| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 80 |
| Tarih: | 29.04.2021 |
HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri ve ekranları başında bizleri izleyen saygıdeğer yurttaşlarımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Evet, henüz yaşamını yitirenlerin sayısında bile netlik olmayan 6-8 Ekim 2014 tarihlerinde yaşanan olayları araştırmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde bir araştırma komisyonu kurulmasını öneriyoruz.
Diyebilirsiniz ki: "Bu konuda bir dava açıldı, 100'den fazla şüphelinin yargılandığı bir dava var. Bundan sonrasına mahkemeler karar versin." Ancak ülkemizin tarihinde çok önemli dönüm noktalarını oluşturan ve öncesinde yargıya intikal etmiş olaylar hakkında daha önce de Türkiye Büyük Millet Meclisinde araştırma komisyonları kuruldu -1995'te oluşturulan Faili Meçhul Siyasi Cinayetleri Araştırma Komisyonu, 1996'da oluşturulan Susurluk Araştırma Komisyonu, 2016'da oluşturulan 15 Temmuz Darbe Girişimi Komisyonu gibi- ve dolayısıyla yargıya intikal etmiş olsa da 6-8 Ekim olayları hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisinde halkın temsilcilerinden oluşturulan bir komisyon kurulması mümkündür.
Peki, gerekli midir? Bizce gereklidir çünkü iktidar ne olduğunu anlatmadan, neler yaşandığını anlatmadan ateşli silahlarla en az 27 üyesi, sempatizanı katledilen bir siyasi partiyi, partimizi, HDP'yi bu olayların faili olarak her gün, her gün, her gün ve yeniden hedef göstermektedir. Bizler yani bu olayları yaşayanlar, bu olayların mağdurları iktidarın halklarımızı büyük bir yalan bombardımanıyla karşı karşıya bıraktığını biliyoruz. Eğer iktidar bunun bir propagandadan ibaret olmadığını iddia ediyorsa, buna inanıyorsa, buyurun, bir araştırma komisyonu kuralım, nasıl olsa çoğunluğu iktidar mensubu milletvekillerinden oluşacak bu komisyonla gerçeği açığa çıkaralım.
Eğer bir komisyon kurulabilirse çok basit birkaç soruyu araştıracağız, yanıt bulmaya çalışacağız. 6-8 Ekim 2014 tarihleri ve öncesinde Kuzey ve Doğu Suriye'de, Kobane'de neler yaşanıyordu? Kobane kentinde kimler yaşıyordu? Kobane kentinde kimler çatışıyordu? HDP MYK'si 6-8 Ekim olayları öncesinde ve devamında hangi kararları aldı? Hangi çağrıları yaptı? Bu çağrıların olaylara etkisi oldu mu? AKP Genel Başkanı "Kobani düştü düşecek." derken neyi kastediyordu? Kürt halkı bu değerlendirmeye karşı hangi tepkiyi gösterdi? Bu değerlendirmenin olayların seyrine bir etkisi oldu mu? Olaylar büyürken ve insanlar yaşamını yitirirken HDP yönetimi ile İçişleri Bakanlığı ve güvenlik bürokrasisi arasında bir iletişim kuruldu mu? Kurulduysa neler görüşüldü? 6-8 Ekim olayları nedeniyle kaç kişi yaşamını yitirdi? Bu olaylar nedeniyle hepsiyle ilgili soruşturma başlatıldı mı? Başlatıldıysa ceza davası açıldı mı? Açıldıysa yaşamını yitirenlerin katilleri, failleri bulundu mu?
Evet, Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde bir araştırma komisyonu kuralım ve bu sorulara hep birlikte yanıt arayalım. Anımsarsanız 2014 öncesinde DEAŞ çok kısa bir süre içerisinde Irak'ın üçte 1'ini, Suriye'nin üçte 2'sini ele geçirmişti, Irak'ın 2'nci büyük kenti olan Musul'u üç gün içerisinde ele geçirmişti. DEAŞ militanları, DEAŞ üyeleri dünyanın dört bir yanında cinayetler işliyordu, katliamlar gerçekleştiriyordu. Karşılarında ilk ve büyük direniş Kuzey Suriye'nin Kobane kentinde gerçekleşti, Kürtler, Kobane'de yalnız kendileri için değil aslında bütün Irak için, bütün Suriye için, bütün Orta Doğu için ve büyük insanlık için bir mücadele yürütüyordu. Fakat her gün mevzi kaybediyordu, Kürtler vatanlarını, yurtlarını korurken her gün onlarca şehit veriyordu. İşte, bu koşullarda yalnız Türkiye'de değil dünyanın dört bir yanındaki Kürtler, Kobane için destek istiyordu, HDP de Kobane'ye destek ve insani bir koridor açılmasını istiyordu ve bu insani koridorun açılabileceği tek yer Türkiye'nin Mürşitpınar Sınır Kapısı'ydı, HDP'de iktidara bu çağrıyı yapıyordu. Aslında, protestolar HDP'nin çağrısı üzerine değil çok daha önce başlamıştı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - HDP, protestolar devam ederken yalnızca resmî hesabından bir "tweet" paylaştı, Kobane'ye ambargo tutumunu protesto etmek üzere halkı demokratik protestoya çağırdı. Peki, bu "tweet" suç olarak nitelendirilebilir mi? Nitelendirilemez. Aralık 2020'den itibaren nitelendirilemez, çünkü bu "tweet" Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesi tarafından değerlendirildi ve bunun, düşünce, ifade özgürlüğü kapsamında olduğu söylendi. HDP'nin suçlanması insani açıdan kabul edilemez çünkü HDP'nin çağrısı "Bir halkın yok edilmesine seyirci kalmayın." çağrısıdır, "İnsanlık düşmanı DEAŞ'ı durdurun." çağrısıdır. HDP'nin suçlanması, az evvel söylediğim nedenle hukuksal olarak da temelsizdir. Eğer iktidar DEAŞ'ın yenilmesinden rahatsız değilse, eğer iktidar Kürt halkının Kobane'de bir soykırıma uğramamış olmasından rahatsız değilse -ki El Bab'ta, Cerablus'da DEAŞ'a karşı mücadele ettik derken bunu söylüyor- gelin bu önergeye destek verin ve 6-8 Ekimde neler oldu hep beraber ortaya çıkaralım diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)