GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:103
Tarih:14.07.2021

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın vekiller; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Turizmi Teşvik Kanunu Teklifi'nin 6'ncı maddesi. Bu madde, aslında meralık, yaylalık alanların turizme tahsis edilmesi amacıyla ilgili bir madde. Biz, tabii, ülkedeki tarım sektörünü, meraların, tarım alanlarının, yaylalık alanların amacı dışında kullanılmasına tanık oluyoruz. Esasında, ülkeler açısından tarımın, hayvancılığın ilk sırada bir politika olarak ele alındığı, bir üretim alanı olarak ele alındığı yerde, Türkiye'de ise bütün bu alanlar başta turizm olmak üzere farklı amaçlarla kullanılabiliyor. Zaten, ülkede güvenlikçi politikalar nedeniyle köy hayatı bitirildi. Bu, sadece Türkiye'nin doğusunda, güneydoğusunda değil, buralardan bahsetmiyorum. Benim de memleketim olan Orta Karadeniz Bölgesi'nde 90'lı yıllardaki yayla yasaklarıyla birlikte bizim o köyler boşaldı, kimse kalmadı, hayvancılık yapılmıyor çünkü zaten yüksek bölgeler, dağ köyleri, küçük tarımla uğraşıyorlar, büyük çoğunlukla da hayvancılıkla uğraşıyorlar. Dolayısıyla, yaylayı yasakladığınız zaman buralarda yaşam devam edemiyor ve insanlar göç etmek zorunda kalıyor. Köylerde artık kışın kimse yok. Son bir yıldır, iki yıldır bu pandemi nedeniyle, insanlar büyük şehirlerdeki o salgın tehlikesinden korktukları için biraz gitmeye başladılar, onun haricinde köylerde kimse kalmadı yani hayvancılığı, tarımı bu anlamıyla bitirdik, artık, eti, sütü, samanı dahi ithal eder bir vaziyete geldik. Bu anlamıyla, ülke olarak önce korumamız gereken, kollamamız gereken tarım alanları ve yaylalık alanlar olması gerekirken, başta güvenlik politikaları nedeniyle, daha sonra da işte bu rant politikaları nedeniyle bütün tarım alanları artık terk edildi ve şimdi bir kısmı da turizme açılmak isteniyor. Böylelikle çiftçi, üretici, köylü yerinde yurdunda kalamaz, barınamaz hâle geliyor, ondan sonra da işte büyük kentlerde böyle büyük sorunlarla uğraşmak zorunda kalıyoruz.

Yine, bugün çok konuşuldu, köylülerin tarımını yapamaması meselesi DEDAŞ üzerinden tartışıldı. Ben, bu konuda, tartışılan konu dışında biraz farklı bir yerden bir şeyler söylemek istiyorum. Yani burada dikkat çekici şey DEDAŞ'ın faturaları köylüye toplu göndermesi, beyanatlar var, oradaki arkadaşlarımızın bize gönderdiği raporlar var. Toplu fatura gönderiyor. İnsanların sayaçları dahi yok, kişilerin kendisine ait kim ne kadar elektrik kullanmış, bunun dahi tespit edilemeyip toplu faturaların gönderildiği alanlar var. Ama bir taraftan bakıyorsunuz, 1 Ocak 2018'den bugüne kadar elektrik fiyatı artışları sanayide yüzde 166, ticarethanelerde yüzde 169, konutlardaysa yüzde 104 üzerinden gerçekleşmiş ancak dağıtım şirketleri korunuyor çünkü bu süreç içerisinde bir de dağıtım şirketlerine yapılan indirimler var. Pandemi sürecinde dağıtım şirketlerinin mağdur edildiği de düşünülerek ya da mağduriyete uğradığı da düşünülerek indirimler yapılıyor; iki yılda yüzde 38 oranında yapılan indirim var ama tüketiciye yönelik bir indirim yok. Sadece, pandemi sürecinde faturaların biraz ötelenmesi ya da sayaç okumasının ötelenmesi vardı, onun haricinde herhangi bir şey olmamış.

Şimdi, burada tartışılan konu, tabii, genel olarak "Söz Meclisten dışarı." diyorlar ya, halk nezdinde ve sosyal medyada çok fazla tartışılan konu şu: "Bu Kürtler zaten elektrik faturası falan ödemiyorlar, bunların hepsi kaçak kullanıyorlar, dolayısıyla bunlar kaçak kullandıkları için de gitsinler, ödesinler kardeşim." diye bir algı var, böyle konuşuluyor. Şimdi, biz, bunu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Komisyonu üyesi olarak ciddiye aldık ve bir rapor şeklinde hazırladık. Ben bunu daha önce yayınlamıştım. Konuyu araştırdık, ettik; işin doğrusu böyle değil tabii. Bu bir algı ve kötü niyetli bir algı ve bilerek yayılan bir algı. Komisyonda Bakan Yardımcısı dahi -kendisinin beyanatları var, biz rapora dâhil ettik o beyanatları- bu işin böyle olmadığını ifade ediyor. Çünkü kayıp kaçak meselesi; bir, kayıp; iki, kaçak konusu var. Yani "kayıp" dediğiniz mesele, elektriğin üretildiği yerden aboneye gidene kadar, trafo dâhil olmak üzere oradan çıkıp aboneye ulaşana kadar, onun sayacına gidene kadarki safahat olan sürece deniliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

ALİ KENANOĞLU (Devamla) - Bu süreç, iletişim ağının, oradaki hatların kalitesinden, kalitesizliğinden tutun, trafoların bakımına, bakımsızlığına kadar birçok sebep etmen oluyor bu konuda ve gelişmiş ülkelerde bu oran yüzde 7 ve yüzde 8 civarında. Yani bugün bildiğimiz çok modern donanımlara sahip, teknolojiye sahip ülkelerde dahi bu kayıp konusu yüzde 7-yüzde 8 civarında. Şimdi, Türkiye'de bu oran ne? Türkiye'de bu oran yüzde 10,50.

Şimdi, hadi, bir de bölgeye gelelim yani DEDAŞ'ın elektrik ürettiği doğu bölgelerine baktığınız zaman, burada sadece elektriğin yüzde 8,1'i tüketiliyor yani Türkiye'deki bütün elektriğin yüzde 8,1'i sadece bu bölgede tüketiliyor. Şimdi, bu da yani kayıp kaçak oranı da yüzde 8'in yüzde 32'sine tekabül ediyor. Bunu 100 liralık bir faturaya yansıttığınız zaman, kayıp kaçak dâhil toplamda 2 lira 76 kuruşa tekabül ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ KENANOĞLU (Devamla) - Son cümlemi söyleyeyim izninizle efendim.

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

ALİ KENANOĞLU (Devamla) - Bu da esasında kaçak kısmını aldığınız zaman 1 liraya tekabül eder. Ve bunda da yapılan büyük itiraflar var çünkü biz DEDAŞ'la da görüşmüştük bu raporu düzenlerken. DEDAŞ dahi hatların bakımsızlığı için -hani kendini suçlamıyor da- şöyle diyor: "Bu hatlar yapılırken o zamanın teknolojisine göre çok eksik yapılmış, yetersiz teknolojiyle yapılmış. Şimdi bakım mevzusu gibi konularda sıkıntı var." Bir de DEDAŞ başta olmak üzere, bu dağıtım şirketleri, bu özelleştirme protokolünün gereği olarak, bakım sözleşmelerinin gereği olarak yapmaları gereken bakımları da yapmıyorlar. Dolayısıyla, bu kayıp kaçak meselesi öyle yaratılan algıdaki gibi değil, tam tersine dağıtım şirketlerinin aldıkları onca teşvike rağmen, onca indirime rağmen, kendi görevlerini yerine getirmeme işinden kaynaklıdır, bunun sonucunu da o bölgenin halkı, insanları ödemek zorunda kalıyorlar, maalesef durum böyle. (HDP sıralarından alkışlar)