GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:92
Tarih:16.06.2021

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan 267 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 10'uncu maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve kamuoyunu saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, bir ülkede adalet mekanizması siyasetçilerin güdümünde işliyor ise o ülkede adaletin tecellisi değil, adaletin tasfiyesi konuşulur; adaletin tasfiye edildiği yargıda da her türlü hukuksuzluk meşrulaşır, evrensel norm olarak kabul gören tüm hak ve özgürlükler devletin bekası için birer tehdit hâline gelir. Bugün üzerinde sıkça durduğumuz tecrit uygulamaları olsun, cezaevlerindeki kötü muameleler olsun, işkenceler olsun, her türlü gaddarlığın asıl nedeni siyasilerin hukuk üzerinde yaptıkları tahribatın tüm kamu kurum ve kuruluşlarına sirayet etmesinin sonucudur. Türkiye'de hukuktan bahsedemediğimiz gibi kurumlarda da adalet ve hukukun uygulanmasından bahsedemiyoruz. Özellikle yargı mekanizmasının bu kadar siyasallaştırıldığı bir ortamda, hukuki tüm değerlerin her gün biraz daha ayaklar altına alınmasının da tanıklığını yapıyoruz. Siyasiler yargı üzerinde o kadar muktedir bir hâle geldi ki hukuksal bir kararı tanımayacak kadar ileri gitme haklarını kendilerinde görüyorlar. İşte, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Sayın Selahattin Demirtaş kararında olduğu gibi "Karşı hamlemizi yaparız, bu işi bitiririz." söylemi, bu hukuksuz ve adaletsiz ortamın âdeta özeti hâline gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, yazılı hukukun oluşturulmasının temel sebebi, güçsüzü gücü elinde bulundurana karşı korumaktır fakat bakıldığı zaman, Türkiye'de hukuk güçlünün güçsüzü ezmek için kullandığı bir aygıt hâline gelmiştir. Yani bir vatandaş siyasal bir eleştiri yaptığı zaman, savcı kılı kırk yararak bu eleştiriyi propagandaya çevirip en üst limitten ceza alması için her türlü oyunu, kurguyu kaleme gönül rahatlığı içinde alabiliyor fakat mafya-devlet ilişkisi merkezinde yer alan İçişleri Bakanı hakkında iki satır yazamıyor, bu konuyu araştıralım diyemiyor. Sadece bu örnek dahi yargının yanlı ve taraflı olduğunun kanıtıdır. Yanlı ve taraflı yargı içerisinde övünebileceğiniz tek şey yaptığınız cezaevleridir. Gelişmiş ülkelerde mevcut cezaevleri ihtiyaç fazlası görülerek kapatılıyor, Türkiye'deyse yatırım diye lanse ediliyor. Kara para aklayanlar, otellere tanklarla çökenler, uyuşturucu sefası yapanlar, gazetecilik adı altında haraç kesenler, sokak eşkıyalığına soyunanlar, limanlara çöreklenmiş olanlar hakkında tek bir soruşturma dahi açamazken "..."(x) diyen, özgürlük diyen, barış diyen, kardeşlik diyen, eşit yurttaşlık diyen binlerce insanı cezaevine atıyorsunuz. Cezaevleri, milletin verdiği yetkiyi millet adına kullanan milletvekilleriyle, belediye başkanlarıyla, meclis üyeleriyle, kısacası sizin çürümüş hukuk düzeninize karşı her türlü evrensel hukuk haklarını savunan ve tek talepleri demokratik bir ülke olan seçilmişlerle dolu. Aslında, yargının ne kadar aşındığını, hukuksuzluğun nasıl her kademeye yayıldığını sizler de iyi biliyorsunuz fakat yargıya talimat verme ayrıcalığından ve konforundan vazgeçmek istemiyorsunuz.

İnsanı, insan hak ve hürriyetlerini o kadar değersizleştirdiniz ki "İnsan Hakları Eylem Planı" adı altında yapılan çalışmalar bile bu sisteminin kokuşmuşluğuna cevap olamaz. İnsan hak ve özgürlükleri bağlamında bir çalışma yapmak istiyorsanız öncelikle cezaevlerinden başlamanız gerekir.

10'uncu maddede hükümlülere hasta ziyareti amacıyla verilen izinle ilgili düzenleme var. Fakat siz, HDP'li siyasetçilere bırakın izin vermeyi, ailelerinin dahi gelip ziyaret etmelerine izin vermiyorsunuz. Tutuklayıp ailelerinden ve yaşadığı şehirlerden binlerce kilometre uzağa atıyorsunuz, ailesinin bile gelip ziyaret etmesini istemiyorsunuz. Cezaevinde, bırakınız İnsan Hakları Eylem Planı insanlık ayıbı yaşanıyor.

Değerli milletvekilleri, ambarların efendisi, Bitlis Ahlat'ta yapılan cezaevi inşaatını yatırım olarak gösterip Bitlislilere de yabancı infaz memuru değil Bitlisli olacak müjdesi veriyor. Peki, bu cezaevlerinin ekonomiye katkısı ne? Yok; üretime katkısı yok; halkın refahına katkısı yok. İşsizlik azalacak mı? Yok. Ahlat Güzelsu köyünün doğru dürüst yolu yok. KÖYDES bütçesinden ihale aşamasına gelen yolun yapımını ambarlar efendisi iptal ettirmiş, gerekçesi nedir, kimse bilmiyor. Şilili Şair Nicanor Parra'nın güzel bir sözünü hatırlatmak istiyorum: "Paranla şeref kazanma, şerefinle para kazan ki, paran bittiğinde şerefin de bitmesin." (HDP sıralarından alkışlar)