GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:105
Tarih:17.07.2021

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, gönül isterdi ki bu konuşma esnasında Sağlık Bakanlığı yetkilileri de bizi dinlemiş olsalardı. İşte, sistemin geldiği çarpık noktayı hep birlikte burada görüyoruz. Konuşacağımız kanun maddesi Sağlık Bakanlığıyla ilgili ama hiçbir yetkili burada yok.

Biraz önce şehir hastaneleriyle ilgili konuşmuştuk, konuşmamı oradan devam ettireceğim.

Bakınız, şehir hastaneleri sözleşmelerini yıllardır soruyoruz Bakanlığa, milletvekili olarak soruyoruz. "Nedir bunların içeriği?" dediğimiz zaman hiçbir cevap alamadık, daha doğrusu "Ticari sır, size veremeyiz." diyorlar ve içinizde iktidar partisi milletvekili arkadaşlar da ticari sır olarak karşılaşıp bu açıklamaları alamadılar şu ana kadar. Bakın, ticari sırla ilgili elimde, İngiltere'deki bir sivil toplum kuruluşu, "Jubilee Debt" ismi yani "borca son" denilen bir sivil toplum kuruluşu -yine kamu özel iş birliği modeline karşı çıkan bir grup bu- 2017 Ağustos ayında yayınladığı raporda İngiltere'deki hastanelerle ilgili aynen diyor ki: "'Ticari sır' denilen kavramın -5'inci sayfada Başkanım- arkasında yolsuzluk ve rant arayışı vardır." Bakın, biz de evet, bu Meclis çatısı altında "Şehir hastanelerinin sözleşmeleri nedir, milletvekili olarak görmek istiyoruz." dediğimiz zaman "İşte, ticari sır." deniliyor ve arkasında yolsuzluk ve rant olduğu burada, raporda sunulmuş.

Şimdi, bakın, şu elimdeki işte "ticari sır" denilen hizmet sözleşmesi arkadaşlar; iktidar partisindeki arkadaşlar, isteyene de verebilirim. Bakın, burada ne var, ne var? Bir tarafta Sağlık Bakanlığı var, altında da şirket var; Sağlık Bakanlığı ve şirket. Şimdi, şirket nedir? Ticari amaçla kurulmuş, amacı para kazanmak olan bir organizasyondur. Yani şehir hastaneleri modeliyle sağlığın içine şirketler girmiştir dolayısıyla bu raporda söylenilen rant ve yolsuzluk işte, bunun içinde, bunun içinde. Peki, bunun içinde başka neler var? Efendim, dediğim gibi, sizler tutmuşsunuz şirketleri sağlığa ortak etmişsiniz, hatta ortağın da ötesinde patron konumuna taşımışsınız.

Yine, diğer bir "ticari sır" olarak saklanılan "ek 17" dediğimiz "pazarlık prosedürü" denilen yani beş yılda bir yenilenen şehir hastaneleri hizmet sözleşmelerinin prosedürü. İnanın, çevirisi falan berbat, "Google Çeviri"ye koymuşlar, almışlar, buraya yapıştırmışlar, ne olduğu anlaşılmıyor. Ama bir nokta var, diyor ki: "Sağlık Bakanlığı inşaatı yapan şirketle ihaleyi kime vereceği konusunda mutabakat arar." Yani Sağlık Bakanlığı şirketi kendine ortak etmiş, hatta şirketleri de patron noktasına taşımış. Burada, bakın, resmî evrak bu. Şu an inşaatı yapan şirketler "Siz, bu ihaleleri, hizmet ihalelerini bize vermezseniz biz de hizmetleri durdururuz ve bundan sonra da bize vermek zorundasınız." diye Sağlık Bakanını tehdit ediyor. Özünde, "ticari sır" olarak saklanılan bu sözleşmeler Anayasa'nın 56'ncı maddesi olan sağlık maddesine de aykırı çünkü diyor ki Anayasa'nın 56'ncı maddesi: "Sağlık hizmetleri devlet tarafından verilir ve tek elden yürütülür." Burada, tek el yok bakın, sevgili arkadaşlarım; burada Sağlık Bakanlığı var, şirket var, iki el var hatta çok el var. Yani sonuç itibarıyla şehir hastaneleri modeli Anayasa'mıza da aykırı.

En son geldiğimiz nokta şu: Efendim, hizmetlerin bir kısmı Danimarkalı şirketlere teslim edildi, değil mi? Sağlık Bakanı, bu işin neresinde? Neden Sağlık Bakanı çıkıp hiçbir yorum yapmadı, hiç konuşmadı bu konuda? Soruldu Sayın Bakana, dedi ki: " Efendim, şehir hastanelerinin arsaları ve binaları devletindir." Buradan söylüyorum: Sayın Sağlık Bakanı, bazı gerçekleri ya bilmiyor ya bilerek yanlış ifade ediyor veyahut da yanlış bilgilendiriyor. Sayın Bakana buradan, Meclis kürsüsünden ifade ediyorum: Şehir hastanelerinin arsaları hazinenindir, devletindir, binaları şirketindir. Binalar şirketin olduğu için zaten Sağlık Bakanlığı -mali tablolarında- bu binalara kira ödüyor. Siz, mal sahibi olduğunuz mülke kira verir misiniz? Şu an kira veriyorsunuz. Sayın Bakan bilsin ki şu anda binalar şirketlerindir ve devletin değildir; yirmi beş yıl ödeme yaptıktan sonra o binaları köhne vaziyette alacaksınız.

Bir örnek vereyim, bakın, şurada Çam ve Sakura Hastanesi. Arsa kimin? Bizim, hazinenin. Para kimin? Japonların. Zaten o yüzden "Sakura" ismini koydunuz, başlangıçta Başakşehir Hastanesiydi; Japonlar "Parayı biz veriyoruz, adını 'Sakura' koyacaksınız." dedi. Parayı veren düdüğü çaldı, bakın, Sakura. Burada doğan bazı çocuklara da "Sakura" ismi konuldu; bakın, Türk kültürüyle uyuşuyor mu, gözünüzü seveyim söyleyin bana. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

FİKRET ŞAHİN (Devamla) - Bu hastanede şimdi kim hizmet verecek biliyor musunuz? Danimarkalılar. Bakın, parayı Japonlar veriyor, hizmeti Danimarkalılar veriyor; benim Türk insanımın alacağı sağlık hizmeti üzerinden de elin yabancıları para kazanıyor. Ya, vicdanınıza sesleniyorum, gözünüzü seveyim ya! Bir yılda ödediğimiz parayla bu hastaneyi yapıyoruz, yirmi beş yıl niye ödüyorsunuz diyorum, burada İsmail Bey gelmiş bana diyor ki: "Hastaneler şöyle..." Tamam, güzel oldu; parayı çok fazla harcıyorsunuz diyoruz, asıl sebep bu. Bakın, burada da zarar ediyoruz.

Şimdi, ne yaptınız? Özel bir kanun çıkardınız, başlangıçta dediniz ki: "Türk mahkemeleri yetkili." İki yıl sonra aldınız, değiştirdiniz. Ne yaptınız? İngiliz mahkemelerini yetkili kıldınız. Sayıştaya da bunun sebebi olarak diyorsunuz ki: "Finansör şirketler istediği için biz bunu yaptık." Bakın, sevgili arkadaşlar, yerli ve millî olduğunuzu iddia ediyorsunuz. Yerli ve millî olmak bakın neyi gerektirir: Evet, bakın, Cumhuriyet Halk Partisi olarak kanun teklifi verdik, "Tekrar Türk mahkemeleri yetkili olsun tahkim konusunda" dedik. (CHP sıralarından alkışlar) Hepinize söylüyorum, yerli ve millî olmak neyi gerektirir, biliyor musunuz? "Gelin, bu hastaneleri kamulaştıralım, yabancılardan alalım, devlet hastanesi gibi çalışsın, Türk hastaneleri olsun, Türk insanına hizmet etsin." dedik, bakın bunu da Cumhuriyet Halk Partisi verdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz.

FİKRET ŞAHİN (Devamla) - Başkanım, çok önemli, çok önemli, çok önemli... Çok az bir şey istiyorum, bir dakikanızı rica ediyorum, çok önemli.

BAŞKAN - Daha önce de zaten izah ettiniz.

Buyurunuz efendim.

FİKRET ŞAHİN (Devamla) - Bakınız, yerli ve millî olmak şunu gerektirir: "Dövizle o kadar sıkıntımız var, hâlâ dövizle buraya para harcıyorsunuz. Gelin, Türk lirasına çevirelim." dedik bunu. Bakın, burada da Cumhuriyet Halk Partisinin bu kamu-özel iş birliği modellerinin Türk lirasıyla ödenmesine dair kanun teklifi var. Sevgili arkadaşlar, işte yerli ve millî olmak bunu gerektirir. Gelin, bunu yapmayın. Bakın, önümüzde bir mücbir sebep var, biraz önce söyledim, pandemi var; gelin, bu sözleşmeleri biz pandemi gerekçesiyle revize edelim, yenileyelim, Türk lirasına çevirelim, kamulaştıralım, şirketlere parasını verelim ve Türk insanını bu yükten kurtaralım.

Evet, hepinize teşekkür ediyorum.

Saygılar sunarım, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

Başkanım, çok teşekkür ediyorum, sağ olun.