| Konu: | Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 98 |
| Tarih: | 30.06.2021 |
HDP GRUBU ADINA GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın vekiller; Genel Kurulu selamlıyorum.
Şimdi, 275 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü üzerine söz almış bulunuyorum ve bu teklifin aslında temel olarak Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun özelleştirilmesi hedefiyle kamu iktisadi teşekkülü statüsünden çıkarılıp özel ticaret hukukuna tabi bir kamu şirketi olmasına dönük bir teklif olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz ve yine aslında 2002'den beri iktidara gelen AKP'nin doymak bilmeyen özelleştirme özleminin son kalan kurumları, son kalan kamu kuruluşlarını da özelleştirerek tatmin etmek istediğini ve aslında kendileri açısından sıkıştıkları ekonomiye yeni kaynak yaratma girişiminin bir ön adımı olduğunu ifade etmemiz gerekiyor. Her ne kadar tasarıda da burada da iktidar partisine mensup milletvekilleri özelleştirme olmayacağını Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun stratejik bir kurum olması nedeniyle verimliliğinin artırılması, genel teknolojiyi yakalaması, rekabet gücünün artırılması gibi gerçekten bazı özelleştirme dönemlerinde çokça duyduğumuz o klişe sözleri söyleseler de biz, asıl niyetin özelleştirme olduğunu ve bunun için adım atıldığını aslında çok iyi biliyoruz.
Tabii, burada Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu, özgün bir kurum, TSK'ye silah temini yapıyor ama burada üzerinde durulması gereken meselelerden biri, genel gerekçeye de yazılan şeyler yani silah üzerinden rekabet meselesini AKP'nin kendisine düstur edinmiş olması. Ne diyorsunuz? "Silahlanmalıyız." diyorsunuz. Ne diyorsunuz? "Teknolojiyi yakalamalıyız." diyorsunuz. Ne diyorsunuz? "Biz, yeni teknolojilerle silah ihraç eden bir ülke konumuna gelmeliyiz." diyorsunuz. Bütün bunları hangi alanda söylüyorsunuz? İnsan yaşamına mal olan silahlanma alanında söylüyorsunuz. Ama biz, iktidardan şunu duymadık ne yazık ki: "Biz, halkımızın genel refah düzeyini şu seviyeye çıkaracağız, aşılanma oranımızı çok hızlı bir şekilde artıracağız ve pandemiyi şu kadar sürede ekarte edeceğiz." ya da "Aslında çok hızlı bir sürede kapattığımız Hıfzıssıhhı kurullarını açacağız, kendi aşımızı kendimiz üreteceğiz, koruyucu sağlık hizmetlerine öncelik vereceğiz." gibi. Temelinde insanı yaşatmak olan hiçbir politikanız yok ama söz konusu olan öldürmek olunca, söz konusu olan savaş olunca, söz konusu olan silah ihracatı olunca maşallah, sizi tutabilene aşk olsun. Her gün İHA'larla övünüyorsunuz, SİHA'larla övünüyorsunuz ve aslında yaptığınız yargısız infazlarla övünüyorsunuz. Sizin en iyi bildiğiniz şeyin öldürmek ve ölüm politikası olduğunu aslında çok iyi biliyoruz.
Değerli arkadaşlar, şimdi büyük bir Covid-19 pandemisi var. Bütün dünya ülkeleri, hem yaşam tarzlarını hem üretim ve tüketim ilişkilerini gözden geçiriyorlar ama daha önemli bir şey yapıyorlar, yurttaşlarını korumak için sürekli fon oluşturmaya ve dar gelirlileri desteklemeye çalışıyorlar. Peki, siz ne yapıyorsunuz değerli arkadaşlar? Siz ise bu sorun üzerinden aslında yeni bir toplumsal rejimi ikame etmeye, yeni bir rejimin ayaklarını oturtmaya çalışıyorsunuz. Örneğin, pandemi sürecinde İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmenizin tesadüf olduğunu ifade edebilir miyiz? Evet, bugün 30 Haziran, yarın 1 Temmuz ve Türkiye resmî olarak aslında konseydeki sözleşmeden çekilmiş olacak ve ne pahasına? Sizin kendi dinci, milliyetçi, militarist, aileci toplumsal düzeninizi yerleştirmek pahasına. Bu sözleşmenin bugüne gelmesinde, bu sözleşmenin imzalanmasında emeği olan, her gün sokaklarda dayak yiyen, bedel ödeyen ve yaşamlarıyla aslında bu sözleşmeye imza atan kadınların sesini duymadınız ve tek adam rejiminiz bir gece yarısı kararnamesiyle sözleşmeden çekildi ve şimdi, biz kadınların da buna razı olmasını bekliyorsunuz. Buna razı olacak mıyız? Hayır. Siz isteseniz de istemeseniz de -bütün anlayışlardan, bütün ideolojilerden- kadınlar olarak yan yana geleceğiz ve ne olursa olsun İstanbul Sözleşmesi'ne de yaşamlarımıza da çocuklarımıza da geleceğimize de sahip çıkacağız ve sizlerin kurmak istediği bu aileci, bu erkek egemen iktidarı yıkacağız; eşit, özgür bir toplumsal düzeni mutlaka ama mutlaka kadınlar olarak inşa edeceğiz.
Şimdi pandemiden bahsettik, ben size aslında pandemi üzerinden bir iki şey daha ifade etmek istiyorum. Şimdi ben buradan "kürdistan" desem hemen zıplarsınız, "Kürt coğrafyası" desem zıplarsınız, "Kürt halkının yoğun yaşadığı bölge" desem yine zıplarsınız ama ben size bir oran söyleyeyim ve sizin aslında fiilî olarak kürdistanı nasıl teyit ettiğinizin de size gerçek görüntüsü olsun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Öyle bir yer yok.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Bakın, son 11 il, Kürtlerin yoğun yaşadığı ya da kürdistan dediğimiz iller, kürdistan coğrafyasında bulunan iller. Son 13 il yani yüzde 35'in altındaki aşılama oranı olan iller yine kürdistan illeri. Peki, siz bununla bu aşılama oranlarını neyle açıklıyorsunuz? Bunu sadece yurttaşın aşılama isteksizliği olarak ifade edebilir misiniz? Hayır, bunu böyle ifade edemezsiniz. En temelde kendi bakış açınızı, ideolojik motivasyonunuzu ve ayrımcı politikalarınızı gözden geçirmek zorundasınız; siz Kürtlere çok açık ve net bir şekilde ayrımcılık yapıyorsunuz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Ayrımcılığı yapan, bölücülüğü yapan sizsiniz.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Bunu anayasal yurttaşlık anlamındaki ayrımcılığın da çok ötesine geçirmişsiniz. İşte burada da görüldüğü gibi aşıda bile ayrımcılık yapıyorsunuz.
METİN NURALLAH SAZAK (Eskişehir) - Tamamen zırva, tamamen.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - 18 yaş üstü aşılama oranında Türkiye ortalaması yüzde 52,26; bakın, diğer illerin, son 11 ilin ortalaması yüzde 22 civarında, 13 ilin ortalamasını aldığınızda yüzde 24'lere geliyor. Bunu niye yapıyorsunuz? Çünkü sizin orada yaşayan halka dair bir kaygınız, bir derdiniz, bir bakış açınız yok değerli arkadaşlar.
Ben birçok veri sunabilirim ama nihayetinde şunları söyleyebiliriz ki: Bugün eğitimin, sağlığın ve diğer bütün kamusal hizmetlerin ana dilinde sunulmaması temel bir ayrımcılıktır. Siz Varto'nun bir dağ köyünde yaşayan bir annenin ana dilinde sağlık hizmeti almadığı zaman sağlık hizmeti aldığını ifade edebilir misiniz? Bugün herkesin internete eriştiğini, herkesin Türkçe bildiğini varsayarak nasıl eşitlikçi bir sağlık hizmeti sunmuş oluyorsunuz? Oranlar ortada ve bu oranların temel müsebbibi sizin hâlâ Kürtlere, Kürtçeye ve bu ülkede yaşayan diğer farklılıklara yönelik ayrımcı uygulamalarınız. Oysaki olması gereken şuydu: Çok hızlı bir şekilde, bütün dillerde olduğu gibi, bu ülkede yaşayan bütün halkların dillerinde -tabii ki Kürtçede- kamu spotları oluşturmak, broşürler yayınlamak; yapılan bütün hizmetlerin Kürtçe ve diğer bütün dillerde verilmesini sağlamaktı; bunu yapmadınız. Tabii bir diğer neden size yurttaşın duyduğu güvensizlik.
Bugün bu haritayla ne örtüşüyor biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Bu haritayla HDP'nin oy oranlarının yüksek olduğu iller örtüşüyor mu? Örtüşüyor. Bu haritayla Türkiye'nin en yoksul illeri sıralaması örtüşüyor mu? Örtüşüyor. Bu haritayla yani son 11 ve son 13 il üzerinden sizin kayyum atadığınız, iradesine el koyduğunuz coğrafyanın haritası örtüşüyor mu? Örtüşüyor. Demek ki neymiş? Siz iradesine el koyduğunuz, siyasi temsil hakkını yasakladığınız, seçme seçilme gibi en temel yurttaşlık hakkına el koyduğunuz Kürt halkının bugün sağlık hakkını da yok sayıyorsunuz, aşılanması için elinizden geleni yapmıyorsunuz. Fakat size bir şey söyleyeyim: Bugün Bingöl'de aşılamadığınız her bir yurttaşın İstanbul'un ve Türkiye'nin genel aşılama oranını düşüreceğini, pandeminin yayılmasında, yeniden alevlenmesinde bir etken olduğunu da unutmamanızı temenni ediyorum çünkü bu mesele kolektif bir mesele ve sizin bugüne kadar yaptığınız ayrımcı, ötekileştirici, dışlayıcı politikalarınızla üstesinden gelebileceğiniz bir mesele değil.
Son bir cümle de şunun için ifade edeyim: Siz, bugün Makine ve Kimya Endüstrisindeki MKE'yi özelleştiriyorsunuz ama aslında yaptığınız ne biliyor musunuz? Siz savaş tacirliği yapıyorsunuz, siz silah tacirliği yapıyorsunuz. Kürt sorununun demokratik çözümünü istemiyorsunuz çünkü bu sorun üzerinden besleniyorsunuz, bu sorunu istismar ediyorsunuz, bu sorun üzerinden işçinin alın terine, köylünün alın terine, ekmeğine el koyuyorsunuz ve Türkiye halklarının geleceğini karartıyorsunuz. Onun için de çözümsüzlükte, silahta ve savaşta ne yazık ki ısrar ediyorsunuz. Bu politikalarınıza karşı mücadele etmeye devam edeceğiz.
Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)