GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:55
Tarih:04.03.2021

HDP GRUBU ADINA ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; halkımızı saygıyla selamlıyorum.

Birkaç gün önce Cumhurbaşkanı İnsan Hakları Eylem Planı'ndan bahsetti. Gerçekten ülkeyi görmesek, yaşananları bilmesek "Acaba ne açıklanacak?" diye halkımız merak içinde olacak. Destekliyoruz tabii, insan hakları lehine yapacağınız tüm çalışmaları destekliyoruz ama "dikenli çiçek" ayrıştırıcı bir dil, ötekileştirici bir dil daha başlamadan İnsan Hakları Eylem Planı'nın kendi mantalitesinin ayrımcı olduğunu ortaya koyuyor.

Nereden başlayalım? Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin çıkardığı kararları bir an önce uygulasanız iyi olmaz mı bu ülkenin geleceği için? Nereden başlayalım? Cezaevlerinde binlerce insan -100'üncü gününe yaklaştı- açlık grevinde, cezaevindeki hak ihlallerinin geri dönüşümü için, normal bir alana evrilmesi için başlasak iyi olmaz mı acaba? Cezaevinde, özellikle de İmralı'da Sayın Öcalan üzerinde uygulanan tecridin kaldırılmasından başlasak acaba iyi olmaz mı?

Burada kimi Grup Başkan Vekili konuşuyor, insan bazen şaşırıyor. Yüzlerce cezaevi var bu ülkede, yapılan çıplak aramalar var, işkence var. Maalesef bir Grup Başkan Vekili vicdanını ve geleceğini ipotek altına koymaktadır. Sebep? Demek ki bu cezaevinde uygulanan antidemokratik uygulamaların tamamından haberiniz var, yoksa siz kendi siyasal geleceğinizi ve itibarınızı nasıl ipotek altına alabilirsiniz? Adana Kürkçüler Cezaevinde, Diyarbakır'daki cezaevinde, Van'daki cezaevinde bu antidemokratik uygulamaların olmadığını, çıplak arama uygulamalarının olmadığını nereden biliyorsunuz siz? Şaşırmışsınız, kontrolünüzü kaybetmişsiniz. Aslında bu yönüyle de, temsil ettiğinizi iddia ettiğiniz siyasal İslam'a da zarar veriyorsunuz. Öyle bir noktaya getirdiniz ki, Kürtlerin siyasal mücadelesini yürüten ve Kürtlerin hakları için mücadele yürüten partimiz... Ve siyasal İslam'ın bir daha birbirine selam vermemesi için elinizden geleni yapıyorsunuz, geldiğiniz geleneğe kısmen de ihanet ediyorsunuz. 28 Şubatın mağdurları olduğunuzu söylüyorsunuz ama 28 Şubattan onlarca misli zulüm politikalarını uyguluyorsunuz. Hangi ülkede yaşıyorsunuz? Tutuklu gazeteci sayısında Türkiye dünyada 1'inci sırada. Dünyada 340 civarında gazeteci tutuklu, bunun 100'ü Türkiye'ye ait, 100 gazeteci şu an Türkiye cezaevlerinde. Hangi ülkeden bahsediyorsunuz? Günde onlarca kadın şiddet görüyor, ayda onlarca kadın yaşamını yitirmektedir ve erkek şiddetiyle karşı karşıyadır. Hangi Türkiye'den bahsediyorsunuz? Ülkede hâlâ on binlerce KHK'li insan var. Fişlediğiniz insanları kanun hükmünde kararnameyle ihraç ettiniz; ekmeğini, aşını elinden aldınız. Nereden bahsediyorsunuz? Bu hikâye tutmaz, bu hikâye bitmiştir artık.

Arkadaşlar, her sıkıştıklarında birkaç yılda bir insan hakları eylem planından bahsediyorlar. Birkaç yılda bir bu konuyu ortaya atıp bu işin içinden çıkacaklarını zannediyorlar. Cezaevinden bahsetmişken şu konuya da dikkat çekeyim, gerçekten acayip bir durum, bazen şaşırıyoruz. Meclis Başkanı dile getirmiş, biz ne yapıyormuşuz? Cezaevindeki arkadaşlarımıza mektup gönderiyoruz. Buradan sesleniyorum Sayın Meclis Başkanımıza: Musa Aydın, Antep İl Eş Başkanımız; Musa Alkan, bir önceki Mardin İl Eş Başkanımız; Hasip Aktaş, benim, 2014-2016 yılları arasında Mardin'de İl Eş Başkanlığı yaptığım süreçte bizim yöneticimiz; bire bir arkadaşlarımız... Perihan Ağaoğlu, 2014'te beraber Mardin İl Eş Başkanlığı yapmışız; Ferhat Kut, aynı dönemde Nusaybin İlçe Eş Başkanımız; Zeynel Taş, Bozova Belediye Başkanı; Mustafa Bayram, Halfeti Belediye Eş Başkanı ve arkadaşlarımız...

Mektup göndermişiz. Gerçekten acayip bir durum; bizim de Meclis Başkanımız bunu röportajlarla ifşa etmeye... Göndereceğiz tabii. Tutukladığınız, yakaladığınız arkadaşlarımızı, hepsini "örgüt üyeliği" adı altında tutukluyorsunuz, HDP üyesi diye tutuklamıyorsunuz ki. Yol arkadaşlarımızın, siyasetçilerimizin büyük çoğunluğu şu an zindanlardadır; siyasi rehine durumunu uyguluyorsunuz. AKP bu gidişle gidecek ama bir daha gelmeyecek çünkü şu an zindanlarda, cezaevlerinde açlık grevleri geri dönüşü olmayan bir aşamaya gelmiş, tecrit en üst seviyede yürütülüyor.

Şimdi, işin içinde biz olmazsak "Acaba mı?" deriz. Gerçekten acayip bir durum; ya, özel hükümlü, özel rehine uygulaması yürütüyorsunuz -içindeyiz- ailesini göndermiyorsunuz, avukatları göndermiyorsunuz, iletişim araçlarını kullanmasını engelliyorsunuz, mektupları engelliyorsunuz, faksı engelliyorsunuz. Amacınız nedir? Böyle mi büyüyeceksiniz, böyle mi gelişeceksiniz? Çok gerginsiniz, farkındayız, Sayın Cumhurbaşkanı da gergindir.

Şu an diğer muhalefet partileri içerisinde operasyonel faaliyetler içerisindesiniz. Tabii ki biz burada üçüncü yolu örmek için, demokratik bir düzenin inşa edilmesi için en büyük çabayı göstereceğiz.

"Kobani iddianamesi" adı altında bu Parlamentonun kıymetli vekillerine, halkımızın kıymetli temsilcilerine şantaj yapmak istiyorsunuz. Siz aynı uygulamaları yaparak farklı sonuç elde etmeye çalışıyorsunuz; yaptınız, yapmadığınız şey mi? Alışkınsınız bunlara.

2016'da, 4 Kasımda bu Parlamentonun üyelerini tutukladınız, ülkeyi otuz yıl geriye götürdünüz. Demokrasiler tahammül edebilme becerisini göstermektir, sizin düşüncenize katılmıyoruz zaten ama herkes birbirinin düşüncesine ya da bir partinin düşüncesine saygı göstermek durumundadır. Böyle, ülke demokrasisine katkı sunarsınız; böyle, ülkenin geleceğine katkı sunarsınız.

Buradan toplumun tüm muhalif kesimlerine söylüyorum: Tecridi cezaevlerinden başlattılar, tecritte İmralı'dan bahsettiler. Bakmayın şimdi burada kriminalize ettiklerine, 2013 ve 2015 yılları arasında Kürt sorununun demokratik çözümü için heyetler gitti, Millî İstihbarat Teşkilatının önde gelenleri gitti, Oslo'ya gitti. Gitmeli miydi? Gitmeliydi, devam etmeliydi bu ülkede daha fazla tahribatın yaşanmaması için, bu halkın evlatlarının yaşamını yitirmemesi için. Yönetim bu değil mi? Siyaset bu değil mi? Hamaset alanına çevirdiler burayı, taziye evine çevirdiler. Yapacakları bir şey yok, vatan millet edebiyatı yaparak duygulara hitap ediyorlar. Bu halk sizi buraya, bu Mecliste taziye kurun diye yollamadı; bu halkın en derin, en köklü, en ağır sorunlarını çözün diye buraya yolladı.

Diğer bir konu, onu da ana dilimle belirtmek istiyorum, buradaki arkadaşlar, görevli arkadaşlar -belki değil, net olarak- "x" yazacaklar, "bilinmeyen dil" yazacaklar. Milyonlarca nüfusu olan, ana dilini kullanan, Türkçeyi bilmeyen insanlar belki buradan söyleyeceğimiz birkaç kelamla anlarlar. Sonra tercüme de edebilirsiniz: "..." (x)

ÜMİT YILMAZ (Düzce) - Başkan, belki PKK propagandası yapıyor, ne biliyorsunuz ya?

ÖMER ÖCALAN (Devamla) - "..." (x)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÜMİT YILMAZ (Düzce) - Belki IŞİD propagandası yapıyor. Lütfen Başkanım ya!

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Irkçılık bir hastalıktır.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Irkçılık belli, orada.

ÜMİT YILMAZ (Düzce) - Irkçılık sizde var ya!

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

ÖMER ÖCALAN (Devamla) - "..."(x)

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) - Başkanım, neyi tamamlayacak!

ÜMİT YILMAZ (Düzce) - Başkanım, lütfen, buna müsaade etmeyin ya! Başkanım, belki IŞİD propagandası yapıyor, belki PKK propagandası yapıyor.

BAŞKAN - Ne diyor, soracağız.

ÜMİT YILMAZ (Düzce) - Müsaade etmeyin, lütfen, Başkanım ya!

BAŞKAN - Lütfen, hatibi dinler misiniz.

ÜMİT YILMAZ (Düzce) - Ya, böyle bir şey olur mu! Belki buradan mesaj gönderiyor.

BAŞKAN - Lütfen, oturur musunuz arkadaşlar.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ya, bu ilk defa olmuyor ki Mecliste.

ÜMİT YILMAZ (Düzce) - Başkanım, lütfen ya, lütfen, kürsüden indirin; yeter ya, o kadar da olmaz!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Ezberlemiş ya, ezberlemiş.

ÖMER ÖCALAN (Devamla) - "..." (x) (HDP sıralarından alkışlar)

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) - Yürü!

BAŞKAN - Ömer Bey, söylediklerinizin anlaşılabilir olması için isterseniz size süre vereyim ve tercüme edin çünkü biz de bir şey anlamadık.

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) - Başkanım, neyi tercüme edecek!

ÜMİT YILMAZ (Düzce) - Hiçbir şeyi tercüme etmesine gerek yok!

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - O zaman, Çerkez çıksın, Çerkezce konuşsun; Arap çıksın, Arapça konuşsun.

BAŞKAN - Buyurun.

ÖMER ÖCALAN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; yıllardır beraber kardeşçe yaşıyoruz bu topraklarda. Bir kampanya başlatılmış şimdi. Bu ülke içerisinde Kürtçenin, ana dilinde eğitim dili ve resmî dil olması için katkı sunmaya çağırdım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER ÖCALAN (Devamla) - Buna bile tahammülünüz yok, yazıklar olsun!

Saygılar. (HDP sıralarından alkışlar)