış ve Demokrasi Partisindeki üye arkadaşımızla birlikte aslında bir yıldır, bir buçuk yıldır sektörle birlikte, Bakanlıkla birlikte bu kanun tasarısı üzerinde çalışıyor ve notlarımızı biriktiriyor, stokluyoruz. Ancak Plan ve Bütçe görüşmeleri sırasında, bütün grup başkanlarımızın anlaşması ve bu kanunun o araya girememesi münasebetiyle, 31/12'de bitecek olan süreye çok hızlı bir şekilde taşıyabilmek adına bu 4 maddeyi, Komisyon üyelerimizin çoğunun da fikrini almak ve desteğini almak suretiyle ayırıp, tekrar bir teklif hâline getirip icranın önündeki ve piyasanın önündeki engelleri bir an evvel kaldırmak istedik. Tamamını da taşıyıp getirebilirdik ancak Komisyon üyelerimizin ve hepimizin, bizim çalışma usul ve esaslarımızda -aramızda demokrasinin de gereği adına- onların da katkılarını sağlamak ve çalışma süremizi biraz daha genişletmek adına, süreyle kısıtlamamak adına, onların da çalışmalarını kanuna dercetmek adına ve bütün farklılıklarıyla birlikte bu zenginliği oluşturup aramızdaki ufak tefek problemleri de -sizi yormamak adına- yukarıda çözmek adına böyle bir çalışma gerçekleştirdik.
Buradaki çalışma sırasında Komisyon üyesi arkadaşlarımızın bize vermiş olduğu desteğe teşekkür ediyorum. Önümüzdeki dönemlerde kanun tasarısının tamamını sizlere getirirken, taşırken tartışılacak birçok teknik konudan arındırılmış bir şekilde, bütün partilerimizin genel enerji politikalarına da saygı duymak marifetiyle huzurlarınıza getireceğiz.
Ben tekrar, bu tasarıya vermiş olduğu destekten dolayı hem Plan Bütçe Komisyonu üyesi arkadaşlarımıza hem de diğer kendi komisyonumun üyesi arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Tasarının hayırlara vesile olması, sektörün önünü açması dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Fındıklı.