| Konu: | Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın AK PARTİ grup toplantısında İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'le ilgili söylediği sözlere, Cumhurbaşkanı Meclise geldiği zaman aşırı güvenlik tedbirleri uygulandığına ve ne Recep Tayyip Erdoğan'a ne onun partisine ne de onun eşkıyalarına boyun bükecek bir siyasi kurum olmadıklarına ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 84 |
| Tarih: | 26.05.2021 |
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Doğrusunu isterseniz bugün Sayın Cumhurbaşkanının gerçekleştirmiş olduğu grup toplantısında yaptığı konuşmayı büyük bir üzüntüyle izledim. Bilindiği gibi, Türkiye'nin malumu olduğu gibi, İYİ Parti lideri Sayın Meral Akşener'in gerçekleştirmiş olduğu yurt içi gezilerde birtakım provokatif olaylarla karşı karşıya kalıyor idik. Aldığımız devlet ve siyaset terbiyesi münasebetiyle de bu konularla alakalı olarak kullandığımız dile azami ölçüde özen gösteriyorduk. Gerek iktidar partisinin bir kısım sözcüsünün açıklamalarına, bir kısım milletvekillerinin sosyal medya mesajlarına baktığımızda da bunu, ne yaptığını bilmeyen, ne söylediğinin farkında olmayan kişilerin ifadeleri olarak telakki etmek suretiyle bir masumiyet alanı da yaratmaya çalışıyor idik. Oysa bugün Cumhurbaşkanını dinleyince karşı karşıya bulunduğumuz saldırılarla alakalı başka bir fail arama ihtiyacı kendiliğinden ortadan kalkmıştır. Bu, Sayın Cumhurbaşkanının konuşması. Bu konuşmayı yaparken kendisine ne kadar yakıştırdı bilmiyorum ama ben bunu bir Cumhurbaşkanı konuşması olarak da görmüyorum, bunu bir siyasi partinin Genel Başkanının yaptığı konuşma olarak değerlendirmek mecburiyetinde olduğumu hissediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Bakın, Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanı Tayyip Erdoğan ne diyor Genel Başkanımıza atfen: "Gelin hanım beni Netanyahu'nun yanına koyuyor ve onun ardından da memleketim Rize'ye gidiyor ve gelin hanıma memleketim Rize'de, görüldüğü gibi, gayet iyi ders veriliyor."
Sayın Cumhurbaşkanı siyasi kişiliklere had verme, had bildirmek ve ders vermek gibi kötü bir alışkanlıktan muzdariptir, bu alışkanlığını terk etmek mecburiyetindedir. Bunu siyasi terbiyeyle, siyasi ahlakla, Cumhurbaşkanlığı gibi toplumu birleştirme görevini üstlenmiş kişilerin görev ve salahiyet alanlarıyla değerlendirebilmek mümkün değildir. Oradan da bize diyor ki: "Nerede nasıl adım atacağını çok iyi bilmesi lazım. İkizdere yetmedi, bir de Çayeli'ne gittin. Orada da zaten gerekeni yaptılar."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Dervişoğlu.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Cumhurbaşkanı, bir kısım insanların suç işleme imtiyazına sahip olduğu izlenimi veriyor. Bunu geçmişte Sayın Cumhurbaşkanı çetelerle yapmış olabilir, organize suç örgütlerinin liderleri ve yöneticileriyle gerçekleştirmiş de olabilir ama birine suç işleme imtiyazı tanımanın neye sebep olacağını en iyi kendisinin bilmesi gerekir.
Şimdi, çok üzüldüm diye başladım sözlerime. Biliyorsunuz, ben kelimelerimi özenle seçmek mecburiyetindeyim. Sayın Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı işine gelmeyen bir beyanla karşı karşıya bulunduğunda çok yüksek...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım Sayın Dervişoğlu.
Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Toparlamaya çalışıyorum efendim ama yani neresini düzelteyim diye şaşkınlık içerisindeyim.
Şimdi, en küçük bir şey söylendiğinde çok ağır miktarlarda tazminat davası açıyor kendileri. Benim saray bürokratları gibi beş tane maaşım yok; benim bir tane milletvekili maaşım, bir de emekli maaşım var. Onun bu tazminat taleplerine karşılık verebilecek bir ekonomik kudretin sahibi de değilim ama her şeye rağmen buradan kendimi ihbar ediyorum: Adalet ve Kalkınma Partisinin İYİ Partiye yöneltmiş olduğu bu ifadeler ancak bir eşkıyanın ağzından çıkmaya müsait kelimelerdir; bunun mutlak surette düzeltilmesini istiyorum.
Bize güzergâh tayin ediyor. Geçmişte de bunu yapmıştı, bazı siyasi partilere "Şu ırmağın burasına geçemezsin, şu vilayetin ötesine gidemezsin." falan türünden bazı yol göstermelerde bulunuyordu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Bitiriyorum, az kaldı.
Hafızayıbeşer nisyan ile maluldür, unutulur ama biz hafızamız nisyanla malul olduğu için unutmuyoruz, bazı şeyleri biz unutmamız gerektiği için unutuyoruz. Milletin hafızası balık hafızası değildir yani zihnimizin bir tarafında bu ifadeler kalır. Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı çok iyi bilmelidir ki İYİ Partililere ve İYİ Partinin Muhterem Genel Başkanına güzergâh tayin edemez; bu, hadsizliğe girer.
Ayrıca, bizi bir kavganın içine çekmek istedikleri kanaatini taşıyoruz. Biz zaten sistemle yeteri kadar kavga ediyoruz. Bu sistemin Türkiye'nin başına musallat ettiği belaların ne olduğunu bilerek ve görerek vaziyet almaya gayret sarf ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Ama bizim kavgamız bir çatışmayı icap ettirmiyor. Biz siyasi düşman değiliz, biz siyasi rakibiz. Çatışma bizim işimiz değil. Biz kavgayı sözlerimizle yaparız, biz "Şu şuraya gitti, bu buraya gitti, şu şunu yaptı, bunu yaptı." diyerek kavga etmeyiz. Bakın, büyük ithamlarla karşı karşıyasınız. Ben İYİ Partinin Grup Başkan Vekiliyim. Bakanınız töhmet altında, eski Başbakanınız töhmet altında. Ben bunu bir kere istismar ettim mi bu Mecliste ya da yapmış olduğum basın toplantısında? Eğer Cumhurbaşkanına etrafındaki iletişim uzmanları yanlış yol gösteriyorsa -sizler tecrübeli siyasetçilersiniz- Sayın Cumhurbaşkanını lütfen uyarın. Dediğim gibi, bizim kavgamız çatışmayla değil, biz gerçekleri söyleyerek kavga ederiz. Bizim kavgamız yolsuzlukladır, bizim kavgamız hırsızlıkladır, bizim kavgamız adaletsizlikledir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım.
Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Bizim kavgamız kul hakkı yiyenlerledir. Biz bu kavgayı sonuna kadar vermeye de kararlıyız sayın milletvekilleri.
Ayrıca, bugün ilginç bir şey yaşandı Mecliste. Personele söz verdiğim için dile getirmekte fayda mülahaza ediyorum. Sayın Cumhurbaşkanı grup toplantısı yapmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geldiğinde aşırı güvenlik tedbirleri uygulanıyor. Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu denli tedbirlere gerek yok. Personelimizin koridora çıkması dâhi yasaklanıyor. Size Külliye'yle ilgili "saray" dediğimizde diyorsunuz ki: "Orası saray değil, orası milletin evidir." Türkiye Büyük Millet Meclisi de milletin evidir. Milletin evini bu hâle getirenler, Külliye'yi acaba ne hâle getirmişlerdir? Doğru düşünülmesi gerektiği kanaatini taşıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Bitiyor efendim.
BAŞKAN - Peki, buyurun, toparlayın.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Cumhurbaşkanlığında, o Külliye'de çalışan birini ziyaret etmeye kalksak girişimiz üç saat oluyor. Milletten bu kadar kopmayın, korkmayın, millete bu kadar parmak sallamayın, bu milletle bu kadar inatlaşmayın. Altını çizerek tekraren söylüyorum: Cumhurbaşkanına yol gösteren ve yön vermeye kalkışan o iletişim danışmanlarını, Türkiye Büyük Millet Meclisinde siyaset yapan ehliyet sahibi insanlar olarak uyarın.
Biz ne Tayyip Erdoğan'a ne onun partisine ne onun eşkıyalarına boyun bükecek bir siyasi kurum değiliz. Herkes haddini bilmek mecburiyetindedir.
Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)