GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Sigortacılık ile Diğer Bazı Alanlara İlişkin Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:82
Tarih:20.05.2021

HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Aslında her seferinde gerek geneli üzerine konuşurken gerek bölümler üzerine konuşurken özellikle Plan ve Bütçe Komisyonunda torba yasayla beraber getirilen maddelerle ilgili sıkıntılarımızı dile getiriyoruz. Şunu söyleyebilirim: Artık siz de farkındasınız, gerçekten bu işin yeni sistemle beraber yürümediğinin, gidemediğinin farkındasınız ama fark etmenize rağmen yüzleşmek istemiyorsunuz çünkü başka yerden gelen maddeler noktasına, virgülüne kadar değiştirilmek istenmiyor.

Şimdi, az önce tekrar sevgili Koç 9'uncu madde üzerine konuştu, ben ikinci bölüm üzerine konuşacağım fakat oraya değinmeden geçmeyeceğim turizmle ilgili. Para getiren işlerde ve özel sektörün olduğu işlerde erteleme yapıyorsunuz ama kendi alın teriyle çalışanlarda yapılandırma yapıyorsunuz. Ertelemede faiz almıyorsunuz, borcu öteliyorsunuz; yapılandırmada faiz alıyorsunuz. Çiftçi mağdur, zaten kuraklık da geldi. Çiftçiye diyorsunuz ki: "Borcunuzu yapılandıralım, şu kadarını hazine karşılayacak, şu kadarını siz ödeyeceksiniz." Faize, tefeciliğe özendiriyorsunuz. Öğrenciler diyor ki: "Okul yok, zor durumdayız." Kredi borcunu yapılandır, düzeltme yok. Esnaf BAĞ-KUR borcunu ödeyemeyecek, yapılandırıyorsunuz. Taksicisinden tutun, berberine, kuaföründen tutun, kıraathanesine, kahvecisine kadar hepsine "yapılandırma" diyorsunuz, öteleme yok. Peki, bu Bakanlığın ismi ne? Kültür ve Turizm Bakanlığı ama Bakanın kendisi turizmci, onunla ilgili ertelemeyi düşünüyorsunuz. Ya, özel tiyatrolar kapanıyor, tiyatrocular intihar ediyor; müzisyenler intihar ediyor, onunla ilgili bir şey yok mu? Bakanlığın kendisi bile kültürü bir sosyal faaliyet gibi görüyor. Turizm deyince aklına lüks oteller, deniz, dolar, kumdan başka bir şey gelmiyor. E, kültürle ilgili, tarihle ilgili... Üstüne üstlük Dışişleri Bakanı diyor ki: "Turistin göreceği her yer aşılanacak, her kişi aşılanacak." Peki, görmeyeceği? Peki, bu insanlar ne yapıyor? İnsanlar gidip çalışıyor. 16 milyon kişi on yedi günde çalıştı, bir aşıdan söz eden olmadı bizler dışında ama ne diyorsunuz? "Keyfine bak!" Keyif "..."(x) Yok, yok gerçekten. (HDP sıralarından alkışlar) İyi ki kaldırdınız o şeyi, bunu düşünelim. Turizm denince garson aklınıza gelmiyor, esnaf aklınıza gelmiyor, orada çalışan bahçıvan aklınıza gelmiyor; kimse aklınıza gelmiyor, sadece otel sahipleri aklınıza geliyor. Oradaki esnafla ilgili bir düzenleme yapın, stopajını, o da yok.

Şimdi, bir diğeri, orta vadeli planlama, orta vadeli projeler. Yani bunlarla ilgili düzenleme getiriyorsunuz ve Yeni Ekonomik Program'da da o var. Ya, hiç bunlarla birleştirmeyle ayrışmayla düşünmeyelim, ele almayalım çünkü her yapılan plan, her yapılan proje neye takılıyor? Belli bir yerden çıkan kararlara takılıyor, takıldığı için de bir gelişme olmuyor. Bir ülkede Maliye Bakanları bir gecede değişiyorsa, Merkez Bankası yöneticileri 4 kez değişiyorsa, TÜİK Başkanları değişiyorsa, borsa başkanları değişiyorsa vallahi ne ortası ne yenisi hiçbir program tutmaz, tutmuyor da. Nitekim bu yıl için hedef neydi enflasyon için? Şu anda TÜİK, hiçbirimizin güvenmediği TÜİK yüzde 17 diyor, Yeni Ekonomik Program'da yüzde 7. Kim, kiminle dalga geçiyor ya? Markete gittiğinizde ne olduğunu görüyorsunuz.

Bir diğeri, burada 12'nci madde, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının bölünmesi. Doğru, bakanlıklar ne kadar daha kendi ilgi alanlarıyla ilgili çalışırsa çok doğru ama bakanlıklar şu anda iş yapmıyor. Ya, tarımla ilgili soru soruyorsunuz, terör diyor; depremle ilgili soruyorsunuz, terör diyor; gençler mutsuz diyorsunuz, terör diyor; aile diyorsunuz, terör diyor; kadın diyorsunuz, terör diyor. Ya, bu ülkede en başta kadınla ilgili söylemi, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı dedi ki: "Bundan sonra kadın bakanlığı diyecek." Kadın bakanlığını siz kaldırdınız, İstanbul Sözleşmesi'ni siz geri çektiniz. Yani bizim HDP'de Kadın Meclisi, muhalefetteki kadın vekiller sürekli bu konuyu gündeme getiriyor. Şimdi, tekrar Bakanlığı böldünüz, sosyal politikalardan sosyal hizmetlere getirdiniz yine bir şey yok, kadınla ilgili hiçbir şey yok. Çünkü kafanızdaki kadın kurgusu aileyle iç içe gelmiş. Ama bu ülkede kadın bakanlığına ihtiyaç var. Çalışma Bakanlığı... Ya, bunun ismini "Çalıştıranların bakanlığı" yapalım. Ya, İşsizlik Fonu'yla ilgili bir düzenleme yapılıyor mu? İşsizlik Fonu giderek işverenden nemalanacakları bir şeye dönüştü. Asgari ücretli sayısını düşürebilir miyiz, vergisinde bir düzenleme yapabilir miyiz; bununla ilgili çalışmıyor Bakanlık. Ya, sağlık emekçileri bu pandemi döneminde ölüyorlar, tükeniyorlar, meslek hastalığı için Çalışma Bakanlığı bir düzenleme yapmıyor. Böyle Çalışma Bakanlığı mı olur? Sendikalarla mı oturuyor? Yok. Esnek çalışmaya var, sendikasız çalışmaya var. O zaman bunun ismi "Çalıştıranların, sermayenin bakanlığına" dönüşsün. Bunu yapmadığınız sürece gidemezsiniz.

Bir diğeri Özel Risklerle İlgili Yönetim Merkezi, 14'üncü, 15'inci madde. Şimdi, isme baktığınızda Özel Riskler Yönetim Merkezi. Ya, Türkiye'de yurttaşlar en büyük riskte yaşıyor; açlıkla, yoksullukla karşı karşıya nasıl yaşayabileceklerini düşünüyor. Risklerin en büyüğü bu. Bu pandemi koşullarında toplu taşımaya binip 3 bin lira para için gidip gelenler en büyük riski yaşıyor. Sabahleyin kendi iş yerini açıp akşam hiçbir siftah yapmadan eve gittiğinde çocuklarına nasıl yemek yedireceğini düşünenler en büyük riski yaşıyor. Şimdi, buradaki risk ne? Biliyorsunuz, yurt içinde, yurt dışında insanlar bir iş yaptığında sigorta yapmak istiyor. Sigorta için ne yapacaksınız? Ya para vereceksiniz ya bir teminat göstereceksiniz ve bu riskle ilgili bir düzenleme yapılacak. Peki, burada ne? Yurt dışından veya yurt içinden özel başlıklı konular için gelenlere şirketler sigorta yapmıyor. Diyor ki: "Ben güvenmiyorum." Nedir? Akkuyu'da nükleer santral. Diyor ki: "Ben bunu nasıl sigortalayayım? Bir felaket olursa ben bunun altından kalkamam." Veya Kanal İstanbul şimdi konuşuluyor. Gelmiyor, güvenmiyor çünkü bir ülkede güven ortamı yoksa şirketler de gelmiyor. Para kazanan şirketler güven ortamı istiyor. Güven ortamı nedir? Barıştır, huzurdur, demokrasidir. Bu olmayıp keyfiyete, baskıya, yolsuzluğa, yozlaşmaya, her an yirmi dört saatte her şeyin değişebileceğine inanan yönetimlerde insanlar gelmek istemiyor. Peki, çözüm ne? Özel Riskler Yönetim Merkezi. Ya, bu Kamu İhale Kanunu sürekli değişiyor. Şimdi burada da ne yapılmış? Bütün yetki Cumhurbaşkanında. Hazine ve Maliye Bakanlığı önerecek, Cumhurbaşkanlığı onaylayacak. Peki, ne oluyor? Burada gelir vergisi yok, kurumlar vergisi yok, veraset vergisi yok, resmî harç vergisi yok, Kamu İhale Kurumundan da muaf ve Özel Riskler Yönetim Merkezi diyor ki: "Bu riski de ben üstleniyorum." Yani diyor ki: "Ben istediğim işi yaparım, riskli olduğunu ben biliyorum; yurt dışından, yurt içinden kim geliyorsa ben bu riski karşılıyorum, bir şey de olursa ben parayı veriyorum." Kimin parasını veriyor? Bizim paramızı veriyor. Kime veriyor? Rant sahibine veriyor. Yani bu da durumun ne kadar vahim olduğunu gösteriyor.

Arkadaşlar, bakın, on yedi gün tatildi. 29'unda -Plan ve Bütçe Komisyonundaki arkadaşlar biliyor, buradakiler de biliyor, vekilim de biliyor- çeklerle ilgili düzenleme yapıldı. Ya, toplam beş gün, beş gün mesai işledi. Şimdi tekrar değiştiriliyor. Ya, biraz demokratik kitle örgütlerinin, sivil toplum örgütlerinin katılımıyla bir düzenleme yapılsın. Oraya gelen şeyler, noktası, virgülü değişmeden buraya geldiğinde, bunu bir daha yaptığımızda aslında bu, yönetemediğinizin, insanlara danışamadığınızın bir göstergesidir ve bu Meclisi giderek işlevsiz bir notere dönüştürdüğünüzün belgesidir. Ya, bu Meclis için üç hafta önce çıkmış bir şeyi tekrar düzeltmek ayıp değil mi, günah değil mi bu insanlar için? Hepimize saygısızlık değil mi? Ama çıt yok. Bunu yapmadığınızda olmuyor.

Son olarak, DAP, Doğu Karadeniz Projesi ve Konya Ovası Projesi... Bu ülkede cumhuriyet kurulduğundan beri belli yerlerde ilerleme olmuyor; kimi zaman şark hizmeti, kimi zaman mecburi hizmet, kimi zaman sürgün yeri, kimi zaman işte, özendirilecek yerler. Türkiye değişiyor, dünya da değişiyor ama makas hep belli bölgelerin aleyhine işliyor, belli bölgeler 10 kat gelişirken diğer yerde 2 kat gelişme oluyor. Bakın, "GAP, GAP, GAP." deniyordu; hâlâ bitmemiş ama işin inşaat kısmı, rant kısmı devam ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - Şimdi, "Doğu Anadolu Projesi" diyorsunuz, "Doğu Karadeniz Projesi" diyorsunuz. Ya, bir kere, 100'üncü yılına giden cumhuriyet için "proje" kavramı, "proje" kelimesi hâlâ belli bölgeler, eşitsiz bölgeler için kullanılıyorsa hepimiz için utançtır. Bir taraftan "proje" deyip bir taraftan İkizdere'yi yerle bir etmek kabul edilebilir bir şey değildir. Bir taraftan Doğu Anadolu'dan tutun, her yerinde eşitsiz bir şekilde insanlar mağdurken, insanlar suya hasretken, insanlar huzura hasretken, insanlar hayvancılıkla ilgili geçime hasretken siz "proje" dediğinizde gidemezsiniz. "Proje" dediğiniz, dışarıdan gelen veya birkaç tane firmayadır. İnsanlara yol döşetiyorsunuz, köprü yaptırıyorsunuz, tünel yaptırıyorsunuz; hepimizin paralarıyla yaptırıyorsunuz. Türkiye'deki eşitsizliklerin çözümü demokrasiyledir, katılımcılıkladır, şeffaflıkladır, birlikte konuşmakladır. Bunu yapmadığınız zaman ilerleyemeyiz, gidemeyiz, huzura eremeyiz.

Ne yapmamız lazım? Siz mevcut durumu görüyorsunuz yani birilerinin videokasetlerinde size izah etmesine gerek yok. Gelin, toplumla buluşun, görün. İnanın biz "iş ve aş buluşmaları"nda, her görüşmelerde gittiğimizde insanlar sizin sonunuzun geldiğini söylüyor ve bittiğini gösteriyor.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)