GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Askeri Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:95
Tarih:23.06.2021

HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben bugünkü konuşmamda partimiz HDP hakkındaki kapatma davasıyla ilgili olarak birkaç şeyi paylaşmak istiyorum. Bunu paylaşmak istememin temel nedeni şu: Muhtemelen akşamları fırsat buldukça televizyon izliyorsunuzdur, izleyenler var. Onlarca televizyon kanalında, onlarca -tırnak içerisinde- "akademisyen, gazeteci" partimiz hakkındaki kapatma davasını tartışıyor, fikir üretiyor, neden kapatılması gerektiğini söylüyor veya çok nadir de olsa doğru olmadığını söyleyenler de var ama bütün bu tartışmalarda bir şey eksik, HDP'nin temsilcileri yok. HDP'li herhangi bir temsilci davet edilmiyor, bizim gıyabımızda HDP'nin kapatılması tartışılıyor. Ben bu nedenle, bu fırsatı bulmuşken bu kürsüden partimiz hakkındaki kapatma davasını sizinle biraz paylaşmak istiyorum.

Biliyorsunuz, ilk iddianame 17 Mart tarihinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Anayasa Mahkemesine sunulmuştu. Neden 17 Mart tarihinde? İktidarın küçük ortağı ısrarla HDP'nin kapatılmasını istiyordu, eğer kapatılmazsa bizzat kendisinin başvuracağını söylüyordu. Âdeta hediye olarak, 18 Mart tarihli kongreden bir gün önce HDP hakkındaki kapatılma iddianamesi Anayasa Mahkemesine sunuldu. Anayasa Mahkemesi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının başvurusunu reddetti. Usuli ret gerekçeleri vardır T.C. kimlik numarası olmayanlar, yaşamını yitirmiş kişilere ilişkin siyasi yasak istenmesi falan gibi ama Anayasa Mahkemesi çok önemli bir şey söylemişti Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına. "Siz HDP'nin kapatılmasını istiyorsunuz ama hangi gerekçeyle HDP'nin kapatılmasını istiyorsunuz?" demişti. Şaka değil, Anayasa Mahkemesi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına bunu sormuştu. Çünkü Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, hazırladığı iddianamede, yalnız ve yalnız, partimizin yöneticileri, eş genel başkanları, milletvekilleri ve belediye başkanları hakkındaki soruşturmalar, hakkındaki ceza davaları -yaklaşık 500 sayfa- üst üste konularak "HDP'nin bütün yöneticileri yargılanıyor, HDP'nin bütün yöneticileri, vekilleri hakkında soruşturmalar var, öyleyse HDP hakkında bir kapatma kararı verin." demişti. İşte, Anayasa Mahkemesi bu nedenle bu iddianameyi geri iade etti.

Şimdi, 7 Haziran tarihinde, yine bir siyasi mesajla, 7 Haziran 2015 seçim yenilgisinin yıl dönümünde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2'nci kez iddianame hazırlandı ve bu iddianameyle kapatma davası açıldı. Önceki iddianameden özü itibarıyla hiçbir farkı yok. Yine bu iddianamenin neredeyse yüzde 80'i yöneticilerimiz hakkındaki ceza davaları, soruşturmalar; ben birazdan onu anlatacağım ama içinde başkaca şeyler var.

Bu arada, iddianamenin başında, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı "Aslında benim iddianamem düzgün bir iddianameydi, birkaç tane eksiklik vardı, sen onları tamamlayabilirdin; söyleseydin ben tamamlardım." deyip Anayasa Mahkemesine âdeta fırça atıyor ama sonuçta kendince yine Anayasa Mahkemesini dinleyip iddianameyi yenilemiş.

Şimdi, bu yöneticilerimiz, vekillerimiz, eş genel başkanlarımız hakkındaki iddialar arka arkaya sıralanmış diyorum ya, bunların bir mahkeme kararı olduğunu falan düşünmeyin, önemli bir bölümü şu anda devam eden yargılamalar yani bir suç olup olmadığı konusunda mahkemece verilmiş bir karar yok; hatta, daha büyük bir bölümü, henüz dava konusu edilmemiş soruşturmalar. Yani soruşturma yürüyor, henüz dava konusu edilmemiş, onlar bile bu iddianamede yer alıyor. Hatta, henüz soruşturma konusu olmamış, fezleke hazırlanmış ama soruşturma konusu olmamış iddialar da bu iddianamede arka arkaya sıralanarak HDP'nin kapatılması istenmiş. İddia bile olmayan fezlekeler üzerine HDP'nin kapatılması isteniyor. İddialar, o iddialara dayalı olarak iddialar ve HDP'nin kapatılmasının istenmesi.

Şimdi, yöneticilerimizin yaptıkları konuşmalar var, milletvekillerimizin yaptıkları konuşmalar var, eş genel başkanlarımızın yaptıkları konuşmalar var, uzun uzun bu konuşmalar. Bakın, sevgili halkımız, bu konuşmalarla ilgili şöyle şeyler canlanmasın: Eş genel başkanlarımız bir milletvekiliyle veya bir başkasıyla konuşunca silahtan, şiddetten, bombadan, başka bir şeylerden bahsettiğini falan düşünmeyin. Eş genel başkanımızın bir milletvekiliyle, eş genel başkanımızın bir belediye başkanıyla, eş genel başkanımızın bir başka yöneticiyle yaptığı konuşmalar arka arkaya konulmuş. Birkaç örnek... Örneğin, Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş, önceki dönem Grup Başkan Vekilimiz olan Ahmet Yıldırım'la bir konuşma yapıyor. Ahmet Yıldırım henüz milletvekili değil, Dicle Üniversitesinde akademisyen. Konuşmanın özü ne? Ana dilde eğitimle ilgili olarak yapılan akademik çalışmalar. Bu konuşma, bundan on yıl önce yapılmış bu konuşma gerekçe gösterilerek HDP'nin kapatılması isteniyor veya geçmiş tarihteki bir kapatma davasıyla ilgili bir başka yöneticimizle yaptığı konuşma, bu konuşma uzun uzun iddianameye konulmuş ve bu gerekçeyle HDP'nin kapatılması isteniyor ya da bir belediye başkanıyla yaptığı görüşmeler var, toplumsal bir olay olmuş, yaptığı görüşmeler var; bu görüşmeler uzun uzun konulmuş ve HDP'nin kapatılması istenmiş.

Ayrıca, sanki tek referans oymuş gibi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Anayasa Mahkemesi eski kararlarını referans göstermiş yani daha önce işte, Refah Partisi hakkındaki, Fazilet Partisi hakkındaki, HEP hakkındaki, DEP hakkındaki, DTP hakkındaki, TBKP hakkındaki bir sürü kapatma davasını referans göstermiş, "Anayasa Mahkemesi kararları uyarınca kapatılabileceğini" söylemiş ama bunların tamamıyla ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin "Bu kapatma kararlarının tamamı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırıdır." bölümünü unutmuş. Bunlar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin önüne gitmiş. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi sadece bir tane başvuru hakkında ret kararı verdi -Refah Partisi- onun dışındaki bütün kapatma kararlarını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı buldu ve aynı gerekçelerle, daha önceki kapatma davalarındaki benzer gerekçelerle yine HDP'nin bugün kapatılması isteniyor.

Konuşmanın bu bölümünde birkaç tane içeriği özellikle söylemek istiyorum. Bakın, bir tanesi -gerçekten büyük bir haksızlık, bunu söylemezsem çok üzülürüm- şu: Biliyorsunuz, IŞİD'in bu ülkedeki en büyük katliamlarından bir tanesi Suruç'taki 33 gencin katledilmesidir, bir canlı bombayla 33 genç katledilmişti. Bu çocuklarla ilgili herhangi bir soruşturma yok, bu çocuklarla ilgili bugüne kadar hiç kimse bir suçlama yöneltmiş değil. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı iddianamenin içerisinde "teröristler" diyor o çocuklara. Bu iddianamede diyor ki: "HDP'nin yöneticileri teröristlerin öldürülmesini protesto etti." Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının yaptığı, yazdığı iddianamenin bu bölümünü unutmayacağız, hiç kimsenin de unutmaması gerekir diyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

Bir de -konuşmalar var diyorum ya, yöneticilerimizin konuşmaları- yöneticilerimizin konuşmalarının gerçekten bir yargı kararına dayalı olarak dinlenip dinlenmediği belli değil. Ayrıca, bu konuşmaların gerçekten yapılıp yapılmadığı da belli değil, nereden alındığı da bilinmiyor. Ama "Şu tarihte şununla şöyle bir konuşma yapmış, şurada şöyle bir konuşma yapmış..." Büyük bir bölümü Google taramalarıyla yapılmış konuşmalar. Bunlarla ilgili, önemli bir bölümüyle ilgili bir dava bile açılmamış ama bir intiba yaratmak istiyor. Soruşturma konusu bile edilmemiş konuşmalar üzerinden HDP'nin kapatılmasını isteyebiliyor.

İddianamenin son bölümünde onlarca itirafçının beyanına yer verilmiş, onlarca itirafçının beyanına. Bu itirafçı beyanları doğru mu, bu itirafçı beyanları gerçek mi; buna dair bir şey yok. Ha, itirafçı beyanları üzerine elbette soruşturma başlatılabilir, biz soruşturma başlatılamaz demiyoruz ama itirafçı beyanları esas alınarak, doğru kabul edilerek bir parti hakkında kapatma davası açılamaz, bunun üzerine bir karar verilemez. Ayrıca, itirafçı beyanlarına çok değer veriyorsanız Sedat Peker'in iddiaları üzerine de, itirafları üzerine de bir soruşturma açmanızı öneririm.

Özellikle Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlara iki şey söylemek istiyorum. Bir tanesi şu: Çözüm sürecinde yapılanları HDP'nin kapatılmasının gerekçesi olarak yazmış Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, çözüm sürecinde yapılan konuşmalar ve HDP'nin yöneticilerinin bulunduğu, yürüttüğü girişimler. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı herhâlde 6551 sayılı Yasa'dan haberdar değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan, müsaade ederseniz.

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Ama diyelim ki haberdar ve buna rağmen kapatma davasının gerekçesi olarak görüyorsa Adalet ve Kalkınma Partisi buna çok sevinmesin, yarın öbür gün, gün olur devran döner, biz bu çözüm sürecinin tarafı değil, sadece aracısıydık ama taraflarından biri olarak sizler mahkûm edilirsiniz; bu, kulağınızın bir tarafına küpe olsun derim.

Çok zamanım yok, o kadar çok şey söylemek istiyorum ki onlarca not almıştım ama son olarak şu var: Adalet ve Kalkınma Partisi hakkında kapatma davası açıldığında 2008 yılında, 17 Haziranda savunma yapmıştı ve o savunmanın altında da Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanının imzası vardı, orada diyordu ki: "Bir siyasi partinin yöneticilerinin yaptığı konuşmalar gerekçe gösterilerek bir parti hakkında kapatma davası açılamaz." O gün bunu söyleyen Adalet ve Kalkınma Partisi bugün ya kıs kıs gülüyor ya bıyık altından seviniyor ya da "Bu iddianame haksızdır, yanlıştır, kapatma davası doğru değildir." diyemiyor diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)