GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:55
Tarih:04.03.2021

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de öncelikle, Bitlis Tatvan'da düşen askerî helikopterde hayatını kaybeden askerlerin yakınlarına başsağlığı, yaralılara da şifa diliyorum.

Bugün, haklarında ev hapsi verilen insanlar nasıl yaşarlar, aslında diğer bir deyişle ev hapishanesi olan elektronik kelepçe hakkında konuşmak istiyorum. Bu insanlar nasıl geçinirler, ne yer içerler, hele bir de yalnız yaşıyorlarsa nasıl hayatta kalırlar; aslında elektronik kelepçe ve ev hapsi derken düşünülmeyen şeylerden bir tanesi de bu.

Yerli ve millî elektronik kelepçenin bolca üretilmesinden ve 2021 Ocak ayından itibaren sulh ceza hâkimliklerinin verdiği ev hapsi, konutu terk etmeme, adli kontrol tedbirleri ve tıpkı tutuklu yargılama kararları gibi, bütün bunların bir tedbir olarak değil, cezalandırma aracı olarak uygulandığını görüyoruz. Peki, ev hapsi ve elektronik kelepçe uygulamasının yaygınlaşması açısından ele aldığımızda siyasal iktidarın hedefini nasıl nitelendirebiliriz? Aslında, şöyle sıralayabiliriz: Sokak hareketini bitirmeyi; toplumsal muhalefeti eve hapsederek göz önünden uzaklaştırmayı; arşiv kaydı bulunan muhalif kişilere fişleme yöntemiyle kıdemli eylemci muamelesi yaparak onları toplum dışına itmeyi; siyasal iktidarı eleştirmeye veya protesto etmeye meyyal kitleye gözdağı vermeyi; Silivri'yi gösterip eve razı etmeyi; bu durumu kanıksatmayı, onun normalleşmesini sağlamayı; siyasal iktidarla organik bağı olan şirketlere ihale edilen elektronik kelepçe üretimi ve kullanımını artırarak kamu kaynağının yandaşlara aktarılmasını sağlamayı; insanların sosyalleşmesinin önüne geçilerek evden çıkamayan bireylere dönüşmesini sağlamayı amaçladığı tespiti yapılabilir. Meslektaşım Tamer Doğan bu yazısında şöyle diyor elektronik kelepçeyle ilgili: "Denilebilir ki 'Silivri soğuktur.' evde en azından internete girer, telekonferanslara katılır, misafirleri gelir, camdan dışarıyı seyreder, gardiyanı yok; hem dışarıda virüs var. Ancak, mesele buradan tartışılamaz, hak ve özgürlükler bu şekilde masaya yatırılamaz. Ev hapsi, konutu terk etmeme ile cezaevi kıyasını kafamızda bile yapmamalıyız. Çünkü asıl hapsedilme böyle başlamaktadır." Evet, her şey böyle başladı; önce gözaltılar, yurt dışına çıkış yasağı verilmeye başlandı; ondan sonra, yurt dışına çıkan zaten fazla yok diye pek fazla önemsenmedi; sonra, önceleri haftada bir gün, sonra, üç beş gün olacak şekilde keyfî ve kademeli olarak artırılan en yakın karakola giderek imza atma tedbirleri başladı. Ondan sonrasında, siyasal yargı sürekli yeni bir şey uydurduğu için bunlarla yetinmeyerek il veya ilçe sınırı dışına çıkma yasağı kararları verilmeye başlandı ve yargıyı sopa olarak kullandığı hâlde muhalefeti bitiremeyen ve daha da kitleselleştiğini gören siyasal iktidar "elektronik kelepçe" denilen prangayı yaygınlaştırmaktan başka bir seçenek bulamadı. Evet, bu uygulama normalleşirse eğer, geleceğin tutsaklık modeli olan elektronik kelepçe, hayatımızın olağan bir parçası, vücudumuzda görmeye sık sık alıştığımız bir aksesuar hâline gelecek. Böyle bir ülke arzuluyorsunuz demek ki; gerçekten herkesin, muhalif olan herkesin ev hapsinde olduğu bir ülke.

Şimdi, bu elektronik kelepçe uygulaması aslında ilk önce "Kadına yönelik şiddet olaylarında kullanacağız." diyerek pazarlandı fakat ben bunu çok yakinen biliyorum, kadına yönelik şiddet olaylarında biz "Elektronik kelepçe neden uygulanmıyor?" dediğimizde "Çok az, yeterli değil ki. Yeteri sayıda elimizde yok." deniliyordu ama şimdi niyet hasıl oldu. Aslında niyet, gerçekten özgürlükleri engellemek, toplumsal muhalefeti engellemek; sokaklara çıkmayı da engellemek tabii.

"Sokak" demişken, 8 Mart haftasındayız ve yıllardır 8 Martlar Türkiye'nin her yerinde barışçıl biçimde kutlandı fakat son yıllarda kadınların tüm talepleri ve isyanıyla sokaklara çıktığı 8 Martlar polis şiddetiyle karşı karşıya kalıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Özellikle bu sene pandemi bahane edilerek AKP'nin düzenlediği mitingler, kongreler dışında hiçbir yürüyüş ve protestoya izin verilmedi. Feminist gece yürüyüşleri ve tüm 8 Mart eylemleri onca barikata, yasağa, kapatılan metrolara, polis şiddetine rağmen kadınların azmiyle ve birbirinden aldığı güçle yapılır. Ne yapılırsa yapılsın, tıpkı dünyada olduğu gibi Türkiye'de de yüz binlerce kadının, feministin isyanının sesi bu yıl da mutlaka sokaklarda olacak.

Şimdiden tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü de kutluyorum.

Saygılar sunarım. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)