GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:103
Tarih:14.07.2021

RIDVAN TURAN (Mersin) - Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, bu "turizmi teşvik" deyince bir defa galiba kültürden bahsetmek gerekiyor. Anadolu için konuşacak olursak da Anadolu'nun tarihsel geçmişi, kültürel birikiminden herhâlde uzun uzun bahsetmek lazım fakat ben konuşmamı 2 konuya ayırdığımdan dolayı buna bir değinmek istiyorum sadece.

Bakın, Türkiye'de, Anadolu coğrafyasında 25 bin antik kent var, bu 25 bin antik kentin 2.500 tanesi şu ya da bu düzeyde kazılmış durumda, onun haricindekilerin büyük kısmı definecilerin artık imanına terkedilmiş. Örneğin, Hattuşa'yı bu hızla kazarsan yüz yıl daha kazmak zorundasın. Hattuşa, Hititler'in başkenti ve Hint Avrupa dil grubunun bilinen en eski örneği Hititçe. Hititçe'de "brada" İngilizce "bread" yani ekmek, Hititçe'de "wadar" olan şey İngilizce'de "water" yani su. Buna benzer çok şey var ve Avrupalı burada kendini görüyor, sürekli gelmek için doğrusunu isterseniz imkân arıyor fakat biz Hattuşa'yı bir türlü gün ışığına çıkartamıyoruz, niye biliyor musunuz? Para yok. JT İnternational'ın finansmanıyla Hattuşa'da Hitit antik sur duvarı örüldü, 100 bin euro civarında bir parayı iktidar bulamadığından dolayı -iktidarın öncelikleri malum başka- bunun finansmanı Japon Tobacco'dan sağlandı. Sadece o değil, mesela filmlere konu olmuş Truva'ya dönüp baksanız, Truva'da bir müze -biliyorsunuz- yeni yapıldı, iyi de yapıldı, takdir edilecek bir şey kuşkusuz ama Truva'nın tüm dünyaya tanıtılması ve örneğin Truva'da kazıların devam etmesinin önünde acayip engeller var. Uşak Müzesinden Kanatlı Denizatı Broşu 2 defa çalındı, Amerika'dan geri getirildi arkadaşlar. Bu konuda çok şey söyleyebilirim -arkeoloji alanında- ama mesele şu ki turizmin teşviki arkeolojinin kendi kuralları içerisinde işlemesiyle, etkin kazı çalışmalarıyla söz konusu ve bu, kültürel çeşitlilikle alakalı. Yani tekçi bir zaviyeden Anadolu medeniyetlerine baktığınızda, her şeyi bir potada eritmeye kalktığınızda varacağınız nokta sıfır. Anadolu'nun tarihin ilk çağlarından bu zamana kadar taşıyageldiği kültürel çoğulculuğu bugüne dercetmek, bugünkü toplumu böyle kurmak amacında olursanız hem bugünkü toplum bundan ihya olur hem de turizmin teşviki ve ilerletilmesi konusunda da büyük adımlar atılmış olur ama belli ki bu konuda epey, epey, epey geri bir noktadayız.

Şimdi, esas bahsetmek istediğim konu: Bu 9'uncu maddede bir yetki belgesinden bahsediliyor ama ben başka bir yetki belgesinden bahsetmek istiyorum; o da Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından alınması zorunlu hâle getirilen, 1 Temmuz itibarıyla, kıyılmış tütün ticaretinin yapılması için gereken belge. İki günden beri telefonlarım susmuyor, bölgeden çok sayıda insan bu sorunu dile getiriyor. Duyduk ki altı ay bu ötelenecekmiş, ertelenecekmiş, altı ay sonra zulüm devam edecekmiş. Şimdi, arkadaşlar, bakın, üç yıldan altı yıla kadar cezai hükümler içeren bu yasanın uygulanabilirliği yok. Ha, uygularsın, nasıl uygularsın? Bu zamana kadar her şeyi nasıl uyguladıysan, inzibati tedbirlerle meselenin üzerine gidersin. Şimdi bu tütünü üretenlerin mutlaka kooperatifler vasıtasıyla satabilmesine ilişkin bir hüküm var ve bu kooperatiflerin her birinde 250 üreticinin olması öngörülüyor. Arkadaşlar, Kooperatifler Yasası çok iyi bildiğim bir yasa, 7 kurucuyla kurulur. 250 kişiyi bulun, kooperatifleri kurun, bu kooperatiflerin binalarını ve eklentilerini yapın -ki bunlar milyonlarca liraya tekabül edecek- buradan hareketle kaçakçılıkla mücadele edeceğinizi varsaydığınız bir yasayı çıkartmak mümkün değil ama ne mümkün biliyor musunuz? Mesela acayip bir zulüm düzeni kurmak mümkün, oradaki tütün üreticilerinin çoluğunu çocuğunu, yedi ceddini perişan etmek mümkün; zaten de şu anda objektif olarak meydana gelmiş olan şey ne yazık ki bu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz.

RIDVAN TURAN (Devamla) - 2017 yılında hazırlanmış yasa, yönetmeliği 2020'de hazırlandı ama isteniyor ki aralıktan bu zamana kadar çiftçiler organize olsunlar, kooperatiflerini kursunlar ve ondan sonra tütün ticaretini yapabilsinler. Böyle bir gerçeklik yok. Görünenin geri planındaki gerçeklik şu: Marx'ın meşhur bir lafı var "Görüngüler gerçek olsa bilime gerek kalmazdı." diyor muhterem. Şimdi, burada esas mesele şu: Yani aslında küçük üreticiyi yani tütüncüyü hedef aldığınızda Türkiye'de zaten az miktarda kalmış olan küçük tarımsal üreticiyi hedef almış oluyorsunuz. Kimi gönendirmiş oluyorsunuz, güçlendirmiş oluyorsunuz? Uluslararası tarım tekellerini güçlendirmiş oluyorsunuz. Zaten Türkiye'de tütün üretiminin yüzde 90'sından fazlası emperyalistlerin elinde şu anda, Amerikalıların elinde. Hani "Yerli ve millîyiz." falan diyorsunuz ya tütünü olduğu gibi ihale etmiş durumdasınız. Geride kalan, kıyılmış tütün satan az sayıda fukaraya hizmet eden insanları ise bu yasalarla...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - En az yüzde 30'a çıkardık, hatta Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yüzde 45'e çıkardık.

RIDVAN TURAN (Devamla) - Yüzde 45 palavra, o işin palavrası; ben o Komisyonun içindeyim, çok iyi biliyorum onu.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Biz de biliyoruz.

BAŞKAN - Buyurunuz.

RIDVAN TURAN (Devamla) - Şimdi, burada temel meselenin bir tütün boyutu var bir de küçük çiftçi boyutu var. Değerli arkadaşlar, Türkiye'de küçük çiftçiyi -bugün Komisyonda da anlattım- küçük ölçekli balıkçıyı, endüstriyel olmayan nitelikte üretim yapanları desteklemezsek bu memleket gidiyor, üretim gidiyor. Endüstriyel tarım tekelleriyle, büyük ölçekli tütün üreticileriyle bu süreci karşılayabilmek, memleketin ihtiyacına cevap verebilmek; hele hele o emekçi, yoksul köylüyü kalkındırabilmek falan mümkün değil; zaten böyle bir niyetinizin olmadığını da biliyorum.

Bu kooperatiflere ilişkin öneriler sunulmuş; kooperatiflere ilişkin öneriler bu kooperatif düzeniyle olmaz, kooperatiflerin demokratikleştirilmesi lazım. Bütün gruplara tek tek gönderdim, kooperatifler üzerine 90 maddelik bir yasa teklifi hazırladım, herkes baksın, meraklısı olan varsa bunları oturalım, konuşalım, nasıl olacağına ortak akılla karar verelim. (HDP sıralarından alkışlar)