GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: (10/3200, 3361, 3362, 3364, 3365) No.lu Depreme Karşı Alınabilecek Önlemlerin ve Depremlerin Zararlarının En Aza İndirilmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:2
Tarih:05.10.2021

CHP GRUBU ADINA KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Aynı zamanda 27'nci Dönem Beşinci Yasama Yılımızın milletimiz için ve insanlık adına başarılı geçmesi temennisiyle bir kez daha saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Mecliste grubu olan 5 partinin tümünün vermiş olduğu önergeler sonucunda 3 Kasım 2020 tarihinde kurulmuş bulunan ve yüz yirmi sekiz saat süren -bu raporda da yer aldığı şekliyle- 18 toplantı yapılan ve ilgili kamu kurum ve kuruluşları, STK'ler, meslek kuruluşları, üniversiteler ve 98 uzmanın dinlenilmesi neticesinde -Elâzığ, İzmir ve AFAD'a yapılan ziyaretler de- Meclis araştırma Komisyonumuz nihai olarak raporunu huzurunuzda paylaştı.

Tabii, çalışmalarda emeği geçen başta Sayın Recep Uncuoğlu olmak üzere tüm Komisyon üyelerimize, yasama uzmanlarımıza ve emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, deprem bir doğa olayıdır aslında, deprem bir afet değildir. Depremi afete dönüştüren tek sebep insandır ve insanın niteliğidir, cehalettir değerli dostlar. Dolayısıyla deprem öldürmez; akıl ve bilim yolundan çıkılması, siyasi ve ekonomik rant çabalarının etkileri, cehalet sonuçta ölüme neden olur, yıkıma neden olur. Bu anlayışla deprem meselesine, gerek deprem öncesi gerek esnası ve gerekse de deprem sonrası, bu çerçevede düzenlemeler ile uygulamalar ve katılımcı, paylaşımcı uygulamalar ile koordinasyonlu bir şekilde ve yaşananlardan ders çıkararak, siyasetüstü, insani bir yaklaşımla, anlayışla ve önce de bahsettiğim gibi akıl ve bilimle yaklaşmak gerekir.

Bakın, bu kadar kıymetli bir çalışma yaptık; 1.916 sayfa tutanak tutuldu, 80 bilgi raporu alındı, 500 sayfalık bir komisyon raporu var. Aynı zamanda, tabii, ülkemizin depremselliği, deprem bilgi altyapısı, yer bilimsel etüt ve mekânsal planlamalar, mevcut yapı stoku ve depreme dayanıklı yapı üretimi, kentsel dönüşüm uygulamaları, depreme hazırlık çalışmaları, deprem finansman yönetimi gibi mevzuat, uygulama, izleme ve denetim sistemi, toplumsal farkındalığın oluşturulması, daha birçok konu bu kapsamda yer aldı, konuşuldu, tartışıldı. Rapora biz de ek görüş sunduk, bir muhalefet şerhinden öte, dışında bir ek görüş. Bu ek görüşte raporda yer almayan ve bizim üzerinde ısrarla vurgu yapmak istediğimiz konular yer aldı.

Bakın, 30 Ekim 2020'de, İzmir'de, bizzat yaşadığım korkunç bir deprem meydana geldi. Ege Denizi'nde, Sisam Adası'nın kuzeyinde meydana gelen ve 118 yurttaşımızın ölümüne neden olan, çok sayıda ağır hasarlı binanın yer aldığı... Ki bu ağır hasarlı binaların sayısı, hasarlı binaların sayısı -benim verdiğim soru önergesinde yer aldığı şekliyle- Bakanlığın rakamları, 7.773 bina az hasarlı, 610 bina orta hasarlı, 630 bina ağır hasarlı olarak tespit edildi. Böylesi bir yıkım sonrası tabii ki ilk olarak büyükşehir belediyemiz, ilçe belediyelerimiz ve ilgili tüm kamu kurum ve kuruluşları, başta AFAD, UMKE olmak üzere, valiliğimizin, başkanlığın koordinasyonunda, bütün STK'lerin destekleriyle, arama kurtarmadan tahliyeye, barınmadan yiyecek teminine, psikososyal destekten acil ilk yardıma kadar geniş bir yelpazede afet müdahale faaliyetleri gerçekleştirildi. Peki, bu kadar, raporda yer alan 500 sayfa, bütün görüşler, öneriler... "Peki, gerçekler nedir?" diye baktığımızda ben size gerçekleri söyleyeyim. Bu gerçekleri soru önergesi olarak da verdim ve Bakanlıktan yanıt aldım. Bakanlığa "Bakanlığın İzmir depreminde ilan edilen 7 proje alanında 8 kata kadar inşaat izni verilirken yani normal imar planlarında 8 kata kadar inşaat izni verilirken bu yeni yapılan projelerde zemin artı 5 kat inşaat izni verildi; bunun nedeni nedir? Bu, kazanılmış hakkın bir ihlali değil midir? Bu karar mahalle kültürünü devam ettirmek için bir plan kriteri midir? Türkiye'de bu plan kriteriyle planlanmış hangi bölgeler vardır?" diye sordum, Bakanlığımızın verdiği yanıt aynen şu: "2023 yeni şehircilik vizyonu kapsamında her şehrin sağlıklı, güvenli, akıllı, çevreci, dinamik bir yapı içerisinde, yatay mimariyi esas alan ve insan odaklı bir planlama ve uygulama anlayışının benimsenmesi ve söz konusu alanların zeminden de kaynaklı sorunlu bir bölge olması nedeniyle kat yükseklikleri 8 kattan 6 kata düşürülmüştür." Şimdi, böyle bir gerekçe. Yani imar planı değişikliği yapmıyorsunuz "8 kattan 6 kata düşürdük." diyorsunuz "Bunun da fen ve sanat kuralları gereği böyle olması gerekirdi." diyorsunuz. Orada bütün alan 8 kat imarlı, gökdelenler yapılmış, yapılıyor, yapılmakta, yüksek yapıların imar planında da yeri var. Bu gerekçe ne kadar doğru, ne kadar haklı?

Şimdi, buradan, benim başka bir soruya daha aldığım bir yanıt... Bu projeler hazırlanırken, ki bu projeler yıkılan 7 ayrı binanın, depremde yıkılan binanın bulunduğu alanda, ağır hasarlı, çoğunlukla ağır hasarlı konutları içeren, 6306'ya göre tanımlanmış 7 proje alanında, projelerin hazırlanmasında mülk sahiplerinin görüş ve önerileri alınmış mıdır, alınmadıysa neden hiç askıya çıkarılmadı? diye soruyorum; gelen yanıt, maalesef, yine benzeri bir şekilde planlama yapılmış "Fazladan konut maliklerin ve ilgililerin muvafakati aranmaksızın Bakanlığımızca resen yaptırılabilmektedir." diyor. Zaten bu 6306 ile 7269 sayılı Kanun'un bir arada uyumlu bir düzenleme olması için bizim tarafımızdan -ki bu yasama organının, Meclisin en temel görevlerinden bir tanesi- bu ikisi arasındaki çelişkili durumları ortadan kaldıracak bir düzenleme mutlaka gerekiyor. Dolayısıyla, burada, yapılan düzenlemelerde proje alanından çıkmak isteyenlere izin verilmiyor. Deprem tüm Bayraklı genelinde etkili olmuş, toplamda 652 bina ağır hasar almışken 7 proje alanının neye göre, hangi kriterler dikkate alınarak seçildiği tanımlanmamış, belirlenmemiş. Yine, 6306 sayılı Yasa'nın -kentsel dönüşüm- 6/A maddesi vatandaşa ait tapuların hazineye devredilmesini, vatandaşın mülkünde idarenin istediği gibi tasarrufta bulunmasını sağlıyor ki bu da mülkiyet hakkına ve Anayasa'ya aykırı bir duruma neden oluyor. Vatandaş kendi istediği ekiple neden kendi inşaatını yapamıyor, projelerini göremiyor? Yani el konuluyor, mülkiyete tamamen el konuluyor; devlet alıyor vatandaşın elinden, dilediği gibi yapıyor, 120-130 metrekarelik inşaatının karşılığında "70-80 metrekare veriyorum sana." diyor. Vatandaşın kendi mülkü; ne projesini görüyor ne projesi üzerinde bir söz hakkı söz konusu.

Bakın, buradan şunu söylemek istiyorum ve sözlerimi sonlandıracağım: Bu bölgedeki depremzedelerin talepleri var, çok makul talepler yani bu her yerde, her zaman karşılaşabileceğimiz bir mesele ve talep. Bakın, binaları ağır, orta veya az hasarlı olarak tespit edilmiş, kendi imkânlarıyla yapma imkânı olmayan vatandaşlarımız; düşünün, bunların çoğu emekli, emekli ikramiyeleriyle, üç beş kuruş birikimlerini bir araya getirip bir ev sahibi olmuşlar "Artık emeklilik hayatımızı mutlu mesut, birazcık da yaşamımızın sonuna kadar rahat bir hayat geçirelim." demişler; evleri yıkılmış, şimdi bu insanlar ödemek zorunda kaldıkları ağır bir finans yükü altında eziliyorlar. Peki, kendilerine verilen destek ne? 200 bin liraya kadar on yıl geri ödemeli... "Aylık 3.500 lira geri ödeyeceksiniz." deniyor. Yani emekli maaşı ne kadar hepiniz biliyorsunuz, 3.500 lira emekli maaşı yok zaten bu insanların.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Tamamlayınız sözlerinizi lütfen.

KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) - Benim eşim emekli öğretmen, bu para zaten maaşının tamamını teşkil ediyor. Dolayısıyla bir de ev kirası, vesaire bunu karşılamaları mümkün değil. Ne istiyor vatandaşımız? Emsal artış istiyor. Emsal artış yüzde 30. Bununla ilgili Sayın Büyükşehir Belediye Başkanımız Tunç Soyer'in yüzde 30 emsal artışı Bayraklı alanı sınırları içerisinde. Tabii, depremden etkilenen diğer alanların da böyle bir talebi var. Veya sıfır faizli, iki yıl ödemesiz, on sekiz yıl vadeli destek kredisi istiyor. Çok bir şey mi istiyorlar? Değil. Az önce Gökan Zeybek Vekilimin bahsettiği, birbiriyle çelişkili yapılan yüksek katlı binalar ve rantların karşılığında çok bir şey de istemiyorlar. İşte geleceğimiz, geldiğimiz nokta. Büyükşehir Belediyemizin 340 milyon liralık bir finansman desteği için Dünya Bankasıyla yaptığı görüşmeler neticesinde, Bakanlığımızın bunun peşinde olmasını ve Sayın Cumhurbaşkanının onayıyla bu kredi desteğini de bu insanlar için sağlamasını acilen bekliyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)