| Konu: | CEZA MUHAKEMESİ KANUNU İLE CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 57 |
| Tarih: | 24.01.2013 |
EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 365 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 2'nci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; savunma hakkı, modern hukuk sistemlerinin olmazsa olmaz normlarından biridir. Bu nedenle hukuk sistemleri, bu hakkın olabildiğince etkin kullanılması için çaba harcar, savunma hakkına ilişkin normları mümkün olduğu ölçüde geniş yorumlar. Zira amaç, isnat edilen suçun vuku bulup bulmadığını anlamak ve eldeki delillerle maddi gerçeğe ulaşmaktır.
Modern hukuktaki bu kabul, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda da karşılığını bulur, Anayasa'nın "Hak arama hürriyeti" başlıklı 36'ncı maddesi: "Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir." der. Bu kapsamda savunma anayasal bir haktır. Yine, aynı şekilde Türk Ceza Kanunu'nun 3'üncü maddesi: "Ceza Kanununun uygulanmasında kişiler arasında ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, siyasal ve diğer fikir yahut düşünceleri, felsefi inanç, millî veya sosyal köken, doğum, ekonomik ve diğer toplumsal konumları yönünden ayrım yapılamaz ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınamaz." hükmünü taşımaktadır.
Ana dilde savunmanın evrensel bir insan hakkı olduğunu, buradan, bir kere daha, ifade ettikten sonra, ana dilde savunmanın önünü açan bu değişikliğin son derece ürkek bir dille yazıldığını söylemek gerekmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş antlaşması olan Lozan Barış Antlaşması'nın üçüncü bölümünde kültürel hakların korunmasına ilişkin hükümler yer almaktadır. Bu hükümlerin bir kısmı, Türkiye'deki Müslüman olmayan azınlıkların korunmasına yönelik olmakla birlikte, bazı hükümleri, aralarında Kürtlerin de bulunduğu, gayrimüslim azınlık statüsünde olmayan farklı kültürlerin haklarını da güvence altına almaktadır. Lozan Antlaşması'nın 39'uncu maddesinin beşinci fıkrasının tam metni ise şöyledir: "Devletin resmî dili bulunmasına rağmen, Türkçe'den başka bir dil konuşan Türk uyruklarına, mahkemelerde kendi dillerini sözlü olarak kullanabilmeleri bakımından uygun düşen kolaylıklar sağlanacaktır." Bu fıkrada, gayrimüslim azınlıkların haklarından farklı olarak, ana dili Türkçe olmayan tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının mahkemede kendi dillerini kullanmalarına olanak tanınmıştır. "Devletin resmî dili bulunmasına rağmen" tanımlamasıyla da resmî dilin dışında diğer dillerin kullanılmasına engel olmaması gerektiğine işaret edilmiştir. Bu bağlamda, Adalet Bakanlığınca sunulan bu kanun tasarısıyla mahkeme önündeki kişiye kendisini daha iyi ifade edebileceğini beyan ettiği başka bir dille savunma hakkı tanınması bir ilerleme değil, esasen, çok önceden gasbedilmiş bir hakkın iadesidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasa tasarısıyla, kendisini başka bir dilde daha iyi ifade edebilecek olan sanığın iddianamesinin okunması, esas hakkındaki mütalaanın verilmesi üzerine sözlü savunmasını kendisini daha iyi ifade edebileceğini beyan ettiği başka bir dilde yapabileceği düzenlenmiştir. Bu düzenlemenin eksik olduğunu ifade etmek gerekir.
Öncelikle, yargılamanın soruşturma ve kovuşturma aşamasından oluştuğunu belirtmek gerekir. Dolayısıyla, soruşturma aşamasında da ifade vermede ve sorgu esnasında şüphelinin kendisini daha iyi ifade edebileceği bir dilde konuşmasına imkân tanımak gerekmektedir. Ayrıca, kovuşturma aşamasında delillerin ikamesi, tanık ve bilirkişi dinleme ve diğer muhakeme işlemlerinde, sanığın kendisini daha iyi ifade edebileceğini, beyan ettiği dilde konuşmasına izin vermek gerekmektedir. Ayrıca, şüpheli veya sanığın gerek soruşturma gerekse de kovuşturma aşamasında, başta savunması olmak üzere delil değerlendirmesi gibi muhakeme hususlarında dilediği dilde yazılı dilekçe vermesine de imkân tanınmalıdır. Ayrıca, tercüman giderlerinin de devletçe karşılanması gerekirdi.
Ancak, tüm bu eksikliklerine ve çıkarmak için oldukça geç kalınmış olmasına rağmen tasarının olumlu olduğunu ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.