| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 91 |
| Tarih: | 15.06.2021 |
HDP GRUBU ADINA GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle bugün 15-16 Haziran büyük işçi direnişinin yıl dönümü. Ben de bu vesileyle bu direnişi ve bu direnişe öncülük edenleri selamlayarak başlamak istiyorum. Ve bu büyük işçi direnişinde yaşamını yitiren işçi yoldaşlarımızı da ayrıca anıyorum.
Aslında bugün hâlâ -geçmişte olduğu gibi- o büyük işçi direnişinin sermayenin ve iktidarın korkulu rüyası olduğunu da iyi biliyoruz değerli arkadaşlar.
Şimdi, üzerinde grubumuz adına söz aldığım önergenin gerekçesine gelirsek değerli arkadaşlar; sizlerin de bildiği gibi, ne yazık ki ülkemiz büyük bir açık cezaevine dönmüş durumda. Fakat sadece ülkenin açık cezaevine dönmesi meselesi değil, aynı zamanda cezaevlerinin de çok yüksek kapasitelerde işletildiğini ve mevcut AKP iktidarının da sürekli cezaevi yapmakla övündüğünü çok iyi biliyoruz.
Örneğin, 2021 yılının Mayıs ayı sonu itibarıyla şu andaki tutuklu ve hükümlü sayısı 283.481 değerli arkadaşlar. Normalde Türkiye'de 371 ceza infaz kurumu var ve bunların kapasitesi 250.576. Aradaki fark ne kadar? Aradaki fark 32.907 kişi yani fazladan, kapasite üzerinde 32.907 kişi cezaevlerinde tutuluyor ve bu insanların bütün hakları ihlal ediliyor. En başta bu insanların yatma, sağlık, beslenme, barınma, havalandırma gibi sayamayacağımız hakları da aslında bu vesileyle ihlal ediliyor.
Fakat benim aktarmak istediğim bu genel cezaevi tablosu içerisinde çok daha özgün bir konu değerli arkadaşlar. O da, defaatle partimizin, Eş Genel Başkanlarımızın, Grup Başkan Vekillerimizin ve milletvekili arkadaşlarımızın dile getirdikleri, hepimizin burada bir şekilde, artık isyanla ifade ettiği hasta mahpuslar sorunu. Evet, bu ülkenin bir hakikati olan hasta mahpuslar sorunu ne yazık ki AKP iktidarının hiç de umurunda değil ve cezaevlerini tabutluğa çevirmekten hiçbir şekilde imtina etmeyen, cezaevlerini ezaevlerine çeviren ve insanların son nefesinde vedalaşma hakkını bile tanımayan bir iktidarla karşı karşıya olduğumuzu ifade etmek istiyoruz.
Biliyorsunuz, geçen yıldan başlayan, bütün dünyayı kasıp kavuran bir Covid-19 pandemisi var. Bu pandemiye ilişkin bir infaz paketi çıkarıldı, bir düzenleme yapıldı ama gelin görün ki söz konusu olan böyle can alıcı bir salgında bile hasta mahpuslar dikkate alınmadı, hasta mahpusların tahliyesi için hiçbir adım atılmadı, onların koşullarını düzeltmek, onların yaşama tutunmasını sağlamak bir yana, koşulları daha da ağırlaştırıldı. Neden koşulları daha da ağırlaştırıldı değerli arkadaşlar? Çünkü pandemi nedeniyle cezaevlerinden sağlık kuruluşlarına gitmek zorlaştı, sevkler engellenmeye başlandı ve en kötüsü, yaşamını tek başına idame edemeyecek hâlde olan hasta mahpuslar, hastaneye gidip geldikten sonra, depolardan bozma karantina odalarında on dört gün tek başlarına tutulduklarında aslında ikinci bir mağduriyeti, ikinci bir hak ihlalini yaşıyorlardı. Bunları defaatle buradan ifade ettik ama ne yazık ki sizler ne vicdanlarınızı ne gözlerinizi ne de kulaklarınızı açmadınız ve bu meseleye duyarsız olmaya devam ediyorsunuz.
Bu kürsüden çokça arkadaşımın ve benim de gösterdiğim kişi var: Bu, Mehmet Emin Özkan amca. Söylüyorsunuz "amca" diyorum çünkü çok yaşlı. Benim için nasıl, ne suç işlediği, ne yaptığı hiçbir şekilde önemli değil. Bu insan cezaevinde ve en son cezaevinden sağlık kuruluşuna götürülürken böyle görüntülendi. Evet, siz bu resmi vicdanınıza sığdırıyorsanız yani dedenizin, babanızın yaşında olan -buradaki bazı vekil arkadaşların yaşıtı da olabilir- bir insanın bu şekilde muamele görmesine razıysanız size hiçbir şekilde söyleyecek sözümüz yok. Ama biz şunu çok iyi biliyoruz: Bugün Mehmet Emin Özkan'ın yeri cezaevi değildir, hastanedeki mahkûm koğuşu değildir; Mehmet Emin Özkan'ın yanı çocuklarının yanıdır -vedalaşma hakkıdır- torunlarının yanıdır. O öldüğü zaman Türkiye daha iyi bir ülke olmayacak, öldüğü zaman bu ülke huzura kavuşmayacak, bu ülkenin toplumsal barışı, bir arada yaşama iradesi ve gelecek ülküsü aslında yaralanmış olacak ve bu yaralanmaya sizler insan yaşamına kastederek aslında katkı sunmuş olacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Teşekkür ederim.
Şimdi, değerli arkadaşlar, elimizde birçok veri var. Bakın, 2021 yılının sadece ilk iki ayında cezaevlerinden cenazeler çıkmaya yine devam ediyor. 22 Nisanda İsa Gültekin Mersin 3 No.lu Cezaevinde hasta mahpustu, yaşamını yitirdi, kanser hastasıydı ve sizler tahliye etmediniz. Evet, sizin Adalet Bakanlığınız, sizin ideolojik saiklerle kurumsallaştırdığınız Adli Tıp Kurumunuz rapor vermediği için, ceza infaz kurumları "Evet, tahliye edilmelidir." demediği için İsa Gültekin yaşamını yitirdi. Sadece o mu? Hayır, Hayrettin Yılmaz da hem verem hastasıydı hem akciğer CA hastasıydı, birçok kronik hastalığı vardı ama tahliye etmediğiniz için yaşamını yitirdi, tıpkı Koçer Özdal gibi, tıpkı Takiyettin Özkahraman gibi, tıpkı Ali Boçnak gibi ve diğer adını sayamadığım hasta mahpuslar gibi. Sizler yandaşlarınıza aslında iltimas tanırken insanlığı öldürüyorsunuz, insanlığın vicdanını öldürüyorsunuz. Ben buna hakkınız olmadığını düşünüyorum. Bir kez daha vicdanlarınıza seslenmek istiyorum.
Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)