GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:89
Tarih:09.06.2021

HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye'de iktidar, siyaset, bürokrasi, medya, yargı, iş dünyası arasındaki gayrimeşru ve kirli ilişkiler her dönem tartışma konusu olmuştur. Bu aktörler arasındaki ilişkiler çoğunlukla bu ilişkilerin içerisinde olanların itirafları üzerine ortaya çıkmıştır ama başka biçimde de Susurluk kazasında olduğu gibi bir kazayla da ortaya çıktığı günlere denk geldik.

Son günlerde bir suç örgütü liderinin itirafları, ifşaatları üzerinden yeniden bu ilişkiler tartışılıyor. Kamuoyu bu iddiaların hepsinden rahatsız. İlginçtir, araştırma şirketleri bu konuyla ilgili bir dizi araştırma yayımladı ve araştırma şirketlerinin tamamı kamuoyunun bu iddialara inandığını gösteriyor. Bu nedenle, grup olarak Meclisi göreve çağırıyor, bir araştırma komisyonu kurulmasını ve gerçeklerin ortaya çıkarılmasını, bu iddiaların aydınlatılmasını istiyoruz. Bu iddialar araştırılmalıdır çünkü iddiaların muhatapları, eski başbakanlar, eski Meclis başkanları, eski adalet bakanları, içişleri bakanları, iktidar partisinin MYK üyeleri, milletvekilleri ve bunların çocuklarıdır. Bu iddialar araştırılmalıdır çünkü iddiaların hepsi çok ciddi iddialar. Bakın, birkaç tanesini sizinle paylaşacağım.

Dünyanın en önemli bankalarının yöneticileriyle evinde toplantı yaptığını söylüyor bu iddia sahibi. Derin devletin eylemlerinin ya içerisinde olduğunu ya da bunlara tanıklık ettiğini söylüyor. Bir milletvekilinin cinayet işlediğini, bir milletvekilinin bir kadına tecavüz ettiğini ve bunları kararttığını iddia ediyor. Kolombiya'daki uyuşturucunun eski bir bakana ait olduğunu söylüyor. Son Başbakanın oğlunun uyuşturucu ticareti yaptığını iddia ediyor. Uyuşturucu ticaretinin para trafiğinin kimin üzerinden yapıldığını ve bu kişinin nerede yaşadığını söylüyor. "Kutlu Adalı cinayetinde Türkiye istihbarat elemanlarının parmağı var." diyor, kendi kardeşinin de bu işin içerisinde yer aldığını söylüyor. "Uğur Mumcu cinayetinde Adalet eski Bakanının parmağı var." diyor bu iddia sahibi. Kendisini susturmak için iktidarın gazeteciler de dâhil elçiler gönderdiğini söylüyor. Karakolda milletvekili dövdürdüğünü söylüyor. Türkiye'ye getirilmesi için Fas'a rüşvet olarak SİHA verildiğini söylüyor. Milletvekillerine on binlerce dolar para dağıttığını söylüyor. İçişleri Bakanının yakınlarının imar yolsuzluklarına aracılık yaptığını söylüyor. Bir gazeteye saldırı düzenlettiğini ve bir gazeteciyi dövdürttüğünü söylüyor. İçişleri Bakanının Cumhurbaşkanlığı Sözcüsünü takip ettirdiğini, izlettiğini, dinlettiğini söylüyor. SADAT'ın Suriye'deki çetelere silah gönderdiğini söylüyor.

Peki, bunun gibi onlarca iddiası, itirafı, ifşaatı var. Bununla ilgili bir soruşturma var mı? Yok. Hükûmet, Adalet ve Kalkınma Partisi yalnızca bir tane şey söylüyor, diyor ki: "Bunların hepsi iftiradır ve sizler de bir iftiracının iddiaları arkasına takılmışsınız." Kardeşim, madem öyle eğer itirafçıların iddiasına itibar etmeyeceksek itirafçıların söyledikleri üzerine niye ÇHD'nin Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı cezaevinde? Niye Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Doktor Selçuk Mızraklı cezaevinde? İtirafçıların beyanları üzerine yüzlerce muhalifi mahkûm ettireceksiniz, işinize gelmediği zaman "Bu iftiraların arkasına takılıyorsunuz." diyeceksiniz ama hakkınızı yemeyelim, bir soruşturma başlattınız, o da bu iddia sahibiyle ilgili.

Şimdi, bu her zaman böyle değildi, öncelikle onu söyleyeyim, her zaman böyle değildi. 1996'da da bir Susurluk kazası yaşandı ve o Susurluk kazasında da bazı şeyler ortaya çıktı. Bir emniyet müdürü, bir suç örgütü lideri, bir mankenin ve bir milletvekilinin içinde yer aldığı bir kazaydı ama bu kazadan sonra Türkiye seyirci kalmadı. Neler yapıldı? Kazanın ardından basın kuruluşları ve gazeteciler araştırmalar yaptılar, bir dizi ciddi iddiayı ortaya çıkardılar ve ilişkiler ağını kamuoyuyla paylaştılar. Ayrıca, Türkiye Büyük Millet Meclisinde o zaman bir araştırma komisyonu kuruldu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi o araştırma komisyonu sayesinde pek çok şeyi öğrendi. Ayrıca, devletin farklı kurumlarında buna dair çalışmalar yapıldı, MİT raporları hazırlandı. 1. MİT Raporu'nu Millî İstihbarat Teşkilatı 1988 yılında hazırladı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan müsaade ederseniz.

İlk rapor nedeniyle görevinden ayrılan Eymür 1995 yılında MİT'e Kontrterör Daire Başkanı olarak geri döndü ve bu dönemde 2. MİT Raporu hazırlandı. 3. MİT Raporu, Susurluk kazasının ardından, dönemin MİT Müsteşarı Sönmez Köksal tarafından 1996'da Başbakan Necmettin Erbakan'a kişiye özel olarak sunuldu.

Zamanım çok kısa, söylemeyeceğim ama çok çarpıcı tespitler vardı 3. MİT Raporu'nda. Yine, Kutlu Savaş tarafından bir rapor hazırlanmıştı, araştırma komisyonu kurulmuştu.

Şimdi, iktidar ne yapıyor? Bu iddiaların hiçbiriyle ilgili hiçbir araştırma yapmıyor, yaptırmıyor, sadece bu iddia sahibiyle ilgili bir soruşturma açtırıyor, o kadar. Evet, eski kötüydü ama şimdikinden daha kötü değildi herkes emin olsun diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)