| Konu: | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 105 |
| Tarih: | 17.07.2021 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 277 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü üzerinde konuşacağım. İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Tabii, Mehmet Günal diye bir milletvekili arkadaşımız vardı, o "torba hukuku" demişti. Aslında yani ona rahmet okutacak bir kanun teklifi var önümüzde; torba hukukunu geçti bu, çorba hukuku oldu ama bu bahsi daha fazla uzatmayacağım, arkadaşlarımız bunlara ilişkin değerlendirmeleri yaptı.
Değerli arkadaşlar, bu ikinci bölümde OHAL uygulamalarıyla ilgili 2 tane kanun maddesi var, ben bu konuşmamda daha çok onların üzerinde durmak istiyorum. Alınmış bir tabii... Hain bir darbe girişimi yaşadı ülkemiz 15 Temmuzda, 2016'da, iki yıl OHAL kararları alındı, OHAL'le yönetildi; gerekliydi ama iki yıldan sonra, üç yıl boyunca da OHAL kararı olmaksızın aslında, ülkede bir OHAL uygulaması oldu.
Şimdi, tabii, burada nedir? 2 tane madde var, 20'inci madde ve 23'üncü madde -diyor ki işte- üyelik, mensubiyet, iltisak ve irtibatlı olan işte, kamu görevlilerinin ihracı, rütbelerinin sökülmesi, unvanlarının alınması, mesleklerini icradan menedilmesi, pasaportlarına el konulması gibi, mahkeme kararı olmadan, idari tasarrufla bunları üç yıl daha yapacaklarına ilişkin hükümler içeriyor.
Diğer husus da kayyum atanması meselesi. Yani özel mülkiyeti, mülkiyet hukukunu, mülkiyet hakkını hiçe sayacak bir şekilde kayyum atamalarına da imkân veren bir düzenleme getiriliyor.
Değerli arkadaşlar, OHAL uygulamalarının uzatılması talebi terörle mücadeleyle izah edilemez. Bizim mevzuatımızda, aslında, terörle mücadele konusunda hem idareye hem de yargıya çok geniş yetkiler tanınıyor, bu girmeye çalıştığımız Avrupa Birliği mevzuatının çok üzerinde yetkiler tanınıyor. Terör örgütlerinin kökünü kuruttuğunu ifade eden Hükûmetin, bununla çelişecek şekilde, şimdi, üç yıl süreyle bu OHAL uygulamalarını uzatması talebini de anlamak mümkün değil.
Bir de sürekli yargı reformundan bahsediliyor. Yani bir yandan yargı reformundan bahsedeceksiniz, bir yandan da evrensel hukuk normlarına tamamen aykırı, hürriyeti kısıtlayıcı, özel mülkiyeti yok edici, iş güvenliğini yok edici uygulamaların da yolunu açacaksınız; bunları izah etmek mümkün değil. Artık Türkiye terörle mücadelesini sürdürmelidir, sonuna kadar sürdürmelidir, hiç taviz vermemelidir ancak bunu normal hukuk düzeni içerisinde yapmak durumundadır. Tabii, idare bu yetkilerini, özellikle kamu görevlilerinin ihracına ilişkin yetkilerini kullanırken hiçbir sorumluluğu da bulunmamaktadır. Biz, bunları yaşayarak gördük değerli arkadaşlar. FETÖ'yle irtibatlarından dolayı bir kısım kamu görevlilerini, kendi o komplekslerini kapatmak için milletin çocuğunu acımasızca ihraç ettiler, acımasızca kararlar verdiler. Tabii -hiçbir sorumluluk olmaması- hukuk devletinde bir yetki kullanıyorsanız onun karşısında mutlaka bir sorumluluğunuzun olması gerekir, bu sorumluluğun olmaması da bu tür mağduriyetleri bu anlamda artırdı. Şimdi, bunların tekrar uzatılması talebiyle gelinmesini doğrusu açıklamak mümkün değil, hukuk ilkeleriyle açıklamak mümkün değil. Şimdi, tabii, burada amaç acaba terörle mücadele mi -çünkü terörle mücadeleye imkân verecek geniş yetkiler var- yoksa muhalif düşünen herkesi sindirme, korkutma, onların mülkiyetine, özgürlüğüne el koyma işi midir? Yani bu hâli almıştır, dolayısıyla, burada çok ciddi endişelerimiz vardır.
Hain darbe girişiminden beş yıl sonra temel insan hak ve hürriyetlerini sınırlamaya izin veren hiçbir yetki yasal ve meşru değildir; ülkenin huzuruna, kardeşliğine zarar verir, ülke ekonomisine verdiği zararları görüyoruz zaten. Bugün eğer yüksek enflasyonu, yüksek faizi konuşuyorsak bunların nedenlerinden bir tanesi de Türkiye'nin yönetim tarzıdır.
Bu mücadelede, özellikle FETÖ'yle mücadelede çok ciddi mağduriyetler oluşmuştur; bunu görmek gerekir. Bir AK PARTİ milletvekilinin, "FETÖ borsası" diye burada söylediği bir kavram var biliyorsunuz; insanlar artık bunları yaşayarak görüyor. Dolayısıyla, FETÖ'cüler, gerçek FETÖ'cüler hakikaten parasını bastırıp kurtuldular; kimisi zaten yurtdışına kaçtı, kimisi de hâlen siyasetin içerisinde, hâlen bürokrasinin içerisinde. Bunların açık beyanları var -bunlara rağmen- bunlar ortadayken bunlarla ilgili hiçbir işlem yapılmadı. 17-25 Aralık sonrasında dahi FETÖ'ye övgüler düzen, bugün AK PARTİ'de siyaset yapan üst düzey siyasetçiler var; bunları görmek lazım. Bunları görmeden alt düzeydeki, hani Sayın Erdoğan'ın "ibadet" diye tarif ettiği kesimdeki yaklaşık yüz binden fazla insanın işinden aşından edilmesi de çok anlaşılabilir değil. Hâlbuki bizim yapmamız gereken şey kardeşliği, huzuru tesis edecek uygulamalardı. Evet, bu insanların belki bir kısmı gerçekten o örgütle bilmeden yani safiyane duygularla iş birliği içerisinde olmuş olabilir ama yüz binlerce insanı mağdur etmek yerine, işinden aşından etmek yerine yani babasını işinden atıp, çocuğunun ilacının kesilmesi gibi uygulamalar yapmak yerine buralarda daha merhametli davranmak gerekirdi. Eğer bu yapılmış olsaydı, bu insanlar bugün FETÖ'den, Fetullah Gülen'den nefret edeceklerdi fakat yaptığınız yanlış uygulamalardan dolayı ben nefret eden hiç kimseyle henüz karşılaşmadım. Çünkü devletin yaptığı, devleti adına bu mücadeleyi sürdürenlerin yaptığı bir kısım uygulamalar insanları onların kucağına doğru itti. Bu da, FETÖ de, bu yapılan uygulamalar nedeniyle ellerini ovuşturdu; bunu da görmek gerekir.
Diğer taraftan, itiraf mekanizması, Türkiye'de iftira mekanizmasına dönüşmüştür; bununla ilgili de çok ciddi mağduriyetler oluşmuştur.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz bir OHAL Komisyonu var yani, bu Komisyon, yaklaşık 126 bin tane, kamu görevinden çıkarma olmak üzere 132 bin tane tedbir işlemi gerçekleştirmiş -tabii, bunların çok önemli bir kısmına zaten hep ret verdi- ama hâlen elinde 10 binin üzerinde dosya OHAL Komisyonunda beklemektedir. Bu, yargı yolunu tıkayan ya da geciktiren bir mekanizma hâline gelmiştir. Bunlarla ilgili, ellerinde bir şey olmuş olsa zaten hemen kabul kararlarını yani idarenin aldığı kararı kabul eden kararı verecekti, belli ki elinde bir şey yok, bunlar referans da bulamamışlar -çünkü son zamanda bir de referans meselesi konuşuluyor- dolayısıyla bu dosyalar burada bekliyor. İnsanlara daha fazla zulmetmenin gereği yok, varsa bunların FETÖ'cülüğüne ilişkin ellerinde bir tespit, evet, atılsın ama değilse de bu insanlar artık işlerine başlatılsın; bunun mutlaka yapılması gerekir.
Diğer bir husus, beraat kararı almış veya "Kovuşturmaya gerek yoktur." diye -özellikle ben hani FETÖ ihraçları için söylüyorum- kararları almış insanlar var. Yani artık bir mahkeme kararıyla bu insanların FETÖ'cü olmadığına ilişkin bir karar tesis edilmiş. Yani bunlar niye işine başlatılmıyor bunu anlamak mümkün değil. Burada da yine hukuku çalıştırmamız gerekiyor.
Şimdi, tabii, bir yandan bakıyorsunuz, Bank Asyaya para yatırdı diye... Yani, çağrı dönemlerinde yüksek para yatırdıysa ona bir şey demiyorum, onlar gerçekten FETÖ'cüdür ancak bildiğimiz bir sürü olay var; yani, işte, belli bir havale yapmak için babası oğluna göndermiş, oğlu bilmem kime göndermiş filan; bu tür paralardan dolayı, Bank Asya işlemlerinden dolayı binlerce insan görevden atıldı. Fakat Bank Asyada, hani, kurdele kesenleri filan da demiyorum ama şu anda yani ismini vermekte de bir sıkıntı görmüyorum, Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı -bakın, FETÖ'cü filan demek için bunu söylemiyorum- Ali Fuat Taşkesenlioğlu, efendim, bu arkadaş Erzurumlu, Atatürk Üniversitesi mezunu, 1996 yılında Asya Katılım Anonim Şirketinde başlıyor, oradan -basamak basamak geliyor- Genel Müdür Yardımcılığına kadar yükseliyor, 2012 yılında da oradan ayrılıyor ve Vakıflar Bankasına, Halk Bankasına geçiyor. On altı yıl burada çalışmış bu arkadaşımız. Şimdi, hani başkalarına diyorsunuz ya, üyelik, mensubiyet, iltisak, irtibat; ya, bunların hadi ilk üçü yok yani irtibat da mı yok; on altı yıl boyunca bir kurumda çalışıp en üst basamağa kadar gelmiş birisinde bir irtibat dahi yok da o yüzden mi bu insan şu anda Sermaye Piyasası Kurulu Başkanlığı yapıyor? Sadece örnek olsun diye söylüyorum, kendisinin FETÖ'cü olduğunu iddia etmiyorum. Ama bu Bankanın önünden geçenler, bu Bankaya para yatıranlar "FETÖ'cü" diye ihraç edilirken, bu Bankada uzun süre çalışanların bugün üst düzeyde yer almaları hiçbir şekilde izah edilemez ve bu, insanları incitiyor, insanların adalet duygusunu incitiyor. O yüzden insanlar diyor ki: "Kardeşim, beni en ufak bir şeyden dolayı attınız, hiçbir irtibatım olmadığı hâlde bir yemeğe gittiğim için ben ihraç oldum ancak orada, onlarla iş birliği yapan herkes bugün çalışıyor, işinde gücünde."
Bir de siyasi ayak meselesi var yani bunun hiç siyasi ayağı yok muydu? Siyasi ayağıyla ilgili niye bir tane operasyon yapılmadı? Bakın, tekraren söylüyorum; 17-25 operasyonları sonrası -ki ondan önce olanların da bence soruşturulması gerekir- Fetullah Gülen'e övgü düzen üst düzey AK PARTİ'li siyasetçiler niye FETÖ'yle ilgili herhangi bir sıkıntı çekmiyorlar? Şimdi, tabii, AK PARTİ, FETÖ'yle etle tırnak gibi oldu; o yüzden hep burada, bu kürsülerde yani daha önce, 26'ncı Dönemde konuşurken de "Bunun çözüm noktası adil yargılamadır. Evrensel hukuk normları içerisinde ancak adil yargılamayla FETÖ'yle mücadele yapılabilir." dedik ama bu mücadele hiçbir şekilde maalesef yapılmadı. Artık bu aşamadan sonra insanları devlete daha fazla küstürmenin gereği yok. Bakın, terörle mücadele yapılsın, mutlaka yapılmalı, yapılmazsa Hükûmete hesap sorarız; o ayrı bir konu. Ancak kanunlarımız yeteri kadar yetki vermektedir emniyet birimlerine.
Dolayısıyla, artık bu aşamadan sonra Türkiye'yi normalleştirmek gerekir. Eğer biz Türkiye'yi normalleştirmeyi beceremezsek bunun bedelini hep, ağır bir fatura olarak öderiz. Burada sadece ekonomik maliyetlerini değil, Türkiye'nin itibarını değil ancak milletimizin de daha fazla devletine küstürülmemesi gerekir çünkü nihayetinde milletimizin, insanlarımızın devleti sevmesi lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
ERHAN USTA (Devamla) - Teşekkür ederim Başkanım.
FETÖ'yle irtibatlı olanların da devlete küsmek yerine FETÖ'den nefret etmesini sağlamak gerekir diye düşünüyorum. Kripto FETÖ'cüler bu süreci yönetmiştir -bu, çok önemli bir tespittir, bu tespit de bir siyasi partinin Genel Başkanına aittir- ve ağır hasar yapmışlardır, Hükûmet de maalesef bu yapılanlara sessiz kalmıştır.
Şimdi, bakın, sadece birkaç tane uluslararası endeks vermek istiyorum, 2016-2020 mukayesesi yapacağım yani yaptığımız bu uygulamaların nelere mal olduğunu görmek açısından. Bakın, Küresel Rekabet Endeksi'nde Türkiye 2016'dan -2020 de değil, 2020'si çıkmamış- 2019 yılına 6 basamak kötüleşmiş ve 61'inci sıraya düşmüş. Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde Türkiye 2016-2020 döneminde 8 basamak kötüleşmiş ve -zaten kötüleşecek başka yer kalmadığı için daha fazla kötüleşmiyor diyor- 128 ülke içerisinde 107'nci sıraya kadar gerilemiş. Yolsuzluk Endeksi'nde 2016'dan 2020 yılına gelindiğinde Türkiye 11 basamak kötüleşiyor ve 86'ncı sıraya kadar düşüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERHAN USTA (Devamla) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
ERHAN USTA (Devamla) - Hemen bitiyorum, çok teşekkür ederim.
Arkadaşlar, Özgürlük Endeksi'nde Türkiye dört yılda 54 basamak kötüleşiyor yani 210 ülke arasında 154'üncü sıraya kadar geriliyor. Dönüşüm Endeksi'nde -buna demokrasi statüsü açısından baktığımızda- dört yılda 44 basamak kötüleşiyor. Ekonomi statüsüne baktığımızda 27 basamak kötüleşen bir Türkiye var. Yine, Yönetim Endeksi'nde Türkiye son dört yılda 66 basamak birden kötüleşiyor.
Bu ülkenin itibarıyla oynamaya kimsenin hakkı yok. Terörle mücadele edilsin; evet edilmeli, edilmezse hesap sorarız ancak bunu normal hukuk standartları içerisinde yapmak lazım, evrensel hukuk normları içerisinde yapmak lazım. Bunu bahane ederek böyle olağanüstü bir hâl oluşturup bunun üzerinden siyaseten nemalanmaya çalışan bir AK PARTİ yönetimi var; buna Türk milletinin geçit vermemesi gerekir diye düşünüyorum, Meclisin de buna alet olmaması gerekir diye düşünüyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)