GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:102
Tarih:13.07.2021

MHP GRUBU ADINA AHMET ERBAŞ (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Turizmi Teşvik Kanunu'nda yapılacak değişikler hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum, Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Hepimizin bildiği üzere, turizm sektörü, dünyada olduğu gibi, ekonomik bakımdan yarattığı katma değer, oluşturduğu istihdam, cari açığın azaltılmasına olan olumlu etkisi, ülkemizin tanıtımına sağladığı katkı, yabancı sermayeyi ülkemize çekmesi, yöre halkının ekonomik refahına ve gelişmişlik düzeyine sağladığı katkı ve diğer birçok bakımdan ülkemiz için çok önemli ve vazgeçilmez bir sektördür.

Ülke olarak dünya turizm pastasındaki payımızı artırmak, dünyanın en çok ziyaret edilen ve en çok turizm geliri elde edilen ülkelerden biri olmak Kültür ve Turizm Bakanlığınca belirlenen temel hedeflerden biri olmalıdır. Tüm dünyayı 2019 yılı sonu itibarıyla etkisi altına almaya başlayan Covid-19 salgınının en fazla etkilediği sektörlerden biri turizm sektörü olmuştur. Kültür ve Turizm Bakanlığımız, Covid-19 salgınının sektör üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirmek ve kademeli de olsa başlayan turizm hareketlerinin ülkemize yönelmesini sağlamak için dünyada ilk örneklerden biri olan Güvenli Turizm Sertifikasyon Programı'nı başlatmıştır. Bu programın başarılı bir şekilde yürütülmesi sayesinde, pandemi döneminde ülkemize gelen ziyaretçi sayısında kaybımız yaklaşık olarak yüzde 60'lar bandındayken rakiplerimiz yüzde 75 ile yüzde 80 bandında kayıplar yaşamıştır. 2020 yılında ülkemizi ziyaret eden kişi sayısı Covid-19 pandemisine rağmen 16 milyona ulaşmıştır.

MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) - Maşallah.

AHMET ERBAŞ (Devamla) - Turizm geliri ise yaklaşık 12 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.

Gelinen bu aşamada bu kanun teklifi 2023 hedeflerimize ulaşılması için öncelikli önemi haiz düzenlemeler içermektedir. Kanunla getirilen düzenlemelerden bazıları şunlardır: Kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri ve turizm merkezlerinin tespitine ilişkin yeni kriterler getirmiştir. Bu bölgelerde özel sektör katılımıyla turizm hizmetleri yönetim birliği kurulması öngörülmüştür. Konaklama tesislerinin ve plaj işletmelerinin Bakanlıktan Turizm İşletme Belgesi almaları zorunluluğu getirilmekte, kamu kurum ve kuruluşlarının misafirhanelerinin, vilayetler evi ile orduevlerinin bu düzenlemeden muaf tutulması öngörülmektedir. Bu belgenin alınmaması hâlinde iş yerinin faaliyetinin sona erdirilmesi yaptırımı da getirilmektedir. Lüks kampçılık turizm türünün ülkemiz mevzuatında yasal altyapısı oluşturulmakta ve kontrollü gelişimi sağlanmaktadır.

Bakanlığın kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri ile turizm merkezleri içinde her ölçekteki planları yapma, yaptırma, resen onaylama ve tadil etme konusundaki yetkisine ilave olarak, bu bölge ve merkezlerle çakışan alanlardaki planların Kültür ve Turizm Bakanlığı mutabakatıyla Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca yürütülmesi sağlanmaktadır.

Bakanlıkça ülke turizmine ve tanıtımına katkı sağladığı değerlendirilen ve boyları 39 metrenin üzerinde olan yatların Türk kara sularında faaliyet göstermelerine ve seyrine ilişkin usul ve esaslar belirlenmekte, bu durumda alınacak harçlar da Harçlar Kanunu'na eklenen tarifeyle düzenlenmektedir.

Değerli milletvekilleri, sürdürülebilir turizm sürdürülebilir çevreyle mümkündür. Turizm canlı bir sektördür, yaşayan bir sektördür ve güncel olmalıdır. Turizmle ilgili hazırlanan kalkınma planlarında geçen fakat uygulanmayan en önemli konular şimdi tek tek hayata geçirilmeye başlanmıştır; genel turizme bölgesel turizmden daha fazla katkı sunulması, ülkenin turizm hedeflerine ulaşabilmesi için bu çalışmaların koordine edilmesi, yerel işletmelerin faaliyetlerinin kontrol altında tutulması, ziyaretçi odaklı planlamanın yapılması bunların başlıcalarıdır.

Biraz da yerelden bahsetmek istiyorum. Yerelde valilikler bir karar alıyor -turizmle ilgili bahsediyorum- belediyeler kendi kafalarına göre bir şeyler yapıyor, özel idareler başka planlar yapıyor, hâliyle, il kültür ve turizm müdürlükleri farklı projeler geliştiriyor, üniversitelerde turizm fakülteleri varsa akademi "En iyisini ben bilirim." anlayışında oluyor, birtakım sektörler de hiçbir bilimselliğe bakmadan, bu sefer de akademiyi inkâr ederek kendi görüşüne göre hareket ediyor, içinde turizmi bilmeyen yöneticilerin olduğu turizm dernekleri kuruluyor.

Şimdiye kadar turizmde en büyük sorun iletişim eksikliğidir. Yerelde ilim Kütahya'da olduğu gibi cevval bir Vali varsa işler doğru yürüyor, yoksa koordinasyon eksikliği büyük sıkıntılar yaratıyor. Kamunun parasını doğru kullanmak, turizm bileşenlerinin fikirlerini verimli şekilde değerlendirmek gerekmektedir. Bu konularda Bakanlığımızın, takip ettiğim kadarıyla, üç önemli çalışması var: Birincisi, şimdiye kadar güzelim ülkemizi bir lale figürünün arkasına sığınarak tanıtmaya çalıştık; deniz-kum-güneş üçgeninden ayrılamadık; bir Kapadokya'yı, bir Mardin'i, Karadeniz'in yaylalarını, kaplıcalarıyla ünlü Kütahya ve Afyon'u görmezden geldik; ülkemize turist göndermeyen ülkelerin gazetelerinde, dergilerinde reklamlar vererek milyonlarca dolar harcadık ama şimdi, Bakanlığımız hem çok daha anlamlı reklamlar hazırlıyor hem de tanıtımın büyük kısmını sosyal medyalarla yapıyor. 3 milyar kullanıcısı olan Facebook 1,5 milyar kullanıcısı olan Instagram, bir saatte günlük olarak 1 milyar video izleten YouTube ve Twitter'da tanıtımlar yapılmasını çok önemli buluyoruz.

Bakanlığımızın ikinci önemli çalışması, açtığı ücretsiz halk plajlarıdır. Bu sene sayısı 7'ye ulaşan en az bin kişilik bu halk plajları seneye 15'e ulaşacak inşallah, bu sayı 50'ye de çıkar diye bekliyoruz.

Kültür ve Turizm Bakanlığımız, uzun yıllardır ihmal edilen "kültür" kısmına da önemli yatırımlar yapmakta, büyük bütçeler ayırmaktadır. Bunların en önemlisi Galata Kulesi, Sinema Müzesi, Sümela Manastırı, yirmi dokuz yıldır tamamlanması yılan hikâyesine dönen Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası binası, 29 Ekimde açılışının yapılacağı duyurulan İstanbul'un kültür mabedi olacağına inandığımız Atatürk Kültür Merkezi yani AKM ve kısa bir süre önce Bakanlığa devredilen, restorasyon çalışmaları başlatılacak olan Kız Kulesi'dir.

Ayrıca, arkeoloji kazılarının millîleştirilmesi, kazı süresinin birçok yerde on iki aya çıkarılması, Göbeklitepe ve Aizanoi'deki son keşifler, Türkiye'nin ilk bölgesel kültür ve turizm markası ilan edilen Mezopotamya gibi çalışmalar uzun zamandır ihmal edilen kültür dünyamızın parlayan yıldızları olacaktır. Yani at binenin, kılıç kuşananın.

Uzun yıllar sonra masanın her iki tarafında da çalışmış olan bir Bakana sahibiz. Turizmde rakip olarak gördüğümüz ülkelere bakacak olursak; İspanya Turizm Bakanı ekonomist, İtalya Turizm Bakanı siyaset bilimcisi, Yunanistan Turizm Bakanı yazılım mühendisidir. Bu ülkelerde turizm gelir kaybı Avrupa Birliğinin bütün teşvik ve desteklerine rağmen yüzde 80'leri bulmuştur, bizde ise bu oran bütün engellemelere rağmen yüzde 60'lar bandındadır, yıl sonuna kadar da bu oran inşallah düşecektir.

Pandemi gösterdi ki turizm bizim için en önemli gelir kaynağımızmış. Yabancı turistler gelmeyince, uçaklar kalkmayınca, otellere malzemeler verilmeyince; gıda, yeme içme, tekstil, ulaşım, konaklama, tur hizmetleri, uluslararası iletişim, marina hizmetleri, hediyelik eşya gibi tüm kalemler azalınca farklı sektörlerde ihracat rekorları kırmamız turizm olmadan ekonominin canlanmasına maalesef yetmedi.

İnşaat sektörüyle ilgili, ekonomik olarak tetiklediği 900 kalem olduğu söylenir. Turizm sektöründe de 900'e yakın kalem vardır, bu kalemler ya turizmi besler ya da turizmden beslenir. Şimdi, tüm bu ön yargıları bir kenara bırakmalı, kültür ve turizmi siyasetüstü görüp kalkındırmalıyız.

Değerli milletvekilleri, üniversite mezunu işsiz turizmci enflasyonuna sebep olmamak için dört yıllık turizm fakültesi açmaktan ve kontenjanlarını yükseltmekten vazgeçmeliyiz. Bunun yerine, iki yıllık meslek yüksekokullarında sektörde yabancı dilleri bilen aranan elemanlar yetiştirmeliyiz ama bunu yaparken turizm fakültesinde bu öğrencilerimizi yetiştirecek hocalarımızın da sektörde tecrübe sahibi olması zorunluluğunu getirmeliyiz.

Ayrıca, maalesef, otelcilerin meslek yasası yok, otelcilik meslek olarak görülmüyor. "Turizm" denilince akla sadece acenteler gelmemeli. "Turizm acentesi" adı altında kurumlara organizasyon yapan firmaları "turizm" isminden ayırmak lazım; bunlara başka bir isim, başka bir statü bulmamız gerekiyor. Maalesef, otel sayısından fazla acentemiz var. Turizmle ilgilenen turizmci, eğitimle ilgilenen eğitimci, organizasyonla ilgilenen organizatör olsun. İllerde turizmi yönetecek kişilerin de turizm sektörünü ve yabancı dilleri bilmesinde fayda vardır.

Değerli milletvekilleri, daha önce çok önemsenmeyen ama pandemiyle beraber kullanıcı sayısı artan ve çok ciddi bir vergi kaybımızın olduğu bir konuya değinmek istiyorum. Bu konu, günlük kiralık evlerdir. Bu evler, hiçbir kontrolü olmayan, hiçbir resmiyeti olmayan kayıt dışı sektör hâline geldi. Diğer taraftan, oteller için, turizmciler için dünya kadar kurallar koyuyoruz, kanun yapıyoruz, cezai müeyyideler belirliyoruz ama konaklama açısından Kültür ve Turizm Bakanlığına, vergi açısından Hazine ve Maliye Bakanlığına, güvenlik açısından İçişleri Bakanlığına, sıhhi açıdan Sağlık Bakanlığına, izin açısından da belediyelere bağlı olması gereken bu sektör, turizmin en büyük rakibi hâline gelmiştir. 2019-2020 verilerine göre en az 700 milyon dolar vergi kaybımız olduğu tahmin ediliyor. Bu konuya da mutlaka Bakanlığımızın ve Meclisimizin el atması gerekmektedir.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Kütahya, yer altı ve yer üstü kaynakları, termal suları, el sanatları, tarihi ve kültürüyle ülkemiz için önemli bir turizm potansiyeline sahip kadim bir şehrimizdir. Turizm konuşulurken Kütahya'yı konuşmamanın imkânı yoktur.

Kütahya'mızın kültür ve turizm alanındaki bugüne dek saklı kalmış değerlerini canlandırmak, şehrimize tekrar kazandırmak ve gelecek nesillere aktarmak adına Gazi Meclisimizin kürsüsünden defalarca Kütahya'mızın güzelliklerinden bahsettim. Biz, kültür ve termal şehriyiz. Arkeoloji ve Maden Müzesi, Kütahya Kalesi, Çinili Camisi, Gözüm Şeyh Sultan Türbesi, Frig Vadisi, Kütahya Cafer Paşa Dârülkurrâsı, Dumlupınar Zafertepe Çalköy Zafer Anıtı ve Müzesi, Eğrigöz Kalesi, İkitaş Kanyonu gibi restorasyon, konservasyon, koordinasyon, inşaat, bağlantı yolları, projeler, parkur alanları gibi çalışmaları yapılan tüm kültür varlıklarımızın bir an evvel milletimizin hizmetine sunulmasını istiyor ve Kütahya adına bekliyoruz.

İsviçre Alplerine benzeyen, Türkiye'nin ilk ve tek termal kayak merkezi ilan edilen Murat Dağı ve Domaniç yaylalarına hem yatırımcılarımızı hem de turistleri davet ediyoruz.

Türkiye, jeotermal kaynakların zenginliği ve potansiyelinde Avrupa'da kaynak açısından 1'inci, dünyada ilk 7'nin içindedir. Kütahya, Frigya, Roma, Selçuklu ve Osmanlı'dan günümüze ulaşan şifalı sularıyla kaplıca termal turizmi ve termal sağlık turizmi denilince Türkiye'de ilk akla gelen şehirlerden biridir. Bunun sonucu olarak da ülkemizde sertifikalı 73 adet termal turizm merkezinin 9'u Kütahya'dadır. Ilıca, Gediz Murat Dağı, Gediz Ilıcasu, Simav Eynal, Simav Çitgöl, Simav Naşa, Emet Termal, Emet Dereli, Emet Yenice, Tavşanlı Göbel, Hisarcık Esire, Yoncalı kaplıcaları Evliya Çelebi'nin "Dünyada ve Anadolu'da birçok kaplıcayı gezdim, gördüm ama bunun gibisini görmedim. Böylesi yeryüzünde yoktur." ifadeleriyle bahsettiği, hepsinin mineralleri ve sıcaklıklarının birbirinden farklı olduğu şifa kaynağı kaplıcalarımızdır.

Değerli milletvekilleri, yine, milletvekili olduğum günden bugüne kadar her konuşmamda Aizanoi'den bahsediyorum. Bu antik kenti küçük bir kazı alanı, birkaç kalıntı olarak düşünmeyelim; Çavdarhisar ilçemizde çok geniş alana yayılmış bir medeniyet bulunmaktadır. Amfi tiyatrosuyla, dünyada bilinen ilk borsasıyla, en sağlam şekilde korunmuş Zeus Tapınağı'yla iki bin yıldır ayakta kalmayı başarmış antik dünyanın ilklerindendir. Ben, izin verirseniz yüce heyetinize -ilk defa herhâlde göreceksiniz- Aizanoi'yi de göstermek istiyorum: Evet, bu bir şehir; Efes'ten tarihi yaklaşık olarak dört yüz, beş yüz yıl daha gerilere gitmektedir.

Ayrıca, daha önce çok gündeme gelmeyen Seyitömer Höyüğü en az Göbeklitepe kadar tarihin akışına yön vermektedir; kazdıkça medeniyetlere ulaşılmakta, Erken Tunç Çağı, Roma, Helenistik Çağı, Frig yerleşimleri ve Asur kalıntıları görülmektedir. Bu vesileyle, kazıların süresini on iki aya çıkaran, millîleşmemizi sağlayan, kazıları Dumlupınar Üniversitesine devreden Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğüne teşekkür ediyorum. Buradan Kültür ve Turizm Bakanımızdan bir talepte bulunuyorum: İllere kaplıca sertifikası veriliyorsa, puanlama yapılıyorsa Kütahya mutlaka 100 üzerinden 100 puanı hak ediyordur. Aizanoi ve Seyitömer gibi kültürel miraslara sahip Kütahya'mızın da Mezopotamya gibi bölgesel kültür, turizm ve termal markası ilan edilmesini bekliyoruz.

Sevgili milletvekillerim, Antalya'ya giderken, İzmir'e giderken bu antik kente, bu tarihî, şifalı, kuruluşun ve kurtuluşun şehri Kütahya'ya bir uğrayın, bu şehirde tarihi yaşayın, bu şehirde huzuru bulun, bu şehirde şifayı arayın.

Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz hain ve kanlı işgal girişiminin 5'inci yılında şehitlerimizi rahmetle yâd ediyorum, gazilerimize sağlıklı bir ömür diliyorum. Genel Başkanımızın ifade ettiği gibi, kim, hangi karanlık senaryodan ilhamını alırsa alsın üzerinde yaşadığımız vatan toprakları tarih boyunca Türk milletinin kanıyla mühürlenmiştir. 15 Temmuz kalkışmasına karışan kim varsa, bu hain teşebbüse kim ortak olmuşsa, ismi, unvanı, mevkisi ne olursa olsun Türk askeri değildir, asla da olmamıştır. 15 Temmuz, inancın işgale karşı kahramanca direnişidir. Türk milleti ihanete geçit vermemiştir, Allah'ın izniyle sonsuza kadar da vermeyecektir.

Değerli milletvekilleri, kurban paylaşmak demektir, bayram kavuşmak demektir. Sevgimizi ve varlığımızı paylaştığımız, milletçe sarıldığımız bir Kurban Bayramı diliyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken Gazi Meclisinizi ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)