| Konu: | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 104 |
| Tarih: | 16.07.2021 |
CHP GRUBU ADINA MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 277 sıra sayılı Yasa Teklifi'yle ilgili söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Benden önce ifade edildi, bu torba yasa teklifinde 19 kanun, 2 kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapılıyor, gerçekten torba yasa. Bu torba yasa teklifinden önce, dün Rize'de meydana gelen, 6 kişinin öldüğü, 2 kişinin kaybolduğu sel ve heyelan felaketini üzüntüyle öğrendik; Rize'ye geçmiş olsun, başsağlığı diliyoruz; inşallah yaralar en kısa zamanda sarılacak.
Değerli arkadaşlarım, bu yasa teklifinde dünya kadar konu bir araya gelmiş durumdadır. Birbiriyle ilgisiz, kooperatifler, gümrükler, kambiyo, orman, TÜİK, OHAL ne aklınıza geliyorsa bir araya gelmiş, bir torba yapılmış ve bu torbadan bir hayır umuyoruz. Arkadaşlarımız anlattı, usul tartışması yapıldı, teklifin Anayasa'ya aykırı olduğu söylendi, Plan ve Bütçe Komisyonunda Anayasa'ya aykırılıkla ilgili gerekli işlemin yapılmadığı söylendi. Gerçekten yapılmadı değerli arkadaşlar, biz muhalefet olarak açtık, tartışılmasını istedik ama Sayın Başkan, Divan İç Tüzük'ün 38'inci maddesine göre bu tartışmayı yaptırıp oylatmadı değerli arkadaşlarım, Anayasa'ya aykırı olup olmadığını oylatmadı. Dolayısıyla, gerçekten burada ciddi usul problemleri var.
Teklif sahipleri gerekçeleri anlatamadılar değerli arkadaşlarım, bürokratlar anlatamadılar. Üç seneden beri uygulanan yasa maddelerini değiştiriyorlar ya da uzatıyorlar. Ne oldu bu üç senede, gerçekten etkisi nedir, maddi manevi ne etkisi olmuştur, terörle mücadeleyle ilgili yasalar ne oldu, gerçekten bunlar olmadan, bu düzenlemeler olmadan terörle mücadelede zafiyet vardı da şimdi bir başarı mı elde edildi, edildiyse niçin tekrar uzatıyorsunuz, bitmedi mi; bu konularla ilgili hiçbir şey yapılmadı. Yasa çıkarma, yasa tekniği, yasa etiği konusunda gerçekten sınıfta kaldınız. Daha evvel çok uzun konuşmalar vardı bu Mecliste, zaman zaman yapılan İç Tüzük değişiklikleriyle daraltıldı da daraltıldı. Şimdi yakınıyorsunuz, "Zaman yok, yoklama istiyorsunuz." diye yakınıyor İktidar Partisi Grup Başkan Vekili ama o dönemde bu zaman daha kısıtlı olmasına rağmen çok kaliteli yasalar çıkarıldı. En azından Türkçe yazdılar, Türkçe değerli arkadaşlarım. Sizin yazdığınız bu maddeleri bir okuyun arkadaşlar; kim ne anlıyor, siz anlıyor musunuz? Sorduk biz bunu teklifi getiren arkadaşlarımıza "Ne anlıyorsunuz?" diye, anlatamadılar değerli arkadaşlarım. Kimseyi karalamak için bunu söylemiyorum. "Ekonomi paketi" diye medyada haber çıktı, "Hükûmet ekonomi paketi getirdi." diye. Evet, ekonomiyle ilgili birtakım maddeler var ama esasen bu teklif 11, 20 ve 23'üncü maddeler için getirilmiştir. Ne var bu 11, 20 ve 23'üncü maddelerde? OHAL'le ilgili düzenlemeler mevcut değerli arkadaşlarım.
OHAL'le ilgili hangi düzenlemeler mevcut? 11'inci maddede gözaltı süreleri üç sene daha -işte, 6 gün ve 12 güne çıkarılması- uzatılıyor. 20'nci madde terörle iltisaklı, irtibatlı olduğu var sayılan, kabul edilen şirketlere TMSF'nin kayyum tayin edileceğiyle ilgili maddedir. 23'üncü madde de kamu görevlilerinin mahkeme kararı olmadan görevlerinden ayrılmaları, uzaklaştırılmalarıyla ilgili maddedir değerli arkadaşlarım.
Şimdi, bu maddeler nereden geliyor, nedir arkadaşlarım şunu bir görelim: Bu maddeler aslında; siz, işte, 15 Temmuzdan sonra geldiniz olağanüstü hâl ilan ettiniz, 21 Temmuz 2016'da olağanüstü hâl ilan ettiniz. İşte, ifade edildi, önce dediniz ki: "Ya, üç ay ama üç ay bile sürmeyecek, halledeceğiz." ama öyle olmadı, uzattınız. En son 2018'de süresi dolunca kaldırdınız ama ne yaptınız? 27'nci Dönemin ilk yasası olarak 25/7/2018'de 7145 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'u çıkardınız. Bu kanun değerli arkadaşlarım, anayasal OHAL'den, yasayla OHAL'e geçme kanunudur. Bu kanun değerli arkadaşlarım, öyle sıradan bir kanun falan değildir, siz de icat etmediniz. Bu kanun, 11 Eylül'den sonra, bütün dünyada demokrasi, ileri demokrasi sayılan ülkelerde bile yavaş yavaş kurulmakta olan "olağanüstü devletin" temelini atan kanundur.
Şimdi, biz, bunun 3 tane maddesini konuşuyoruz; gözaltı süreleri, TMSF'nin işte, el koyması ya da "çökme maddesi" dediğimiz ve hâlâ kamu görevlilerinin mahkeme kararı olmadan görevden alınmasını konuşuyoruz, tartışıyoruz ama bu kanun teklifinde öyle değişiklikler var ki bunlar kalıyor.
Şimdi, üç sene uzatmıştınız bu 3 maddedeki yaptırımları; şimdi, bir seneye indireceğinizi söylüyorsunuz ama bu kanun teklifinde başka bir sürü madde var ve bu maddeler duruyor. Bakın, bu maddeler, bu kanun yürürlükte olduğu müddetçe zaten OHAL devam ediyor. Ne olacak? Eğer şimdi bu üç değişikliği yapmasaydınız, süreyi uzatmasaydınız biraz daha, bir miktar daha gevşeyecekti OHAL; yoksa devam ediyor. Valiler istedikleri zaman bölgelerinde sıkıyönetim ilan edebiliyorlar değerli arkadaşlarım ve örneklerini de görüyoruz.
Şimdi, "Terörle mücadele edeceğiz. Terörle daha etkin mücadele etmek için bu kanunları, bu düzenlemeleri buraya getirdik." diyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, bakın, olağanüstü durumla beş seneden beri mücadele ediyorsunuz, "Bitmedi." diyorsunuz. Ya, niçin aklınıza "Olağan hukukla bu mücadeleyi sürdürelim." gelmiyor değerli arkadaşlarım, niçin gelmiyor? Gerçekten olağan hukukla bu mücadele yapılır mı, yapılmaz mı? Yapılabilir de ama amaç -biraz evvel ifade edildi burada- öyle FETÖ'yle, terörle falan mücadele etmek değil değerli arkadaşlarım. Siz bu OHAL'i, Tanrı'nın lütfu kabul ederek muhalefeti bir şekilde susturmak amacıyla kullandınız. Yani İkizdere'de çevreyi koruyanların, Adıyaman'da tütünü, Soma'da kendi haklarını hukuklarını koruyan işçilerin aleyhine bunu çok rahat bir şekilde kullandınız. Seçimde de bunu kullandınız ve kullanmaya devam edeceksiniz. "Efendim, biz bir sene yapıyoruz, dolayısıyla seçimde..." Öyle mi dediniz? Bir sene içinde seçim olur bence de, olmazsa bile gene uzatırsınız, o çoğunluğunuz var. "Yapmayız." Yaparsınız çünkü yaptınız siz. Ne zaman yaptınız değerli arkadaşlarım? Yerel seçimlerde İstanbul'da Büyükçekmece'de Sayın Soylu her gün 2.500 polisle ilçeyi bastı değerli arkadaşlarım, evleri tek tek dolaştı, "Kimsin, nesin?" "Burada oturuyor musun, oturmuyor musun?" diye itişti kakıştı, bunların hepsini yaptı. Yaparsınız, yaptınız siz değerli arkadaşlarım çünkü bunu Tanrı'nın lütfu olarak görüyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, bu düzenlemede, bu kanunda sadece OHAL'le ilgili düzenleme yapılmıyor, herkes OHAL'i konuştu, daha başka önemli maddelerde de değişiklik yapılıyor. En komiği, -herkes geldi, burada konuştu- yapılan değişikliklerden bir tanesi güvenlik korucuların maaşı. "Ya, kardeşim şimdi güvenlik korucularının maaşlarının artırılmasına karşı mı çıkıyorsunuz?" deniliyor Ya, gerçekten güvenlik korucularının maaşlarının ne kadar artırıldığını biliyor musunuz? 2021 için söylüyorum; senenin ilk altı ayında 140 lira civarında. Senenin ikinci altı ayında kaç kuruş biliyor musunuz? 390 kuruş değerli arkadaşlarım. Güvenlik korucularının maaşı 2.822 TL, asgari ücret 2.825,90 TL. Tamam, çıkardınız güvenlik korucularının maaşlarını... Hâlbuki güvenlik korucularının temsilcisi geldi oraya "Bizim maaşımız memur maaşına endekslensin, -bir sürü hak vesaire- emekli hakkı verilsin." dedi. Güvenlik korucularının meselesi ayrı bir meseledir; oturulur konuşulur ama bunlar ayrı bir mesele.
Başka önemli bir değişiklik var değerli arkadaşlarım bu torbada, Orman Kanunu'nda, ormanın içinde hava ayrıştırma tesislerinin kurulacağına dair. Değerli arkadaşlarım, her şey ormanın içinde kuruluyor, kamu yararı varsa ormanın içinde bütün tesisler kurulabilir. Neler kurulabilir? Savunma, ulaşım, enerji, haberleşme, su, atık su, petrol, doğal gaz; şimdi, hava ayrıştırma geliyor, altyapı, katı atık, bertaraf ve düzenli depolama tesisleri vesaire. Değerli arkadaşlarım bu ne ya? Orman geleceğimiz değerli arkadaşlarım; çevre, çocuklarımızın geleceği, ülkemizin geleceği, vatan. Peki, -o zaman sorduk seslerini çıkarmadılar- bu kanunu getiren arkadaşlar, bu teklifi getiren arkadaşlar bu hava ayrıştırma tesislerinin orman içinde neler yapacağını biliyorlar mı? Bu konuyla ilgili bir araştırma yaptılar mı? Yapmadılar değerli arkadaşlar. Ormanın içinde çevreye ciddi bir şekilde zarar verebilecek tesisler niye ormanın içinde yapılıyor? Yani ormanın içinde yapılmasında bir fayda mı var? Orada daha çok hava var da, ayrıştıracaklar da, oksijen mi elde edecekler değerli arkadaşlarım? Öyle değil, kolay geliyor. Niye yapılıyor bilmiyorum. Bakın, defalarca bu kürsüden söyledim, bir daha söylüyorum: İkizdere'de, İyidere'de yapılacak liman için kaya gerekiyor, taş gerekiyor, bazalt kayalar gerekiyor; gittiler, Rize İkizdere'nin, bölgenin en güzel, en önemli, en zengin vadisini yıkmaya başladılar; ya 15 kilometre ileride kıraç, üzerinde ağaç olmayan arazide aynı bazalt, sert bazalt taş var. Niye yapıyorsunuz bunları anlamak mümkün değil. İnadına mı yapıyorsunuz? Bunu anlamak mümkün değil. Yoksa orada daha başka şeyler mi var?
Değerli arkadaşlarım, bir başka düzenleme 12'nci madde: Rekabet Kurulu üyeleri, görevi bıraktıktan sonra iki sene içinde inceleme yapmış oldukları sektörlerde iş yapamayacaklar; bu önemli bir düzenlemedir, ben bunu destekliyorum. Ama diğer kurullar ne oluyor? Mesela EPDK'deki kurullarda, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunda ne oluyor? Bütün buralarda bu düzenlemeler niye yapılmıyor? Bu konuyla ilgili, özellikle EPDK'yle ilgili önemli haberler çıktı değerli arkadaşlar ve şimdiye kadar herhangi bir şey yapılmadı.
Bir başka madde engellilerle ilgili. Çok tuhaf bir şey; gerekçe, Covid. Yasa, belediyelere, kamu kuruluşlarına ve kamuya açık yerler işleten özel kuruluşlara üç sene süre vermiş, çevreyi -otobüsleri, yolları, merdivenleri-engellilere uygun hâle getirmek için. Yapılamadı, niye yapılamamış biliyor musunuz? Covid dolayısıyla. Hâlbuki Covid dolayısıyla insanlar sokağa çıkmadılar -otobüsler çalışmadı- tam da dönüşümün yapılacağı bir zamandı. Öyle bir şey yok, iş yapıyor gibi görünüyorlar, yoksa iş yapmıyorlar. Öyle bir niyetiniz falan yok değerli arkadaşlarım, öyle bir şey yapacağınıza dair herhangi bir niyet söz konusu değil.
16'ncı madde sonradan eklendi; devam eden bir şeyin yine süresi uzatılıyor. İşverenlere günlük 2,5 lira, aylık 75 lira işçi başına sigorta primi desteği veriliyor. Bu da çok tartışmalı bir şeydi, niye bu şekilde veriliyor ve nedir bu para, ne işe yarayacak? Bugüne kadar uygulandı, işsizliğin önlenmesinde ne gibi sonuçlar ortaya çıkardı? Başka bir soru: Bu Covid'de işsiz kalan insanlara niye İşsizlik Sigortası Fonu'ndan verilmiyor da bunlara veriliyor? Bütün dünya, destekleri, bizzat insanlara verdi, "O insanlar harcasınlar, dolayısıyla ekonomiye bu şekilde katkı yapalım." diye Covid desteklerini verdi, pandemi desteklerini verdi. Siz, işçinin alın terinden kesilen paraları, işçinin fonundaki paraları inatla şeyde kullanıyorsunuz değerli arkadaşlarım, maalesef bu şekilde kullanıyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ya maden işçileri...
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Bir başka değişiklik; bu tasarruf, finansman kuruluşları vardı, bunlarda iflas edenler var, bunların tasfiyesi TMSF'ye havale ediliyor. Evet, belki doğrudur ama başka bir sürü problemler var bankerlerden başlayarak Çiftlik Banka, Almancıların yolunmasına kadar, Türkiye'de çok ciddi problemler var İhlas Finansla ilgili. Niye TMSF'ye bu teklif de buralara geldi, reddettiniz, niye yapmadınız; bunları sormak gerekiyor.
19'uncu madde tütün; çok tartışıldı; madde gelince, arkadaşlar konuşacaklardır.
Şimdi, şöyle bir şey söylendi, çok hoşuma gitti benim: "Ya, siz Abuzer dayının yanında mısınız, Philip Morris'in yanında mısınız?" (CHP sıralarından alkışlar) İktidar partisinin temsilcisi çıktı, dedi ki: "Bu zaten yasaklanmıştı. İşte Ecevit Hükûmeti zamanında şöyle olmuştu, böyle olmuştu; biz geldik, yavaş yavaş açıyoruz." Ya, siz geldiniz, yavaş yavaş niye yapıyorsunuz? Elinizi tutan mı var? Direkt olarak Abuzer amcanın yanında yer alın, bırakın Philip Morris'i, değil mi arkadaşlarım?
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Hakikaten tırşikçi kapitalistlerin yanında.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Bir de yani niye sadece Ecevit'i şey yapıyorsunuz, Kemal Derviş yasaları... Kemal Derviş giderken buradan ne dedi, biliyor musunuz, bu kürsüden değerli arkadaşlar? "Ben siyaseti bırakıyorum ve gidiyorum çünkü Adalet ve Kalkınma Partisi benim yapacağım her şeyi yapıyor zaten." dedi, size havale etti. Dolayısıyla öyle sizin dışınızda falan hiçbir şey olmadı, zaten yaptığınız işler sizin, neoliberal dönüşümün dışında hiçbir şey değildir değerli arkadaşlarım. Yani ne demek? Devlet gücünü zenginlerin, güçlülerin yanında kullanmak, böyle bir hukuk kurmak. Zaten OHAL mohal filan, yaptığınız şeyler de bunlardır değerli arkadaşlarım.
Bir başka değişiklik de Çek Kanunu'yla ilgili yapılan değişikliktir. Yani karşılıksız çekten dolayı 2021 yılı içinde infazlar erteleniyor onda 1'ini yatırdığı zaman. Peki, bu onda 1'i kimin parası değerli arkadaşlarım? Alacaklının kabahati ne ya? Siz kim oluyorsunuz da -bana sormadan- alacaklıya sormadan parasıyla ilgili bir tasarrufta bulunuyorsunuz? "Devletiz, biz her şeyi yapabiliriz." Yapamazsınız değerli arkadaşlar. İşte "Biz Meclisiz, her şeyi yapabiliriz." "Burada elimizi kaldırdığımız zaman her şeyi biz yaparız." Demokrasi bu değildir, böyle bir şey yok; burada büyük bir haksızlık yapıyorsunuz, bunu bu şekilde bilin değerli arkadaşlarım.
Niye çekle ilgili bu kadar ciddi problemler var ortada? Niye bu kadar çok sayıda insanın çeki karşılıksız çıkmıştır? Çünkü ülkede ekonomik kriz var. Ama ne demişti Sayın Erdoğan? "Siz bu kardeşinize yetkiyi verin, ondan sonra bu faizle, şununla bununla nasıl uğraşılır göreceksiniz." demişti. Hatırlıyorsunuz değil mi arkadaşlar? Evet, o gün, o lafı dediği gün dolar 4,50 kuruştu, damat gittiği günlerde 8,52 kuruştu, 8,70'ti, son günlerde bayram dolayısıyla tekrar 8,50'ye düştü değerli arkadaşlarım.
Bakın, siz bunları yaparak bir şeyi de örtüyorsunuz, Türkiye'de çok ciddi bir ekonomik kriz var, sadece ekonomik kriz yok; bir toplumsal kriz var, ahlaki kriz var, düşünsel kriz var, var da var değerli arkadaşlarım. Var olan -bu sene- bu ülkede yıllardan beri bir şekilde kurulan, olgunlaştırılan, denenmiş olan kurumları tahrip ediyorsunuz, yok ediyorsunuz. Geriye de hiçbir şey koyamıyorsunuz, koymadınız sadece yıkıyorsunuz değerli arkadaşlarım, maalesef.
Bakın, siz hep "Beka problemi" filan diyorsunuz ya, şu anda bu ekonomik sebeplerden dolayı Türkiye'de çok ciddi bir millî güvenlik sorunu yani beka sorunu var. Nedir bu? Bu, 128 milyar dolar meselesi değerli arkadaşlar. "Yediniz." diye hiçbir zaman demedik, Merkez Bankasını bir inat uğruna... Hangi inat uğruna biliyor musunuz değerli arkadaşlar? "Erdoğanizm" diye bir ideoloji çıktı "Faiz neden, enflasyon sonuçtur." Bir, bunu ispatlamak için. İki, doları baskı altına almak ve bunu seçimlerde kullanmak için. Üç, bir de "Ben biliyorum bu işi." büyüklenmesi sebebiyle Merkez Bankasını işte arka kapı yoluyla boşalttınız değerli arkadaşlarım. "128" milyar deniliyor ama aslında 12 milyar da bankaların verdiği, sonra Hazine tarafından kapatılan para var; 140 milyar dolar gitmiştir Erdoğanizmi ispatlayacağız diye. Peki, ne oldu? 31/12/2019'da dolar 6 TL, 30/9/2020'de dolar 7,80 TL'ye yükseldi; tez çöktü değerli arkadaşlar. Merkez Bankası çöktü ve ülke ciddi bir problemle karşı karşıya. Allah korusun, bir Brunson krizi falan ortaya çıkacak olsa Türkiye'nin yapacağı hiçbir şey yok. Ne yapıyorsunuz? Değerli arkadaşlar, nereden; Katar'dan, Çin'den, Endonezya'dan swapla para temin etmeye kalkıyorsunuz. Bir de başka bir şey yapıyorsunuz değerli arkadaşlarım, kara parayla bunu doldurmaya çalışıyorsunuz.
Bu fotoğraf önemli bir fotoğraf değerli arkadaşlarım, bu fotoğrafa bakın. Bu fotoğrafta Sayın Cumhurbaşkanımız, Türkiye Cumhuriyeti devletinin Cumhurbaşkanı, şu anda kara para aklama işiyle uğraştığından dolayı Viyana'da tutuklu olan hem Türkiye'nin hem de Amerika'nın istemiş olduğu adam, onun yanında bu adamın Amerika'daki ortağı, diğer yanında başka bir ortağıyla beraber fotoğrafı var ve bütün bunları da Meclisi kullanarak yaptınız değerli arkadaşlarım. Plan ve Bütçe Komisyonundan, oradan Genel Kuruldan -kara para aklama kanunu diyeceğim- kara para değil tabii, Varlık Barışı diye çıkardınız ama o varlık barışlarına öyle şeyler yaptınız ki "Sadece vergi incelemesi yapılmaz." değil, "Hiçbir araştırma soruşturma yapılamaz." dediniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - "Ne olursa olsun, ister eroinden olsun ister başka sebeple olsun, nereden gelirse gelsin." dediniz ve bu paralarla bunu doldurmaya çalışıyorsunuz. Allah korusun, yani Türkiye'nin büyük bir borcu var yani 450 milyar dolar dış borcu var, bir sene içinde bu borcun da 190 milyar dolarını geri ödemesi gerekiyor. Bütün bunları -yok para yok- para çevirerek, borç çevirerek yapıyor. Borç çevirebilmesi için bir karşılık göstermesi lazım. Siz bunu bir inat uğruna yok ettiniz değerli arkadaşlar. Ee, ne oldu peki? Soruyorum: Niye faiz düşmedi? Niye dolar... Faizi düşürmek için ve doları yerinde tutmak için yaptınız, niye bunlar yüksek? Hâlâ neden ısrar ediyorsunuz?
Değerli arkadaşlarım, yapılacak bir şeyi söyleyeyim: İflas etmiştir, bu iş gitmiyor, ne yaparsanız yapın yani bu bohça artık yama tutmuyor. Yapılacak şey, derhâl seçim kararı alıp Türkiye'yi salimen seçime götürmek ve sizin bir süre istirahate çekilmeniz değerli arkadaşlarım. Türkiye için yapacağınız en doğru ve en son şey budur, bunu lütfen yapın.
Teşekkür ediyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)