| Konu: | Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 100 |
| Tarih: | 07.07.2021 |
CHP GRUBU ADINA ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, dördüncü yargı paketi olarak Genel Kurula gelen işbu kanun teklifini görüşüyoruz. Bu yargı paketlerinin hikâyesine baktığımızda "Bu nereden çıkmıştı?" diye, hatırlarsanız Mayıs 2019 tarihinde, AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan tarafından Yargı Reformu Strateji Belgesi açıklandı. Bu belgeye istinaden, işte, yargı daha iyi olacak, daha iyi bir noktaya gidecek vesaire gibi büyük hedefler var, iki yıldır bu kapsamda bu Mecliste çıkarılan yasalar var; iki yıla göre çok daha kötü noktaya geldik.
Bakın, hedefler neydi, bizde gerçekleşenler ne oldu?
1) Hak ve özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesi. Ben şimdi bunları söylerken aslında insanların içinden kıs kıs güleceğine eminim. İki yıl önceki iddia bu.
Yargı bağımsızlığı ve yargının tarafsızlığının ve şeffaflığının geliştirilmesi.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Çok geliştirdiler canım (!)
ZEYNEL EMRE (Devamla) - 3) İnsan kaynaklarının nitelik ve niceliğinin artırılması. Mesela, veterinerden hukuk fakültesi dekanı gibi falan.
4) Performans verimliliğinin arttırılması.
5) Savunma hakkının etkin kullanımının sağlanması. Mesela, işte, baroları böleceksiniz, yürüyüş yapan baro başkanlarına gündüz vakti açık gözaltı işlemi uygulayacaksınız.
6) Adalete erişimin kolaylaştırılması ve hizmetlerden memnuniyetin artırılması. Arkadaşlar, memnuniyet oranı emin olun, artık yüzde 20 bile değil. Tosuncuk dosyasında bile hemen gizlilik kararı alınıyor. Yani insanlar aman bilmesin gerçekte yargıda ne olduğunu.
7) Hukuk yargılaması ile idari yargılamanın sadeleştirilmesi ve etkinliğinin artırılması. Şimdi, bir hukukçu olarak söylüyorum, ceza dosyalarını sıklıkla inceleyen biri olarak söylüyorum, birisinin ceza dosyasında mahkûmiyet aldığında ne kadar infaz kararı olduğunu hesaplamak için matematik profesörü olmak lazım. Sadeleştirmeyi bırakın, karman çorman; dörtte 3 var, üçte 2 var, yüzde 40 var, bir yıl var, adli kontrol; üç yıl var, aynı suç maddesi arasında farklılıklar var.
8) Alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin yaygınlaştırılması.
Şimdi, değerli arkadaşlar, kanunlar çıkarıyoruz, bakın, sonuçları ne oluyor? Mesela, birinci yargı paketi kapsamında Terörle Mücadele Kanunu'na bir ek yaptınız, dediniz ki: "Eleştiri sınırını aşmayan söylemler ve haber içeriklerine ceza verilemez." Türkiye hâlihazırda gazetecilere operasyon yapan en baştaki ülkelerden biri. Ya, kimi eleştirse... Vatandaş Facebook'ta bir şey yazsa içeri giriyor. Bugün bu ülkede bir apartman görevlisi bir konuyu konuşurken "Telefonda konuşmayalım." diyor. Herkesin birbirinden korktuğu bir durum içerisindeyiz.
Şimdi, ikinci yargı paketi geldi, orada ne var? Orada da özel af var, kişiye özel af var. Şimdi, ben dedim ki: "Değerli arkadaşlar, bu özel afla, özel af kanunuyla Türkiye'de ne kadar insan tahliye olacak?" Sayısını bilmek hakkımız değil mi? Komisyonda sorduk, söylemediler; Genel Kurulda sorduk, söylemediler; yazılı olarak Adalet Bakanına sordum, on beş gün içinde cevap vermek mecburiyeti var, söylemiyorlar. Niye? 100 bine yakın insan çıktı. Hangi suç tipinden, kimlerin çıktığını soruyoruz, söylemiyorlar. Vatandaş bunu bilmesin. Ne kadarı geri cezaevine döndü bugün, onu da bilmiyoruz.
Üçüncü yargı paketi... Yine Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda vesairede değişiklik yapılacak. İşte, orada, bakıyorsunuz, seri muhakeme usulü geldi, onu da Anayasa Mahkemesi iptal etti.
Şimdi, devamında bakıyorsunuz, aynı iki yıllık dönemde gerçekleşenler... Gazetecilere aleni saldırı oluyor; önce bir hedef gösteriliyor, silahla, sopayla, bıçakla kafaları, gözleri kırılıyor, ondan sonra o insanlar kısa süre içinde tahliye oluyor herkesin gözü önünde. Bugün liyakatsiz atamalar özellikle yargıda zirve yapmış durumda.
Başka hangi kanun teklifi geldi? Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi. Burada ne var? Burada da Türkiye'deki dernekleri zapturapt altına alacak, kayyum atanacak düzenleme. Yargıda reform yapıyoruz. Vergi Usul Kanunu'nda değişiklik yaptık. Yine bir infaz kanunu değişikliği geldi geçtiğimiz hafta, bir de bu. İki yıllık süre içerisinde olan biten düzenlemeler bunlar.
Şimdi, arkadaşlar, Türkiye'de bir reform yapılıyor mu yargıda, bir de bunun üzerine İnsan Hakları Eylem Planı açıkladılar. Yani böyle büyük iddialar yazıyorlar falan, "Şunu gerçekleştireceğiz, şöyle olacak, böyle olacak."
Şimdi, mesele ne, biliyor musunuz? Önce gerçekten bu sistemin düzeltilmesi isteniyorsa yargıyı çürüten sebeplerle yüzleşmek lazım. Neden çürüyor yargı sistemi?
1) Çünkü Türkiye'de yargının tek bir amacı var: Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi ikbalini gerçekleştirmek. Yargının bağımsızlığı... Bakın, bugün cumhuriyet savcılarının tespitleri var, diyorlar ki: "2010 referandumundan sonra yargıdaki FETÖ kadrolaşması, liyakatsiz atamalar yaygınlaştı, hatta 15 Temmuza giden yol açıldı." 2010, 2017 değişikliği yargı bağımsızlığını Türkiye'de toptan bitirdi değerli arkadaşlar. Şimdi, bu gerçeği kabul etmek lazım. Liyakatsiz ve partizan bakış açısıyla kadrolaşma oldu.
2) Anayasa dinlenilmiyor bu ülkede. Anayasa'nın beğenilen, hoşa giden kararlarına uyuluyor, ötekilere uyulmuyor. Anayasa Mahkemesi kararları da hakeza yani bazılarına uyuluyor, bazılarına uyulmuyor; artık hangisi işlerine gelirse. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uyulmuyor, rahatsız edici bulunursa kesinlikle uyulmuyor hatta şöyle itiraflar oluyor: Ne olacak ki? Para cezası verirler vesaire.
3) Yüksek Seçim Kurulu, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ve Basın İlan Kurumu gibi yargısal ve idari ceza mekanizmaları AKP Genel Başkanının siyasi ikbaline göre şekilleniyor; cezalar buna göre, ilanlar buna göre, işlemler buna göre.
4) Ülkede muhalifler, gazeteciler, siyasetçiler saldırıya uğruyor, yargı izliyor. Bakın, bu ülkede Anayasa Mahkemesi bile aleni tehdit ediliyor, en yüksek mahkeme.
5) Değerli arkadaşlar, Türkiye'de rüşvet serbest. Bakın, Türkiye'de rüşvet serbest. Kim "suç" diyorsa, yalan söylüyor. Daha alt tabakada, daha böyle ufak tefek suçlarla ilgili rüşvet işlemi olursa olur ama malı büyük götürene rüşvet serbest, yüzlerce örneği var. Bakın, gerçeği söyleyelim, vatandaşımız bilsin.
Antalya Serik'te, 2 Bakanın olduğu bir ortamda 500 bin liralık aleni rüşvet itirafı var: "Ben değil, önceki Belediye Başkanı aldı." diyor. Bizim Antalya milletvekillerimiz gitti, Serik Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu; hiçbir şey olmuyor, sıfır.
"128 milyar nerede?" diye pankart asılıyor, ilçe başkanlıklarımıza polis geliyor, hakaret var diye pankartı indiriyor.
"10 bin dolar alan siyasetçi kim?" diyoruz -ya, sizin Bakanınız söyledi bunu- tek bir kişi kalkıp da bir kelime söylemiyor.
Değerli arkadaşlar, şimdi gelelim yapılması gerekenlere, bunları siz yapamazsınız ama milletimiz bilsin, nelerin yapılması lazım:
1) Bir zihniyet değişikliğine ihtiyaç var. Hukuka saygı, hukuka inanç ihtiyacı var bu ülkede.
2) Anayasa'ya saygı. Anayasa'dan en çok şikâyet eden bir parti olarak söylüyoruz; mevcut Anayasa'yı değiştirene kadar buna uymakla yükümlüyüz.
3) İlgili yasal ve anayasal düzenlemeler yapılacak. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak muhalefet şerhimizin ekinde genel çerçeveyi sunduk; oradaki düzenlemelerin yapılması bile ülkedeki birçok soruna çare üretecektir.
4) OHAL mevzuatından kaynaklanan haksızlıkların ayıklanması lazım. Ya, bu ülkede su altı adamlarının yapacağı iş bile OHAL Kanunu kapsamında çıkarıldı; kış lastiğinden tutun da vesaire vesaire, ilgili ilgisiz bir sürü düzenleme; mağduriyetler, bunların sonuçları... OHAL kalksa da o mevzuattan kaynaklı sıkıntılar hâlâ yürürlükte.
5) Düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki engelleri kaldırmakla yükümlüyüz.
6) Parti başkanından Cumhurbaşkanı olmaz. Türkiye bunu acı bir şekilde tecrübe etti. En son 2018 seçimine kadar ülkede dolar 4, euro 5'ti; bu sistemde çarpı 2 olduk, ülkemizdeki varlıkların yarısı gitti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
ZEYNEL EMRE (Devamla) - 7) Türk Ceza Kanunu'nun 299'uncu maddesi Cumhurbaşkanına hakaret. Cumhurbaşkanına hakaret diye bir düzenleme olmaz. O, parlamenter sistemde tarafsız Cumhurbaşkanı için getirilmiş bir düzenlemedir. Siyaset yapamayan, devleti temsil eden birinin güncel polemiklerden korunabilmesi amacıyla getirilmiştir. Sabahtan akşama kadar millete hakaret eden, siyasetçiye, partilere hakaret eden AKP Genel Başkanını korumaya yönelik kanun olmaz.
Bakın, sadece bu dönem, 27'nci Dönem içerisinde -buraya gelirken aldım- Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun fezlekeleri; 26'sı Genel Başkanımıza ait. Fezleke yağıyor, yüzde 80-90'ı Cumhurbaşkanına hakaret ki ağırlıklı olarak ettiği hakaretlere cevap verilen düzenlemeler. Peş peşe dizili, Cumhurbaşkanına hakaret. Yani, sen hakaret edeceksin, küfür edeceksin, partiye kurumsal olarak demediğini bırakmayacaksın, ben sana cevap verince o "Cumhurbaşkanına hakaret" olacak.
Değerli arkadaşlar, son cümlelerim olsun. Bunların hiçbirinin bir önemi yok. Türkiye'nin bir hukuk devletine ihtiyacı var, bunu da yapacak olan ilk seçimde bizleriz diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)