GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:87
Tarih:02.06.2021

CHP GRUBU ADINA KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 265 sıra sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu teklif 15 madde olarak geldi ve yükseköğretim kurumlarıyla ilgili yüksek lisans ve doktora eğitimi amacıyla yurt dışına gönderilenleri içeren 3 madde ihdas edildi, 18 madde olarak Komisyondan çıkarak Genel Kurulumuza iletildi ve 4 ayrı kanunda değişiklik öngörüyor.

Teklifin genel gerekçesinde, Covid-19 salgınının -gene, gerekçenin hemen başında yer alarak- ülke ekonomisine etkilerini azaltmak, istihdamı, üretimi korumak ve vatandaşların salgından en az şekilde etkilenmesini sağlamak için birtakım düzenlemeler getirildiği, yapıldığı söyleniyor ki bunlar arasında kesinleşmiş alacakların yeniden yapılandırılması, ihtilaflı alacakların tasfiyesi, inceleme ve tarhiyat safhasında bulunan işlemlerin sonunda yapılacak tarhiyatlar, matrah artırımı, kayıt ve muhasebe düzeltmeleri, amortismana tabi iktisadi kıymetlerin yeniden değerlemesine ilişkin düzenlemeler...

Özü itibarıyla aslında bir mali af ancak tabii "af" kelimesinden özenle kaçınılıyor. Af niteliğinde olan böylesi bir düzenlemenin adına "yapılandırma" da desek maalesef bir kanun teklifi olarak getirilmesi aslında başlı başına yanlış bir uygulama, yasama mantığına ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin geleneklerine aykırı bir uygulama. Üç yıldır "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" adını verdiğiniz bu tek adam dönemi, rejimi ve yürütmenin bir kişi tarafından yürütüldüğü bu sistem içerisinde milletvekillerinin bir teklifi olarak gelmesini başlı başına yanlış bir uygulama olarak değerlendiriyoruz çünkü devleti yöneten yürütmenin kendisidir yani Hükûmet odur, böylesi tekliflerin de bütçenin başında olan yürütmenin doğrudan sorumluluğunda olması gereken ve tasarı niteliğinde, yürütmenin getirmesi gereken bir meseledir. Sonuç itibarıyla, toplanacak vergilerin sorumluluğunu ve hesabını verecek olan yürütmedir; burada teklif veren, kanun teklifi veren milletvekili arkadaşlarımız değildir. Usulde bir sıkıntı olduğunu, bu konuda bir düzenlemenin mutlaka yapılması gerektiğini de belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, tabii, vergi ve prim borçlarını yeniden yapılandıran, vergi cezalarına, idari para cezalarına, gecikme zammı, gecikme faizi ve gecikme cezalarına af niteliğinde indirimler getiren bazı diğer kamu alacaklarında ve kamu alacağı niteliğinde olmayan alacaklarda, bazı meslek örgütlerinin meslek kuruluşlarına ait aidat alacaklarında yeniden yapılandırmaya giden bu kanun teklifi, kamu alacaklarının yapılandırılması konusunda bugüne kadar ortaya konulan en kapsamlı düzenlemelerden biri. Tabii, şu konu tartışıldı burada benden önce de: Vergi ahlakı. Vergi ahlakı bakımından vergi affı veya adına "yapılandırma" diyelim, yasal olarak ödenmesi gereken vergi borcunun tam ve eksiksiz olarak zamanında ödenmemesi meselesidir aslında. Dolayısıyla vergi yükümlülüğünü yasalara uygun bir biçimde yerine getirmiş olanlar için önemli sakıncaları da beraberinde getirir. Vergi affına veya böylesi yapılandırmalara sıkça başvurulması her aftan veya yapılandırmadan sonra başka bir af veya yapılandırma beklentisine de yol açar. Ülkemizde son dönemlerde çok sayıda af yasası çıkarılarak -iki yılda bir diyemiyorum- on dokuz yılda, iktidarınız döneminde neredeyse toplam 10 düzenleme yapıldı. Aslında Sayın Hamzaçebi konuşmasında bunun 16 olduğunu ifade etti bazı irili ufaklı düzenlemeleri de katarak. Baktığımızda öyle iki yılda bir de değil, özellikle 2011'den bugüne her yıl bir düzenleme yapılmış ki en son yapılan düzenleme bundan beş altı ay önce. Dolayısıyla böylesi düzenlemelerin bu kadar sıklıkla yapılması sonuçta borcuna sadık vatandaşlarımız için bir sorun hâline gelebiliyor.

Değerli arkadaşlar, tabii, ülkemizde son yıllarda çok sayıda af yasası çıkarılarak -neredeyse iki yılda bir dedik- bu her yıl yapılarak gelenekselleşme hâline dönmüş durumda. Bu durum bir yandan vergi suçlarının işlenmesini özendirmekte ve vergi cezalarının caydırıcı etkisini de azaltmaktadır, öte yandan vergisini zamanında ödeyen yurttaşların adalet duygusunu da incitmekte ve güvenini de sarsmaktadır; tabii, bu, aynı zamanda vergide eşitlik ilkesine de aykırı düşmektedir. Aynı zamanda, böylesi düzenlemeyle vergi adaleti ve genel olarak hakkaniyet anlayışı zedelenmekte ve her defasında "Bu son kez..." denilerek -bundan öncekinde de öyle oldu "Bir daha yok. Kesinlikle söz veriyoruz." dendi- bu tür aflar, mali aflar âdeta sondan bir öncekine dönmüş durumda; düzgün, dürüst ve kurallara uygun çalışan mükellefler açısından da cezalandırılıyormuş hissini yaratmaktadır bu.

Ülkemizde maalesef vergi adaletinden bahsetmemiz de pek mümkün değil. Dolayısıyla vergi adaletini sağlayabilmenin her şeyin önünde, her şeyden öncelikli gelmesi gerekir. Zaten Anayasa'mızın 73'üncü maddesi "Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür." der, hemen arkasından "Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır." der. Oysa bakarsak 2020 yılı merkezî yönetim bütçesinde vergi gelirleri tahsilatının 833 milyar lira olduğu söylenebilir. 2000'li yılların başlarında yüzde 90'ların üzerinde olan tahsilat tahakkuk oranı maalesef 2020'de yüzde 77'ye düşmüş durumda. Tahsil edilen 158,8 milyar lira gelir vergisinin 85 milyar lirasının, maaşını görmeden vergisini ödeyen işçi, emekli, kamuoyunda genel olarak "bordro mahkûmu" olarak tanımlanan ücretliler üzerinden olduğunu biliyoruz. Gelir ve kazanç üzerinden alınan vergilerin yani doğrudan vergi gelirlerinin toplam gelire oranı yüzde 33,7, dolaylı vergiler ise yüzde 66,1; dolaylı vergiler içerisindeki sadece ÖTV ve KDV'nin payı yüzde 52,6. Dolayısıyla, yaklaşık olarak bir oran verecek olursak ülkede dolaylı vergiler oranının üçte 2, doğrudan vergiler oranının üçte 1 olduğunu görüyoruz ve doğrudan vergiler içerisinde de bordro mahkûmlarından alınan vergi oranı da yarı yarıya. Böylesi bir vergi dağılımında vergi adaletinden bahsetmek de pek mümkün değil. Dolayısıyla, 2020'de salgın bahane ediliyor, sebep sadece salgınsa neden iktidarınız boyunca yılda bir vergi affı çıkardınız? Yani bu vergi affı veya yapılandırma sadece Covid'e bağlı bir uygulamaysa bundan önceki 10 uygulama neden çıkarıldı? Bu sorunun yanıtının gerçekten bilinmesi gerekir diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, Komisyonda, söz konusu teklife biz ayrıca 7 ayrı önerge de verdik ancak önergelerimiz -doğal hâle geldi artık, doğal olarak diyeceğim çünkü gerçekten doğal bir hâl almaya başladı- kabul edilmez şekle geldi. Bunlardan bir tanesi çiftçinin kamu ve özel bankalara olan, özellikle kamu bankalarına olan borçlarının yapılandırılması. Daha doğrusu, kamu ve özel bankalara olan yaklaşık 140 milyar lira borcunun vergi affı veya yapılandırma paketi kapsamında olmasını istedik. Bu kapsamda, bildiğiniz gibi, yaklaşık 150 milyar lira borcu olan yani kamu bankalarına 103,3 milyar, özel bankalara 37 milyar, toplamda 140,3 milyar lira kredi borcu olan çiftçinin Tarım Kredi Kooperatiflerine de 9,2 milyar lira borcuyla yaklaşık 150 milyar borcu; tefeciye, tüccara, efendim, benzin istasyonuna, özel sektördeki çeşitli gerçek kişilere olan borçlarını da sayarsanız 200 milyarın üzerinde olan çiftçi borcu ortadayken bunun yapılandırılması her şeyden öncelikli olması gerekirdi. Böylesi bir düzenlemenin aslında, daha çok, esnafın, çiftçinin, ücretli ve bordro mahkûmlarının bu süreçte huzur ve refahını düşünen bir düzenleme olmasını beklerdik ancak yine böylesi bir düzenlemeyi göremedik.

Söz konusu bu kanun teklifinin bundan sonra yine geleceğine artık herkes kani olmuş durumda. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu kanun teklifi hakkında genel olarak olumlu olduğumuzu da belirtmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)