GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:92
Tarih:16.06.2021

CHP GRUBU ADINA ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, infaz kanunu şüphesiz ki bir ülke için en az ceza kanunu kadar önemlidir. Ülkedeki yargılamanın sağlıklı olması, doğru olması, bu amaçtır ama öte yandan da infaz kanunuyla amaçlanan şey ceza almış kişinin topluma yeniden kazandırılmasına yönelik bir sistemin işletilmesidir. Bizim İnfaz Kanunu'muz da sizlerin özel çabası ve yeteneğiyle birbirine girmiş durumda. Bazı suçlar dörtte 3, bazıları üçte 2, bazıları yüzde 40; denetimli serbestlik bazen bir yıl, bazen üç yıla kadar çıkıyor; erteleniyor, ertelenmiyor, karman çorman yani hukukçu değil, matematiği güçlü olmayan birinin bu meseleyi çözmesi çok zor.

Şimdi, yine İnfaz Kanunu'nda bir değişiklik yapılıyor ve baktığımızda tartışmalı maddeler şüphesiz var ama aslında sağlıklı bir uygulama olsa belki başka bir pencereden bakılabilir. Yani yargılamaların adil olduğunu bilsek, görsek, duysak belki burada konuşacağımız cümleler biraz daha farklı olur.

Şimdi, hani bazen böyle sesleniyoruz ya çok açık yolsuzlukları dile getirdiğimiz zaman: "Ya, bu memlekette savcı yok mu?" diye bağırıyoruz ya, "Yok mu bir savcı?" diyoruz, hani olur da kaçak falan olur korkusuyla, 6.500 cumhuriyet savcısı var, bunları adli açıdan, yaptıkları işlem açısından da 148 başsavcının emri altına alıyorsunuz.

Bir diğer nokta, şimdi, cezaevlerinde yapılacak dinlemeler. Bunların hakkaniyetli, ölçülü bir şekilde yapılması lazım. Burada böyle bir ölçü görmüyoruz. Tüm cezaevi müdürleri, Türkiye'deki tüm mahkûmları ister bir yıl yatsın ister on yıl yatsın, dilediği kadar, dilediği süre, kendi eşiyle, çocuklarıyla olan görüşmesini dinleyebilecek bir hakka kavuşuyor.

Değerli arkadaşlar, şimdi, tüm bunların, bu karmaşıklığın sebebi Türkiye'de adaletin olmamasıdır, sorun bu. Alanya'da bir hâkim tutukluluk kararına muhalefet şerhi yazıyor. Suçlama şu: 432 gram uyuşturucuyla yargılanan bir sanık var ve tahliye kararı yönünde oy kullanıyor ve gerekçeye de aynen şöyle bir ifade yazıyor: "Her ne kadar sanık uyuşturucu madde ticareti suçundan yargılansa da mafya liderleriyle dans eden birtakım siyasilerin yakınlarının adı uyuşturucu iddialarına karışırken ve haklarında soruşturma dahi açılmazken daha az suç işleyen sanıklara daha ağır ceza verilmesi adalet anlayışımla bağdaşmadığından sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum." Ne oldu biliyor musunuz? Adamı Siirt'e sürdüler hemen, adam gitti Siirt'e. Şimdi, bu söze itiraz eden biri var mı? 432 gram, yarım kilo bile değil, öteki tarafta 5 ton konuşuluyor, soruşturma bile yok.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Geldiği yer belli.

ZEYNEL EMRE (Devamla) - Soma'da 301 insanımız hayatını kaybetti, katliama uğradı ya göz göre göre. Denetimlerle tespit edilmiş, yüzde 100 kusurlu tek bir kişi içeride değil şu anda ve özel olarak büyük gayret sarf ettiniz o insanları kurtarasınız diye. Yani orada 301 kişinin yakınlarının yerine kendinizi bir koyun, ne hissedersiniz, ülkenize, adalete karşı duygunuz ne olur sizin? Sadece yargı alanındaki adaletsizliklerden bahsetsek, açıkçası bu da yetersiz kalır.

Şimdi, Türkiye'de, hâli hazırda müteahhit firma sayısı itibarıyla tüm Avrupa'daki müteahhit firmalarından, şirketlerinden fazla müteahhit var. Değerli arkadaşlar, beş yılda, 5 şirkete, 55 ihalede 161 milyar Türk lirası iş verilmiş ve bütün bunların hiçbirinde açık ihale yok, çağırmış vermişler 161 milyar TL. Niye arkadaşlar, Allah aşkına, niye?

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - 5'li çete.

ZEYNEL EMRE (Devamla) - Yani niye, biz biliyoruz, siz söyleyin, niye? Siz söyleyemiyorsunuz, onun için ben söyleyeceğim: Çünkü buradan besleniyorsunuz, sizin medya düzeniniz de siz de bu parasal ilişkiden besleniyorsunuz, bunun başka izahatı yok. Türkiye'de yapacak iş bulamadınız, sırf bu müteahhit çevresine iş, istihdam yaratasınız diye Kanal İstanbul'u çıkardınız, oradaki arsa satışıydı, oydu, buydu. 5 firma, başka kimse yok. Yıllardır bu Parlamentoda milletvekili arkadaşlarımız "Türkiye'nin en büyük medya kuruluşlarından biri Doğan Medya el değiştirdi. 850 milyon dolarlık yüksek bir meblağ söz konusu, tek bir kuruş ödemediler. Bu nasıl bir kredi ilişkisi?" diye Ziraat Bankasına soru soruyorlar. Ziraat Bankası cevap vermiyor.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - "Ticari sır." diyor.

ZEYNEL EMRE (Devamla) - Bakanlara soruyorsun, cevap vermiyor; Hükûmete soruyorsun, cevap vermiyor; kimse cevap vermiyor.

Şimdi, bakın, ortaya çıkıyor. Tabii, Ziraat Bankası bir yandan Varlık Fonuna devredildi, denetim dışı, değil mi? Kemerburgaz'da satın alan kişilere ait bir arazi var, değeri 65 milyon dolar. Bu 65 milyon dolarlık arazinin imarı söz konusu değil; ormanın içinde, su havzaları var, bir tane imar örneği yok; öyle bir yerde imar çıkardığında çok artacağı belli. Oraya bir imar çıkartıyorlar, değeri 65 milyon dolardan 650 milyon dolara çıkıyor. Bakın, 650 milyon dolara çıkıyor ama bu imarlı hâlinin iptal edileceğini herkes biliyor. O hâliyle 65 milyon dolar ödemeyi kabul ediyor Ziraat Bankası. İmar eski hâline geliyor, 65'e düştü bugün, iptal edildi ama ödeme 650 milyon dolar olarak sayıldı. Şimdi, arkadaşlar, bu, soygun değil mi, hırsızlık değil mi? Göz göre göre, Türkiye'de bu kadar yoksul insan varken 650 milyon doları bir yanda hiç etmek değil mi, vatandaşın parasına çökmek değil mi? Artık bu terimler Türkiye'de çok kullanılır oldu. Tüm bunlar karşısında, bu adaletsizlikler karşısında söylüyoruz, anlatıyoruz, dile getiriyoruz falan.

Ben geçen konuşmamda konuşmamı bağlarken şunu söylemiştim: Ya, altın buluyorsunuz sıkışınca, gaz çıkartıyorsunuz, petrol buluyorsunuz; hepsinin teslimat tarihi 2023 ama, ondan önce teslimatı yok bunların, bulduklarınızın yani seçime endeksli.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Müsilaj peşin.

ZEYNEL EMRE (Devamla) - Hani böyle bugün yarın önümüzde göreceğimiz hiçbir şey yok ama açılış yapıyoruz, teslimatı 2023.

Şimdi de bir moda oldu, bu hırsızlıkları dile getirdiğimizde "vatan, millet, Sakarya; FETÖ, PKK, DHKP-C" başka bir şey yok. Ya, bu hırsızlıkla ne ilgisi var? Sen bunu anlat. Sen hortumlamışsın, ben sana deliliyle, belgesiyle söylüyorum. Bununla ne ilgisi var? Şimdi "Türkiye'nin terör örgütleriyle mücadelesi meşrudur." Ya, arkadaşlar, bu hırsızlıkla bunun ne ilgisi var? Göz göre göre milletin parasını çalıyorsunuz, 5'li komisyon eliyle ihaleleri de peşkeş çekiyorsunuz, aleni bir şekilde gidiyor. Belki 50 milyar TL'ye yapılacak iş 160 milyara gidiyor, paraların arada kime gittiği belli değil. Ama bunları dile getirdiğimizde "Bu, FETÖ'nün iddiası." Bunları dile getirdiğimizde "Yok, PKK'lılar söylemişti bunu." Ya, artık şu komik, garip savunmayı bir terk edin ya, yazık yani. Şu milletin sırtına yük olmaktan vazgeçin. Türkiye'nin birçok zorluğu var, bakın, emin olun, sizin yaptığınız bu yolsuzluk düzenini durdurabilirsek -inşallah, Allah'ın izniyle ilk seçimde bunu başaracağız- birkaç senede Türkiye ayağa kalkar arkadaşlar, bundan hiç şüpheniz olmasın.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)