| Konu: | (10/3200, 3361, 3362, 3364, 3365) No.lu Depreme Karşı Alınabilecek Önlemlerin ve Depremlerin Zararlarının En Aza İndirilmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 2 |
| Tarih: | 05.10.2021 |
CHP GRUBU ADINA ULAŞ KARASU (Sivas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce yeni yasama yılının ülkemize, vatandaşlarımıza hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Deprem Komisyonu olarak uzun saatler yapılan toplantılar, akademisyenler ve meslek odalarıyla görüşmeler, geçtiğimiz yıllarda deprem felaketiyle karşılaşmış illere yaptığımız ziyaretler neticesinde oluşan Komisyon raporunu görüşüyoruz. Bu süreçte emek veren Komisyon üyelerimize, katkı sunan bürokratlarımıza, belediye başkanlarımıza, meslek odalarımıza, akademisyenlerimize ve tüm çalışanlarımıza teşekkür ediyorum.
Komisyon raporunun ardından alınması gereken önlemleri 3 başlıkta toplayabiliriz. Bunlar; mevcut yapı stokunun belirlenmesi, kentsel dönüşüm süreci ve kentsel dönüşümün en önemli ayağı olan maliyetler.
Ülkemizde yapı stokuna bir bakalım: Ne yazık ki yapı stoku hâlâ depreme hazır değil. 5 milyonun üzerinde bina dönüştürülmeyi bekliyor. Ülke olarak bir milat kabul ettiğimiz 99 depreminden bu yana yirmi iki yıl boşa geçmiş durumda. Bu büyük deprem sonrası gerek yönetmelikler bazında gerekse de yasal düzenlemeler bazında atılması gereken adımlar atılmış ama uygulama tarafında yapılması gerekenler yapılmamıştır. 2011 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe giren Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı'ndaki hedefler yerine getirilmemiştir. 2017 yılına kadar başta kamu binaları, okullar ve hastaneler olmak üzere tüm Türkiye'de yapıların deprem risk gruplandırılması yapılmamıştır. "İmar barışı" adı altında yıllarca denetimsiz, güvensiz yapıların kayıt altına alınmasına olanak sunulmuştur. 99 depreminden sonra bu Mecliste kurulan tüm afet komisyonlarında imar barışı uygulamasının bir daha gündeme getirilmemesi tavsiye edilirken sizler sürekli olarak bu uygulamayı hayata geçirdiniz. En son 2011'de Komisyon kurulmuş, raporu Mecliste oylanmış, Meclis oylarıyla kabul edilen rapor maalesef raflarda bırakılmıştır. Oy ve para uğruna vatandaşın can güvenliğini hiçe sayan imar barışı uygulaması tamamen tarih olmak zorundadır.
Geliyoruz kentsel dönüşüm sürecine. Az önce belirttiğim gibi, 5 milyon konut ülkemizde dönüşmeyi bekliyor. Peki, bunu nasıl gerçekleştireceğiz ve kimlerle gerçekleştireceğiz? Burada Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, yerel yönetimler, mühendisler ve mimarlar odaları, müteahhitler ve vatandaştan oluşan 5'li bir yapı mevcut. Vatandaşın evinin dönüştürülebilmesi için öncelikle maliyetlerin, kredi faizlerinin düşürülmesi gerekiyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile yerel yönetimlerin de rant merkezli değil, vatandaş odaklı çözüm önerileri ortaya koyması gerekiyor. Özellikle konu vatandaş olduğunda veya muhalefet belediyeleri olduğunda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı imar uygulamalarında ciddi sorunlar yaratıyor; emsal artışlarına, dönüşüm projelerine gerekli desteği vermiyor ne yazık ki ama konu yandaş müteahhitler ya da TOKİ olunca ne emsal kalıyor ne imar planı kalıyor, her şey Bakanlığın koridorlarında belirleniyor. Meclise 1 kilometre mesafede yandaş müteahhitlerin yaptığı projelerde sınırsız imar artışları var ama konu garibanın evinin dönüştürülmesi olduğunda "5 kattan fazla yapamazsınız." diye vatandaşın tepesine biniliyor. Sizin bu uygulamalarınız sayesinde yandaş ve zenginlere rezidanslar düşerken garibanlara gecekondular kalıyor.
Değerli milletvekilleri, son günlerin en önemli konusuna geliyoruz şimdi; ev fiyatları ve kiralardaki artış. Öğrenciler, işçiler, memurlar yani milyonlarca vatandaşımız mağdur. Peki, bunun temel sebebi ne? 2018 yılından itibaren inşaat maliyetlerindeki inanılmaz artış. Ağustos 2020'de tonu 3.240 TL olan inşaat demiri şu anda 7.200 TL'ye, yine aynı dönemde metreküpü 150 TL olan hazır beton şu anda 280 TL'ye, ham MDF 145 TL'den 265 TL'ye, sandviç panel 70 TL'den 150 TL'ye yükselmiş; tüm kalemlerde minimum yüzde 100 artış var. Bu maliyetlerle ne kentsel dönüşüm yapılabilir ne de yeni konut inşa edilebilir ne de özellikle büyükşehirlerde vatandaşlarımızın başlarını sokacakları bir ev bulunabilir. Bakın, yüz binlerce vatandaşımız "Barınamıyoruz." diye seslerini yükseltiyor; öğrenciler, yeni evli çiftler, emekliler, asgari ücretle yaşamaya çalışan milyonlarca ücretli aynı kaderi paylaşıyor; yurt yok, ev yok, ne yapacak bu kadar insan? Mecburen depreme dayanıksız, kirası bir nebze düşük konutlarda barınmak zorunda bu insanlar. Bugün Türkiye'nin en temel sorunu, ekonomi ile birlikte, barınma sorunu hâline gelmiş durumda. Yirmi yıldır topladığı vergileri betona ve demire gömen bir iktidarın ne kadar plansız, programsız, öngörüsüz yatırımlar yaptığı bu şekilde ortaya çıkıyor.
Bu bağlamda yapılması gerekenleri sıralayacak olursak: Öncelikle, bağımsız bir deprem kurulu oluşturulmalıdır. Toplanan deprem vergileri depremin zararlarını azaltacak tedbirler ve deprem sonrasındaki normale dönüş ile rehabilitasyon çalışmaları için harcanmalıdır. Kamusal alanlar afet durumlarında kullanılabilecek mekânlar olarak kurgulanmalıdır. Her boş araziye AVM yapma fikrinden vazgeçilmelidir. Arama kurtarma ekiplerinin personel sayıları artırılmalı, afetle mücadele sırasındaki temel ihtiyaçlarını gidermeye yönelik koşullar iyileştirilmelidir. Hiç vakit kaybetmeden kentsel dönüşümde adalet sağlanmalı, dönüşümün maliyeti vatandaşa yüklenmemelidir. Kentsel dönüşümlerde kira desteği artırılmalı, 200 bin lira olan kredi tutarı en az 2 katına çıkarılmalıdır. Konut faiz oranlarının yüzde 20'leri geçtiği dönemde yıllık olarak verilen 4 baz puanın artık hiçbir anlamı kalmamıştır. Bu destek, en az, yıllık faiz oranının yüzde 50'sine tekabül etmelidir. Öğrenciler için, üniversite kontenjanları göz önüne alınarak, depreme dayanıklı yurtlar yapılmalıdır. Mühendislik eğitiminde kalite artırılmalı, kontenjan ve sıralama bakımından sınır getirilmelidir. Mühendis adaylarının sahada daha fazla tecrübe kazanmasına imkân sağlanmalıdır. On binlerce inşaat, jeoloji ve jeofizik mühendisi iş bulamamaktadır. Kurumlarda boş olan kadrolar acilen doldurulmalıdır.
Değerli milletvekilleri, Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun da ifade ettiği gibi, biz, afette siyasi rant peşinde değiliz; atılacak her adıma, yapılacak her düzenlemeye, her olumlu gelişmeye katkı koymaktan geri durmayız. Bizlere düşen görev, herhangi bir doğal afette vatandaşlarımızın burnunun dahi kanamaması için gerekli önlemleri almak olmalıdır. Ancak, afetten sonra değil de afetlerden önce önlemlerin alınmasını da her defasında söyleriz. Afet bölgesine gidip şov yapan, enkaz üstünde fotoğraf verme derdinde olan bakanlara da, canı yanmış, sevdiklerini, eşini dostunu, komşusunu kaybetmiş vatandaşın kafasına çay fırlatan Cumhurbaşkanına da sonuna kadar eleştirilerimizi sunarız. Yandaşlarına rant yaratmak için İstanbul'u yok etmeyi göze alanların Kanal İstanbul Projesi'ne de sonuna kadar karşı çıkarız. "Barınamıyoruz!" diyen öğrencinin feryadına kulak tıkayıp gençleri "terörist" diye yaftalayan atanmışlardan da hesap sorarız. Cumhuriyet Halk Partili büyükşehir belediyelerini il güvenlik toplantılarına, koordinasyon toplantılarına davet etmeyen ama AKP il başkanını davet eden zihniyetle de, yine Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin gelir kaynaklarını kısmak için elinden geleni yapan Cumhuriyet Halk Partili belediyeleri işlemez duruma getirerek milyonlarca vatandaşı mağdur etmeye çalışan merkezî hükûmetle de sonuna kadar mücadele ederiz. (CHP sıralarından alkışlar)
Tüm uzmanların ortak görüşü ülkemizde büyük depremlerin beklendiği yönündedir. Bir an önce adım atılması, gerekli önlemlerin hızlı bir şekilde uygulanması gerekmektedir. Komisyonun bir üyesi olarak geçmiş Komisyon çalışmalarındaki gibi bu raporun raflarda kalmaması, vatandaşlarımızın sorunlarına çözüm olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)