| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Guatemala Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 85 |
| Tarih: | 27.05.2021 |
ARZU ERDEM (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Guatemala Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz Türk milletimizi saygılarımla selamlıyorum.
27 Mayıs, Ülkücü Şehitleri Anma Günü'dür. Bu vesileyle, şehadet pınarından kana kana içmek uğruna kendilerini aziz Türk milletine armağan eden, Türk milletinin varlığı ve devamlılığı için Hakk'a ulaşan başta merhum Başbuğ'umuz Alparslan Türkeş Beyefendi olmak üzere, ilk şehidimiz Ruhi Kılıçkıran'dan son şehidimiz Fırat Yılmaz Çakıroğlu'na kadar tüm şehitlerimizi rahmetle, minnetle, dualarımla anıyorum.
Değerli milletvekilleri, ekonomik kalkınma bir ülkenin ekonomik, siyasi ve sosyal refahının geliştiği bir süreçtir. Bir ülkenin ekonomik kalkınması nüfusun yaşam düzeyi, ekonomik rekabet yeteneği, ülkenin gayrisafi yurt içi hasılası, kişi başına düşen millî gelir ve ekonomik bağımsızlığın olumlu yönde değişmesiyle tanımlanan bir süreçtir. Ekonominin gelişmesinin temel dinamiği, insan sermayesi ve yarattığı yeniliklerdir. İnsan sermayesi insanların eğitimi, sağlık, bilim, çalışma koşullarının ve yaşam kalitesinin artırılmasından oluşmaktadır. İşte tam burada uluslararası anlaşmaların ülkelerin kalkınmasındaki önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Uluslararası anlaşmaların her iki muhatap ülkesi bu anlaşmaların ekonomik faydalarını ülkelerinin lehine çevirmek için gayret sarf etmektedir.
Bugün görüşmekte olduğumuz uluslararası anlaşmalar, özellikle son yıllarda Avrupa Birliği ekonomisinin daralması sonucu kıtadaki ekonomik potansiyelin farkına varılmasıyla doğabilecek fırsatların değerlendirilmesi bakımından Afrika'yla yaptığımız anlaşmalar açısından çok kıymetli. Uluslararası anlaşmalar taraf ülkeler arasında 21'inci yüzyılın getirdiği yeni fırsatlarla birlikte karşılıklı güven ve kazan kazan anlayışıyla çözüm üretebilecek büyük bir potansiyeli ortaya çıkarmaktadır. Bu açıdan, Milliyetçi Hareket Partisi olarak uluslararası sözleşmeleri desteklediğimizi belirtmek isterim.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi Avrupa Birliği 28 üye ülkesi bulunan ve 500 milyondan fazla nüfusa sahip bir birliktir. Avrupa Birliği, Dünya Ticaret Örgütü üyesidir, G-8 zirvesinde ve Birleşmiş Milletlerde temsil edilmektedir. Türkiye, Avrupa Birliğiyle müzakerelerine 12 Eylül 1963 tarihinde Ankara Anlaşması'yla resmiyet kazandırmıştır yani elli sekiz yıl önce. Avrupa Birliğinin yıllardır, mesnetsiz ve boş gerekçelerle ülkemizin Avrupa Birliğine kabulüne engel olması, sudan bahanelerle zorluk çıkarması açıkçası bir Batı komedisidir. Bu komedinin son halkası Avrupa Parlamentosu tarafından hazırlanmış olan Türkiye raporudur. Avrupa Birliği bu raporuyla ezberlerini tekrarlamıştır. Avrupa Parlamentosu tarafından hazırlanan Avrupa Komisyonu 2019 ve 2020 Türkiye Raporu 19 Mayıs 2021 tarihinde Avrupa Parlamentosu Genel Kurulunda yapılan oylamada 480 olumlu, 64 olumsuz ve 150 çekimser oyla kabul edilmiştir. Söz konusu rapor bugüne kadar Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu tarafından Türkiye hakkında ve aslında Türkiye aleyhine kabul edilen 11'inci rapordur. Raporda aday ülke olduğumuz vurgulanmıştır ancak Hükûmetin Avrupa Birliği değer ve standartlarından sürekli ve artan oranda uzaklaştığı iddiasına da yer verilmiştir.
Ülkemizin Doğu Akdeniz'deki faaliyetleri ve Türkiye'nin bölgeye ilişkin açıklamaları Avrupalıları çok rahatsız etmiş olmalı ki bunlar sebep gösterilerek Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin tarihsel olarak dip noktada olduğuna ve ilişkilerin geldiği durumun iki tarafça değerlendirilmesi gerektiğine vurgu yapılmıştır. Raporda Avrupa Birliğinin tüm Avrupa Birliği kurumları ve üye ülkelerle beraber Türkiye'yle ilişkilerini gözden geçirmesi ve orta, uzun vadeye uzanan kapsamlı ve tutarlı bir strateji tanımlaması yapılması gerektiği vurgulanmıştır. Genel Kurul öncesinde verilen bir değişiklik önergesinin kabul edilmesiyle raporda ülkemize sözde Ermeni soykırımı tanıma çağrısı bulunan ayrı bir paragraf eklenmiştir. Katılım süreciyle ilgili olarak mevcut olumsuz gidişatın ivedilikle ve tutarlı olarak düzenlenmemesi hâlinde 2005 müzakerelerine tekrar dönülmesi ve baştan başlanması önerilmiştir. PKK'nın AB'nin terör örgütleri listesinde yer aldığı ifadesi raporda korunmuştur ancak ülkemizin terörizmle mücadele düzenlemelerinin geniş yorumlanmasından ve terörle mücadele tedbirlerini kötüye kullanmasını devlet politikasının temeli hâline getirdiği bahsedilmiştir. Raporda ayrıca ülkücü hareketten derin endişe duyulduğu kaydedilmekte, Avrupa Birliği ve üye ülkeler, Avrupa Birliği terör örgütleri listesine ekleme olasılığını araştırmaya, derneklerini yasaklamaya ve faaliyetlerini yakından izlemeye davet etmektedir. Cennetmekân Başbuğ'umuz Alparslan Türkeş Bey'in de dediği gibi: "Dokuz ışık demek, Türk ülküsü demektir. Türk birliği ülküsü, yeryüzündeki bütün Türklerin bir millet ve bir devlet hâlinde bir bayrak altında toplanması ülküsüdür. Milleti ve vatanı bölmek isteyenlerle kavgamız vardır."
Türkiye'nin göç kriziyle mücadelede takdire değer bir rol oynadığı, Avrupa Birliğinin Türkiye'deki Suriyelilere, ev sahibi topluluklara gerekli desteği vermesinin devam etmesi gerektiği yine raporda özellikle belirtilmiştir. Ayrıca, 18 Mart Mutabakatı konusunda karşılıklı yükümlülüklere atıf yapılarak, mutabakatın, insan hakları üzerinde etki analizi dâhil olmak üzere objektif değerlendirmesinin yapılmasının desteklendiğinin ve tarafların taahhütlerine uymasının öneminin altı çizilmektedir. Gümrük birliğinin güncellenmesinin iki taraf açısından aslında ekonomik olarak gerekli olduğu ama bununla ilgili de tereddütlerin olduğu ve bunun şu an beklemede kalması gerektiği üzerinde vurgu yapılmıştır. Ayrıca, gümrük birliğinin güncellenmesi için insan hakları ve temel özgürlüklerle ilgili güçlü bir koşulluk ve tüm üye ülkelerle ilgili iyi komşuluk ilişkilerinin tekrar oluşturulması gerektiği vurgulanmıştır. Siyasi saikle hazırlanmış, tamamen yanlı, Türk düşmanlığının izlerini taşıyan bu rapor, liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi'nin de dediği gibi yok hükmündedir bizler için.
Tarihsel döngü, dünyada yeni bir gücün ortaya çıktığı ve egemen güçle rekabet etmeye başladığı dönemlerde gerilimlerin yoğunlaştığını göstermektedir. Türkiye yükselen güçtür. Cennet vatanımız Türkiye medeniyetlerin kavşak noktasıdır. Doğu-Batı güzergâhının kesişme alanında yer almaktadır ve avantajları olduğu kadar dezavantajlarını da anlamak, görmek ve buna göre hareket etmek zorundayız.
Türkiye'yi yakın markaja alarak karanlık operasyonların hedefi hâline getirmek isteyen ve bu şekilde de el ovuşturanlara, fırsat kollayanlara, zemin yoklayanlara taviz veremeyiz ve göz yumamayız. Türkiye sadece ve sadece FETÖ, DHKP-C, YPG-PYD, PKK ve bilumum terör örgütleriyle değil, destek veren stratejik tehditlerle de mücadele etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti'ni terör örgütleriyle sahada sıkıştırmak isteyenler ekonomik baskılar ve manipülasyonlarla da teslim almak istemişlerdir. Açık seçik görüyoruz ki Türkiye'nin çevresinde sinsi ve sisli kuşatma sertleşmektedir; yetmedi, Türk milletinden öç almak için kuyruğa giren yerli ve yabancı mihraklar tacizlere, tahriklere, tahrip gücü yüksek şer kampanyalarına başvurmuşlardır. Türkiye ve Türk milleti zafer kazandıkça bu şer kampanyalarına hız vermişlerdir, derinlik katmışlardır. Avrupa Parlamentosunun Türkiye Raporu da bunların gün yüzüne çıkmış örneklerinden bir tanesidir. İnsan hakları ve demokrasiden dem vuran Avrupa'ya baktığımızda özellikle ülkemize ilişkin tam da aykırı bir tutum sergilediklerini tespit etmemiz çok da zor değil. İnsan hakları sisteminin temelinde "hoşgörü" ve "eşitlik" ilkeleri yer almaktadır. İnsan hakları, temel hak ve özgürlüklere saygı, ırk, cinsiyet, dil, din ayrımı olmaksızın uygulanmaktadır ancak raporda bunların hiçbirini göremiyoruz. Bu açıdan değerlendirdiğimizde, özellikle Avrupa'yı değerlendirdiğimizde orada yaşayan Türk vatandaşlarımızı hedef alan nefret suçlarında 2020 yılında 2019 yılına oranla inanılmaz bir artış gözlemlenmiştir ve bu artışın en önemlisi özellikle nefrete dayanmaktadır. 2019 yılında Türk vatandaşlarını hedef alan 253 saldırının 47'sinin PKK terör örgütü tarafından yapılan saldırılar, geriye kalan 206'sının ise İslamofobik ve ırkçı nitelikli saldırılar olduğunu belirtmemiz gerekmektedir. Saldırıların 149'u yani yüzde 58,9'u, bunun en önemli kısmı özellikle Türk nüfusunun yoğun olduğu Almanya'da gerçekleşmiştir. Saldırıların diğer ülkelere göre sayısal dağılımı ise Fransa, İsviçre, İngiltere şeklinde devam etmektedir. Yurt dışında yaşayan Türkleri doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyen nefret suçlarından özellikle orada yaşayan Türklerimiz ne yazık ki etkilenmişlerdir.
Değerli milletvekilleri, bu vesileyle öncelikle tüm Avrupa ülkelerinde ve dünyanın dört bir yanında yaşayan tüm Türklerimize, Türk vatandaşlarımıza buradan bayrağımızı dalgalandırdıkları için, Türk-İslam ülküsünün varlığı için, Türkiye Cumhuriyeti devletinin ebet müddet yaşatılması için gerekli mücadeleyi yürüttükleri için buradan tekrar saygılarımı, minnetlerimi sunmak istiyorum, selamlarımı gönderiyorum ve sözlerime Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi'nin sözleriyle son vermek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ARZU ERDEM - Çok özür dilerim Başkanım, bir dakika daha alabilir miyim?
BAŞKAN - Buyurun.
ARZU ERDEM (Devamla) - Biz Avrupa Birliğine muhtaç olmadığımız gibi Şanghay meraklısı da değiliz. Türk'üz, Türkçüyüz, Turan'ın sevda ve hedefindeyiz. Ne Avrupa Birliği ne Şanghay İşbirliği, biz diyoruz ki sonuna kadar Türk birliği. Irak'tan Suriye'ye, Afganistan'dan Hindistan'a, İran'dan Asya stepleri ve Avrupa içlerine kadar her yerde Türklüğün cevher ve damarı vardır. Hareket noktamız çift başlı Selçuklu kartalı sembolüyle ruh ve anlam kazanacaktır. Bir ayağı batıda, diğer ayağı doğuda; bir başı batıya dönük, diğeri doğuya çevrik çift başlı kartal, ecdadımızın güç ve kudretinin simgesi, bizim de stratejik irademizdir. Milliyetçi Hareket Partisi, Türkiye merkezli yeni bir medeniyet ve yeni bir dünya tesisini kendisine siyasi misyon belirlemiştir. Bu misyonumuzun kökleri, Türk milletinin tarihî ve kültürel gerçeklerine dayanan ve geleceği kucaklayan bir anlayışın tezahürüdür."
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)