GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Askeri Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:94
Tarih:22.06.2021

İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Askeri Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin geneli üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Askerî düzene hâkim olan hiyerarşi, emir komuta ilişkisi ve bunun gerektirdiği disiplin askerî suçların türleri ve yargılanmasında farklılığa yol açmaktadır. Bu yönüyle üzerinde mütalaada bulunacağımız hususlar, yalnız ve ancak askerî yararı koruma amacı gütmektedir. Kanun teklifinde askerî düzeni olumsuz etkileyecek, uygulamada yeni problemler doğuracak ve keyfîliğe yol açacak mahiyette birtakım düzenlemeler bulunmaktadır. İktidar ortakları Komisyon görüşmelerinde yine muhalefetin hiçbir yapıcı eleştirisini ya da önerisini dikkate almamıştır. Teklifte hiyerarşiyi bozucu hükümler vardır ve mutlak suretle ayıklanmalıdır. Askerî düzen içinde ayrımcılığa yol açılmamalı, her aşamada asker kişi, eşitlik ilkesi zedelenmeden korunmalıdır. Asker ocağı Peygamber ocağıdır, göz bebeğimizdir ve ortak değerimizdir. Bu alana siyasetüstü bakmak gibi bir mecburiyetimiz vardır.

Görüşülmekte olan teklifte 353 sayılı Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu'nun yürürlükten kaldırılması nedeniyle askerî suçların yargılanmasında uygulanacak usul kanunu hükümlerinin maddi ceza hukuku düzenlemeleri içeren Askeri Ceza Kanunu'na dercedildiğini görmekteyiz. Usul hükümlerinin ayrı bir usul kanununda toplanmaması hâlinde askerî yargılamada uygulanacak olan farklı usul hükümlerine Ceza Muhakemesi Kanunu'nda yer verilmesi uygulamada birtakım kolaylıklar yaratacaktır. Örneğin, teklifin 3'üncü maddesinde yer alan "Asker kişi herkes tarafından geçici olarak yakalanabilir." ifadesi iki bin yılı aşkın bir geçmişe sahip ordumuzun bütün itibarını alaşağı etmektedir. Bu, tıpkı geçmişte FETÖ'cü çetecilerin askerî varlığımızı hedef alan düşmanca kumpaslarını aklımıza getirmektedir. Bunu ancak Türk ordusunun düşmanları talep eder diye düşünmekteyiz. Suçüstü hâli gibi açıklamalarla bu konuyu izah edebilmek mümkün değildir çünkü suçüstü hâli sadece asker kişiler için değil, Ceza Muhakemesi Kanunu'nda tüm Türk vatandaşları için geçerlidir.

Teklifin 5'inci maddesiyle, asker kişilerin suç işlemelerinin araştırılması izne tabiyken, ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hâllerinde bu izin aranmamaktadır. Kuvvet komutanları ve Genelkurmay Başkanı hakkında açılacak soruşturmalar Cumhurbaşkanının iznine tabi hâle getirilmiştir. Peki, bu ucube sistemde söz konusu Cumhurbaşkanlığı makamı aynı zamanda bir siyasi partinin genel başkanlığı makamı değil midir? Bu teklif, siyasetin ordu üzerinde vesayet kurma çabasıdır. Dünyanın en şerefli ordusunu mesnetsiz ithamlara karşı savunmasız hâle getirmeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Yoksa siz, Türk ordusunu yıllarca içine sızmasına göz yumduğunuz FETÖ'cülerle mi karıştırıyorsunuz? Siz, Türk askerinin bu suçları kolaylıkla işleyebileceğini mi öngörüyorsunuz ki bu keyfî yargılamanın önünü açıyorsunuz?

Yağma, irtikap, kasten adam öldürmek, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak, düşmanla iş birliği yapmak, devlete karşı savaşa tahrik, düşman devlete maddi ve mali yardım; bu suçlardan birini şanlı Türk ordusunun mensuplarının işleyeceğine dair kuvvetli inancınızla bu suçları sivil inisiyatife devretmiş bulunuyorsunuz. Bütün bu ciddi ithamlara karşı Türk ordusunu savunmasız bırakan bu kanun teklifini kabul etmiyoruz. Sizin devlete bakışınızın dışa vurumudur bu teklif. Her gün bir başka AK PARTİ'li siyasetçi hakkında farklı iddiaların gündeme geldiği ve bu siyasetçilerin yargıdan köşe bucak kaçtığı bu dönemde askerî varlığımızı hedef alan bu teklif son derece manidar ve tehlikelidir. Bu teklifle Türk ordusunu ikinci bir tasfiye sürecine sürüklediğinizin acaba farkında mısınız? İlk denemede bu kutsal çatının altında İYİ Parti yoktu. Bugün, buna müsaade etmeyeceğimizin bilinmesini isteriz; buradan uyarıyorum, aklınızdan bile geçirmeyiniz.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de yaşanan hukuksuzluğun temel sebebi, gücün tek kişinin elinde temerküz etmesidir. Yargının siyasallaştığı yerde, istisnalar kaide olur. Türkiye'de yargının siyasallaşması, siyaset kurumunun kendisini yargı yerine koymasına sebep olmuştur. Bu iktidarın Türkiye'yi taşıdığı hukuksuzlukta maalesef, kendisinde suç işleme imtiyazı gören bir güruh ortaya çıkmıştır. Kendini hukuken imtiyazlı gören ve paramiliterleşen bu yapıların gelecekte Türkiye'nin başına açabileceği gaileleri bugünden görmek mecburiyetindeyiz. Türkiye'de adı konulmamış bir infaz sistemi mutlak suretle ifşa edilmeli ve deşifre edilmelidir.

Yeni Türkiye'de iktidarın aleyhinde konuşursanız, ya hapse giriyorsunuz ya da sokak ortasında saldırıya uğruyorsunuz. Bu suçu işleyenler, siyasi konfor alanlarında besleniyor ve korunuyorlar, bunu bütün Türkiye görüyor ancak hiç kimse unutmasın ki suçlunun beraat ettiği yerde yargı hüküm giyer.

İYİ Parti olarak biz, adalet sisteminin hangi fikir ve ideolojik zeminde olursa olsun siyasallaşmasının karşısındayız. İYİ Partinin iktidarında üstünlerin hukukunun değil, hukukun üstünlüğünün esas alındığı bir Türkiye'yi hep birlikte inşa edeceğiz.

Saygıdeğer milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı NATO Zirvesi'nde Biden'la görüşme randevusu uğruna memleketimize ve milletimize leke sürecek alçak bir iftiraya göz yummuştur. AK PARTİ Genel Başkanı Sayın Erdoğan, Biden'ın sözde Ermeni soykırımı iftiralarıyla ilgili olarak, uçağa binerken "Hesabını soracağız." diyerek gitmişti ancak ertesi gün Brüksel'de "Hamdolsun bu konu gündeme gelmedi." diyerek sözünden geri dönmüştür. Trump'ın "Aptal olma." mektubunun ardından bir kez daha Türk milleti hayal kırıklığı yaşamıştır. Sayın Erdoğan Biden'la olumlu ve verimli bir görüşme yapıldığını ifade ediyor. Buradan soruyoruz: Türkiye-ABD ilişkilerinde hangi olumlu gelişme yaşanmıştır? Mesela 1,2 milyar dolar para ödediğimiz hâlde uçaklarımızı teslim etmeyen ve gasbeden Amerika'dan F-35'leri mi aldınız? İktidara defaaten sorduk, yine soruyoruz: Uçaklar nerede? Yok. Para nerede? Yok. Uluslararası tahkime gitmek için neyi bekliyorsunuz?

Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı ABD'yle ilişkilerde Türkiye'nin lehine olan hangi adımı atmıştır bu görüşmede? S-400'leri aktive etme noktasında ABD'yi ikna mı ettiniz yoksa PKK/YPG'ye destek veren Amerika Birleşik Devletleri'ne geri adım mı attırdınız? ABD Kongresi yaptırımlarını mı kaldırdınız? Irak ve Suriye'nin kuzeyindeki sorunlarımızı mı çözdünüz? Libya ve mavi vatan konusundaki engellemeleri mi kaldırdınız? Türk milletine soykırım iftirasıyla saldıran Amerika Birleşik Devletleri Başkanına had mi bildirdiniz yoksa müfterilerin sessizliğine hamt mı ettiniz? Ne yaptınız? Türkiye'nin haklı olduğu dış politika tezlerini savunacak iradeniz şayet yoksa İYİ Parti olarak bunları savunmaya biz talibiz. Türkiye'nin haklı mücadelesini gündeme getirmeye cesaret edemiyorsanız İYİ Parti olarak bizim cesaretimiz var ve buna hazırız.

Biden görüşmesinden Türkiye adına çıkarılacak tek sonuç şudur: Bütün yabancı güçler Afganistan'dan çıkarken Mehmetçik'imize Afganistan'da nöbet yazdırdınız; bu, utanılacak bir durumdur ve ne yazık ki bu, sadece Biden yönetimine şirin gözükmek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Savrulan dış politikayı rayına oturtmak ve Türkiye'yi uluslararası alanda hak ettiği yere taşımak Allah'ın izniyle bize nasip olacaktır.

Değerli milletvekilleri, tek adam rejiminin anayasal çerçevesini oluşturan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde dengesini kaybetmiş bu iktidarın yönetiminde ağır bedeller ödemeye devam ediyoruz. Türk lirası değer kaybediyor, Türk ekonomisi eriyor. Yeni sisteme geçilen Temmuz 2018'de dolar ortalama 4,73 liradan işlem görürken bugün ekonomik çöküşün sonucu olarak 8,76 seviyelerine kadar çıkmıştır. Türk lirasının değer kaybı geride bıraktığımız üç yıl içinde yüzde 85'i geçmiştir. Bir yandan hayat pahalılığı, diğer yandan işsizlik ve yoksulluk milletimizin geçim sıkıntısıyla kuşatılan bir hayata mahkûm edilmesine sebep teşkil etmiştir. İşsizlerimizin sayısı 10 milyonun üzerindedir, 34 milyon kişi bankalara borçlu durumdadır; 23 milyon icra dosyası icra dairelerinde bekliyor, hacizler milletin kapısına dayanmıştır. Vatandaş sokakta "Açım." diye isyan ediyor, Sayın Erdoğan ise "Açları siz doyurun." diyerek sorumluluğu muhalefet partilerinin üzerine yıkıyor. Eğer iktidar olarak siz sorumluluğunuzun gereğini yerine getiremiyorsanız, emeklimizi, işçimizi, çiftçimizi, çalışanlarımızı düştüğü bu borç batağından kurtaramıyorsanız bu büyük milletin çektiği ezanın, cefanın vebali sizlerin boyunlarındadır. Son on dokuz yılda bu milletten 2 trilyon 311 milyar dolar vergi topladınız. Bu siyasi iktidar "şayet 'Açım.' diye feryat eden vatandaşı muhalefet doyursun." diyebiliyorsa, orada iktidarın değişim zamanının geldiği ortaya çıkıyor ve o değişim inşallah Türkiye'de yapılacak ilk seçim kadar yakındır.

Zenginliği üretmek ve paylaşmak yerine fukaralığı yönetme hevesinde olan siyasi iktidarınızın miadı dolmuştur. Bu noktadan sonra Türkiye için çıkış yolu da bellidir. İktidar olarak siz sandığı getireceksiniz, millet yetkiyi verecek, biz de gereği neyse onu icra edeceğiz. İYİ Parti olarak bunu yapmaya hazır olduğumuzu aziz milletimizin bilmesini istiyorum.

İYİ Partinin memleket ve millet tasavvurunda 5 maaşlı danışmanlar yok; zenginleşen evlatlar, bakanlık yapan damatlar, girişim dehası yeğenler de yok. Devlet idaresinde adalet var, hakkaniyet var ve liyakat var. İYİ Partinin ekonomik hedeflerinde, yandaş müteahhitleri değil büyük Türk milletini zengin etmek var. Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener'in ifade ettiği gibi, işte tam da bu yüzden biz koltuk döşemelerini değil yurt sathında il ve ilçe ilçe dolaşarak ayakkabılarımızı eskitiyoruz.

Ant olsun ki umutsuz gençlerin, enflasyona yenilen sabit gelirlilerin, yük altında ezilen çiftçilerin çektiği çilenin hesabını sizden soracağız. Yandaşa peşkeş çektiğiniz her kör kuruşun hesabını da size bırakmayacağız. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, insanoğlunun en büyük yanılgılarından biri doğanın bir parçası olduğunu fark edememesidir. Marmara Denizi'nde aleni bir cinayet işlenmiştir. Bu suç, hepimizin gözünün önünde cereyan etmiştir. Yayılarak suyun yüzeyini ve derinlerini saran müsilaj söz konusu ölümün de ilanı olmuştur. İYİ Parti olarak iktidara çağrımızdır: Vakit kaybetmeden iyi tarım uygulamalarına geçin; gübre, kimyasal ve ilaç kullanımının azaltılmasını sağlayın. Denizlerimizdeki dip hayatına zarar veren trol tipi avcılığa karşı yaptırımları artırın. Marmara Denizi'ne atık su döken ve nüfusu 5 binden fazla olan yerleşim birimlerine de hızla ileri biyolojik arıtma tesislerini kurun. Bu konu siyasi mülahazalarla ve hamasetle değil ancak icraatla çözüme kavuşturulacaktır. İYİ Parti olarak doğa konusunda zerre tavizimiz yok, olmayacak da. Doğanın insana değil insanın doğaya ihtiyacı olduğu asla unutulmamalıdır.

Saygıdeğer milletvekilleri, biliyorsunuz, şayet engellenmemiş olsaydı bugün RTÜK seçimlerini de gerçekleştirecektik. Bu konuyla ilgili birkaç cümle sarf etme ihtiyacı hissediyorum. Biliyorsunuz, Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidara geldiği günden itibaren televizyonlarda farklı farklı diziler oynatılıyor. Bunlardan bir tanesi on beş yıldan fazla sürdü, bunların bir kısmı da yaklaşık on yıldan beri devam ediyor. Bir televizyon dizisinde sigarayı insan sağlığına tehlikeli gördüğü için mozaikleyen televizyon kuruluşları ve bunu sağlayan RTÜK, gözlerimizin önünde onlarca cinayet işleyen bir kişinin bile adalet huzurunda hesap vermesini temin eden bir adım atmıyor. Şunu demek istiyorum, sabah kalkıyoruz akşam yatıyoruz, seyrettiğimiz dizilerde şu var: Kendini devletin yerine koymuş ve devlet adına hesap soracak ve kendini suç işleme imtiyazına sahip gören çeteler hüküm sürüyor televizyon dizilerinde. Şimdi, bunları bizim çocuklarımız izliyor. Sigarayı mahzurlu gördüğümüz ve çocukları kurtarmak için mozaiklediğimiz bir dönemde çocuklarımıza sabah akşam cinayet seyrettiriyoruz. Bununla da yetinmiyoruz, bu adamların hiçbiri adalet huzuruna çıkmıyor. Ortaya öyle bir nesil çıktı ki yani "Ben eğer bir suç işlersem himayesinde olduğum gruplar beni yargılanmaktan koruyacak ve kollayacak." Böyle bir durumda yetişmiş nesillerin kendisinin psikolojik anlamda tehdit altında olduğunu hissetmesi lazım ama çocuk bunu göremez ise Türkiye Büyük Millet Meclisinin mutlaka görmesi ve göstermesi lazım. Devriiktidarınızda... (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Ben bu psikolojiyi biliyorum, bakın, kendinizi suç işleme imtiyazına sahip olduğunuzu zannettiğiniz psikolojiyi ben biliyorum, benim yaş kuşağım da biliyor bu psikolojiyi. Örnek vereyim size: Biz üniversitede okuyorduk, siyasi görüşlerimiz münasebetiyle de okulda birtakım kavgalara karışıyorduk, yani benim gibi buradaki birçok insan da bunu yaşamıştır. Biz bunu bir sene, iki sene, üç sene yaptık; her birinde karakola gittik ve karakol tarafından da serbest bırakıldık çünkü adi kavgalardan sayıldı ama ne zamanki sıkıyönetim söz konusu oldu, ettiğimiz her kavganın aslında öğrenim özgürlüğünü engellemek suçunu oluşturduğunu öğrendik. Bunu öğrendik ama çaresini bulamadık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Bitireceğim Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - 12 Eylülde hepimiz kendimizi zindanlarda bulduk, aynı karavanadan yemek yedik, aynı koğuşlarda farklı görüşlerde insanlar olarak beraberce yattık.

Sonra da sorduk "Niye böyle oldu? Bunlar basit kavgalardı. Bize bunun başında 'öğrenim özgürlüğünü engellemek' diye bir suç olduğunu anlatsalardı da yapmasaydık." demeye fırsat bulamadık çünkü ihtilalin şartlarını olgunlaştıran öyle istediği için öyle olmuş, onu öğrendik. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Şimdi, bugün de benzer birtakım olayları yaşıyoruz, bunlara karşı el birliğiyle tedbir almak bizim mecburiyetlerimizin arasındadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi bu durumla alakalı olarak asla ve kata mazeret üretemez, üretmemelidir.

O sebeple, ben buradan, eleştirilerimizin doğru anlaşılmasını ve ciddiye alınmasını talep ediyorum. İktidarı yanlış uygulamaları yönüyle...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Ek süre vermiyoruz Sayın Başkanım.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Ben müsamahanıza alışkınım, istirham ediyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Ne zaman iktidarın ve Sayın Tayyip Erdoğan'ın uygulamalarını eleştiriyor, bu konularla ilgili soru yöneltiyorsak karşılığında şu cevabı alıyoruz: "Yapmayın bunu; bu, Tayyip Erdoğan düşmanlığı." Tayyip Erdoğan bu ülkenin Cumhurbaşkanı, İYİ Parti Grup Başkan Vekili olarak bizim, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Özgür Özel Bey'in, Tayyip Erdoğan düşmanlığı yapma ihtimali yoktur zaten. Biz Tayyip Erdoğan'ı düşman değil, siyasi rakip olarak görüyoruz ama konuşmamın bir bölümünde söylediğim gibi yanlış bir mantıktan hareket ediliyor; işbaşına geldiğiniz günden beri millete mafya dizileriyle ayar vermeye kalkıyorsunuz, siz mafya dizileriyle millete ayar verirseniz mafya da bugün ortaya çıkar devlete ayar vermeye kalkar.

Bu hususa dikkatinizi çekiyor, Genel Kurulunuzu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)