| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Filistin Devleti Hükümeti Arasında Güvenlik İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 59 |
| Tarih: | 16.03.2021 |
HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2 Martta Cumhurbaşkanı bir eylem planı açıkladı biliyorsunuz; İnsan Hakları Eylem Planı. 2 Marttan bugüne, sadece iki haftada neler oldu? Buyurun, insan hakları karnesine bir bakalım:
5 Martta Van il örgütü binamıza girişin olduğu sokak ve bina polis bariyerleriyle ablukaya alındı.
6 Martta İstanbul'da, 8 Mart gündüz mitinginde polis önce gökkuşağı bayraklarının ve trans kortejin alana girmesini engellemeye çalıştı, sonra trans kadınlar kürsüde konuşurken mikrofonu kapattı, eylem sonrasında ise kadınları ve LGBT+'ları şiddet uygulayarak gözaltına aldı. Başakşehir'de ise bir grup Kürt kadının bu eyleme gidişini engellemek için araçlarını yol ortasında durdurarak el koydu ama otobanda kadınlar sloganlarını atarak "..."x "Kadın, yaşam, özgürlük." diyerek yollarına devam ettiler. Binlerce kişi kapalı spor salonlarında AKP kongresinde buluşunca sorun yaratmayan pandemi, tersine, açık havada yapılan yürüyüşlerde kısıtlamaların hep bahanesi oldu. Kadınlar sokaklarda engellenirken, aynı akşam Samsun'da sokak ortasında, çocuğunun gözü önünde bir kadın ölesiye dövülürken, öfkeli Emniyet görevlileri ortada yoktu. Mağdur kadın çok sayıda şikâyette bulunmuştu, onca şikâyete rağmen fail hakkında hiçbir önleyici tedbir alınmamıştı; kamu görevlilerinin bu konudaki ihmalinin araştırıldığını ise şu ana kadar henüz duymadık.
Gelelim 8 Marta. Sabah Taksim'e çıkan tüm yollar kapatıldı. İstiklal Caddesi ve Taksim Meydanı ablukaya alındı. 6-8 Mart boyunca eylemleri ve polis şiddetini haberleştirmek isteyen muhabirler de polis şiddeti ve öfkesinden kurtulamadı.
İnsan Hakları Eylem Planı'nın şahikasını ise asıl 11 Martta gördük. İstanbul'da feminist gece yürüyüşüne katılan binlerce kadın arasından -nasıl seçildiyse- 18'i "Zıpla, zıpla, zıplamayan Tayyip'tir." sloganı eşliğinde ritmik olarak zıpladıkları gerekçesiyle 11 Mart gecesi ev baskınlarıyla gözaltına alındı ya da ifade verdi. "İfade özgürlüğü en temel hak. Gece ev baskınları olmayacak. Ev baskınlarıyla gözaltına alınmayacaklar. İfade işlemlerinin mesai saatleri içinde alınmasına gayret edilecek." falan mı demişti birileri? Evet, biz böyle duymuştuk ama artık adalet değil, sadakat mülkün temeli olduğu için, bir savcı işgüzarlık yapmadan duramazdı, birilerinin gözüne girecekti; AYM üyeliğine kadar yolu vardı, o da biliyordu bunu. Fırsat kaçar mı? "Aç, Cumhurbaşkanına hakaret soruşturmasını." dedi ve açtı.
Kadınları hızla tespit edebilen o savcı ve polisler, iktidar cenahınca bir süredir hedef gösterilen Levent Gültekin'e 8 Mart günü Halk TV önünde güpegündüz saldıran 25 kişiden 1'ini bile hâlâ tespit edemedi. Çünkü meşguldü Emniyet, çok işi vardı; Boğaziçi eylemlerine katılan gençlerin ailelerini arıyordu, hatta öğrencilerin avukatlığını yapan genç bir kadın avukatın da ailesini arayarak "Kızınız Boğaziçi eylemlerine katılmış. Gençler bizim için kıymetli. Kızınızın ne yaptığını, ne işlerle uğraştığını biliyor musunuz?" diyebildi. Aile de "Biliyoruz, kızımız avukat." dediler.
Evet, ülkenin dört bir tarafında kod 29 uygulamasıyla işten atılanlara 2 Marttan yani o muhteşem eylem planınızdan bu yana yeni işçiler eklendi. Lüleburgaz Ak Nişasta'da çalışan 7 işçi sendika yetki belgelerinin gelmesinin hemen ardından işten atıldı. İki aydan uzun süredir kod 29'a karşı direnen Migros Şekerpınar işçileri direniş çadırı kurmak isteyince karşılarına polis dikildi.
Evet, eylem planı devam ediyor. Urfa'da AKP Milletvekili İbrahim Halil Yıldız'ın yakınları tarafından eşi ve 2 çocuğu katledilen Emine Şenyaşar, faillerin cezasız kalmasına isyan ederek 9 Martta Urfa Adliyesi önünde adalet nöbetine başladı. Oturma eyleminin 7'nci gününde, tek başına isyan eden bir kadın gözaltına alındı.
10 Mart günü, 10 Ekim Gar katliamı davasında, yeni mahkeme heyetinin katıldığı ilk duruşmada, katliamda oğlunu kaybetmiş bir babanın "Adalet istiyoruz." demesi üzerine mahkeme başkanı küserek duruşmayı terk etti.
Yine, geçtiğimiz hafta OHAL Komisyonu, Van Büyükşehir Belediyesinin itfaiye işleri biriminde çalışırken KHK'yle ihraç edilen bir işçinin başvurusunu reddetti. İhraç sebebi neydi biliyor musunuz? 2016 yılında belediyenin görevlendirmesiyle kentin çeşitli yerlerine "..."(x) "'Nevroz' Kutlu Olsun" ve "Direnerek Kazanacağız" pankartları asmak. Bu arada, herkesin "Nevroz"u kutlu olsun. "..."(x) (HDP sıralarından alkışlar)
12 Mart günü Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, hâlâ rehin tutulan Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala hakkındaki AİHM kararlarına dair inceleme sürecinin başladığını ve Kavala ile Demirtaş'ın derhâl serbest bırakılmaları gerektiğini açıkladı. Adalet Bakanı, hapishanelerde tecride, askerî nizamın dayatılmasına, hak ihlallerine karşı devam eden açlık grevi hakkında 110 gündür tek bir açıklama yapmadı.
Sakarya Hendek'te, Temmuz 2020'de, Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikasında yaşanan toplu iş cinayeti davasının 15 Mart günü duruşması vardı ve 7 işçinin ölümünden, 128 işçinin yaralanmasından sorumlu Coşkunlar patronu "Biz terörist miyiz, suçlu muyuz ki yargılanıyoruz? Ben saygın bir iş adamıyım, en mağdur benim, hem işimi hem özgürlüğümü kaybettim." diyebildi.
Bir başka olay: Çorlu tren faciasında hayatını kaybedenlerin üç yıldır adalet arayan yakınlarının da bugün duruşması vardı. Esas sorumlular yargılanmadığı için onların da isyanları büyük ama sorumlular değil, adalet arayanlar yargılanıyor, patronlar da "Ben terörist miyim de yargılanıyorum?" diye sorabiliyorlar işte bu ülkede ve sizin İnsan Hakları Eylem Planı'nızda.
Evet, İnsan Hakları Eylem Planı derken bir de baktık ki İsveç merkezli V-Dem Enstitüsünün açıkladığı 2021 Demokrasi Raporu'nda Türkiye, son on yılda en fazla otoriterleşen 3'üncü ülke olmuş.
Geçtiğimiz hafta TÜİK, ilk defa "atıl işsizlik" tanımıyla gerçek işsizlik oranını ocak ayı için 29,1 olarak açıkladı. Bu da demek oluyor ki 10 milyonun üzerinde yurttaş işsiz şu anda, 10 milyonun üzerinde yurttaş ve iki gün önce temizlik görevlisi ilanına başvuran 5 bin kişinin 1.143'ünün üniversite mezunu olduğu ortaya çıktı.
Yine, geçen hafta öğrendik ki 2016'da Kanada'dan devlet VIP filosu için alınan lüks uçak 2020 yılında hiç uçmamış ve kullanılmayan uçağın bakım maliyeti, konaklama ve personel giderleri, bugün, uçağın alış fiyatını geçmiş durumda ve 3 milyon dolar olduğu iddia ediliyor.
Atatürk Orman Çiftliği arazisinde, sit alanına yapılan Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin ise hukuka aykırı inşa edildiği geçtiğimiz hafta Danıştay kararıyla tescillendi. Yani, tam "İnsan Hakları Eyleme Planı" demişken siz, kaçak sarayda oturulduğu da bir kez daha tescillenmiş oldu.
Geçen hafta bir reform paketi de ekonomi için açıklandı. Bu pakette, çiftçiye destek yok, asgari ücretliye vergi indirimi yok, işsize istihdam umudu yok ve yine ortaya çıktı ki Kalyon, Cengiz, Limak ve Mapa ortaklığındaki İGA'nın 2020 yılında silinen borcu pandemi sebebiyle kepenk kapatan esnafa verilen desteğin tam 2,5 katı olmuş.
Evet, İnsan Hakları Eylem Planı'nın açıklandığı 2 Marttan bu yana olanlar bunlar. Büyüyen yoksulluk, büyüyen adaletsizlik ve bu, dakikalara sığmıyor, daha niceleri var.
Selahattin Demirtaş'ın bugün duruşmadaki sözleriyle bitireyim: "İktidar kaybedecek, ülke düzelecek ama bazıları hukuk önünde hesap verecek. Yüz kırk iki yıl mı ceza vereceksiniz? Yüz kırk bir yıl verirseniz hatırım kalır."
Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)