| Konu: | İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 89 |
| Tarih: | 09.06.2021 |
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu teklifin 7'nci maddesiyle İcra ve İflas Kanunu'nun 308/c maddesinde değişiklik yapılması teklif edilmektedir. Teklif edilen bu değişiklikle, konkordato süreci iflasla sonuçlanırsa şirketlerin bankalara olan borçları gibi borçlar işçi alacaklarının önüne geçerek imtiyazlı hâle getirilmektedir. Oysa, İcra ve İflas Kanunu'nun 206'ncı maddesinde işçilerin, iş ilişkisine dayanan ve iflasın açılmasından önceki bir yıl içinde tahakkuk etmiş ihbar ve kıdem tazminatı gibi alacakları 1'inci sıra alacaklar arasında yer almaktadır. Şimdi, eğer bu değişiklik kabul edilirse, konkordato iflasla sonuçlanırsa banka alacakları ultra imtiyazlı alacak olacak ve işçi haklarının önüne geçecektir. Oysa, işçi alacaklarının önünde ise daha rehinli alacaklılar ve devlet alacakları vardır. İşçinin haklarını alabilmesi için önce bu borçlar ödenecektir. Zaten uygulamada da bunlardan sonra işçiye para kalmamaktadır ama şimdi, bunlara bir de banka gibi alacaklılar eklenmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu teklif, hem uluslararası sözleşmelere hem Anayasa'ya hem de vicdana aykırıdır. Bunu nasıl vicdanınıza sığdırıyorsunuz, anlamak mümkün değildir. Bu teklifte imzası olan saygıdeğer milletvekillerinin bu maddeyi yeterince okumadıklarını, incelemediklerini düşünüyorum. Yoksa, bu maddeyi iyice okusalar, Anayasa'ya ve vicdana açıkça aykırı olan bu teklife imza atmazlardı diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, hepinizin bildiği gibi, ülkemiz iyi yönetilmemektedir. Özellikle, AK PARTİ'lilerin "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" dediği, bizim "tek adam rejimi" dediğimiz sistem çalışmamaktadır. Türkiye, son üç yıldır büyük bir ekonomik krizin içindedir. Kriz kötü yönetimle birleşmiş ve Covid-19 salgınıyla da birleşmiş ve ekonomik buhrana dönüşmüştür. Maalesef, ekonomik buhranın ağır faturasını da öncelikli olarak dar gelirliler ve özellikle, işçiler ödemektedir. Oysa, bu teklif geçerse işçilere bir fatura daha kesilecektir. Faizle milyarlarca kâr elde eden bankalar alacaklarını kurtaracaklar ama emeğinden başka hiçbir geliri olmayan işçiler haklarını alamayacaktır. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir arkadaşlar, vicdanı olan hiç kimsenin de bunu kabul etmemesi gerektiğini düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, ekonomik buhran nedeniyle fabrikalar, şirketler, işletmeler iflas etmektedir; önümüzdeki dönemde de bu iflaslar artarak devam edecektir. 2021 yılının ilk dört ayında 39.066 şirket ve işletme kapanmıştır. Yine 2021 yılının ilk beş ayında 40 bin esnaf iş yerini kapatmıştır. 2018 yılında 1.094, 2019 yılında 899, 2020 yılındaysa 2.052 şirket konkordato ilan etmiştir. İşletmelerin kapanması, iflas etmesi nedeniyle de milyonlarca işçi issiz kalmıştır. İşte bugün itibarıyla 10 milyon 500 bin kişi işsizdir. İşsiz kalan bu işçiler ücretlerini, kıdem tazminatlarını, ihbar tazminatlarını, fazla çalışma ücretlerini alamadılar ve milyonlarca işçi mağdur oldu. Şimdi siz bu işçilere diyorsunuz ki: "Haklarınızın üzerine bir bardak su için." Ve işçileri bir kez daha açlığa mahkûm ediyorsunuz.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Su bile yok, su bile yok.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Su bile yok.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) - Bu, kabul edilebilir bir şey değildir değerli arkadaşlarım.
Bir de koruyup kolladığınız bankalara bakalım. Bankacılık sektörünün aktifleri bir yılda yüzde 24 artmış ve 6,5 trilyona çıkmıştır. Bankaların öz kaynakları yüzde 20,4 artarak 615 milyara çıkmıştır. Bankacılık sektörü ocak-nisan dönemindeyse 20,7 milyar TL kâr elde etmiştir. Bir tarafta öz kaynaklarını artırıp kâr eden bankalar, diğer taraftaysa tek geçim kaynağı ücreti olan işçiler. Yani "Milyarlarca kâr elde eden bankalar alacaklarını kurtarsın, işçilerse haklarının üzerine bir bardak su içsin." diyorsunuz; vallahi söyleyecek söz bulamıyorum.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Su vermiyorlar, suyu verseler bardağı vermiyorlar.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bu değişiklik Anayasa'ya ve uluslararası sözleşmelere açıkça aykırıdır. Anayasa'nın 49'uncu maddesinde: "Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır." demektedir. Yani devletin görevi çalışanları korumaktır, bu korumayı devletten beklemek de işçinin en doğal hakkıdır.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Ama kimin devleti? Bankanın devleti. İşçinin değil bankanın devleti.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) - Dolayısıyla, bu değişiklik Anayasa 49'a açıkça aykırıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım Sayın Demirtaş.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) - Bunun yanındaysa, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)'nun bu konuda 2 sözleşmesi vardır. Bunlardan birisi, 95 No'lu Ücretlerin Korunması Sözleşmesi'dir. Bu sözleşmenin 11'inci maddesinde "İmtiyazlı bir alacak teşkil eden ücret, alelâde alacaklıların hisselerini almalarından evvel, tam olarak ödenecektir." denilmektedir. Türkiye bu sözleşmeyi 1961 yılında onaylamıştır. Siz, altmış yıl önce koruma altına alınan işçi haklarını şimdi bankalara gasbettirmeye çalışıyorsunuz yani "İşçi hakları da geriye gitsin." diyorsunuz; bu da kabul edilemez değerli arkadaşlarım.
ILO'nun işçi haklarıyla ilgili diğer sözleşmesiyse 173 No'lu İşverenin Ödeme Güçlüğü Halinde İşçi Alacaklarının Korunması Sözleşmesi'dir. Bu sözleşmeyle ILO "İşçi alacakları devlet alacaklarının bile önünde olmalıdır." diyor. Yani tüm dünya "İşçi alacaklarını devlet alacaklarının önüne koyun." diyor ama AK PARTİ iktidarı olarak siz tam tersini yapıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) - Maalesef, Türkiye bu sözleşmeyi de henüz onaylamamıştır. İşçi haklarını korumak, koruma altına almak sosyal devletin gereğidir değerli arkadaşlarım. Bu sözleşmenin de onaylanması gerektiğini düşünüyorum.
Genel Kurula saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)