GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:57
Tarih:10.03.2021

HDP GRUBU ADINA TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben bu konuşmamda bir iktidar hikâyesinden bahsetmek istiyorum, Türkiye'de mevcut olan iktidarın hikâyesinden. Muhafazakâr bir parti olarak yola çıktılar, ülkenin ekonomik krizle kıvrandığı bir dönemde demokratik açılımlardan bahsettiler, "Kürt sorunu, Alevilik sorunu, haklar ve özgürlükler sorunlarını çözeceğiz." dediler. Bu yaklaşımla ve kimi icraatlarla toplum uzunca bir süre oyalandı. Tabii ki bu arada sessiz sedasız bir şekilde, telefon şebekelerinden tutun da elektrik şebekesine kadar, hastanelerden tutun da okullara kadar her yeri özelleştirdiler. Türkiye tarihinin en hızlı özelleştirmesi bu iktidar zamanında oldu. Şeker fabrikalarından tutun da Tank Palet Fabrikasına varana kadar, iğne, iplik, bu ülkenin neyi varsa, varlığı, kaynağı, hepsini yerli ve yabancı sermayeye peşkeş çektiler. Bir yandan, ülkenin ekonomisi çökmüş, açlık ve yoksulluk derinleşirken iç ve dış siyasette iyice sarpa saran bir siyaset izlediniz.

Bir parti vardı ki sizin hesabınızı bozdu ve tek başına iktidar olmanızı engelledi, o parti HDP'dir, ondan sonra bütün okları HDP'ye yönelttiniz. Tabii, Kürt sorununu çözmemeye karar verdiniz, Alevileri yok saymaya karar verdiniz, mütedeyyinleri de şöyle tehdit ettiniz: "Biz bu iktidardan gidersek bu ülkede size yaşam hakkı yoktur ha." diyerek mütedeyyin kesime de oradan bir mesaj vermeye çalıştınız. Kısacası, şedit bir iklimle bu ülkeyi yönetmeye devam ettiniz, ediyorsunuz da.

Şimdi diyorlar ki: "1994 ruhunu yaşatacağız." Yani vaktinde çıkardıkları millî görüş gömleğini yeniden giymeye karar verdiler. Bu da 2023 vizyonuna hazırlık için yeni kostüm. İktidarda kalmak ve istibdat rejimini kalıcılaştırmak için her yolu mübah gören millî görüş takiyesi yapmak istiyorlar şimdi. Ama şunu hatırlatmamız gerekir ki içinize buna karşı çıkan ortaklarınız kaçtı, bunu hatırlatmak isterim.

Muhafazakâr taban ve Türkiye toplumunun tamamının şimdi sıralayacağım birkaç noktayı görmediğini mi zannediyorsunuz. Nedir bunlar? Bir yüzükle gelen Erdoğan'ın dünyanın en lüks saraylarda yaşamaya evrilmiş olan hayatı. Lüks ve şatafatın içine tam boy girmesi. "Ümmet değil aslolan; Rabia." demesi. İçine kaçan -eksik tanımlamış olabilirim ama- ilkel milliyetçilikle kurulan rezonans. Çıkış noktalarınızdan biri olan ve en azından öyle göstermeye çalıştığınız, manevi değerlerle bezenmiş olan ideolojiden hızlıca uzaklaşıp tamamen bütün değerleri ranta bağlayan bir çizgiye geldiniz. Kısacası, siz bu çizgiye gelirken ülke yangın yerine çevrildi sizin tarafınızdan. Bir dönem kaldırdığınız işkencenin, gözaltı merkezlerinde, cezaevlerinde, sokak etkinliklerinde daha da katmerlisini geri getirdiniz. Zam üstüne zam yaptınız.

Bakın, yeni gündeme gelen konulardan biri; mesela, Gazprom gaz fiyatlarını düşürdüğü hâlde Türkiye'de sürekli doğal gaza zam var. Elektriği Türkiye üretiyor, elektrik ihtiyacı yok bu ülkenin, yeterince elektrik üretiyor ama buna rağmen, hazineden boşalan, hazineden sağa sola, yandaşa aktarılan paraların yerine tekrar para koyabilmek için doğal gaza ve elektriğe zam yapmakta hiç beis görmüyorsunuz.

Gazeteciler bu ülkenin vicdanıdır. Özgür basın olmadan bir ülkenin demokrasisinden bahsetme imkânı yoktur ama Levent Gültekin'e -ki daha önce başka gazetecilere uygulanan şiddeti burada ifade etmiştik- şiddet uygulandı. Levent Gültekin'e uygulanan şiddeti bir kere daha kınıyor ve kendisine geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

Bakın, tarafı olduğunuz hiçbir sözleşmenin gerekliliklerini yerine getirmiyorsunuz. AİHM kararı var ortada ve "Demirtaş'ı serbest bırakın." diyor ama siz hâlâ Demirtaş'ı rehin tutmaya, onun arkadaşlarını rehin tutmaya, hatta ve hatta yeni rehineler eklemeye özel çaba harcıyorsunuz. Siyasi yasakların mağduru olarak ortaya çıktınız ama HDP'nin kapatılması tartışmalarının üstüne, âdeta ateşe körükle gidiyorsunuz. Fezlekeler vesaire vesaire, dokunulmazlıkların kaldırılması; bunlar sizin döneminizde icat edilmiş olan şeyler. Siyasi güçsüzlüğünüzü baskı, şiddet, talimatla çalışan yargı eliyle bastırmaya çalıştığınız aşikâr, ki bu liste uzar gider, tabii ki süremiz bunların hepsini sıralamaya yetmiyor.

"Kurucu Anayasa" dediniz, kurucu Anayasa'dan bahsedildi. AKP'nin bir Grup Başkan Vekili sehven söylemedi bunu; toplumun duygusunu, düşüncesini ve refleksini tartmak için söyledi. Baktı ki refleks var, bir başka Grup Başkan Vekili bunu düzeltmeye kalktı. Ama biz biliyoruz "kurucu Anayasa" derken neyi kastettiğinizi. Yeni yönelimde Cumhur İttifakı'nın diğer ortaklarıyla birlikte bu konudaki tutumu ve yürüyen tartışmalar, kendi aralarında yürüyen tartışmalar hangi boyuttadır biz bilmiyoruz ama biz şunu biliyoruz: Muhafazakâr kesimin oy vereceği tek adres olmaya çalışıyorsunuz, olamayacaksınız. Bunun için de mesela bu 8 Martta özel olarak LGBTİ+'lara dönük uygulanan baskı öyle haybeden aklınıza geldi de gökkuşağıyla uğraşalım diye değildi, bu kesimi konsolide etmek için yapmaya çalışıyor ve yeni şeytanlaştırmalar üretiyorsunuz, onun sonucuydu bu. Bakın, 8 Martta Adana mitinginde ayağında gökkuşağı çorabı olan bir insanın mitinge alınmaması için "Çorabı burada soyacaksın." diyor Emniyet Müdür Yardımcısı. Hayatta görülmemiş bir şey ya. Hayatta görülmemiş bir şey bir insana "Çorabını burada soyacaksın." denildi Adana'da. Bunu da bütün Türkiye buradan duysun.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Yazıklar olsun!

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) - Renklerle kavga ediyorsunuz. Yine "kurucu Anayasa" diyerek, zaten bir türlü Türkiye'de tam anlamıyla yerleşmemiş olan seküler hayatı istibdat rejimiyle tehdit etmeye devam ediyorsunuz. "Kurucu Anayasa"dan kasıt, 2023 vizyonu olarak faşist, otoriter, istibdat rejimin bir anayasal güvence altına alınmasıdır, asla ve asla bunun demokratikleşmeyle alakası yoktur. Ama Türkiye toplumu şundan emin olmalı ki, bu iktidardan sonra oluşacak bir demokrasi iklimiyle bir demokratik anayasayı geniş bir toplumsal mutabakatla hep beraber yazacağız. Bu ülkede muhafazakârlar demokratik bir ülkede inandıkları gibi yaşayacak. Başörtüsünün farklı taraflar için siyasal simge hâline getirilmesine bizler asla müsaade etmeyeceğiz. Bu, başı açık olmayı ya da başı kapalı olmayı savunan iki ayrı çizgi arasında kalınmasına asla müsaade etmeyecek, başörtüsü bir siyasal simge değildir, kadınların inançları doğrultusunda kendi tercihleridir. Erkek anlayışla yürütülen siyasetin başörtüsünü tekeline almasını asla kabul etmiyor, etmeyeceğiz.

Seküler insanların, Alevilerin, bu ülkede yaşayan farklı inançlardan milyonlarca yurttaşın barış, huzur ve kardeşlik içinde yaşamasını sağlayacağız. Bizler her şeyden önce kadınlar olarak bunu başarabiliriz. Başı açık kapalı, eteği uzun kısa fark etmez. Erkek egemenliğine, kadın cinayetlerine, tacize, tecavüze karşı el ele, omuz omuza bizlerin bu ortak davamız uğruna hep beraber mücadele edebileceğimiz bir iklimi oluşturacağımızdan da Türkiye'deki tüm yurttaşların şüphesi olmasın.

Bu ülkede yaşayan Aleviler kapılarına çarpı işareti konulmadan, semahlarına "cümbüş" denilmeden bu ülkede özgürce ibadetlerini yerine getirebilecekler. "Ezan, çan, hazzan" yani Türkiye'nin gerçekleri yan yana barış ve kardeşliği temsilen bulunacaktır.

Kürtler bu ülkenin üvey evlatları olmayacak, ana dilleriyle eğitim görebilecek, eşit vatandaş olarak bu ülkede yaşayabilecek; bu iklimi bizler yaratacağız. Hiç kimse siyasi görüşünden dolayı yargılanmayacak, yadırganmayacak, işkence görmeyecek, cezalandırılmayacak, tutuklanmayacak.

Evet, Cumhurbaşkanının ve Adalet Bakanının ağzından düşürmediği şey İnsan Hakları Eylem Planı ve detaylı bir şekilde sözüm ona bir açıklama yaptılar. Şunu hatırlatmak isterim: Bütçe görüşmeleri sırasında, Adalet Bakanı, bir insan hakları eylem planı hazırlığı içindeyken geldi, burada milletvekillerine, bu ülkenin seçilmişlerine sopa gösterdi aha bu kürsüden.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) - Teşekkür ederim.

Ve ondan sonra diyorlar ki: "İnsan Hakları Eylem Planı." O eskidendi ama şimdi toplum hiçbir şekilde buna kanmaz, kanmayacaktır. On dokuz senedir iktidarda siz vardınız, ülkeyi elli sene geriye götüren sizsiniz. Mazlumdan yana yola çıktınız, zulüm makinesine dönüştünüz. Toplumu küçümsediniz, "Zaten topluma ne dersek inanıyorlar." dediniz ama hikâyenin sonuna geldik. Bu toplum size çok geniş bir kredi verdi ama siz kendi elinizle, icraatınızla, antidemokratik uygulamalarınızla, insanların emeklerini sömüren bir sistemin çarkını daha da derinleştirmenizle zaten bu krediyi tükettiniz. Mevcut yasaları bile uygulamıyorsunuz ki İnsan Hakları Eylem Planı'ndan bahsedesiniz. Artık bu ülkenin bu yalanlara karnı tok. Bundan sonra bu ülkenin halkları, işçileri, emekçileri ve kadınları konuşacak. (HDP sıralarından alkışlar)