GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:73
Tarih:15.04.2021

HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, tekrar bir torba yasa; geneli üzerinde de arkadaşlarımız konuştuğunda torba yasadan söz etmişlerdi. Tekrar geldiğimiz aşamada içinde 9 tane farklı maddeyi kapsıyordu, şimdi 1 tanesi kaldırıldı, diğerleri üzerine arkadaşlarımız görüştü ve görüşmeye devam edecekler.

İşin doğrusu, üç gündür bu ikinci bölüm üzerine hazırlık yapıyordum ve buraya gelene kadar 2 tanesi geri çekildi. Geri çekilmesi çok olumlu bir şey ama nereden nereye geldiğimizi ben paylaşmak istiyorum. Bir; bu torba yasaların gerçekten değişmesi lazım. Bakın, 27'nci Dönemdeyiz, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin 1'inci dönemi; şurada bir tablo ve yasama yıllarına göre 22'nci Dönemde -beş yıl- parlamenterlik yapanlar sadece 2 tane torba yasa çıkartmış; 23'üncü Dönemde 11; 24'üncü Dönemde 21; 25 ve 26'da -anımsarsınız erken seçim vardı- 23 tane... Peki, "yeni sistem" denilen neydi? Parlamento daha iyi çalışacak, daha güçlü çalışacak, komisyonlar daha iyi çalışacak ve çıkan, 43 tane. Bu, aslında Meclisi baypas etmek ve bir taraftan Cumhurbaşkanlığının çıkardığı kararnamelere hiç girmiyorum.

Peki, komisyonlar nasıl çalışıyor, torba yasalar nasıl çıkarılıyor? Bakın, biz burada konuştuk -Sayın Komisyon Başkanımız şimdi yok burada, Bakan Yardımcısı da- arkadaşlarımız bilir, 3 tane siyasi parti, muhalefet partisi dedi ki: "9'uncu, 10'uncu maddeyi geri çekelim." Ayrı ayrı önerge verdik ve iktidarın parmaklarıyla "Hayır, gelecek." denildi. "Niçin?" dedik. Ya, Plan ve Bütçe Komisyonuna gelen teklifi Sayın Cevdet Yılmaz, Adalet Komisyonuna gönderiyor, diyor ki: "Bunu inceleyin." Bakın, Türkiye'de cezaevleri değil dinleme, hak ihlallerinden kan ağlıyor. Yani, bize her gün başvuru var; Batman'dan, Siirt'ten, Mardin'den, Antalya'dan, Mersin'den, Türkiye'nin birçok ilinden bize başvuru var. Ben daha cuma günü, sevgili Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanımız Selçuk Mızraklı arkadaşımızı ziyaret ettim, eşi ziyarete gidememişti. Niçin? Evi Diyarbakır'da, kendisi Bünyan'da ve akşam dokuzdan sonra sokağa çıkma yasağı var -eşine sabah dokuz buçukta görüşme yapacağı iletilmiş- yola çıktıklarında geri çeviriyorlar, diyorlar ki: "Gidemezsiniz." Cezaevlerinde bir yığın hak ihlalleri var, radyosundan, okumasından, birçok şeyinden ve herkese sistematik tecrit uygulanmışken bu yasa teklifinin geri çekilip bütün cezaevleri sorunlarının konuşulması anlamlı olacaktır. Bunun dikkate alınması lazım.

Bir diğeri, ya, 10'uncu madde vardı, o geri çekildi; tekrar, kanun teklifini veren Sayın Nilgün Hanım ve arkadaşları tarafından 3 Komisyon üyesi "Geri çekelim." dedi ve gerekçe yok. Gerekçeleri, 10'uncu maddenin geri çekilmesi. Niçin geldi, niçin geri çekildi, hiçbir açıklama yok. Böyle bir keyfiyete dönüşüyor ve bu aşamada Meclis, saygınlığını yitirirse hiçbir anlamı kalmaz. Zaten demokratik kitle örgütleri gelmiyor, sivil toplum örgütleri gelmiyor; bunu geliştirmemiz lazım.

Şimdi, gelelim, 11'inci maddeden başlayalım. Bu bölümdeki ele alacağımız konulardan bir tanesi 11'inci madde; daha çok Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu hakkında, analık ve hastalıkla ilgili on günlük rapor alındığında veya farklı rapor alındığında işçilerin alabilecekleri ücretlerle ilgili.

Arkadaşlar, on günlük bir rapor alındığında -ben hekimim- sekiz gün ödeniyor ve hesaplanıyor. Bugüne kadar nasıl yapılıyordu? Üç aylık ortalama maaşı alınıyordu, o üç aylık maaştan dolayı sekiz günlük bir hesap yapılıyordu. Şimdi ne deniyor? "On iki aylık hesaplayacağız." Yani şu anda biz nisan ayındayız, on iki aya giderseniz siz geçmiş yılın maaşlarına gideceksiniz; asgari ücreti de artırmıştınız, onu da hesapladığınızda işçi yine mağdur olacak, daha az para alacak. Peki, niye bunu yapıyoruz, sorduk: "Suistimal var, dolandırıcılık var, yolsuzluk var." İyi de dolandırıcılık yapanlarla, yolsuzluk yapanlarla mücadele etmeyeceksiniz, onların hakkında işlem yapmayacaksınız, işçiyi mi mağdur edeceksiniz? Bu ülkede dolandırıcılık yapmayı özendirecek misiniz? Önemli olan, dolandırıcılarla mücadele etmek, büyük bir çoğunluğu korumak. Burada böyle bir uygulama yok. Ne deniyor? "Yurttaşların talebi dikkate alınıyor." Aslında, hiç de yurttaşların talebi dikkate alınmıyor.

Bir diğer konu, tarım. Burada, vergilerle ilgili arkadaşlarımız konuştu zaten, dile getirdi. Arkadaşlar, şu anda dünyada, gerek iklim meselesi gerek pandemi nedeniyle tarım geleceğin en önemli sektörü. İnsanlar şimdiden "Geleceğin gıdası konusunda ne yapabiliriz?"i düşünüyorlar. Peki, Türkiye'de durum ne? Ya, tarımın her sektöründe, her aşamasında insanlara ulaştığımızda itiraz ediyorlar, çok öfkeliler. Biz, "İş ve Aş Buluşmaları"yla Van'a gittik, Van'daki köylü, çiftçi perişan, arıcısı perişan; Diyarbakır'a gittik, perişan; Haymana'ya gittik, itiraz ediyorlar; Hopa'ya gittik, çay üreticisi perişan; Mersin Tarsus'a gittik, perişan, diyor ki: "Ürünümüzü tarlada bırakacağız." İzmir Torbalı'ya gittik, perişan. Nitekim, geçen hafta İzmir Torbalı'da yaşamına son veren bir çiftçi oldu. Nereye geldik? Şimdi, çiftçilerin toplam borcuna bakıyoruz, yaklaşık 200 milyar. Nedir? Tarım Kredi Kooperatiflerine yaklaşık 9 milyarlık bir borç var, kamu-özel bankalara yaklaşık 135 milyar ve piyasaya, tefecilere, -bizim görüştüğümüz- insanlara da belli bir borç miktarı var; 200 milyara yakın bir borç var. Peki, burada sabahtan beri, bir haftadır "Çiftçiye müjde, yapılandırma yapıyoruz." Yapılandırma yapmıyorsunuz. 200 milyar borç ve bu dönem -Tarım Kredi Kooperatifi yöneticilerimiz de burada- sadece 21 bin çiftçiye yaklaşık 200 milyonluk bir düzeltme yapıyorsunuz, 200 milyonluk düzeltme. Ya, sizin yaptığınız... İki yıl önce soğan depolarını basıyordunuz, patates depolarını basıyordunuz "terörist" diye, şu anda insanlara patates soğan dağıtılıyor. Ve utanmadan bürokratlar, insanlar kravatları yanlarında, kıyafetleri yanlarında, böyle bir kürsüyle, torbayla, soğanla açıklama yapıyorlar. Bu, hepimiz için utanç verici. On dokuz yılda yiğidi soğana muhtaç eden bir yönetime insanlar itiraz ederler. Ya, Mahsuni Şerif diyordu: "Doya doya doymadınız, yiğidi muhtaç ettiniz kuru soğana, söylesem mi, söylemesem mi?" Gerçekten, artık söylemeye gerek yok, bu alenen ortada.

Her aşamada çiftçi perişan, üretirken perişan; mazot alamıyor, tohum alamıyor, gübre alamıyor, ilaç alamıyor, dövize endeksli, elektrik zaten bir âlem ve siz borcu borçla kapatmayı öneriyorsunuz. Borcu borçla kapatan kesime diyorsunuz ki: "Yapılandıracağız." Yapılandırma dedikleri ne arkadaşlar? Yüzde 18 faiz ve diyor ki: "Yüzde 6'sını karşılayacaklar, yüzde 12'sini biz karşılayacağız." Gelin silelim. Nasıl? "Silelim." dediğimizde itirazlar yükseliyor.

Arkadaşlar, havaalanlarıyla ilgili Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle bir karar çıktı. Neydi? Pandemi nedeniyle yolcu gidiş, gelişleri azaldığı için, kira veremeyecekleri için 2020 yılı için -dokuz aylık süreçte- 1 milyar 45 milyon euro silindi ve 2021-2022 için Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle -karar şeyi de burada- yüzde 50 düşürüldü. Ya, siz çiftçinin 200 milyonuna... İnsanlara soğan, patates dağıtacağınıza gelin, bunu bütün topluma verin. Madem "Esnafa şu kadar kira vereceğiz." diyordunuz, verseydiniz; "kısa çalışma ödeneği" diyordunuz, verseydiniz. Siz, "5 firma, 5, 5" dediğimiz, onların oluşturduğu konsorsiyuma ve havaalanı şirketlerine ki orada garantili, bizim, hepimizin cebinden çıkan parayı da kattığımızda tümüyle bir rezalet ve hepimiz için bir utanç. Bu utançla biz baş etmeliyiz. Neden? Arkadaşlar, "yapılandırma" dediğiniz, faiz, faiz, faiz. Çiftçi artık borcunu borçla ödüyor ve giderek bir çıkmaza düşüyor ve bu pandemiyle beraber gelecekte küçük çiftçiler artık kente göç edecek, beraberinde işsizlik de daha da artmış olacak.

Bir diğeri, arkadaşlar, geldiğimiz aşamada öyle bir işlem yaptık ki -1'inci maddede de konuştuk- bir yığın para her tarafa dağıtılırken bakın, ramazan ayındayız, işte, Meclis de ona göre çalışıyor ve insanlar iftar saatlerinde gidiyorlar, kimileri iftar ziyaretleri yapıyor, beraber yemek yiyorlar ve hep "Bu dönemin en önemli özelliği yardımlaşma, dayanışma." diyoruz, 47 lirayı 50 liraya çıkartıyorlar; 3 lira, 3 Türk lirası... Bunları yapacağımıza gelin, vatandaşa verelim. Soğan dağıtacağımıza, patates dağıtacağımıza kısa çalışma ödeneğine devam edelim. Gelin, asgari ücretliden vergi almayalım, gelir vergisini almayalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - Burada hepimizi ziyaret ettiler, sizler dâhil olmak üzere iktidarı da sendikalar gelip ziyaret ettiler, dediler ki: "10 milyondan fazla asgari ücretli var, açlıkla baş başalar. Gelin, vergiden muaf edelim." Bunlarla ilgili de düzenleme yapılmadı ve başkalarına milyarlık kalemlerle silimler yapılırken bu görülmüyor. "Gelin, kısa çalışma ödeneğini uzatalım, esnafa sahip çıkalım." dedim. O kadar "esnaf, esnaf" diyorsunuz, bizim gezdiğimiz "İş ve Aş Buluşmaları"nda inanın esnaf artık bizimle beraber "Yahu, siz Halkların Demokratik Partisi olarak yürüyün, peşinizden geliyoruz. Yeter, artık öfkemizi kollayamıyoruz." diyorlar ve bizimle buluştuklarında gerçekten onları dinlediğimizde sizin niçin esnafla buluşamadığınızı, insanlarla yan yana gelemediğinizi görmüş oluyoruz.

Vergiye gelince, arkadaşlar, ilk günden beri biz diyoruz ki: "Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alın." Asgari ücretli için de öyle diyoruz. Bakın, dünya şu anda servet vergisini tartışıyor; Türkiye servete servet katıyor, zengini zengin ediyor.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)