GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Standardizasyon, Uygunluk Değerlendirmesi, Akreditasyon ve Metroloji Bölgesel Enstitüsü Tüzüğünün 5.4.1.10 Maddesinin Tadiline İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:59
Tarih:16.03.2021

HDP GURUBU ADINA TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Suriye savaşının onuncu yılındayız ve Suriye savaşının onuncu yılında hem Türkiye'deki siyasi çevreler hem Cumhurbaşkanı hem de Avrupa, Arap Birliği, herkes bir değerlendirme sundu.

Cumhurbaşkanı Bloomberg'e bir makale yazıyor ve bu makale apaçık bir şekilde AB'ye ve özellikle Biden'a bir mektup niteliğinde ve diyor ki Biden'a: "Gelin Suriye'de sorunları barışla çözelim, masada çözelim, birlikte koordineli bir şekilde çalışalım."

Şimdi, ben buradan bu kürsüde yaptığımız konuşmaları hatırlatmak istiyorum. Suriye siyaseti konusunda başından beri yanlış yapıldığını, başından beri bir yayılmacı siyaset izlendiğini, başından beri Kürt düşmanlığı üzerinden bir siyaset izlendiğini burada ifade ettik ve defalarca dedik ki: Türkiye'nin üzerine düşen en önemli sorumluluk bu kadar uzun kilometrelerce sınırı olan bir komşu ülkede huzursuzluğu teşvik etmek yerine, tam tersi huzuru ve barışı inşa etmenin, sınırı en iyi koruma biçimi olduğunu ifade ettik. Diplomasi teklif ettik ama bütün bunları elinin tersiyle geri ittiler çünkü bizim anladığımız barışla, Biden'a teklif edilen barış çalışmaları aynı değil, kavramlardan aynı şeyi anlamıyoruz. Bir tek bu mudur? Tabii ki bir tek bu değildi karışımıza çıkan. Tabii, zamanımız olsaydı da uzun uzun Suriye'deki dış siyasetin, Suriye politikasının sağlamasını, yapılan hataları tek tek burada açık edebilseydik.

Tabii, şunu mutlaka söylemeliyiz: Barış inşa edeceğiniz bir bölgede, Fırat Kalkanı Harekâtı, İdlib Operasyonu, Zeytin Dalı, Barış Pınarı, Bahar Kalkanı Harekâtı gibi harekâtlar düzenlemeyecektiniz. Afrin'de yaşayan insanları yerinden yurdundan etmeyecektiniz. Orada iş birliği sağlanmış olunan ÖSO ve SMO'yla bu ilişkileri kurmayacaktınız. Başından beri madem barış istiyorsunuz, bu savaşın, bu kadar uzun sürmesinde, ki bununla ilgili de Avrupa Parlamentosu yayınlamış olduğu raporunda bir kere daha ifade etti; Türkiye'nin, Suriye'nin iç işlerine karışması sonucunda siyasi sürecin inşa edilmesinin önünde bir engel teşkil ettiğini, savaşın onuncu yılını devirmiş olmasının altında yatan sebebin de Türkiye'deki mevcut olan iktidarın izlemiş olduğu siyasetin altını önemle vurgulamış durumda.

Yine Avrupa Parlamentosu, Suriye savaşının onuncu yılı dolayısıyla yayınlamış olduğu karar tasarısında çok açık şunu söylüyor... Bunu biz de söyledik, yani bunu Avrupa Birliği söylediği için ya da Avrupa Parlamentosu söylediği için dinlemeniz gerekmiyordu. Burada hepimiz ifade ettik bunu, dedik ki: "Suriye, Kuzey ve Doğu Suriye'deki pozisyon, bir işgal pozisyonu." Aynı şey, şimdi, bu raporda yer alıyor. Yine "Suriye'den çekilmeli." diyor, "Kürt halkına yapılanı bir etnik temizlik olarak görüyoruz." diyor. Kim diyor bunu? Avrupa Parlamentosu. Biz bu kürsüden defalarca ifade ettik, bizi dinleyecektiniz.

Ve ABD'yle S-400 yaptırımları konusunda şimdi sıkışmış olan mevcut iktidar, Rusya ve ABD arasında sıkı bir pazarlığa girmiş durumdadır. Bu pazarlık hiç kimsenin gözünden kaçmıyor. ABD'ye uzatılan ve bir türlü yanıt alınamayan barış elinin karşısında Rusya'nın attığı adımlara bakalım: İdlib'deki TSK noktalarını daha fazla vurmaya başladı şimdi ve İdlib'de özellikle Hmeymim üssü üzerinde yapılan, Hmeymim'de yapılmış olan askerî yığınaktan da anlaşılıyor ki oraya da bir müdahale düşünülüyor.

Evet, gündemden düşmeyen, son zamanlarda gündemden düşmeyen Mısır meselesi. Şimdi, Doğu Akdeniz'de yine yanlış bir siyaset izliyorsunuz dedik. Doğu Akdeniz'de MEB'lerin ilanından tutalım da NAVTEX'lerin ilanına kadar, Yunan, Fransız, zaman zaman Alman gemilerinin donanmalarıyla sürtüşme yaşanmaya kadar, Akdeniz sularını köpürtmeyin. Bu köpürtme Türkiye halklarına, Türkiye'ye yaramaz dedik ama siz "Sahada kazanacağız, Mavi Vatan projesi." dediniz; sahada apaçık ve net kaybettiniz.

Bugün Mısır'da beğenmediğiniz Sisi'yle, Müslüman Kardeşlere darbe yaparak başa gelen Sisi'yle görüşme yapmak için, Biden'dan dört gözle beklediğiniz telefonun aynısını Sisi'den bekler bir hâle geldiniz, getirdiniz bu ülkeyi. Dediniz ki: "Mısır'la bütün ilişkiler askıya alınacak. İlişkiler elçilik düzeyinin de altına indirilecek." Bunu yaptınız ama şu anda -az önce de bahsettiğim gibi- barışmak için elinizden geleni yapıyorsunuz. Hatta Dışişleri Bakanının ve onu teyiden Cumhurbaşkanının yaptığı açıklamalara da baktığımızda, diyorlar ki: "Mısır'la görüşmelerimiz ilerlemiş durumda." ama Mısır Dışişleri Bakanı hemen resmî bir açıklama yapıyor, Türkiye'den gelen açıklamaları direkt yalanlıyor.

Şimdi, bu ülkeyi bu hâle getiren AKP iktidarı ve ortaklarıdır. Anında bir yalanlama... Ya, insan şunu düşünemiyor mu, bir Cumhurbaşkanının ve bir Dışişleri Bakanının ağırlığı bu mu olmalıydı? Bir Mısır Dışişleri Bakanı tarafından çat diye yalanlanıyor ama onun yalanlamasına bir yalanlama ortada yok. Kimi kandırıyorsunuz, neyi kandırmaya çalışıyorsunuz? "Mısır'la diplomatik ilişkiler başlatıyoruz." derken de bunu bile beceremediğinizi bu küçücük diyaloğa bakarak ortaya çıkarabiliriz.

Bakın, burada özellikle, Arap Birliği apaçık bir açıklama yaptı -ki Mısır'ın Arap Birliğindeki etkisini sanıyorum ki dünyada bilmeyen yoktur- ama sadece Mısır değil, Arap dünyası, Arap sokakları Türkiye'nin bu yayılmacı siyasetinden, Suriye'de, Irak'ta, Libya'daki yayılmacı siyasetten ve iç işlerine karışmasından son derece rahatsızlık duyuyor, bunu kurumsal bir şekilde de net bir biçimde Arap Birliği ifade etti ve dedi ki: "Türkiye, Arapların iç işlerine karışmaktan acil bir biçimde vazgeçmelidir." Özellikle Libya'daki askerî, siyasi ve güvenlik bağlamındaki bütün müdahalelerinden geri adım atmak zorundadır. Mısır'la iş birliği yapılmak isteniyorsa Mısır'ın da, Arap Birliğinin de Türkiye'nin önüne koyduğu teklif budur. Bu iktidarın bu teklife uyup uymayacağını tabii ki hep beraber göreceğiz. Burada tekrar şunu ifade etmek istiyorum: Gerçekten, bizim bunları yapacağınıza, böyle diplomatik faaliyetlerle bu işleri toparlayacağınıza dair bir inancımız yok. Yeniden haklı çıkmak istemeyiz ama yeniden haklı çıkacağız, siz -Mısır'la da, AB'yle de, ABD'yle de- bu değerli yalnızlıktan çıkmayı başaramayacaksınız.

En nihayetinde, tabii ki Türkiye'nin yapması gerekenlere de işaret etmek istiyorum. Bunun altını bir kere daha çizmek isterim ki bu iktidardan bir beklentiyle bunları ifade etmiyoruz çünkü üçüncü yılımızı doldurmak üzereyiz ama muhalefetin bir tek kelimesini -ki bizden önceki dönemlerde de aynı- tek bir teklifini dahi değerlendirmemiş olan bir iktidar şimdi diplomasiden, ondan bundan bahsetmeye çalışıyor; zaten onu da yüzüne gözüne bulaştırıyor. Bakın, yapılması gerekenler: Türkiye, yüzünü Arap dünyasına dönmelidir ama dostça dönmelidir. Suriye, Libya, Irak başta olmak üzere askerî anlamda ve her manada derhâl oradan çekilmeli, o ülkelerin iç işlerine karışmayacağının açıkça taahhüdünü vermelidir. Arap Birliğinin çağrısı mutlaka dikkate alınmalıdır ve bu çağrı dizgesi önemsenmelidir.

Bakın, 1982'de, Birleşmiş Milletlerin uluslararası Deniz Hukuku Sözleşmesi'ne Türkiye imza atmış. Doğu Akdeniz'de atılacak her türlü adımın bu çerçevede ele alınması lazım ama ne yazık ki AKP iktidarı ve ortakları, imza attığı hâlde hiçbir uluslararası sözleşmeye uymuyor, uymamaya da devam ediyor.

Rusya, ABD ve AB'yle pazarlığı Kürt halkı üzerinden yapmaktan vazgeçmelisiniz. Türkiye'nin AKP öncesi dönemde dış siyasetinin önemli belirleyeni olan Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesinin zamanı geldi de geçti. Şunu çok iyi biliyoruz ki, AKP iktidarı öncesi dönemde de Kürt sorununun -kadim olan- Türkiye'deki gerek iç ve özellikle dış siyasetin belirlenmesinde önemli bir rolü olan Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesinden imtina edildikçe dış siyasette, Orta Doğu siyasetinde hiçbir yol almak mümkün değildir, mümkün de olamaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun toparlayın.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) - Teşekkür ederim.

AKP iktidarının bütün bu denklemler içerisindeki en önemli pazarlık konularından birinin ne olacağını sanıyoruz? Bu, bilinmeyen bir şey değil ki, şu an karmakarışık, dış siyasetin basıncı altında sıkışmış bir iktidar var. Bu iktidar şu an neyin pazarlığını yapıyor biliyor musunuz? Türkiye halklarının, 82 milyon yurttaşın, vatandaşın çıkarları üzerinden bir pazarlık yapmıyor "Kürt sorununun çözümsüzlüğü" üzerinden siyaset yapıyor, ikincisiyse "Tek adam rejimine karışmayın." üzerinden siyaset yapıyor. Hangi klikle, uluslararası düzeyde hangi klikle anlaşırsa S-400'leri... Ona göre S-400 denklemini kuracağı apaçıktır. Yani şu pazarlığı yapıyor: Yarın öbür gün seçim kendini gelip dayattığı zaman "Benim arkamda mı duracak uluslararası güçler, durmayacak mı?" pazarlığının yapıldığını çok iyi biliyoruz. Bunu nereden biliyoruz biliyor musunuz? Rıza Sarraf ve Halk Bankası davasından biliyoruz; bir ülkenin çıkarlarını kendi kişisel rant çetelerinin çıkarlarına kurban ettiler bu iki olayda.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)