| Konu: | Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 101 |
| Tarih: | 08.07.2021 |
AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz dördüncü yargı reformu paketinin Sayın Cumhurbaşkanı tarafından özgür birey, güçlü toplum, daha demokratik bir Türkiye vizyonuyla kamuoyuna açıklanan İnsan Hakları Eylem Planı temel alınarak hazırlandığı ifade edilmiştir. Anlaşılan, Sayın Cumhurbaşkanı da ülkemizdeki demokrasinin ve hukukun hâlinden memnun değil. Yirmi yıllık iktidarın sonunda, ülkemizde demokrasinin ve hukukun gördüğü yozlaşma bu yönetimin büyük ayıbıdır. 2018 yılındaki rejim değişikliği, hukukun üstünlüğüne dayalı demokrasiyi ve insan haklarını imha hamlesidir. Bir yıl öncesine kadar Kopenhag Kriterlerinin oldukça gerisine düştüğümüzden yakınıyorduk, bugün Kopenhag Kriterlerine göre kıyaslama yapmak dahi mümkün değildir. Ne acıdır ki ülkemizde artık popülist otoriter rejimin ötesinde, bir tür totalitarizm olan sultancı rejim geçerlidir. Bu, Türkiye'nin demokrasi tarihine, birikimine ve milletin kahir ekseriyetinin iradesine ihanettir. İktidarın son dönemdeki her yargı paketi hamlesinden sonra Türkiye'de yargı, demokrasi, insan hakları ve temel özgürlükler geriye gitmiştir.
Sayın Genel Başkanımız vatandaşlarımızın "tapunun delinmesi" olgusuyla karşı karşıya kaldıklarını söylemektedir; maalesef, durum budur. Mülkiyet hakkı insan hakları sistematiğinin ilk aşamasıdır, bilmem hatırlatmaya gerek var mı? Bizi özgürlükçü rejimlere bağlayan tüm değerler ve taşıyıcı sütunlar tek adam rejimiyle birlikte topyekûn çatlamakta ve çökmektedir. Türkiye bırakın bir hukuk devleti olmayı, kanun devleti olmayı bile artık becerememektedir. İktidarın ve iktidarın sözcülerinin demokrasi ve hukukla ilgili söylemlerinin ne demokratik muhalefet ne de vatandaş nezdinde itibarı kalmıştır. Bu konularda söylediğiniz hiçbir şeye güvenmiyoruz, dünya âlem de güvenmiyor.
Türkiye'nin dış dünyadaki imajını onarmak için kamu diplomasisi toplantıları yapılıyor. Türkiye demokrasi ve hukuktan bu denli uzaklaşmışken bu çabaların hiçbir getirisi olmaz. Kamu diplomasisi iyi olanı parlatır, güçlendirir; kötü olana kamu diplomasisi uygulanamaz, alay konusu olursunuz. Sonuçta, bugüne kadar yaptığınız gibi, milyonlarca dolar daha harcarsınız ama sonuç alamazsınız. Kamu diplomasisi 3'üncü ligden 1'inci lige çıkarmaz, size ancak totaliter rejimler, tek adam rejimleri göz kırpar.
Sayın Cumhurbaşkanı, Doğu Türkistan'daki Türklere zulüm yapan, tüm ülkeyi baskı altında tutan Çin Halk Cumhuriyeti lideri gibi, Çin Komünist Partisi sevgisi ile Çin Halk Cumhuriyeti sevgisini özdeşleştiren Şi Cinping gibi, Türkiye sevgisini AK PARTİ sevgisiyle özdeşleştiren ifadeler kullanmaktadır. Sırf bu ifadeler hangi zihniyetle yönetildiğimizi, ülkemizin nereye götürülmek istendiğini göstermeye yetiyor.
Saygın uluslararası kuruluşların çalışmalarına göre Türkiye'nin demokrasi ve hukuk açısından bulunduğu konumun koordinatları şunlardır: Özellikle son beş yılda dünyada demokrasisi en çok aşınan ülkelerin başında gelmektedir. İnsan hakları ve temel özgürlükler, denge ve denetim mekanizmaları, idarenin tarafsızlığı ve katılımcılık açısından Türkiye en alt kategoride yer almaktadır. Türkiye otoriter yönetimin tüm özelliklerini göstermektedir. Ben hasbelkader otoriter rejimler altındaki ülkelerde görev yaptım. Oralarda yargının siyasi yönetimden nasıl etkilendiğini biliyorum. Maalesef aynısını yaşıyoruz Türkiye'de.
Değerli arkadaşlar, bu tablo ortaya koyuyor ki iktidarın demokratikleşme niyeti ve çabası yoktur, kabiliyeti de mevcut değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) - Demokrasiye dönüşün reçetesi iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemdir.
Konuşmama son verirken şunu belirtmek istiyorum: İktidarın sözcüleri bugün de olduğu gibi sıkça tek parti dönemine atıf yapmaktadırlar. Tek parti dönemi iyisiyle, kötüsüyle cumhuriyet tarihimizin parçasıdır. Evet, bu dönemde yası tutulacak, matem gerektiren olaylar yaşanmıştır ama biliyoruz ki matemi ölçüsüz şekilde uzatmak, hafıza takıntısı yaratmak ciddi bir hastalıktır. Eğer hastalık değilse riyadır, ayıplanacak bir bahanedir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)