GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:59
Tarih:16.03.2021

MHP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZDEMİR (Kayseri) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

İran, bizim tarihî ve önemli bir komşumuzdur. Her iki ülke de birbirini uzun yüzyıllardan bu yana yakinen tanımakta, yaşadığımız coğrafyada, aynı zamanda, ortak kültürel bağlarımız bulunmaktadır. Bunun yanı sıra, iki ülke arasında var olan ticaret de yine her iki taraf lehine olumlu faydalar sağlamaktadır. Başta enerji olmak üzere her türlü alanda sürdürülen ticari faaliyetler bölgesel ortaklık ve iş birliğine yönelik önemli sonuçlar doğuragelmiştir. Ayrıca, hem bizi hem de İran'ı doğrudan ilgilendiren bölgesel gelişmelerde ortak politika belirleme çabaları makul ve müspet bir girişim olarak değerlendirilmektedir. Suriye'de yaşanan iç savaşa yönelik siyasi çözüm bulma çabalarında İran, ülkemiz ve Rusya'yla beraber Astana sürecinin garantörlerindendir.

Bugün üzerinde görüştüğümüz anlaşmayla, her iki ülkenin vatandaşları ve çalışanlarının sosyal güvenlik haklarının mütekabiliyet esasları çerçevesinde korunması ve güvence altına alınabilmesi esas olarak benimsenmiştir. İran'da hâlihazırda yaklaşık 6 bin vatandaşımızın bulunduğu, yine İran'ın da Türkiye'de yaklaşık olarak 62 bin vatandaşının yer aldığı, bunların neredeyse 3.500'ünün çalışma iznine sahip olduğu, bu nedenle vatandaşlarımızın karşılıklı olarak sosyal güvenlik haklarının tescil edilmesi ve kayda geçirilmesi için bu anlaşmanın imzalanmasının önemli olduğu da ifade edilmektedir. Dolayısıyla ilgili anlaşmayla, İran'da bulunan vatandaşlarımızın haklarının korunmasının garanti altına alınması hedeflenmektedir.

Değerli milletvekilleri, Azerbaycan'ın Karabağ'daki zaferinin ardından Kafkasya'da barış ve istikrarın tesisine yönelik büyük bir fırsat doğmuştur. Elbette, bu zaferden rahatsızlık duyan çevreler de mevcuttur. Ancak, Karabağ zaferinin hemen ardından, başta Zengezur Koridoru olmak üzere, yeni bölgesel ulaşım ağının kurulması ve yeniden imarla ilgili çalışmaların hızlanması çapı gittikçe genişleyen pozitif bir sinerji oluşturmuştur. Başta Ermenistan olmak üzere, önümüzdeki dönemde var olan yeni koşulları kabul ederek bölgenin barış ve istikrar ortamının yarattığı ve yaratacağı büyük refahtan istifade etmek isteyen çevrelerin huzuru bozacak her türlü eylemden uzak durmaları da büyük önem taşıyor. Bölgenin yeni dinamikleri, açık bir şekilde her tarafa, Karabağ'da Azerbaycan'ın hakkı olanı almasından hemen sonra oluşan güncel koşulları kabullenmeyip aksi bir yolu tercih etmelerinin en büyük zararı kendilerine vereceğini de gösteriyor.

Temennimiz, Ermenistan'ın vakit kaybetmeden diasporanın tahakkümünden bir an evvel kurtulması, barışı bozacak eylemlerden kaçınması, savaş sonrası imzalanan anlaşmalara bağlı kalması ve Azerbaycan'ın hak ve hukukuna bundan sonra saygılı davranarak kendi yolunu tayin edebilmesidir. Kafkasya'ya komşu olan diğer ülkeler de oluşan böylesine makul ve yeni gündemi tamamıyla kendi iç saikleriyle, endişeyle karşılamak yerine iş birliği imkânlarıyla yeni bir düzenin kurulmasında üzerine düşeni yerine getirmelidirler.

Türkiye olarak yakın coğrafyamızda isteğimiz, barış koşullarının hâkim olması ve her ülkenin kendi egemenlik haklarına saygılı davranılarak iş birliği imkânlarının ülkeler arasında gelişmesidir. Kafkasya bölgesi yeni yüzyılda gerek kuzey ve güney gerekse doğu ve batı aksı arasındaki küresel ticaretin ve hareketliliğin en yoğun yaşanacağı bölge olarak öne çıkarken, refahın artmasına yönelik altyapı ve siyasi iş birliği mekanizmalarının hızlı bir şekilde bölge genelinde devreye sokulması neredeyse tüm ülkelerin dikkatini bu alana çekmeye başlamıştır. Hatta, Karabağ savaşı boyunca Azerbaycan'ın karşısında Ermenistan'ın yanında konumlanmak isteyen kimi Avrupa ülkeleri dahi bugün gerek Karabağ'ın yeniden imarına yönelik faaliyetlerde gerekse Kafkasya'yla beraber Orta ve Uzak Asya'ya erişim imkânlarında Türkiye ve Azerbaycan'la ilişkilerinde bir an evvel onarma, toparlama ve geliştirme çabasında olduklarını resmî düzeyde açıkça göstermeye başlamışlardır.

Diğer yandan, Türklüğün Karabağ'daki zaferi sonrasında Türk dünyası ülkeler arasında var olan iş birliği de son günlerde ivmelenmeye başlamıştır. Uzun zamandan bu yana Hazar Denizi'ndeki kaynaklar konusunda uzlaşamayan Azerbaycan ve Türkmenistan'ın, yakın zaman öncesinde bu meseleyle ilgili ortak bir anlayış birliğine varmış olmaları son derece memnuniyet verici bir gelişmedir. Bu şartlarda, Türkmenistan'a ait doğal gaz kaynaklarının, hiç de uzak olmayan bir vadede, Azerbaycan'la aramızda kurulmuş olan TANAP'a aktarılması söz konusu olabilecektir. Bu durum, sadece 3 Türk ülkesinin ekonomik ve stratejik açıdan daha da fazla birleşmelerini sağlamayacak, aynı zamanda Güney Gaz Koridoru'nun da ilave bir kaynağa sahip olmasını doğuracak, Avrupa'ya enerji arzı için yeni bir gündemi daha hayata geçirmiş olacaktır. Dolayısıyla, Karabağ zaferinin neticeleri sadece Kafkasya'yı değil, dünyanın geri kalanını da etkileyen hem doğrudan hem de dolaylı ve büyük neticeler doğurduğu gerçeğini böylelikle her çevrenin karşısına bir kez daha getirmiştir.

Sayın milletvekilleri, böylesi bir dönemde dikkatlerimizden kaçmayan bir diğer meseleyse Kırgızistan ve Özbekistan arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi ve sınır anlaşmazlığının çözümü için her ülkenin de birbiriyle yakın ve sıcak temas kurmaya başlamış olmalarıdır. Buna göre, her iki ülke, var olan anlaşmazlığın aşılması için üç ay içerisinde tartışmalı sınır noktalarının çözüme kavuşturulmaları hususunda mutabık kalmışlardır.

Memnuniyet verici bu durum kadar son derece olumlu karşıladığımız, özümüzü yansıtan bir başka gelişme daha vuku bulmuştur: Özbekistan'da gerçekleşen 11-12 Mart 2021 tarihlerindeki buluşmada 2 ülkenin devlet başkanları kendi aralarında sadece Türkçe konuşmuştur. Uzun yıllardan bu yana süregelen bölgesel alışkanlık ve baskılara karşın, şimdi ortaya çıkan, umut edilen bu güzel tablonun devamı, teşviki ve hedefe varması temennimizdir. Dilde birlik olunca fikirde birliğin gerçekleşmesi kaçınılmazdır. Fikirler bir olursa yüreklerin de bir çarptığı görülebilecektir. Sonrasındaysa işte birlik olacak ve nihayetinde ülküler hayat bulabilecektir.

Biz, gözle görünenin ötesinde, yüreklerin ne gördüğüne ve ne hissettiğine de inanır ve dayanırız. Çoktandır umut ettiğimiz gelişmelerin adım adım gerçekleşiyor olması açıkça kaderin ve tarihin karşısında durulamayacak hükümleridir. Karabağ zaferi sonrasında, bunun, Türklüğün 21'inci yüzyıldaki şahlanışına vesile olacağını belirtmiş, Kafkasya'da barış ve istikrarın tesisine katkı sağlarken Türk dünyasının bundan son derece olumlu yönde etkileneceğini vurgulamıştık. İçerisinde bulunduğumuz dönemde yaşanan gelişmelere bakıldığında, böylesi bir sürecin çoktan ve tabii olarak başladığını görebiliyoruz. Yakın zaman içerisinde Türk dünyası ülkelerinin beraberce ortak bir gayret ve vizyon etrafında buluşarak birlikte hareket etmeye yönelik politikalarına ağırlık vereceklerine dair inancımızsa tamdır. Zira bölgesel ve küresel koşullarla bu ülkelerin tamamının sahip olduğu değerler ile potansiyellerin en makul, tabii ve gerçekçi karşılığı Türk dünyasının birlikteliğidir. "Yeniden Asya Girişimi" adı altında, ülkemizin son dönemde ortaya koymuş olduğu siyasete uygun olarak seyreden Orta Asya bölgesiyle ilgili diplomatik çabalarımızın bundan sonra aynı ivmeyle devam etmesi arzumuzdur. Uyguladığımız Asya politikasında emin adımlarla ilerlerken dost ve kardeş ülke Pakistan'la var olan ilişkimizin de aynı kapsamda ele alınmasının önemi büyüktür.

Hedeflerimiz gerçeklerden uzak değildir. Varacağımız yer belli, umutlarımız her zaman taze, vizyonumuz daima başkalarının hayallerinin dahi ulaşamadığı yerlere erişebilmektir. İnanıyoruz ki başaracağız. Büyük Türkiye yolunda millî hedeflerimiz için sergilenen tüm gayretler küresel barış ve istikrara katkı sağlayacağı gibi insanlığın huzurunu da tesis edebilecek birikime sahiptir. Bilhassa Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu'nun 5-10 Mart tarihlerinde ata topraklarımıza yaptığı memnuniyet verici ziyaretlerini dikkat, hassasiyet ve destekle takip ettik. Hiç kuşku yok ki bu gayretlerin ülkemize sağlayacağı çok değerli neticeleri olacaktır. 21'inci yüzyıl Asya bölgesinin yükseliş ve önemini her yönden ortaya koyarken, Türkiye, en başından beridir vurgulanan "Türk yüzyılı" hedefini gerçekleştirebilecek inanç, güç, potansiyel ve azme sahiptir.

Bu vesileyle, sözlerime son verirken, Genel Kurul gündemimizde bulunan üzerinde müzakere ettiğimiz anlaşmayla beraber diğer tüm anlaşmalara da Milliyetçi Hareket Partisi olarak olumlu yönde oy vereceğimizi belirtiyor, Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)