| Konu: | Paris Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 3 |
| Tarih: | 06.10.2021 |
CHP GRUBU ADINA ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli Başkanım, son söyleyeceğimi ilk söyleyeyim. Paris İklim Sözleşmesi'nin onaylanmasına Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak kabul oyu vereceğiz. Zaten yıllardır Paris İklim Sözleşmesi'nin onaylanması gerektiğini söyleyen bir milletvekili grubuyuz, bir partiyiz, siyasi partiyiz. Biz, yıllardır bunu söylüyorduk ama iktidar duymuyordu, şimdi olumlu bir gelişme oldu, geldi, hep birlikte oylayacağız ve bildiğim kadarıyla tüm gruplar, tüm siyasi partiler de buna kabul oyu kullanacaklar, belki de Türkiye Büyük Millet Meclisinden oy birliğiyle çıkacak olan ilk büyük anlaşma da bu olacak.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'de çok ciddi çevre sorunları var mı? Evet, var. Ciddi bir iklim krizi var dünyada, Türkiye'de de yaşanıyor bu. Maalesef son yıllarda, özellikle bu son yıl, seller, yangınlar... Kastamonu'da, Bartın'da, Sinop'ta selden çok sayıda yurttaşımız yaşamını yitirdi, mağdur oldu. Orman yangınlarında binlerce hektar alan ormanlarımız yandı, bitti, kül oldu; yurttaşlarımız yaşamını yitirdiler. Maalesef iklim krizi tüm dünyayı sarmış durumda, aynı şekilde, Akdeniz çanağında olan Türkiye'yi de bu anlamda sıkıntıya sokmuş durumda.
Ufacık derelerin üzerine bütün bunlara rağmen HES'lere izin vermeye devam eden bir siyasi anlayış maalesef bugün Türkiye'yi yönetiyor. Orman yangınlarıyla mücadelede maalesef ciddi bir çaba gösterilmedi. Orman yangınları ilk çıktığında memlekette yangın söndürme uçağı dahi yoktu, kiralık uçaklar vardı birkaç tane, biri bozuktu, sonradan kamuoyunun tepkileri üzerine ve yangınların büyümesi üzerine mecburen kiralandı.
Türkiye delik deşik ediliyor. Türkiye'nin dört bir yanına maden arama ruhsatları maalesef verilmeye devam ediliyor. Yani "Bu şartlarda Paris İklim Sözleşmesi'ni imzalasak ne imzalamasak ne; onaylasak ne olacak, onaylamasak ne olacak?" diye insan sorguluyor.
Bakın, 2016'dan bu yana dilimizde tüy bitti, diyoruz ki: "Paris İklim Sözleşmesi'ni, Paris İklim Anlaşması'nı onaylasın Türkiye Büyük Millet Meclisi." Her fırsatta siyasi partiler, sivil toplum örgütleri olarak beş yıldır dilimizde tüy bitti "Getirin bu anlaşmayı." diyoruz, Hükûmetten tık yoktu, gelmiyordu. Dün Çevre ve Dışişleri Komisyonlarında görüşüldü. Çevre Komisyonu Başkanı, çok değerli AK PARTİ Milletvekili "Her şeyin bir zamanı var, zamanını bekliyoruz." dedi. Eyvallah. Peki, ne oldu da zamanı şimdi geldi bunun? Ne oldu? Niye bugün bu işin zamanı, Paris Sözleşmesi'nin zamanı? Ben söyleyeyim mi? Sayın Cumhurbaşkanı Amerika'ya gitti, Amerika'da İklim Fonu kendisine anlatıldı; 3 milyar dolarlık İklim Fonu'nun olduğunu duydu, Paris Sözleşmesi Genel Kurula geldi onaylanmak için. Yani doların yeşilini duyunca ağacın yeşilini hatırladı Sayın Erdoğan, maalesef gerçek bu. Bu kapsamda buraya geldi ve burada bugün görüşeceğiz, kabul edeceğiz.
İklim krizi var, evet ama Türkiye'de bir yandan vahşi madenciliğe izin veren bir Hükûmet de var. Az önce söylediğim gibi, Türkiye'nin dört bir yanında maden ruhsatları veriliyor. İklim krizi var, kömürlü termik santrallere izin veren bir Hükûmet var. Hemen sayalım: Soma Termik Santrali'nin 6 ünitesinden 4'ü, Kangal Termik Santrali, Seyitömer, Tunçbilek ve benim seçim bölgem Afşin-Elbistan Termik Santrali. Filtre yok, filtre; Paris İklim Anlaşması'nı onaylasak ne, onaylamasak ne? Afşin-Elbistan Termik Santrali filtresiz çalışmaya devam ediyor. Kâğıt üzerinde kalacak; onayladık, paralar gelecek. E, peki cevap, devamı? Devamında hiçbir şey yok. Afşin-Elbistan Termik Santrali filtresiz çalışmaya devam edecek, kömürlü santraller çalışmaya devam edecek, siyanürle altın ayrıştırma işlemi devam edecek. Değerli arkadaşlar, betonlaşma devam edecek, betonlaşma.
İstanbul'da İETT otobüslerinin bulunduğu Ataşehir'deki bölge, halin olduğu bölge için AK PARTİ Genel Başkanı Sayın Tayyip Erdoğan miting meydanlarında "Burası millet bahçesi olacak, asla burada beton olmayacak, 300 dönüm." dedi. Daha geçtiğimiz hafta ticari alan olarak izin verdi. Biz Paris İklim Sözleşmesi'ni onaylayacağız ama bir yandan da betona devam, siyanürlü altın ayrıştırmaya devam, termik santrallerin çalışmasına devam. Bunlar devam edecek, ne anlamı kalacak; bu iklim anlaşmasını onaylasak ne, onaylamasak ne?
Şunu anlatmaya çalışıyorum: Eğer bir işi yapıyorsak devamını da getirelim yani biz bu anlaşmayı onayladıktan sonra Hükûmet desin ki: "Ben kömürlü termik santralleri kapatıyorum, hele hele filtresiz çalışan kömürlü termik santralleri kapatıyorum." Daha önce, toplumun itirazına, toplumun ses çıkarması üzerine, vatandaşların, yurttaşların, sivil toplum örgütlerinin muhalefeti üzerine Afşin-Elbistan Termik Santrali gibi termik santralleri Sayın Cumhurbaşkanı "Kapatıyorum. Halk mı, rant mı? Halk." dedi. Eyvallah dedik, teşekkür ettik; ben geldim, bu kürsüde Sayın Erdoğan'a teşekkür ettim bir Elbistanlı olarak. Aradan altı ay geçti, tekrar izin verdi, geçici izin belgesi verdi. Afşin-Elbistan Termik Santrali insanların başına kül saçmaya, zehir saçmaya devam ediyor. "Paris Sözleşmesi'ni onaylayacağız." İnsanlar zehirleniyor orada, ormanlar yanıyor, ufacık derelere HES'ler yapılmaya devam ediliyor. "İklim kriziyle mücadele edeceğiz." Peki, iklim kriziyle mücadele edelim ama samimiyetle mücadele etmemiz gerekiyor, bunların yapılması gerekiyor.
Şimdi, Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Sayın Mehmet Emin Birpınar Hocamızın dün Komisyonda bize verdiği kitapçık bu. Kitapçıkta gayet güzel bir şekilde iklim değişikliğinin Türkiye'ye etkileri anlatılmış, eyvallah, doğru; biz başından beri zaten bunu söylüyoruz. Diyor ki bakın: "İklim değişikliklerinin Türkiye'ye etkileri, yerleşim yerlerini de etkileyen orman yangınları, Ağustos 2021" Bakanlığın kitapçığı bu. Neresi? Antalya ve Muğla orman yangınları. Hani bu orman yangınları sabotajdı, hani bunlar sabotajdı? Sayın İçişleri Bakanı "Sabotaj var." diyordu. Bakın, doğrusu bu; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı diyor ki: "İklim krizinden kaynaklandı." Biz de o zaman "Bu, iklim krizinden kaynaklandı." diyorduk ama birileri siyasi algı yaratmak için başka şeyler söylüyorlardı.
Aynı şekilde, Komisyonda Sayın Bakan Yardımcısı dedi ki: "Dünyadaki hiçbir banka -Çin bankaları dâhil- 1 kuruş kredi vermiyor." Kime? Termik santral teknolojisine. 20 tane termik santral için ruhsat veriliyor şu anda. Yani hem 20 tane santral için ruhsat vereceksin yeni termik santral açılsın diye hem de getirip Paris İklim Anlaşması'nı burada onaylayacaksın; bu, samimiyetsiz. Niye? 3 milyar dolar para gelecek, hazinede para kalmadı; hazinede para kalmadığı için de "Biz nasıl yaparız, nasıl ederiz bu parayı alırız?" Dert bu, gerçek bu; belki üzüleceksiniz, belki kırılacaksınız ama bu gerçeği söylemek gerekiyor.
Peki, bu para geldiği zaman ne olacak? 3 milyar dolar, az para da değil. Varsayalım, ülkemize geldi; siz doğru bir hamle yaptınız, beklediniz zamanını, tamam diyelim, para geldi. Biz bu parayı İklim Fonu'na mı ayıracağız, inşaatlara mı? Nereye gidecek bu para? Mesela Beşiktaş saldırısından sonra şehitlerimiz için toplanan para ne oldu? Onun gibi mi olacak? Mesela 15 Temmuz şehit yakınları ve gazileri için toplanan para ne oldu? Onun gibi mi olacak? Ya, 128 milyar doları buharlaştırdınız, gelecek 3 milyar doları ooo... Ne yaparsınız acaba? (CHP sıralarından alkışlar) O yüzden biz bu sürecin takipçisi olacağız ve bu süreci takip ederken de değerli milletvekillerimiz, değerli iktidara sesleniyorum: Bu gelen paraların gerçekten de iklim kriziyle mücadeleye ayrılması gerektiğini istiyoruz ve bu konuda sizleri takip etmeye devam edeceğiz. Çünkü gelecek nesillere daha yaşanabilir bir ülke bırakmamız gerekiyor, gelecek nesillere daha yeşil bir ülke bırakmamız gerekiyor. Samimiyetle söylüyorum: Türkiye'nin neresine giderseniz gidin, uçağa bindiğiniz zaman değerli milletvekilleri, yaz aylarında bir yere giderken uçaktan aşağıya baktığınızda, bulut olmadığı zaman görüyorsunuz, her taraf delik deşik hâle getirilmiş, her yerde maden araması var; yazıktır, günahtır, memleket delik deşik edilmiş.
Siyanürle altın ayrıştırma işi: "Su kaynaklarında sıkıntı var." diyoruz. Eskiden Anadolu'da 150 metreden, 100 metreden su çıkardı, şimdi 250 metreden su çıkıyor değerli arkadaşlar. Niye? Su kaynakları kuruduğu için. İklim krizinin etkisi var mı? Var. Ama başka şeylerin de etkisi var. Siyanürle altın ayrıştırmanın mesela bölgesinde etkisi var, yaşanıyor.
Yağmur: Yağmur yağdığı zaman hiçbir kulun, hiçbirimizin yağmurun şiddetini, miktarını engellemeye gücü yetmez, hiçbir kul buna güç yetiştiremez ama sel olmasını ya da insanların ölmesini engelleyebiliriz doğru politikalarla. Ayancık'ta Orman Müdürlüğü -Orman Bakanının atadığı müdür ki bu arada Sayın Orman Bakanı burada yok ama Türkiye'nin gelmiş geçmiş en kötü, en yeteneksiz, en beceriksiz Bakanıdır kendisi, bunu da söylemeden geçemeyeceğim- tomrukları almış, derenin içerisine koymuş; binlerce, on binlerce tomruk. Yağmur yağdı, sel oldu...
BAŞKAN - Sayın Öztunç, kimseye "beceriksiz" falan demeyin kürsüden.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) - Niye?
BAŞKAN - Az önce de aynı şeyi konuştuk yani lütfen.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Becerikli mi?
BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın ama yani.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Becerikli mi Sayın Başkanım?
BAŞKAN - Buyurun.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) - Peki, Sayın Başkanım, ben sizi kırmayayım, sizi severim biliyorsunuz.
BAŞKAN - Ben de sizi severim, o yüzden söyledim zaten.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) - Ben sizi kırmayayım ama şunu da söyleyeyim: Bizim memleketimizde beceriksize "beceriksiz" denir.
Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)