| Konu: | Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 102 |
| Tarih: | 13.07.2021 |
HDP GRUBU ADINA MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan 255 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerine partim ve grubum adına söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve kamuoyunu saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, 30 Mart 2021 tarihinde Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonuna sevk edilen Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi görüşmeleri 1 Nisan 2021 tarihinde başlamıştır. İlk teklif metninde 32 maddeden oluşan kanun teklifi, Komisyon çalışmaları süresince 31 maddeye düşürülmüştür. Çıkarılan madde, turizm sektöründe otel ve deniz araçlarında yabancı personelin sınırsız sayıda çalıştırılmasını öngörmekteydi. Özellikle turizm ve otelcilik ile denizcilik gibi alanlarda eğitimli bireyler yetiştiren fakültelerden kişilerin, bu kontenjanları kullanması gerekir. Bu nedenle doğru bulmadığımız bu maddenin kanun teklifi metninden çıkarılması isabetli bir karar olmuştur.
Kanun teklifinin 31 madde olmasına rağmen hemen bitirilmeye çalışılması yasama kalitesi açısından büyük bir eksikliktir. Bakınız, mart ayında görüşülen bir teklifin üzerinden neredeyse dört ay geçmesine rağmen ancak Genel Kurul gündemine alınabilmiştir. Dolayısıyla, böyle aceleci davranmaya gerek yok. Önemli olan, kaliteli bir yasama faaliyetini yürütebilmektir.
Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'yle, 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu, 492 sayılı Harçlar Kanunu, 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, 5686 sayılı Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu ve 5653 sayılı Yunus Emre Vakfı Kanunu'yla birlikte 5 ayrı kanunda değişiklik yapılması öngörülmektedir.
27'nci Dönem itibarıyla Turizmi Teşvik Kanunu'nda 2'nci defa bir düzenleme yapılmaktadır. Kanun teklifiyle 17 Mayıs 2019 tarihinde Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda görüşülen ve 23 Mayıs tarihinde yürürlüğe giren Turizmi Teşvik Kanunu'nun bazı maddeleri, bugün görüşülen Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'yle yeniden ele alınmaktadır. Anlaşılmaktadır ki emek meslek örgütleri ve sektörde hizmet veren işletmelerle görüşülmeden hazırlanan bu tarz kanun teklifleri daha sonra yeniden Meclis gündemine gelmekte ve değiştirilmektedir.
Kanun teklifi bütünüyle ele alındığında, ne doğa adına ne turizm işletmeleri adına olumlu sayılabilecek düzenlemelere yer verildiğini ne de ülke turizmi açısından yeni bir soluk getirdiğini söylemek mümkün değildir.
Teklifte yer alan maddelerde, geneli itibarıyla, ormanlık alanların tahsisi, işletmecilere getirilen belge zorunluluğu, işletmelere uygulanacak uyarma ve para cezaları, yabancı gemilerin iç sulardaki ticari faaliyetlerine ilişkin imtiyazı ve bunu düzenleyen harç cetveli gibi hususlar ele alınmaktadır.
Dünyamız özellikle iklim krizi ve küresel ısınma cenderesinde can çekişirken sermaye lehine yeni orman katliamlarına yol açabilecek düzenlemelere yer verilmesi, bu kanun teklifinin tümüne karşı çıkmak için yeterli bir nedendir. Bugüne kadar iklim krizinin önüne geçebilmek adına birçok uluslararası anlaşma yapılmış ve birtakım önlemler alınması hususu belirtilmiştir. İklim değişikliğinin su, toprak ve sağlık açısından ciddi sorunlar yaratacağı bir gerçektir. Daha dün Akdeniz Parlamenter Asamblesinde görüştüğümüz çevre, iklim ve hidrojeoloji alanındaki bilim insanlarının sunumlarında alınan önlemlerin 2030 hedeflerini karşılamaktan uzak olduğuna vurgu yapılmış ve daha geniş, kapsamlı, ciddi önlemler alınması önerilmiştir.
Öte yandan, kanun teklifi, yerel yönetimlerin yetki ve sorumluluk alanlarına giren tüm iş ve eylemleri merkezde toplamakta, tüm yetkiler Kültür ve Turizm Bakanlığına devredilmektedir. Katılımcı ve çoğulcu bir yaklaşımdan uzaktır.
Ayrıca, Yunus Emre Vakfıyla ilgili düzenlemeler öngören 27, 28 ve 29'uncu maddeler kanun teklifinin hazırlanış amacına uymamaktadır. 27'nci maddeyle, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine uyum sağlamak adına "müsteşar" ibaresi "bakan yardımcısı" olarak değiştirilmektedir. Bu durum dahi Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine detaylı ve kapsamlı bir çalışma yapılmadan geçildiğini göstermektedir. Aradan üç yıl geçmesine rağmen hâlâ birçok yasa yeni hükûmet sistemiyle entegre edilememiştir.
Yine, kanun teklifi mera, yaylak ve kışlakların turizm amacıyla talan edilmesinin önünü açmaktadır. Aslında önünü açmaktan çok bugüne kadar yapılan talanları meşrulaştıracaktır.
Değerli milletvekilleri, esas itibarıyla hiçbir düzenleme bizi turizm ile doğa arasında seçim yapmak durumunda bırakmamalıdır. Doğaya, ekosisteme, tarihî dokulara ve insanlığın ortak kültürel mirasına zarar vermeden, toplumun geçim kaynaklarını ve yaşam alanlarını yok etmeden, toplumsal müştereklerimiz olan plaj ve kumsalları sermayeye teslim etmeden, sahilleri betona gömmeden turizm yapmak hem mümkün hem de gereklidir. Sadece turizm için değil, iktidarın tüm ekolojik yaklaşımları sermayenin lehine, doğanın aleyhine sonuçlanıyor.
Rize'nin İkizdere ilçesi İşkencedere Vadisi'nde yapılacak olan taş ocağına karşı bölge halkının verdiği mücadelede devletin jandarması sermaye sahiplerinin bekçiliğini yapıyor. Bunun gibi onlarca örnek var. Nerede doğa ve yaşam alanını korumak için bir mücadele varsa halkı korumakla sorumlu insanlar sermayenin korumalığını yapıyor, halka saldırıyor.
Yıllardır Bitlis ilinde yapılan, şimdi de Mersin'de devam eden orman katliamlarının adı hep aynı oldu "orman gençleştirme" veya sudan bahaneler. Bir avuç patronun kârı için doğal yaşam, inşaat, beton ve madencilik tehdidiyle karşı karşıya bulunmaktadır. Kanun teklifinde de yine hedef ormanlar olmuştur.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin 6'ncı maddesi üzerine özel bir başlık açmak isterim. Komisyon görüşmelerinde mera, yaylak ve kışlakların amaç dışı kullanılmasıyla ilgili olarak Bakan Yardımcısı somut bir örnek istemişti, ben de somut bir örnek vermiştim, "Bitlis ili Ahlat ilçesi Karmuç -Yeniköprü- köyü ve köy merasıyla Çarho piknik alanı Okçuluk Vakfına tahsis edildi." demiştim. Bu hususu dile getirirken özellikle okçuluk sporunun yapılmasına karşı olmadığımızı fakat seçilecek yerin toplumun ortak malı olan alanlar değil, daha kıraç alanlar olması gerektiğini vurguladım. Fakat özellikle bu hususu gündeme getirmemle birlikte Okçular Vakfı Başkanı beni arayarak müfterilikle itham etmiş ve "İki hayvanın otlaması mı önemli, yoksa böylesi bir tesisin kurulması mı önemli?" diye hadsiz bir çıkış yapmıştır. Bizim için halkın o iki hayvanının otlaması sizin gösteriş uğruna milyonlar dökerek senede bir veya iki defa kullandığınız etkinliklerden çok daha önemlidir. Sanki söz konusu tesisi bu beyefendi Bitlis'e ve Bitlislilere lütfetmiş, bahşetmiş de bizler eleştiriyormuşuz havasına girmiştir. Bu zihniyetin aslında mera ve yaylaklar hususunda neler düşündüğünü yorumlamak çok kolay.
Bir de Bitlis'in önemli hususlarından birinden bahsetmek istiyorum. Bugün aldığım yoğun telefonlar bana, Bitlis'in bilhassa Hizan ve Güroymak ilçelerinde kadın doğum uzmanı doktorların bulunmaması, uzak dağ köylerinden gelen vatandaşlarımızın çok zor günler geçirmelerine sebep olmaktadır. Bu ihtiyaç bir an önce giderilmelidir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)